Kategoriler
Özel Hastaneler

Göz sağlığında yenilikçi çözüm

Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emrah Kan; miyopi, hipermetropi ve katarakt gibi görme sorunlarına yönelik refraktif cerrahi ve akıllı mercek uygulamalarının avantajlarını anlattı. Kan, “Çeşitli bilimsel çalışmalar, refraktif cerrahinin miyopi, hipermetropi ve astigmatizmanın düzeltilmesinde yüzde 95’in üzerinde hasta memnuniyeti sağladığını göstermektedir” dedi.

VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emrah Kan, göz sağlığı tedavileri hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Görme kusurlarının, günümüzde milyonlarca insanın yaşam kalitesini etkileyen yaygın bir sağlık sorunu olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kan, “Miyopi, hipermetropi ve astigmatizma gibi kırma kusurları, genellikle gözlük veya kontakt lensler kullanılarak düzeltilir. Ancak teknolojideki ilerlemeler, refraktif cerrahi ve premium mercek implantasyonları gibi kalıcı çözümler sunarak, bireylerin gözlüksüz bir yaşam sürmelerini mümkün kılmıştır” dedi.

“Excimer lazer, gözün odaklama yeteneğini düzeltmeyi amaçlar”

Excimer lazer hakkında bilgi veren Prof. Dr. Kan, “Argon ve flor gazlarının karışımıyla çalışan, ultraviyole (UV) ışık üreten bir lazer sistemidir. Dalga boyu 193 mm olan bu lazer, gözün en dış tabakası olan korneayı mikron düzeyinde buharlaştırarak yeniden şekillendirir. Bu işlem, ışığın retina üzerine doğru odaklanmasını sağlayarak net bir görme sağlar. Halk arasında göz çizdirme olarak da adlandırılır. Excimer lazer, gözün odaklama yeteneğini düzeltmek amacıyla gerçekleştirilen bir dizi cerrahi prosedürü kapsar. En yaygın yöntemlerden biri, lazer destekli in situ keratomileusis (LASIK) ve no touch (Trans-PRK) ameliyatıdır. LASIK ve diğer lazer cerrahileri, korneayı yeniden şekillendirerek ışığın retina üzerine doğru şekilde odaklanmasını sağlar. Özellikle düşük ve orta dereceli kırma kusurlarında etkili olan bu yöntem, hızlı iyileşme süresi ve yüksek başarı oranlarıyla dikkat çeker” diye konuştu.

Kimler ameliyat için uygun

Hangi bireylerin hangi tür ameliyat için uygun olduğunu söyleyen Kan, “18 yaşını geçmiş, göz numarası sabitlenmiş ve kornea kalınlığı uygun olan bireyler excimer lazer ameliyatı için adaydır. Genellikle 40 yaş ve üzerinde, presbiyopi veya katarakt problemi olan hastalar için ise trifokal mercek ameliyatı tercih edilir. Göz yapısı ve genel sağlık durumu, ameliyat kararını belirleyen temel faktörlerdir. Çeşitli bilimsel çalışmalar, refraktif cerrahinin miyopi, hipermetropi ve astigmatizmanın düzeltilmesinde yüzde 95’in üzerinde hasta memnuniyeti sağladığını göstermektedir. Benzer şekilde, trifokal mercek implantasyonları sonrası hastaların büyük bir kısmı, hem uzak hem de yakın mesafede gözlük kullanmadan günlük aktivitelerini gerçekleştirebildiklerini bildirmiştir” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Kan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geleneksel katarakt cerrahisi sırasında kullanılan monofokal mercekler yalnızca tek bir odak noktası sunarken, trifokal mercekler uzak, orta ve yakın mesafelerde net bir görüş sağlar. Bu mercekler, gözlük bağımlılığını büyük ölçüde azaltır ve kişinin tüm mesafelerde kaliteli bir görme deneyimi yaşamasını hedefler. Bu mercekler halk arasında akıllı mercek olarak da adlandırılmaktadır. 45 yaş üzeri yakını görmede zorlanan kişilerde hastanın göz durumu uygun ise ameliyathane şartlarında uygulanmaktadır. Kırma kabiliyetini yitirmiş göz içi lens fako yöntemi ile alınarak yerine 3 odağı birden gösterme özelliğine sahip halkalı mercekler implante edilmektedir. İyileşme süreci kişiden kişiye değişmek ile beraber 1 haftayı bulabilmektedir. Özellikle yüksek hipermetropi ya da miyopisi bulunan fakat katarakt bulunmayan 45 yaşını aşmış kişiler ile yine 40 yaş üzeri katarakt gelişmiş kişiler bu işlem için uygun hasta gruplarıdır. Hastalarda işlem sonrası gece ışık parıldamaları görülebilse de, bunların çoğu 6 ay içerisinde adaptasyon mekanizmaları ile düzelmektedir”

