Kategoriler
Sağlık Haberleri Tüm Sağlık Haberleri

Uzmanından böbrek sağlığı uyarısı: “Sık görülen bir hastalık”

Böbrek hastalığının dünyada ve Türkiye’de sık görülen bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Betül Kalender Gönüllü, “Böbrek hastalığından korunmak için sağlıklı beslenmek, hareketli olmak, ideal vücut ağırlığımızı korumak, kan basıncı ve kan şekerimizi ölçtürmek, tuzu azaltmak gerekmektedir” dedi.

VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Betül Kalender Gönüllü, 13 Mart Dünya Böbrek Günü dolayısıyla böbrek hastalığı ve sağlığı hakkında açıklamalarda bulundu.

Böbreklerin vücuttaki önemli organlardan biri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gönüllü, “Yaşamımızın sürdürülmesinde, genel sağlığımızın korunmasında çok önemli görevleri vardır. İdrar oluşturarak kandan toksinleri ve fazla sıvıyı uzaklaştırırlar, kan basıncı kontrolünü sağlarlar. Kırmızı kan hücrelerinin üretiminden, D vitamininin aktifleşmesinden sorumludurlar. Böbrek hastalığında, yaşam süresini kısaltan kalp damar hastalıkları ortaya çıkmaktadır. Kısaca böbrekler vücudumuzdaki her organı, her hücreyi etkileyecek işlevlere sahiptir” dedi.

“Sık görülen bir hastalıktır”

Böbrek hastalığının dünyada ve Türkiye’de sık görülen bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Gönüllü, “Erken evrelerde genellikle belirti vermez. Böbrek hastalığına erken evrelerde tanı koyabilirsek, diyaliz/nakil gerektirecek aşamaya ilerlemesini durdurabiliriz. Diyabet, hipertansiyon, obezite, kalp damar hastalıkları, tekrarlayan böbrek taş hastalığı, ailede böbrek hastalığı olması gibi böbrek hastalığı riskinin yüksek olduğu kişilerde, basit kan ve idrar testleri ile erken evre/gizli böbrek hastalığı kolaylıkla tespit edilebilir. Erken evre böbrek hastalarında hastalığın ilerlemesini durduracak pek çok tedavi seçeneği vardır” diye konuştu.

“Tuz tüketimi azaltılmalı”

Böbrek hastalığını tedavi etmek yerine, bu hastalığı önlemenin daha sosyal ve ekonomik bir yaklaşım olduğunu belirten Gönüllü, “Böbrek hastalığından korunmak için, sağlıklı beslenmek, hareketli olmak, ideal vücut ağırlığımızı korumak, kan basıncı ve kan şekerimizi ölçtürmek, tuzu azaltmak gerekmektedir. Yeterli su içmek, sigaradan ve alkol tüketiminden kaçınmak, reçetesiz ilaç veya bitkisel ürün kullanmamak da önemlidir” ifadelerini kullandı.

“Düzenli kontroller yapılmalı”

Düzenli kontrollerin önemine de dikkat çeken Prof. Dr. Gönüllü, “Böbrek sağlığımızı korumak için, sağlıklı yaşam tarzını benimsemeliyiz. Eğer böbrek hastalığı risk grubundaysak, erken tanı için böbreklerimizi düzenli olarak kontrol ettirmeliyiz” şeklinde konuştu.

Kategoriler
Sağlık Haberleri SAĞLIK Tüm Sağlık Haberleri

BAH Darıca Hastanesi, Sağlık Bakanlığı’nca ’Obezite Cerrahi Uygulama Merkezi Belgesi’ ile tescillendi

Büyük Anadolu Hastaneleri(BAH), obezite cerrahisi ameliyatlarında, Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen ‘Obezite Cerrahi Uygulama Merkezi Tescil Belgesi’ ile tescillendi.

Tescil belgesi, obezite tedavisinde etkin ve sürdürülebilir mücadelenin uygulanması için, obezite hastalarını multidisipliner bir yaklaşım modeli ile tedavi etmek amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından kriterleri sağlayan hastanelere veriliyor. Yeni yönetmelik gereği Sağlık Bakanlığı Tescil Belgesi alan hastanelerde, obezite ve metabolik cerrahi yapılmasına izin veriliyor.

Büyük Anadolu Hastaneleri, uzun yıllara dayanan deneyim, uzman kadro, donanım ve hasta memnuniyeti odaklı hizmetleriyle sektörde referans hastaneler olma yolculuğuna, Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen ‘Obezite Cerrahi Uygulama Merkezi Tescil Belgesi’ni de alarak güvenle yoluna devam ediyor.

“Türkiye’de bakanlık tarafından tescilli sayılı hastanelerden birisi”

Obezite cerrahisi ameliyatları konusunda bölgenin önemli sağlık kuruluşlarından biri olan Büyük Anadolu Darıca Hastanesi Tıbbi Direktörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, Sağlık Bakanlığı tarafından verilen tescil belgesi hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Şahin, “Darıca ve Samsun’da bulunan hastanelerimiz, birçok hastalığa zemin hazırlayan ve kendisi de başlı başına hastalık olarak değerlendirilen obezitenin tedavisini multidisipliner bir bakış açısıyla gerçekleştirmektedir. Darıca hastanemiz yapmış olduğumuz tüm alt yapı çalışmaları sonrasında, Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık müdürlüğü yetkililerince yerinde yapılan denetim sonrasında Sağlık Bakanlığı’nca tam not alarak, Obezite Cerrahisi Uygulama Merkezi olarak belgelendirilmiş ve Türkiye’de güvenle obezite ameliyatı yapılabilecek Sağlık Bakanlığı’nca tescilli sayılı hastanelerden biri olmaya hak kazanmıştır” dedi.

