Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Her gören Afrikalı zannediyor, gerçeği öğrenince şaşkına dönüyor

Kocaeli’nin İzmit ilçesinde yaşayan Afro-Türk Zehra Özdemir’i her gören Afrikalı zannediyor, Zehra’nın doğma büyüme İzmit’li Türk olduğunu öğrenince ise kimse şaşkınlığını gizleyemiyor. Siyahi olduğu için hayatı boyunca bu durumla karşılaştığını belirten 25 yaşındaki Zehra Özdemir, “Nefes aldığım her süre hayat hikayemi anlatmak zorunda kalacağım. Çünkü ben İzmitliyim dediğim zaman insanlar inanmıyor. Kimliğimi soranlar bile oluyor” dedi.

Kocaeli’nin İzmit ilçesinde yaşayan 25 yaşındaki Afro-Türk Zehra Özdemir’i her gören Afrikalı zannediyor. Doğma büyüme İzmitli olan Zehra, hayatı boyunca aynı durumu yaşadığını belirtti. Cadde ve sokaklarda yürürken siyahi olduğu için insanların ilgisini çeken Zehra ’yla iletişim kurmak isteyen insanlar İngilizce konuşarak yaklaşmaya çalışıyor. Vatandaşlar, Zehra ’nın Türk olduğunu ve çok iyi Türkçe konuşabildiğini görünce ise şaşkınlığını gizleyemiyor. Bazı vatandaşlar ikna olmayarak kimlik bile soruyor. Zehra Özdemir, hikayesini ve başından geçenleri İhlas Haber Ajansı ’na anlattı.

“Nefes aldığım her süre hayat hikayemi anlatmak zorunda kalacağım”
Hayatının kendisini tanıtmakla geçtiğini söyleyen Zehra Özdemir, “Hayatım boyunca ilk başta kendimi tanıtmak zorunda kalıyorum. Yolda yürürken telefonla konuşuyorum, durdurup ‘Abla sen nerelisin? ’ diyorlar. Otobüse biniyorum, şoföre bir şey sorduğumda şoför bana ilk önce nereli olduğumu soruyor. Nefes aldığım her süre hayat hikayemi anlatmak zorunda kalacağım. Çünkü ben İzmitliyim dediğim zaman insanlar inanmıyor. Kimliğimi soranlar bile oluyor. Değişik bir hikayem var” diye konuştu.

“Doğduğumdan beri o kadar çok beyazlarla iç içeyim ki aynaya baktığımda siyahi olduğumu fark ediyorum”
Zehra Özdemir, yolda insanların bakışlarından rahatsızlık duyup duymadığının sorulması üzerine, “Ben çok fazla pozitif bir insanım. Benim karşılaştığım tepkilerle ağabeyim veya ablam karşılaşsa daha sert tepkiler alabilirler. Fakat ben alıştığım için sorun yaşamıyorum. Ben de yolda siyahi gördüğüm zaman şaşırıyorum. Sonra arkadaşlarım, ‘Sen de öylesin, neyine şaşırıyorsun? ’ diyorlar. Doğduğumdan beri o kadar çok beyazlarla iç içeyim ki aynaya baktığımda siyahi olduğumu fark ediyorum” dedi.

“ ’Sadece Turkish ’ diyorum”
Türkiye ’ye gelen turistlerden kendisini yabancı zannettiği için ona bir şeyler sorduğunu ve onların da çok fazla şaşırdıklarını belirten Özdemir, “Türklerden çok yabancı insanlar da şaşırıyor. Beni yabancı sanıp yanıma geliyorlar. Adres sormak veya bir şey anlatmak istiyorlar. Bana gelip anlatıyorlar, ben de hiç bozmadan bakıyorum. Dalga geçtiğimi sanıyorlar, hala ısrarla bir şey anlatmaya çalışıyorlar. ‘İngilizce biliyor musun? ’, ‘Fransızca biliyor musun? ’ diye soruyorlar. Ben de bilmediğimi söylüyorum, ‘Sadece Turkish ’ diyorum” ifadelerini kullandı.