Kategoriler
Özel Hastaneler SAĞLIK Tüm Sağlık Haberleri

Özel hastanede yanlış teşhis hayatını altüst etti

Kocaeli’de 6 yıl önce gittiği özel hastanede meme kanseri teşhisi konulan, bunun üzerine memesi alınan ancak sonradan kanser olmadığı ortaya çıkan Çiğdem Kışlalı’nın hukuk mücadelesi sürüyor. Hem mesleğini kaybeden hem de özel hayatı altüst olan Kışlalı, “Ben tenis antrenörüydüm, bütün meslek hayatım bitti. Ben bununla para kazanıyordum ama artık sağ kolum kalkmıyor” dedi.

Kocaeli’de 2018 yılında memesinde hissettiği kitle sebebiyle gittiği özel hastanede meme kanseri olduğu söylenerek 3 ameliyat geçiren Çiğdem Kışlalı’nın memesi de alındı. Kışlalı, acı gerçeği sonradan öğrendi. Memesi alınan Kışlalı, kendisine kemoterapi ve ilaç tedavisi verilmemesi üzerine şüphelendi ve ameliyattan aylar sonra patoloji sonucuna ulaştı. Özel hastanenin patoloji kliniğinden çıkan sonucu inceleyen Çiğdem Kışlalı, kanser olmadığını öğrendi. Adeta hayatının şokunu yaşayan Kışlalı, 6 yıldır hukuk mücadelesi veriyor.

Özel hastane ve işlemi yapan doktorlara yönelik açılan davanın 13. celsesi, Kocaeli 1. Tüketici Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya Çiğdem Kışlalı, Avukatı Asuman Arslan hastane avukatı ve doktorlardan T.İ.’nin avukatı katıldı.

“Kayıplara uğradım”
Duruşmada söz hakkı verilen Çiğdem Kışlalı, “Davalılar benim hiçbir yazılı onayım olmadan koktuk altımdan lenf alarak ameliyatımı gerçekleştirmişlerdir. Ancak buna ilişkin yazılı ve sözlü bilgilendirme yapmamışlardır. Benim ameliyat olmak gibi bir düşüncem olmamasına rağmen tamamen davalıların yönlendirmesi ve durumun acil olduğunu söylemesi sebebiyle toplamda 3 kez ameliyat oldum. Davalıların kusuru sebebiyle hem özel hayatım etkilendi hem de maddi ve manevi olarak kayıplara uğradım. Bu sebeple davamın kabulüne karar verilmesini talep ediyorum” dedi.

“Davacının iddialarını kabul etmiyoruz”
T.İ. ’nin avukatı ise yaptığı savunmada, Çiğdem Kışlalı ’dan tüm izinlerin alındığını belirterek, “28/12/2022 tarihli dilekçesinin ekinde davacıdan alınan tüm onaylar bulunmaktadır. Buna lenflerin alınmasına ilişkin onayda dahildir. Davacının iddialarını kabul etmiyoruz. Davacıdan bütün işlemlere ilişkin onay alınmıştır ancak bunların dosyada fiziken çıktıları bulunmuyor olabilir. Böyle ise dosyaya kazandırarak, tekrar ATK ’ya gönderilmesini rica ederiz” diye konuştu.
Mahkeme heyeti, savunmaların ardından genel cerrahi, plastik ve estetik cerrahi, anestezi ve reanimasyon ile onkoloji uzmanlarından oluşan bilirkişinin yeniden rapor hazırlamasına karar vererek, duruşmayı erteledi.