Prof. Dr. Şahin, şunları söyledi:

“Ülkemizde ve dünyada son yıllarda, özellikle sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve paketli rafine gıda tüketimi nedeniyle artış gösteren obezite ile mücadelede önemli bir yer tutan cerrahi uygulamaların bakanlık kriterlerini sağlayan sağlık kurumlarına verilmesi sonucunda, multidisipliner yaklaşım ile cerrahi öncesi ve sonrası hastanın düzenli sağlık kontrolleri ve uzman kadro tarafından verilen eğitimlere katılması ile güvenli tedavi kriterlerinin ve hasta memnuniyetinin üst düzeyde karşılanması sağlanmış olacaktır. Bu vesileyle, Darıca Hastanemizin Obezite Cerrahisi Uygulama Merkezi Tescil Belgesi almasında katkısı olan tüm ekibimizi yürekten tebrik ediyorum.”

Büyük Anadolu Sağlık Grubu, Darıca ve Samsun’da yer alan Hastaneleri ile, hasta odaklı sağlık hizmeti anlayışıyla, dahili ve cerrahi branşlarda 29 yıldır hastalarına hizmet vermeye devam ediyor.

Kategoriler
SAĞLIK Sağlık Haberleri Tüm Sağlık Haberleri

Uzmanından Ramazana özel uyarı: “Ağız bakımı aksatılırsa dişler hızla çürüyebilir”

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/03/uzmanindan-ramazana-ozel-uyari-agiz-bakimi-aksatilirsa-disler-hizla-curuyebilir-0-1QtKDnZL.mp4
Ramazan ayında ağız ve diş bakımına ekstra dikkat edilmesi gerektiğini belirten Arş. Gör. Ecem Nur Salman, “İftardan ve sahurdan sonra dişlerimizi mutlaka iki dakika fırçalıyoruz. Ramazan boyunca ağız bakımını aksatırsak, dişler hızlı bir şekilde çürüyebilir. Buna dikkat etmemiz gerekir” uyarısında bulundu.

Ramazan ayının gelmesiyle ağız ve diş bakımının doğru şekilde yapılması da önemli. Konu hakkında çeşitli önerilerde bulunan İstanbul Beykent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Ana Bilim Dalı Arş. Gör. Ecem Nur Salman, “Uzun süreli açlıkta ve susuzlukta tükürük üretimimiz azalır. Bu da ağız kokusuna ve çürük oluşumuna yol açabilir. Bu nedenle iftar ve sahurdan sonra bol su tüketerek tükürük salgımızı destekleyebiliriz” açıklaması yaptı.

“Tatlı yedikten sonra ağzımızı suyla çalkalayıp dişlerimizi temizlemeliyiz”

“Diş fırçalamayı aksatmamalısınız” diyen Salman, “Diş ipi kullanmak, ağız gargarası yapmak ve dil temizliği yapmak hem bakteri oluşumunu hem de ağız kokusu oluşumunu önler. Aynı zamanda iftardan sonra fazla şeker tüketmemeye dikkat etmemiz gerekir. Tatlı yedikten sonra mutlaka ağzımızı suyla çalkalayıp dişlerimizi temizlememiz gerekir. Lifli sebzeler ve süt ürünleri, ağız bakımını destekler. Asitli, kafeinli içecekler ise diş minesini aşındırabilir. Bunların kullanımlarını sınırlandırabiliriz” şeklinde konuştu.

“Sigara kullananlar ekstra dikkat etmeli”

Sigara kullanımını her halükarda önermediklerini belirten Salman, “Ramazan ayında sigara kullanıldığında ağız kokusu ve kuruluğu artabilir. Sigara içenlerin buna ekstra dikkat etmesini öneriyorum. Ağız bakımına ekstra özen gösterip dişlerini mutlaka fırçalamalarını, diş ipi ve ağız gargarası kullanmalarını tavsiye ediyorum” dedi.

“Dilde biriken besinler, ağız kokusuna daha fazla sebep olur”

Salman son olarak şunları söyledi:

“Dişlerimizi fırçalarken fazla sert davranmadan, hafif bir şekilde diş etinden dişe doğru süpürme hareketi yapmalıyız. Aynı zamanda dişlerin arkalarını da fırçalamayı unutmuyoruz. Bunun yanı sıra dilde biriken besinler, ağız kokusuna daha fazla sebep olur. Dil temizliği çok önemli. Sağlıklı bir ağız, oruç süresince konforunuzu destekler. Siz de bu öneriler ile Ramazan ayında ağız ve diş sağlığınızı koruyarak geçirebilirsiniz. Herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum.”

Kategoriler
Sağlık Haberleri Tüm Sağlık Haberleri

“Soğuk havalar, tansiyon hastalarında riski artırabilir”

Soğuk havaların yüksek tansiyonu olan bireyler için endişe kaynağı olabileceğini belirten Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ekmekci, “Ancak gerekli önlemleri alarak ve sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürerek soğuk havanın tansiyon üzerindeki etkilerini azaltmak mümkündür. Kendilerini sıcak tutacak önlemler alarak, susuz kalmayarak, aktif kalarak, stresi ve diyeti yöneterek tansiyon hastaları kış aylarında güvende ve sağlıklı kalabilirler” dedi.

VM Medical Park Pendik Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ekmekci, soğuk havanın tansiyon hastaları üzerindeki etkileri hakkında açıklamalarda bulundu.