“Siyahi olup çok akıcı Türkçe konuşan birini ilk kez görüyorlar”
İnsanların sosyal medyada kendisine gösterdiği ilginin sebebinin siyahi olup çok akıcı Türkçe konuşabilmesine şaşırdıkları olduğuna değinen Zehra Özdemir, “Aslında asla ve asla içerik üretmiyorum. Sohbet ettiğimiz kısımları alıntılayıp paylaşıyorum. Birden bire gündeme geliyor. Biri mesaj atmış, ‘Paylaştıklarını beğenmiyorum, içeriklerin de hoşuma gitmiyor ama Türkçe konuşman hoşuma gittiği için seni takip ettim ’ diyor. Siyahi olup çok akıcı Türkçe konuşan birini ilk kez görüyorlar. Bu dikkat çekiyor. Benim de dikkatimi çekerdi açıkçası. Çünkü çok farklı bir olay” sözlerini kaydetti.

“Sarışın, renkli gözlü kuzenimle yürüyoruz, aynı gendeniz ama inandır inandırabilirsen”
Aynı genden olmalarına rağmen bazı kuzenlerinin sarışın olduğunu da söyleyen Özdemir, “Arkadaşlar bakın şunu anlayın; Türk ’üm, İzmit ’te doğup büyüdüm. Evet, kökenim Afrika ama neresi olduğunu bilmiyoruz. Çünkü mübadele zamanında gelmişiz. ‘Babam Adapazarlı, annem Yunanistanlı ’ dediğim zaman, ‘Sen nasıl böyle oldun? ’ diyorlar. Genler bu zamana kadar kendini korumuş. Zaten ailenin sonuncusu da benim. Benden sonraki nesilde sarışın kuzenim var. Kızım melez. Sarışın, renkli gözlü kuzenimle beraber yürüyoruz ama ikimiz de kuzen çocuğuyuz mesela. Haydi inandır inandırabilirsen!” dedi.

“Bir İzmitli olarak İzmit simidi vazgeçilmezim”
İzmit ’in kendine özgü kalıplarının kullanıldığı, vatandaşlar arasında ‘İzmitçe ’ denilen cümleleri kullandığında da şaşkınlıkla karşılandığına değinen ve İzmit simidinin vazgeçilmezi olduğunun altını çizen Zehra Özdemir, “Arkadaşlarıma, ‘Ne anlatıyon bolum ’ diyorum bazen. Geçen gün bir arkadaşıma, ‘Façan yansın ’ dedim. Durup, ‘Nerem yanıyor ’ dedi. Biz İzmit ’te kıyafetini çok beğendiğimiz birine, ‘Façan yansın bolum ’ deriz. İzmitçe ’ye o kadar alışmışız ki gün içinde İzmitçe konuştuğumuzda farklı şehirden gelen biri bizi çok anlamıyor. Hatta arkadaşım bana birilerinin kavga ettiğini sandığını söyledi, meğerse birileri İzmitçe konuşuyormuş. Biraz argo gibi oluyor ama biz İzmitliler olarak gayet güzel anlaşıyoruz. Bir İzmitli olarak İzmit simidi vazgeçilmezim. Genelde her zaman çay simit yenir bizde. Bir de İzmit ’in pişmaniyesi meşhur ama ben her zaman söylerim, ‘Gerçek İzmitliler, İzmit pişmaniyesi yemez ’” şeklinde konuştu.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Ukraynalılar ülkelerindeki hidroelektrik santralinin vurulmasına sessiz kalmadı

Kocaeli Ukraynalılar Derneği, Ukrayna’daki Kahovka Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin (HES) bombalanarak yıkılması nedeniyle basın açıklaması düzenledi. Dernek Başkanı İrina Sola, “Bugün su seviyesi düşüyor ve gönüllüler su basmış evlerde çok sayıda ölü insan görmeye başladı” dedi.

Kocaeli ’de yaşayan Ukraynalılar, Ukrayna-Rusya arasında devam eden savaşta Rusya’nın saldırılarını kınamak ve hayatını kaybeden insanları anmak üzere Kent Meydanı’nda bir araya geldi. Türkiye ve Ukrayna milli marşlarının okunmasıyla başlayan anma töreni, saygı duruşu ile devam etti. Rusya ’nın savaş suçu işlediğini öne süren Ukraynalılar, 6 Haziran ’da Kahovka Barajı ve Hidroelektrik Santrali ’nin bombalı saldırı sonucu yıkılmasıyla ilgili de açıklama yaptı.