“İki doktor resmen beni paniğe soktu”
Duruşmanın ardından açıklamalarda bulunan Çiğdem Kışlalı, “Mememdeki kitle için doktora gidiyorum, ‘Acilen ameliyat olman lazım. Bir gün içerisinde de bütün vücudunu sarabilir, bir yıl içerisinde de ’ deyip iki doktor resmen beni paniğe soktu. Mesainin bitmesine yakınken ben hastaneden koştura koştura açık renkli MR çekilen yerler buluyorum. MR çektiriyorum götürüyorum sonra diyorlar bana ‘Kansersin ’ diyorlar. Bir gün içerisinde ben karar veriyorum bütün aile meclisi toplandı çünkü panik oluyoruz. Ben hayatımda ilk defa gidiyorum ve bana ‘Bir gün içinde de vücudunu sarabilir ’ diyorlar. Benim en büyük hatam belki de şu oldu; Başka hastanelere başka doktorlara gitmedim” dedi.

“İkinci ameliyatta bu silikonları koyduklarında sağ kol altı lenf başlarımı almışlar”
Bilgisi dışında sağ kol altından lenf bezlerinin alındığını belirten Kışlalı, “Ben 3 ameliyat oldum. 9, 6 ve 5 saatlik ameliyatlardı. Artık meme olarak görmediğim için bir obje. Silikonları takıp koydular benim isteğim dışı olan bir şey. Meme dokumu kazıyıp benden yağ almışlar meme yapmışlar. Benim bu ameliyatla ilgili en ufak bir bilgim yok. Ailemin de bir bilgisi yok. Sadece söyledikleri şey ‘Ameliyata gireceğiz kitleyi alacağız eğer sardıysa memeyi alacağız ’ benim bildiğim şey bu. Fakat ikinci ameliyatta bu silikonları koyduklarında sağ kol altı lenf başlarımı almışlar” dedi.

“Tenis antrenörüydüm, bütün meslek hayatım bitti”
Geçirdiği operasyonlar sonucu sağ kolunun işlevselliğini büyük oradan kaybettiğini ifade eden Kışlalı, “Ben tenis antrenörüydüm, bütün meslek hayatım bitti. Yani ben bununla para kazanıyordum artık sağ kolum kalkmıyor. Lenf başlarımın alındığına dair bilgiyi ikinci ameliyattan çıkınca öğrendim. Diyorlar ki ‘lenf başlarınızı aldık yaşasın kanser değilsiniz, ucunda kanser kitlesi yok temiz çıktı ’. Fakat bizim bilgimiz yok. Bu ameliyatı olduğumda kırk altı yaşındayım. Sürekli bol giyiniyorum görüldüğü gibi değil bilirkişiye de görüntüleri gönderildi” diye konuştu.

“Boşanma sebeplerimden birisi oldu”
Bu olay sebebiyle mesleğinin yanı sıra özel hayatının da altüst olduğunu ifade ede Kışlalı, sözlerini şöyle sürdürdü: “O zamanlar evliydim, bütün hormonal dengem altüst oldu. Görsel, duygusal ve ruhsal olarak sıkıntılarımız olduğu için benim boşanma sebeplerimden birisi oldu. Bu 13. dava. 6 seneden beri devam ediyor. Avukatlarımla geliyorum ifademizi veriyoruz ya da talepte bulunuyoruz bilirkişiye gidiyor. Bir kere bilirkişiye gitti zaten adli tıpa gitti oradan gelen rapor inanılmaz ilginç bir şey. Onlar diyorlar ki ‘Davacının raporda imzalı bir belgesi olmadığı için biz bir şeye karar veremiyoruz. Hakim karar versin ’. Şahit çağırıyorlar. Bir tane bile şahit gelmedi. Şahit yok. Benim imzalı belgelerim yok. ‘Ben kendi isteğimle ameliyat olmak istiyorum, memelerime aldırmak istiyorum ’ diye bir belge imzalamamışım. Hiçbir şey yok ellerinde. Hastanenin onkoloji bölümü başkanına gidip, ‘Ben kanser olmadığım halde beni sizin doktorlarınız ameliyat etti ’ dediğimde bölüm başkanı ‘Kanserden ameliyat olsanız benim servisime yatarsınız. Benim haberim yokken bu ameliyat nasıl oldu? ’ dedi.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version