Yüksek tansiyonu olan kişiler için soğuk havanın endişe kaynağı olabileceğini kaydeden Prof. Dr. Ekmekci, “Kışın soğuğu, tansiyonun yükselmesine neden olarak kardiyovasküler komplikasyon riskini artırabilir. Vücudumuz soğuk sıcaklıklara maruz kaldığında, kan damarlarımız daralır veya büzülür. Bu daralma periferik (uç) direnci artırarak kalbin kan pompalamasını zorlaştırır. Sonuç olarak, kalp yeterli kan akışını sürdürmek için daha fazla çalışmak zorunda kalır ve bu da tansiyonda artışa neden olur. Ayrıca soğuk stres tepkisi adrenalin ve noradrenalin gibi hormonların salınımını tetikler ve bu durum da tansiyonun artmasına katkıda bulunur. Tüm bunların yanı sıra, soğuk hava vücudumuzun ısı kaybetmesine neden olarak ekstremitelere (kol ve bacaklara) giden kan akışının azalmasına yol açabilir. Kan akışındaki bu azalma, kan damarlarımızın daha da daralmasına ve kan basıncının daha da artmasına neden olabilir. Kırılması zor bir kısır döngüdür” diye konuştu.

“Soğuk havalarda kalp krizi ve felç riski artabilir”

Soğuk havalarda yüksek tansiyonun oluşturabileceği risklere değinen Prof. Dr. Ekmekci, “Yüksek tansiyon, kalp krizi, felç ve böbrek hastalığı dâhil olmak üzere kardiyovasküler hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür. Soğuk havada kan basıncı yükseldiğinde, bu komplikasyonların riski artar. Ayrıca bilimsel çalışmalar kış aylarında kalp krizi ve felç sayısının arttığını göstermiştir” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Ekmekci, ayrıca, yüksek tansiyonun aşağıdaki komplikasyonlara da yol açabileceğini belirtti:

“Böbrek hasarı: Yüksek tansiyon böbreklere zarar vererek kronik böbrek hastalığına veya hatta böbrek yetmezliğine yol açabilir.

Görme kaybı: Yüksek tansiyon gözlerdeki kan damarlarına zarar vererek görme kaybına veya hatta körlüğe yol açabilir.

Periferik arter hastalığı: Yüksek tansiyon, bacaklardaki ve kollardaki kan damarlarının daralmasına neden olarak ağrıya, uyuşukluğa ve güçsüzlüğe yol açabilir.”

“Alınabilecek önlemler”

Soğuk havalarda tansiyon hastası olan bireylerin nelere dikkat etmeleri gerektiğinden bahseden Prof. Dr. Ekmekci, “Soğuk havada yüksek tansiyonla ilişkili riskler önemli olsa da, bunları azaltmak için atılabilecek adımlar vardır. Vücut ısısını korumak ve soğuk stresini önleyecek giysiler giyin. Bunlara şapka, atkı, eldiven ve sıcak çoraplar da dâhildir. Özellikle aşırı soğuk havalarda (ayaz havası) uzun süre soğuk havaya maruz kalmaktan kaçının. Herhangi bir değişikliği tespit etmek için tansiyonunuzu düzenli kontrol edin. Bu, evde bir tansiyon cihazı veya bir sağlık hizmeti sağlayıcısının ofisinde yapılabilir. Hipertansiyonu kötüleştirebilecek dehidratasyonu önlemek için bol sıvı için. Günde kabaca 8 bardak su içmeyi hedefleyin. Soğuk stres tepkisini en aza indirmek için evden çıkamadığımız zamanlarda stres azaltıcı aktivitelere katılın” ifadelerini kullandı.

“Soğuk havalarda tansiyon hastaları için beslenme önerileri”

Kış aylarında sağlıklı tansiyonu korumak için dengeli beslenmenin çok önemli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ekmekci, “Potasyum alımı artırılmalıdır. Muz, yapraklı yeşillikler ve tatlı patates gibi potasyum açısından zengin yiyecekler tansiyonu düşürmeye yardımcı olabilir. Doyurucu çorbalar ve güveçler vücut ısısını korumaya ve temel besinleri sağlamaya yardımcı olabilir. Susuz kalmamak ve sıcak kalmak için çay veya ıhlamur gibi sıcak içecekler içilebilir. Hipertansiyonu artırabileceğinden aşırı tuz tüketiminden kaçının” açıklamasında bulundu.

“Egzersiz ve fiziksel aktivitenin önemi”

Soğuk havalarda bile kardiyovasküler sağlığı korumak için düzenli egzersizin şart olduğunu belirten Prof. Dr. Ekmekci, “Hareketli bir yaşam tarzı ile tansiyon düşürülebilir, dolaşım iyileştirilebilir, kardiyovasküler zindelik artırılabilir ve stresi azaltılabilir. Ancak soğuk havalarda egzersiz yaparken önlem almak da çok önemlidir. Herhangi bir yeni egzersiz programına başlamadan önce, güvenli ve etkili olduğundan emin olmak için bir kalp muayenesinden geçin. Vücut ısısını korumak ve soğuk stresini önleyici giysiler giyin. Egzersiz sırasında yeterli sıvı alın. Aşırı soğuk havalarda egzersiz yapmaktan kaçının” dedi.