“Su basmış evlerde çok sayıda ölü insan görülmeye başlandı”
Hidroelektrik santrali barajının patlamasıyla Dnipro civarındaki bölgelerin sular altında kaldığını söyleyen Kocaeli Ukraynalılar Derneği Başkanı İrina Sola, “Kakhovka Hidroelektrik Santral Barajı ’nın yıkılması, Rus işgalciler tarafından organize edilen insan kaynaklı bir felakettir. Herson ’un bazı ilçeleri de dahil olmak üzere 80 ’den fazla yerleşim yeri sel bölgesinde kaldı. Sivil halkın tahliye ve kurtarma operasyonları başladı. Bugün su seviyesi düşüyor ve gönüllüler su basmış evlerde çok sayıda ölü insan görmeye başladı. Sadece Oleshki şehrinde Ruslar tarafından boğulan yüzlerce insandan bahsediyoruz. 80 ’den fazla yerleşim yeri ile birlikte ölü sayısını tahmin edebilirsiniz” dedi.

“5-10 kilotonluk taktik nükleer silah kullanımının sonuçlarıyla eşittir”
Rusya’nın saldırılarının ekolojik bir felakete yol açacağını belirten Tetiana Remez ise, “Ukrayna için Kakhovskaya HES’in yok edilmesinin ekolojik ve ekonomik sonuçları, 5-10 kilotonluk taktik nükleer silah kullanımının sonuçlarıyla eşittir. Böyle bir yıkımın faktörleri, radyasyon kirliliği dışında aslında bir nükleer patlama ile aynıdır. Rusya, Ukrayna halkına karşı soykırım savaşı yürütüyor. Olabildiğince çok Ukraynalı öldürmeye ve geri kalanları çekilmez hale getirmeye çalışıyor. Tüm insanlar tehlikede. Rusya terörü destekleyen bir devlet olarak tanımlanmalıdır” diye konuştu.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Denizin dibine bakın ne ekiyorlar

Biyoçeşitliliği risk altında olan Marmara Denizi ’nde bulunan, bölgede ilk ve tek korunması gereken hassas alan ilan edilen Tavşan Adası ’na bugüne dek yaklaşık 400 kök mercan nakledildi. Böylelikle hem azalan mercan popülasyonunun önüne geçmek hem de su altı yaşamı biyoçeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilirliği hedeflendi.

Türkiye’nin en büyük limanlarından DP World Yarımca, önceki yıllarda müsilaj ve diğer çevre faktörleri sebebiyle biyoçeşitliliği risk altında olan Marmara Denizi ’ni korumak, mevcut tehlikeleri üzerine yoğunlaşıp, biyoçeşitliliği zenginleştirmek amacıyla çeşitli projeler geliştirmeye devam ediyor. Marmara Denizi’nde canlı yaşamını koruyabilmek ve daha da iyileştirmek için su altındaki yaşamın anahtarı olan mercanların nüfusundaki azalmaya karşı İstanbul Üniversitesi ve Deniz Yaşamını Koruma Derneği iş birliği ile hayata geçirilen projeyle 2020 yılında ilk etapta 50 mercan kolonisi Marmara ’ya taşındı.

2021 yılındaki ikinci etapta, Yassıada ve Sivriada’nın 25-30 metre derinliklerinde görülen sarı mercanların, bölgedeki inşaat artıklarından, balıkçılık yapan teknelerin ağlarının deniz dibine terk edilmesinden ve yoğun kirlilikten etkilenmesi sebebiyle, Yassıada ve Sivriada bölgesindeki habitata kıyasla daha korunaklı bir habitat olan Tavşan Adası civarına uygun yöntemler ile nakledildi. Yaklaşık 400 adet mercanın nakil işlemi tamamlandıktan sonra mercan resifinin yeni habitatına uluslararası bir başarı oranıyla uyum sağladığı ve nakledilen mercanların çok sağlıklı büyüyebildiği görüldü.

Deniz yaşamının devamına ışık tutacak
DP World Yarımca, küresel ısınmanın sebep olduğu sıcaklık farklılıklarını araştırmak amacıyla denizin farklı noktalarına ve farklı derinliklerine ısı ölçerler ile deniz mercanlarının çevresine gözlem ve izlemeler yaparak, deniz yaşamındaki değişiklikleri gözlemleyecek. 5 yıl boyunca elde edilecek veriler ile Marmara Denizi ’nin mevcut tehlikeleri üzerine yoğunlaşıp sürdürülebilir bir deniz yaşamı için projelerin devam ettirilmesi ve sualtı yaşamı biyoçeşitliliğinin korunması hedefleniyor. Öte yandan DP World Yarımca, Akdeniz genelinde kritik derece tehlike altında olarak gösterilen fok balıklarına ait olduğu belirlenen mağara için de çalışma yürütmeyi planlıyor. Deniz ve denize bağlı kara yaşamının desteklenmesi açılarından, koruma alanı içerisinde bulunan fok mağarasının rehabilite edilmesi ve konulacak kameralar ile izlenmesi yönünde çalışmalar sürüyor.

“Su altı yaşamı biyoçeşitliliğinin korunması hedefleniyor”
Projeye ilişkin açıklama yapan DP World Yarımca CEO ’su Kris Adams, “Su altı yaşamının sürdürülebilir olması ve biyoçeşitliliğin artırılması yönündeki çalışmalar çerçevesinde DP World tarafından küresel ısınmanın oluşturduğu sıcaklık farklılıklarını araştırmak amacıyla 2023 yılı itibariyle farklı derinliklere ısı ölçerler ve mercanların ve koruma alanı ilan edilen Tavşan Adası’nın çevresinde izleme, gözlemler ile doğal hayatın 7 gün 24 saat incelenmesi ve korunması hedefleniyor. 5 yıl boyunca su altında veri toplayacak olan ısı ölçer ve gözlemeler ile elde edeceği bilgiler ışığında Marmara Denizi’nin mevcut tehlikeleri üzerine yoğunlaşıp sürdürülebilir bir deniz yaşamı için projelerin devam ettirilmesi ve su altı yaşamı biyoçeşitliliğinin korunması hedefleniyor” dedi.

“Marmara Denizi’nde ilk defa korunması gereken alan ilan edilmiş bir alanda mercan resifleri, mercan yataklarının oluşmasını sağlıyoruz”
Proje sayesinde Marmara Denizi’nde ilk defa korunması gereken hassas alan ilan edildiğini söyleyen Deniz Yaşamını Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Volkan Narcı, “Marmara Denizi muhteşem bir deniz ve çok şanslıyız ki güzel ülkemizde böyle bir denize sahip olmuşuz. Çünkü yukarısı Karadeniz, aşağısı Akdeniz ile birlikte bir bütün. Ege, Karadeniz ve Akdeniz ’de gördüğünüz tüm deniz yaşamı burada toplanmış. Dünyadaki yağmur ormanları gibi, denizdeki habitat oluşması, yaşam oluşması, balıkların üremesi, yuvalaması için, dinlenebilmesi için mercan resifleri var. Bunlardan kimileri biyoçeşitliliğin artmasına sebep. Bizler için bu balık, besin, oksijen oluyor. Soluduğumuz her 3 nefesin 2 ’si deniz, kaynağını da mercanlarla anca tutabiliyor. Akdeniz ’de benzer örnekleri çok daha ulaşılmaz bir yerdeyken bizim Marmara Denizi ’nde yapısından dolayı 20-25 metrelerde görebildiğimiz mercan kolonileri var. Bunlar tehdit altındaydı, tehlike altındaydı. İstanbul Üniversitesi ’ndeki hocalarımızın danışmanlığında bir proje geliştirdik. Kırılmış, düşmüş ve ölüme terk edilmiş mercan parçalarını şu an arkamızda olan Tavşan Adası ’na getirdik. Bu aşama çok hassas ve zahmetli bir süreç oluyor. Denizin 25-30 metre altında kırılmış olan mercanları buluyoruz.