“Uzman hekime mutlaka danışılmalı”

Kış aylarının yüksek tansiyonu olan kişiler için zorlayıcı olabileceğini fakat alınabilecek önlemlerle olumsuz etkilerden korunulabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Ekmekci, “Ancak gerekli önlemleri alarak ve sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürerek soğuk havanın tansiyon üzerindeki etkilerini azaltmak mümkündür. Tansiyon hastaları kendilerini sıcak tutacak önlemler alarak susuz kalmayarak, aktif olarak, stresi ve diyeti yöneterek kış aylarında güvende ve sağlıklı kalabilirler. Unutmayın, herhangi bir yeni egzersiz veya diyet programına başlamadan önce bir değerlendirmeden geçmek ve kardiyovasküler sağlığı izlemek için düzenli kontroller yapmak önemlidir. Doğru yaklaşımla tüm yıl boyunca sağlıklı ve mutlu kalmak mümkündür” dedi.

Kategoriler
SAĞLIK Sağlık Haberleri Tüm Sağlık Haberleri

Her 10 Çocuktan Birinde Nöro-Gelişimsel Bozukluk Görülüyor

Her 10 Çocuktan Birinde Nöro-Gelişimsel Bozukluk Görülüyor

Uzmanlara göre her 10 çocuktan birinde nöron-gelişimsel bozukluk yaşadığını ifade ediyor.

Hiperaktivite, dikkat eksikliği, öğrenme ve konuşma bozuklukları, otizm… Çocukların beyin gelişiminde ve sinir sistemi işlevlerinde ortaya çıkan aksaklıklarla ilişkili olan ve nörogelişimsel bozukluk olarak adlandırılan bu tablolar oldukça sık görülüyor. Genetik yatkınlık, epigenetik ve birçok çevresel faktörlerin görülme riskini artırdığı nörogelişimsel bozukluklar genellikle çocukluk çağında başlıyor ve erkek bireylerde daha sık gözlemleniyor. Bu bozukluklar çocukluk çağında belirginleşip, bilişsel, sosyal, duygusal veya motor becerilerde zorluklara yol açabiliyor. Her 10 çocuktan birinde nörogelişimsel bozukluk görülüyorken, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocukların % 5-7’inde kendini gösteriyor ve 36 çocuktan 1’inde otizm şeklinde ortaya çıkıyor. Memorial Diyarbakır Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Bölümü’nden Uz. Dr. İbrahim Zeyrek, nörogelişimsel bozukluklar hakkında en çok merak edilen soruların yanıtlarını paylaştı.

Akranlarla iletişim kurmada zorluklar gözlemlenebiliyor

Ebeveynlerin en çok merak ettiği konuların başında nörogelişimsel bozuklukların belirtileri ve nedenleri gelmektedir. Bir uzmandan profesyonel yardım almadan önce anne ve baba adaylarının gözlem sonucu bir uzmana danışmalı mıyız? Sorusunun cevabını hangi sorularla arayacağı hususu önem taşımaktadır.  Belirtiler bozukluğun türüne göre değişiklik gösterse de genel olarak iletişim ve sosyal etkileşimde zorluk, konuşmada gecikme, dikkat dağınıklığı, hiperaktivite ve dürtüsellik, akademik becerilerde zorlanma, motor becerilerde koordinasyon eksikliği, davranışlarda tekrarlayıcılık veya sınırlı ilgi alanları ile gelişimsel kilometre taşlarını geç tamamlama olarak sayılabilmektedir.

 Birbirinden farklı nörogelişimsel bozukluklar saptanabilir

 En sık görülen nörogelişimsel bozukluklar arasında otizm spektrum bozukluğu (OSB), dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (dehb), öğrenme güçlükleri (disleksi, diskalkuli, disgrafi), zihinsel yetersizlik, dil ve konuşma bozuklukları ile tik bozuklukları yer almktadır. Bu bozuklukların genellikle önemli bir kısmı yaşam boyu devam eder. Ancak semptomların şiddeti zamanla değişebilir. Erken müdahale ve sürekli destekle bireylerin bağımsızlık ve işlevsellik seviyeleri artırılabilir. Pek çok nörogelişimsel bozuklukta genetik faktörlerin önemli bir rolü vardır. Ancak çevresel faktörler, beyin gelişimini etkileyen prenatal (doğum öncesi) ve perinatal (doğum sırasındaki) durumlar da etkili olabilmektedir. Özellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda genetiğin rolü çok büyüktür. DEHB’de genetik faktörlerin rolü %70-80 civarındadır. Otizmde 800 den fazla gen sorumlu bulunmuştur. Ancak çoğu vaka sporadik olarak sonradan oluşmaktadır. Zihinsel yetersizlikte genetik kökenli vakaların %30-35’inde etken saptanabilmektedir. Saptanabilen genetik nedenler arasında en sık görülenler Down Sendromu ve Frajil X Sendromudur. Özgül öğrenme bozukluğunda da klinik örneklemde yüksek düzeyde genetik nedenler tespit edilmiştir.

Erken tanı bireysel bağımsızlık ve işlevsellik sürdürmeyi mümkün kılıyor

 Nörogelişimsel bozukluklarda erken tanı ve müdahale sağlıklı bir gelişim süreci için kritik öneme sahiptir. Çocuğun gelişimini destekleyen bireyselleştirilmiş eğitim ve terapi planları, uzun vadeli sonuçları olumlu yönde etkilemektedir. İlk 5 yaş beyin gelişimi açısından kritik önem arz eder daha fazla olmaktadır. Uygun tedavi ve müdahalelerle bireyin işlevselliği ve yaşam kalitesi önemli ölçüde artırılabilir. Özelikle otizmde erken ve yoğun özel eğitimin önemi çok büyüktür. Özel eğitim, konuşma terapisi, davranış terapisi, ilaç tedavisi (özellikle DEHB, otizmde eş hastalık durumunda ve bazı tik bozuklukları için) ve aile eğitimi destek programları erken müdahale ile çocuğun hayatta tek başına bazı becerileri kazanması ve hayata adapte olması şansını artırmaktadır. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