Akdeniz suyuyla kavanozlarda onları toparlıyoruz, mühürlüyoruz. Teknede 15 derecede bizi bekleyen bir dolaba onları çıkarıp, hiçbir şekilde kara ve oksijenle temas sağlanmadan tekrar bir buçuk saat ilerideki Tavşan Adası ’na gelip burada hem ekip arkadaşımız hem de gönüllü dalgıçlarımızla beraber tekrar suyun 30 metre altına inip, kavanozları açıp onları tek tek ekiyoruz. Bu sayede Marmara Denizi’nde bu sene, ilk defa korunması gereken alan ilan edilmiş bir alanda mercan resifleri, mercan yataklarının oluşmasını sağlıyoruz. Bu belki 20-30 sene sonra hepimiz için hayati faaliyetlerimizin devamlılığını sağlayacak son derece değerli bir proje oluyor” diye konuştu.

“Toplamda 400 adet mercanın Tavşan Adası ’nda ekimini yaptık”
Şimdiye kadar yapılan ekimlerle ilgili bilgiler veren Narcı, “Proje aslında 2019 yılında Demokrasi ve Özgürlükler Adası ’nın (Yassıada) inşaat süreciyle başladı. Sivriada ’da bulunan bu popülasyonun o bölgeden etkilenmesini engellemek amaçlı, bilimsel bir temel açısından Tavşan Adası ’na getirdik. Toplamda 400 adet mercanın burada ekimi yapıldı. Uluslararası bir başarı oldu bu. Çok büyük bir yaşam döngüsü söz konusu. Hem ektiklerimiz burada tutundu, yaşam devam ediyor. Hem de mevcutlarla beraber üremeler başladı ve bizim mercanlarımız sağlıklı. Diğerleriyle beraber birlikte yaşam alanları oluşarak üremeye başladılar. Burada bir popülasyon oluşuyor. Bunları görebilmek, izleyebilmek muhteşem bir his bizim için. Şimdi de yapmaya çalıştığımız daha anlık, sürekli bu alanı koruyabiliyor olmak. Zaten bu bölge yaklaşık 6 yıllık bir emek sonrasında Cumhurbaşkanlığı kararınca korunması gerekli hassas alan ilan edildi.

Hem Tarım, Hayvancılık, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğümüz hem de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Parklarını Koruma Genel Müdürlüğümüz ve diğer genel müdürlükler, bakanlıklarımız ile beraber alanda koordineli olarak çalışıyoruz. Bu alanın aktif olarak korunması, daha planlı bir şekilde izleyebilmek, yapılan bu çalışmanın biraz daha büyütülmesi için de girişimlerimiz devam ediyor. Bizi destekleyenler oldukça da bu projeler daha da büyüyecek ve benzer projeleri yapabiliyor olacağız” ifadelerini kullandı.

“Isı ölçerler sayesinde 5 yıl boyunca deniz sıcaklığının ve akıntılarının ölçümlerini yapabiliyor olacağız”
Projenin devamında ısı ölçerler kullanarak çok daha iyi gözlem yapabileceklerini vurgulayan ve desteği dolayısıyla DP World Yarımca ’ya teşekkür eden Volkan Narcı, “Bu bölgeyi seçme sebebimiz aslında yapısından dolayı. Sivriada ’da bu hayvanlar oluşmuşlar. Ona benzer küçük bir koloni de burada vardı. Seçmemizin sebebi buydu. Hem insan baskısından uzak hem de yapının kolonileri buraya taşıdığımızda resiflerin oluşmasını sağlayacak en uygun ortamdı. Bunu sağladıktan sonra bu bölgede araştırmalar devam ediyor. Bir de fok mağaramız var burada. Daha önce burada bir fok varmış ama şu anda yaşamıyor. Restore edilmesi gerekiyor.

Destekçilerimizle birlikte hem fok mağarasının restore edilmesi, hem adanın üstünün ve altının da sürekli izlenebileceği, yapılan çalışmaların sürekli bilimsel verilerinin de alınabileceği bir altyapı kurmaya çalışıyoruz. İstanbul Üniversitesi tarafından bir şamandıra buraya konulacak. O şamandıra üzerine de farklı metreler arasında ısı ölçerlerimizi buraya koyacağız. Isı ölçerler sayesinde de 5 yıl boyunca hem gözlem, hem veri olarak deniz sıcaklığının ve akıntıların ölçümlerini yapabiliyor olacağız. Bu da bizim için son derece önemli bir veri kaynağı sağlayacak.