 

[kanews-related-post title=”Editörün Seçtikleri” ids=”46048″ tag=”div”]
Kategoriler
Sağlık Haberleri Tüm Sağlık Haberleri

Uzmanlardan ’Sahte alkol’ uyarısı: “Kendi ayağıyla gelen entübe etmek zorunda kaldığımız hastalar oldu”

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/01/uzmanlardan-sahte-alkol-uyarisi-kendi-ayagiyla-gelen-entube-etmek-zorunda-kaldigimiz-hastalar-oldu-0-ppAgKPb8.mp4
Sahte alkol can kayıplarına neden olurken uyarılarda bulunan Acil Tıp Uzmanı Doç. Dr. Abuzer Özkan, “Ayın 10’undan itibaren 7 ciddi vakamız oldu. 2’si ölümle sonuçlandı, 5’i hala entübe, bir tanesine birkaç kere kalp masajı yapmak zorunda kaldık. Kendi ayağıyla gelen entübe etmek zorunda kaldığımız hastalar oldu. Şüpheli alkol tüketimiyle ilgili bir hikaye alabiliyorsak hızlanabiliyoruz yoksa şikayetler genelde diğer hastalıklarda da görülen şeyler. Alkolün orijinalinin de sahtesinin de tüketilmesini kesinlikle istemiyoruz” dedi.

Türkiye genelinde sahte alkole karşı denetimler ve önlemler sürerken bugünlerde hastanelere başvuruların da devam ettiği öğrenildi. Can kayıplarına neden olan sahte alkolle ilgili İstanbul Valiliği bir dizi önlem alırken uzmanlar da uyardı. Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği’nden Doç. Dr. Abuzer Özkan da alkolün zararları, sahte alkol zehirlenmesi durumunda yapılması gerekenler gibi konularda bilgi verdi.

“Kendi ayağıyla gelmesine rağmen entübe etmek zorunda kaldığımız hastalar oldu”

Son zamanlardaki başvurulara yönelik konuşan Acil Tıp Uzmanı Doç. Dr. Abuzer Özkan, “Ayın 10’undan itibaren yaklaşık 6 gün içinde 7 tane ciddi vakamız oldu. Bunlardan hemen hemen hepsini yoğun bakıma yatırdık, 2’si ölümle sonuçlandı. 5 tanesi de hala entübe, bir tanesinin de durumu çok ciddi. Kötü sonuçlanabilir çünkü birkaç kere kalp masajı yapmak zorunda kaldık. Çok ciddi kan parametrelerinde bozulmayla geldiler hatta yoğun takip etmemize rağmen bir türlü toparlayamadık. Muhtemelen metil alkol oranını yüksek kullanmış olabilirler çünkü 15-20 cc toksik etki yaparken 100-150 cc ölümle sonuçlanıyor. Genel itibariyle birkaç hastamızın Fatih bölgesinde aldığını ailesinden aldığımız hikayeyle öğrendik. Bir tanesini 112 servisi getirdi, 2 tanesi kendi ayağıyla geldi ama bunlar çok hızlı kötüleşiyorlar. Kendi ayağıyla gelmesine rağmen çok hızlı bir şekilde bilinci kapanıp entübe etmek zorunda kaldığımız hastalar oldu. Kısmi bir zehir gibi bir şey, sahte alkol dediğimiz metil alkol, endüstriyel alanda kullanılan bir şey” dedi.

“Şikayetler genelde diğer hastalıklarda da görülen şeyler”

Sahte alkol tüketimi sonrası kişilerde oluşabilecek problemlere ilişkin bilgi veren ve vatandaşlara uyarılarda bulunan Doç. Dr. Özkan sözlerine şöyle devam etti: “Bağırsak, mide şikayetleriyle kendisini gösterir, bulantı kusma, bazen halsizlik olabilir, bilinç değişikliği olabilir, baş ağrısı yapar. Tükettikten sonra bu gibi şikayetleri olan hastaların özellikle bu dönemlerde bir hastaneye başvurmalarında fayda var. Kendilerini iyi hissediyor olabilirler ama çok kısa sürede çok istemediğimiz sonuçlarla neticelenebilir. Sahte alkol zehirlenmelerindeki ölümlerin yüksek olmasının sebeplerinden biri de bu; şikayetler genelde diğer hastalıklarda da görülen şeyler. Şüpheli alkol tüketimiyle ilgili bir hikaye alabiliyorsak hızlanabiliyoruz yoksa biraz daha süreç alabiliyor çünkü laboratuvar parametrelerini beklemek zorunda kalıyoruz. Alkolün orijinalinin de sahtesinin de tüketilmesini kesinlikle istemiyoruz. Damarları bozar, beyin kanaması yapabilir, yılbaşı döneminde yani öncesinde ve hafif sonrasında başvurularda bir artış oldu”

Kategoriler
SAĞLIK Sağlık Haberleri Tüm Sağlık Haberleri

Yürürken Bel Ağrısı Yaşıyorsanız Dikkat!

Bel ağrısı Türk toplumunda yaygın olarak görülen rahatsızlıkların başında geliyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç.Dr.Ahmet İnanır konu hakkında önemli bilgiler verdi.

Genellikle bel fıtığı ve belde oluşacak diğer problemlerle karıştırılan dar kanal hastalığında doğru teşhis ve tedavinin yapılması hayli önem taşıyor. Sıklıkla yürümekle, ayakta durmakla ve beli geri eğmekle ağrı, uyuşma, dolgunluk hissi, yanma, kramp veya bu hastalığın belirtileri arasında yer alıyor.

Dar kanal hastalığı nedir ?

Yaşlanmanın bir getirisi olarak dejeneratif değişiklikler ileriki yıllarda, ana ve yan kanalda daralmaya neden olur. Hem yaşlanmanın getirisi hemde fıtık ameliyatının sonucu olarak omurlar arası disk ve faset eklemin yüksekliği azaldıkça, disk mecburi bulging(fıtık) yapar, genişlemiş faset eklem ve kalınlaşmış veya mecburen kıvrılmış ligamentum flavum kanalı daraltır. Yumuşak doku kalınlaşmaları, dar kanalın %40’ından sorumludur. Beli arkaya eğmekle kalınlaşmış ve kıvrılmış ligamentum flavum, kanal içine doğru kıvrıldığı ve faset eklem kireçlendiği için hasta çeşitli rahatsızlıklar  hisseder ve öne eğilmek zorunda kalır. Spinal kanalın şekli, sirküler, oval veya yonca yaprağı şeklinde olabilir. Bu şekil farklılığı MRI görüntüsünde oval olması gerektiği beklentisine girip kafa karışıklığına neden olabilir. Her ne kadar disk dejenerasyonu yaşla birlikte başlar denilse de kilo ve ağır iş yapmak darlığa daha çok neden olmaktadır. Ayrıca anlatımlar genellikle yaşlanmaya bağlanıyor olsa da nizami olmayan bel kullanımlarından ve ameliyat ile disk aralığının daraltılmasından kaynaklanan disk yükseklik kaybı, ana kanalın ve foramenin(yan kanal) yüksekliğini azaltarak kanalın daralmasına ve sinir liflerinin basıya uğramasına neden olabilmektedir.

Bulgu Vermeyebilir

Bel bölgesinde kanalın normal ön-arka çapı, 15-25 mm’dir. Klasik bilgi  olarak bu çapın, 10-13 mm arasında olmasına göreceli stenoz, 10 mm’den az olmasına ise mutlak stenoz denilmekedir. Ancak bu darlıklara sahip olmasına rağmen hiçbir bulgu vermeyen bireylerin oranı da az değildir. Her insanın patolojik değişikliklere karşı mukavemeti, uyum sağlama kabiliyetleri farklıdır. Bu bakımdan, MRI’da çok az bası görüntüsüyle, agresif seyreden klinik durumlar olabildiği gibi, ciddi bası görüntülerine rağmen şikayeti olmayan insanlar hayli fazladır. Bu farklılık bilimsel olarak yeterince açıklanamamaktadır.

Dar Kanal Belirtileri nelerdir ?

En sık yürümekle, ayakta durmakla ve beli geri eğmekle ağrı, uyuşma, dolgunluk hissi, yanma, kramp veya güçsüzlük şikayetleri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bel ağrısı da sık görülen bir şikayettir. İdrar ve barsak problemleri veya ciddi güçsüzlük gibi nörolojik bulgular  bu hastalarda sık değildir. Öne eğilme, oturma ve yatma, semptomların rahatlamasına neden olur. Hastalar, öne eğilerek, günlük yaşam içinde kendilerini bulgulardan korumaya çalışırlar. Bu  hastalar için yokuş çıkmak, araba kullanmak ve bisiklete binmek genelde şikayete neden olmamaktadır.

Kanal Daralması Hangi hastalıklarla karıştırılır ?

Bu hastalar damar hastalıkları ile karıştırılabilir. Ayrıca, önceden mevcut olan periferik arter tıkayıcı hastalığı, nöropatik hastalıklar, kalça problemleri, multipl skleroz varlığı açısından dikkatlice incelenmelidir.  Bel fıtığı ve Lomber spondiloz ile karıştırılabilir. Lomber spondiloz bacaklarda ciddi ağrı veya anormal duyunun saptanmadığı, genellikle bel ağrısıyla seyreder. Disk yükseklik kaybı, end plate osteofitleri, faset osteofitleri, spondilolistezis ve disk herniyasyonları, foraminal stenoz yapan nedenler arasındadır. Doğumsal (cücelerde olduğu gibi toplumda normal bir olay olarak da karşımıza çıkabilir) ve kazanılmış olabilir. Doğumsal olanlarda, pediküller normalden daha kısa ve birbirine daha yakındır ve bulgular daha az ılımlı bulgularla ve daha erken bir yaş döneminde bulgu verir.  Dejeneratif dar kanalda ise ileri yaşlarda bulgular görülmekte ve en sık yürümekle, ayakta durmakla ve beli arkaya eğmekle şikayetler ortaya çıkmaktadır.

Lomber Dar Kanal Rahatsızlığı Kimlerde daha çok görülür ?

Dejeneratif dar kanala sahip hastalar, 60 yaş civarında ve Kadınlarda daha çok görülmektedir. En sık L4-L5 seviyesi tutulmakta ve birkaç seviyede de olabilmektedir.

Tanısı nasıl konulur ?

Lomber dar kanalı olan hastalar, sıklıkla bacak ağrısı şikayeti ile gelmekte olup genellikle, nörojenik kladikasyo her iki bacak veya  tek taraflı bacak ağrısı şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu hastalar, ağrı, uyuşma, dolgunluk hissi, yanma, kramp veya güçsüzlük hissedebilirler. Nörolojik muayene sıklıkla normaldir ve nörolojik değişikliklerden, sıklıkla yan kanal giriş yeri darlığı sorumludur. Muayene sonrası röntgen, MRI ve BT ile tanı koymak mümkündür.