Bunu bilim insanlarıyla paylaştığımızda, üniversitemizle bir sonuç ortaya çıkarabiliyor olacağız. Bu çalışmaların tamamı o kadar zor ve meşakkatli ki teknenin buraya gelmesi, ekipmanlarımız, hepsi son derece pahalı ve ulaşılması zor. Destekçilerimiz olmadan bunu yapamıyoruz. Hem ısı ölçerlerin bu bölgede konulmasını hem şamandıra sonrasında alanda çalışma, hem de fok mağarası gibi adanın üstü ve altındaki bu gözlemlerin de yapılabilmesi için destek gerekiyor. DP World Yarımca ’ya da bu projedeki genel konuların destekçisi oldukları için teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Hurdalık değil, İzmit Körfezi ’nin dibi

Kocaeli’nde 8 Haziran Marmara Denizi Günü çerçevesinde Değirmendere sahilinde hayalet ağlar çıkarıldı. 9 günde 5 ton atığın denizden çıkarıldığı çalışmalarda, denizden çıkan garip eşyalar da vatandaşlara gösterilirken market arabası şaşkınlık uyandırdı.

Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu kirlilik tehdidi ve müsilaj krizinin sonucunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın öncülüğünde yerel yönetimlerden sivil toplum kuruluşlarına, bilim insanlarından özel sektöre kadar çok paydaşlı Marmara Denizi Eylem Planı Haziran 2021 ’de ilan edildi. Eylem planı içerisinde de Marmara Denizi ’ni sağlığına kavuşturma misyonuyla Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı ’nın oluşturulması kararlaştırıldı. Bu çerçevede farkındalık oluşturmak amacıyla 8 Haziran Marmara Denizi Günü ilan edildi.

Bu çerçevede Marmara Belediyeler Birliği, Kocaeli Valiliği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Gölcük Belediyesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, Kocaeli İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Balıkçılık ve Orman Müdürlüğü ortaklığında Gölcük Değirmendere Vapur İskelesi ’nde biyoçeşitlilik temasının vurgulandığı program düzenlendi. Yapılan çalışmalarda 9 günde 5 ton atık çıkarıldığı belirtildi. Çalışmalar yapılırken denizden çıkarılan bazı ilginç eşyalar da sergilendi. Özellikle denizden çıkarılan market arabasını görenler şaşkınlık yaşadı. Etkinlik, denizden toplanan hayalet ağların çıkarılmasıyla son buldu.

“Marmara’nın farklı noktalarında bu çalışmalar gerçekleştiriliyor”
Marmara Denizi Günü ve yapılan çalışmalarla ilgili bilgiler veren Marmara Belediyeler Birliği ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, “Marmara Denizi günü aslında müsilajla ilgili çalışmalar çerçevesinde ilan edilen eylem başlıkları takip edilirken ortaya atılan fikirlerden biriydi. Marmara Denizi günü ilan edelim, o gün bir yandan farkındalık çalışmaları gerçekleştirelim, diğer yandan da eylem başlıklarına tekabül eden konularla ilgili birtakım etkinlikler gerçekleştirilelim denmişti. O çerçevede yürütülen bir çalışma. Şu anda Marmara Belediyeler Birliği olarak Marmara ’nın tamamında farklı farklı noktalarda bu çalışmalar gerçekleştiriliyor. Belediyelerimizle ve ilgili kamu kurumlarıyla koordine olduk. Biz burada, onlar kendi bulundukları bölgelerde denizden hayalet ağları çıkartıyorlar. Hayalet ağların denizden uzaklaştırılması konusu, eylem planında Tarım Bakanlığı ’nın görev alanına giriyordu. Tarım Bakanlığımız, İl Tarım Müdürlüğümüz aracılığıyla şu anda Marmara ’nın tamamında bu faaliyete öncülük ediyor, belediyelerimizle birlikte. Eylem başlığına tekabül eden diğer alt başlıklarda da gerek farkındalık çalışmaları gerekse diğer etkinlikler hayata geçiriliyor. 5 Haziran Dünya Çevre Günü ’nde başlatılan etkinlikler bugüne kadar devam etti. Yaklaşık yüz kadar etkinlik, bazıları sempozyum, bazıları farkındalık çalışmaları, bazıları da burada gördüğünüz gibi eylem başlıklarına dönük çalışmalar olarak devam ediyor” diye konuştu.