Tedavisi nedir ?

Ameliyat dışı tedavi  daha çok klinik tecrübeye dayanmaktadır. Ağrı kesici tedavinin iyileşmeye katkısını beklemiyoruz. Özellikle  yaşlı ve hipertansiyon, diyabet, kalp damar hastalığı olan hastaların, romatizma ilacı olarak bilinen ağrı kesicilerin kullanımıyla oluşabilecek kalp-damar sistemi, böbrek ve mide-barsak risklerinden olabildiğince uzak durmaları tavsiye edilmektedir.

Fizik tedavi uygulamaları yanında özellikle fleksiyon temelli egzersiz programına tabi olmaları gerekir. Korse, Epidural steroid enjeksiyonu, Osteopatik Manuel Terapi, Proloterapi, Kuru iğneleme, sabit bisiklet, kaplıca tedavi seçenekler arasında hastanın hizmetine sunulabilir. Hastaların çoğunluğu cerrahi dışı tedavilerle hayatlarını idame ettirebilir.

Yapılan bilimsel çalışmalar, gerekli tedaviler yapılıp önlem alınan hastaların kısa ve uzun dönem takiplerde, ameliyat dışı tedaviye daha iyi yanıt verdiğini göstermiştir. Ancak kesin tanı alıp cerrahi tedavi görmek zorunda kalan hastaların  da daha iyi duruma geldikleri saptanmıştır. Fıtığın da kanalı daralttığı göz önüne alınacak olursa fıtığın geri çekilmesi halinde kanal darlığı ortada kalkmaktadır. Kemik ve bağ büyümeleri, bel kayması  veya tümöral oluşuma bağlı dar kanal için kesin tanı konulması halinde ameliyat yapılmalı ve bundan kaçınılmamalıdır. Uygun hasta seçimi, cerrahi tedavi ile başarı elde etmenin en önemli noktasıdır. Hastalarımız cerrahi tedavi sonrası da gerekli fizik tedavi prosedürlerini titizlikle uygulamaya devam etmelidir. Aksi takdirde ilerleyen aylar-yıllar içinde yeni sorunlarla karşılaşabilmektedirler. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Kategoriler
SAĞLIK Sağlık Haberleri Tüm Sağlık Haberleri

Boyun Ağrısı Neden Olur ?

Boyun ağrısının sebepleri ve tedavi yöntemleri hakkında uzmanlar bilgi verdi. Ofis hayatı, kas ve iskelet sisteminde çeşitli sorunlara neden olabiliyor!

Ofis çalışanlarında en sık görülen kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları arasında boyun, sırt, bel, omuz ve el bileği ağrılarının yer aldığını belirten uzmanlar, sağlıksız postür ve tekrarlayan hareketlerin bu sorunların temel nedenleri olduğunu ifade ediyor.

Miyofasiyal Ağrı Sendromu

Özellikle kadınlarda sık rastlanan boyun ağrılarının, masa başı çalışma koşullarıyla doğrudan ilişkili olduğuna dikkat çeken Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Nihal Özaras, “Masa başı çalışırken çoğu zaman sağlıklı postür kaybedilir, sırt kambur, baş önde bir duruş gelişir. Sadece bu pozisyonda çalışmanın bile yaşam kalitesini olumsuz etkilediği saptanmıştır.” dedi. Miyofasiyal ağrı sendromu ve karpal tünel sendromu gibi rahatsızlıkların da uzun süreli aynı pozisyonda çalışmaktan kaynaklandığına vurgu yapan Prof. Dr. Nihal Özaras, basit ergonomik düzenlemeler ve düzenli egzersizlerle bu sorunların önüne geçmenin mümkün olduğunu ifade etti.  Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Nihal Özaras, ofis çalışanlarının en sık karşılaştığı kas ve iskelet sistemi hastalıkları hakkında bilgi verdi.

Masa başında kaybedilen postür gelecekte ciddi problemlere neden olabilir!

Kas iskelet sistemi rahatsızlıklarının doktora en sık başvurma nedenleri arasında yer aldığına dikkat çeken Prof. Dr. Nihal Özaras, “Kas iskelet sistemi rahatsızlıkları ofis çalışanlarında da sıklıkla görülür. Bu rahatsızlıklar yaşam kalitesini bozar, iş yaşamında verimliliği olumsuz etkiler ve iş gücü kaybına neden olur” diye konuştu. ıBoyun ağrıları, sırt/bel ağrıları, omuz, kol ve el bileği/el ağrılarının ofis çalışanlarında en sık görülen kas iskelet sistemi yakınmaları olduğunu dile getiren Prof. Dr. Nihal Özaras, “Boyun ağrıları özellikle masa başı çalışanlarda ve bilgisayar kullananlarda çok sık görülür. Kadınlarda daha sık olduğu bildirilmiştir. Masa başı çalışırken çoğu zaman sağlıklı postür kaybedilir, sırt kambur, baş önde bir duruş gelişir. Sadece bu pozisyonda çalışmanın bile yaşam kalitesini olumsuz etkilediği saptanmıştır. Ayrıca bu şekilde uzun süre çalışan kişilerin gelecekte ciddi problemlere maruz kalabileceği düşünülmektedir.” şeklinde konuştu.

Tekrarlayan hareketler ağrı oluşumu için risk faktörü… 

Ofis çalışanlarında görülen bir diğer rahatsızlığın da miyofasiyal ağrı sendromu olduğunu aktaran Prof. Dr. Nihal Özaras, “Aynı  hareketlerin tekrar tekrar yapılması, aynı pozisyonda uzun süre kalınması ile gelişir. Kasların uzun süre kasılı kalması kanlanmayı bozar, buna bağlı olarak kasların içinde sert bantlar ve ağrılı tetik noktalar oluşur. Çalışırken sık sık pozisyon değiştirmek ve bazı basit egzersizleri yapmak bu hastalığın gelişimini engeller.” diye konuştu. Omuz bölgesindeki ağrıların da ofis çalışanlarında oldukça yaygın olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Nihal Özaras, şunları söyledi, “Ağır klasörler ve benzeri cisimleri omuz seviyesinin üstünde bir yüksekliğe kaldırmak en önemli risk faktörü olarak bildirilmiştir. Tek bir büyük yaralanmadan çok, tekrarlayan hareketlerin oluşturduğu kümülatif travmanın omuz problemlerinde önemli olduğu düşünülmektedir. Basit ergonomik düzenlemeler ile risk faktörleri ortadan kaldırılabilir”

“Fizik tedavi yöntemleri karpal tünel tedavisinde oldukça etkili…” 

Karpal tünel sendromu da ofis çalışanlarında sık görüldüğünü ifade eden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Nihal Özaras, “El parmaklarının sinirsel beslenmesini sağlayan median sinir el bileğinde karpal tünelden adı verilen bir alandan geçer. El bileğinin sık hareketleri median sinirin bu alanda sıkışmasına neden olur ve ilk 3 parmakta ağrı, uyuşma, yanma, karıncalanma şikayetleri ile seyreden karpal tünel sendromu ortaya çıkar. Şikayetler gün içinde el bileğinin yoğun kullanımı ile artar ve çalışmayı zorlaştırır. Fizik tedavi yöntemleri bu hastalığın tedavisinde oldukça etkilidir” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Kategoriler
SAĞLIK Sağlık Haberleri Tüm Sağlık Haberleri

Kadın Hekimi Tehdit Eden Kişiye 13 Ay Hapis Cezası

İstanbul’da kadın hekimi, “Seni öldüreceğim” diyerek tehdit eden kişi 13 ay 15 gün ertelemesiz hapis cezasına çarptırıldı.

Hekimsen Sendikası X platformundan konu hakkında şu açıklamayı yaptı, “İstanbul İlinde, Gaziosmanpaşa Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Hastenesinde hekimlik yapan üyemize karşı, sanık tarafından sarf edilen “ sen benim kim olduğumu biliyor musun seni öldürürüm, seni öldüreceğim “ ifadesinin kadına karşı tehdit suçunu oluşturduğu mahkemece kabul edilmiş ve bu ifadelerin aynı zamanda Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu gereği sağlık çalışanına karşı işlendiği de kabul edilmiş olup yarı oranda artırılarak 13 AY 15 GÜN HAPİS CEZASI ; aynı zamanda üyemize karşı sanık tarafından darp edilmek suretiyle sağ elinin işaret parmağı kırılmış olup bu husus da mahkemece değerlendirilerek sanık hakkında Kasten yaralama suçundan 1 yıl hapis cezası, üyemizin kamu görevlisi olması sebebiyle yarı oranda artırılarak 1 yıl 6 ay hapis cezasına, üyemizin kırığının 1. derece olması sebebiyle 1/12 oranda artırım yapılarak 1 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu gereği sağlık çalışanına karşı işlendiği de kabul edilip yarı oranda artırılarak cezasında erteleme yapılmaksızın 1 YIL 17 AY 7 GÜN HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA karar verilmiştir” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Kategoriler
Kocaeli Devlet Hastanesi SAĞLIK Tüm Sağlık Haberleri

Kocaeli Devlet Hastanesi’nde gerçeğini aratmayan tatbikat !

Kocaeli Devlet Hastanesi’nde gerçeğini aratmayan tatbikat !

Kocaeli Devlet Hastanesi’nde Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğü Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, İtfaiye ve UMKE katkıları ile geniş kapsamlı bir tatbikat düzenlendi. Gerçeğini aratmayan tatbikatta kimyasal maddeye maruz kalma, yangından insan kurtarma , deprem anında acil müdahale konularında uygulamalar gerçekleştirildi.

GENİŞ KAPSAMLI TATBİKAT
Uygulamada hastanenin üst katlarında kalan hastaların yangın anında tahliyesi, kimyasal maddeye maruz kalan hastalara müdahale konuları ile eş zamanlı olarak hastane içerisinde çıkan bir yangının söndürülmesi durumları tatbikatta gerçekleştirildi. Tatbikatta itfaiye erleri Hastanenin dış cephesine merdiven kurarak dumandan zehirlenen çalışanları kurtardı.

GEÇ KALINMAMALI
Kocaeli Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Nurcan Çubukçu büyük kapsamda bir deprem tatbikatı gerçekleştirdiklerini belirtti. Çubukçu, “tatbikatta deprem sonrası acil servise gelen hastalara müdahale edildi, tanker kazası sonrası toksit maddeye maruz kalan, trafik kazası sorası yaralanan 4 hastaya müdahale edildi. Hastanede çıkan yangın sonucu dumanda etkilenen bir çalışanımıza müdahale edildi. Bir deprem ve yangında yapılmaması gereken tüm çalışmalar özveri ile yerine getirildi. Herkese emeği için teşekkür ediyorum. Tüm önlemlerimizi alıp, olası bir depremden en az hasarla kurtulmak istiyoruz” dedi.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version