“Denizden çıkan garip şeyler görmüştük, market arabasında mantık aramamak gerekiyor”
Denizden çıkan bazı eşyaların bir mantığı olduğunu fakat market arabası çıkmasında mantık aranmaması gerektiğini vurgulayan Başkan Büyükakın, “Şimdiye kadar denizden çıkan garip şeyler görmüştük. Mesela ayakkabı çıkıyor, bir mantığı da var. Ayakkabıyı denize düşürmüş olabilir insanlar. Teknelerle denize açıldıklarında ayakkabıları denize düşmüştür diyorsunuz. Ya da lastik çıkıyor mesela. Büyük traktör lastikleri, vapur iskelelerinde lastikler bağlı. Onlar yanaşan tekneleri muhafaza etmek ya da iskeleyi muhafaza etmek için oraya takıldı. Zaman içinde onu bağlayan halat kopmuştur, lastik kopmuştur. Bir mantık yürütüyorsunuz. Fakat az önce şurada baktım mesela market arabası var, market sepeti var. Bunun artık şöyle yorumlanması da garip geliyor, ‘Adam marketten alışveriş yaptı. Arabayla vapur iskelesine kadar taşıyordu, iskelede denize düşürdü ’ falan gibi bir mantık belki aranabilir ama mantık aramamak gerekiyor. Mantık arattırmasınlar. Marmara ’ya sahip çıksınlar demek istiyorum. Bu deniz hepimizin, Marmara hepimizin. Zaten bu hashtag adı altında bir faaliyetle başlatılmıştı. Biz sadece burada temizlik yaptığımızda, sadece burada evsel atıkları tamamen ileri biyolojik arıtmadan geçirip denize bıraktığımızda Marmara ’daki bütünleşik problem çözülmüş olmuyor. Diğer taraftan bu yapılmadığı takdirde o zaman denizdeki kirlilik devam ediyor. Marmara ’yı koruma çalışmaları beraber yürütülmesi gereken çalışmalar. Birilerinin yapıp diğerinin yapmadığı durumda mesele hallolmuyor maalesef. Onun için Marmara ’nın tamamında koordinasyon halinde çalışma konusunda da hem Marmara Belediyeler Birliği hem Çevre Bakanlığı büyük bir koordinasyon sağlamak için de gayret gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Depremzede çocuklar bu etkinlikle mutlu oldu

Deprem bölgesinde çalışmalarını sürdüren Bir Tebessüm Bir Hayat Derneği, Kahramanmaraş ve Hatay’da depremzede çocuklara oyuncaklar, mutluluk kutuları ve balonlar dağıttı. Mutlulukları gözlerinden okunan çocuklar, yüz boyama ve çeşitli yarışmaların da yapıldığı etkinlikle eğlenme şansı buldu.
6 Şubat’ta meydana gelip 11 ili etkileyen asrın felaketinin yaraları sarılmaya devam ediyor.

Bir Tebessüm Bir Hayat Derneği de bu çerçevede deprem bölgesindeki çalışmalarını sürdürüyor. İlk olarak Kahramanmaraş ’a giden ekip, burada depremzede çocuklar için oyuncak ve balon dağıtımı yaptı. Palyaçolar ile birlikte eğlenceler düzenleyen ekip, çocukların da yüzünü boyayarak eğlenmelerini sağladı. Yarışmalar yapılmasıyla da eğlence doruğa çıktı. Hatay ’da ise çadırkentleri gezen ekipler, depremzedeler için oyuncak ve mutluluk kutusu dağıtımında bulundu. Deprem bölgesindeki çocukların mutlulukları gözlerinden okundu.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Doktorlar ’Yürüyemez’ demişti, şimdilerde atletizm branşında ter döküyor

Kocaeli’de bazı doktorların “Yürüyemez ve konuşamaz” dediği 12 yaşındaki otizmli Talha Umut, hem aldığı özel eğitim hem de ailesinin desteği ve sevgisiyle atletizm branşında başarı elde ediyor. Geçtiğimiz aylarda katıldığı yarışmada il ikincisi olan Talha Umut, azmiyle herkesi gururlandırıyor.

Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde yaşayan 12 yaşındaki Talha Umut Altun ’un başarı hikayesi herkesi gururlandırıyor. 2 yaşında vücuduna kaynar su dökülmesiyle hastaneye kaldırılan Altun, uzun süre yoğun bakımda tedavi gördü. Bu süre zarfında davranışlarında değişimler gözlemlenen Altun ’a otizm teşhisi de konuldu. Talha Umut, hem doktorların çabası hem de ailesinin sevgisi ve desteğiyle sağlığına kavuştu ancak onun için “Yürüyemez ve konuşamaz” denildi. Bazı doktorların “Yürüyemez, konuşamaz” dediği Talha Umut, özel eğitimler almaya başladı. Pes etmeyen aile, çocuklarını özel eğitimin yanı sıra gelişimine katkı sunmak için spora da yönlendirdi. Talha, öğretmenlerinin de teşvikiyle atletizm branşında eğitimlere başladı ve kısa süre içinde başarıdan başarıya koştu. Talha Umut ’un ikiz kardeşi Taha Efe ’de onu bir an olsun yalnız bırakmadı. Futbol ile ilgilenen Taha Efe, kardeşi Talha ’yı atletizm branşında katılacağı yarışlara hazırladı.

İl ikincisi oldu
Doktorların “Yürüyemez” dediği Talha Umut, geçtiğimiz aylarda katıldığı Özel Sporcular Atletizm Yarışması’nda Yıldız Erkeklerde il ikincisi oldu. Ailesine büyük gurur yaşatan Talha Umut, şimdi de Nevşehir ’de düzenlenecek Türkiye Şampiyonası için ter döküyor. Konuşmakta güçlük çeken ve sadece kelime çıktıları olan Talha Umut, özel eğitimler almaya devam ediyor.

Kadriye Altun: “Nevşehir ’e kadar yolumuz uzanacak”
Talha’nın 2 yaşında yanma neticesinde hastaneye kaldırıldığını anlatan anne Kadriye Altun, “Talha Umut ’un henüz 2 yaşındayken bir yanma neticesinde beyni kitlendi. Yoğun bakım süreci yaşadık. O süreci rehabilitasyon ve özel eğitimle aşmaya başladık. Bir seneden fazladır da koşu ve sporla ilgileniyor. Talha Umut, Atletizm Yıldız Erkeklerde il ikincisi oldu. Nevşehir ’e kadar yolumuz uzanacak” dedi.

“Çabuk kızabilen, çabuk keyiflenebilen biri”
Talha Umut ’un çok hareketli bir çocuk olduğunu söyleyen Altun, “Tabii otizmden dolayı huysuzlaştı ve keyifsizleştiği oluyor ama geçici bir süreçte atlatabiliyor. Çabuk kızabilen, çabuk keyiflenebilen biri. Talha spora özel eğitim ve uygulama sürecinde başladı. Kartepe Özel Eğitim ve Uygulama Okulu ’ndaki öğretmenlerin desteğiyle bu sürece geldik. Talha için maraton saat 07.00 ’de başlıyor, 15.30 ’da evde sonlanıyor. Talha evde de eğitim, ders ve sporla gününü geçiriyor” diye konuştu.

“Ben bir melek annesiyim”
Bazı doktorların yoğun bakım sürecinde umutsuz konuştuğunu ifade eden anne Altun, “Talha yandığı zaman yoğun bakımda kaldı ve o süreçte doktorlar, ’Asla yürümez, konuşmaz’ diye çok umutsuz konuştu. Biz savaştık. Savaşçı bir anne ve babayız. Talha ile koşturmaca ile bu raddeye kadar geldik. Zor süreçlerimiz oluyor. Bazen ‘Baş edemeyecek miyiz?’ diyoruz ama Bismillah diyoruz. Ben bir melek annesiyim, oğlumun da varlığını herkes kabul edecek. Savaşacağız, mücadele edeceğiz. Talha da bize destek oluyor, güzel insanlarla karşılaşıyoruz. Zahmetini çekiyoruz ama çok şükür rahmetini de alıyoruz” ifadelerini kullandı.

Hakan Altun: “Çocuğumla gurur duyuyorum”
Baba Hakan Altun ise “Sadece destekle değil sevgi ve eğitimle bu hale geldik. Otizm babası olmak zor ama çocuğumla gurur duyuyorum. Öğretmenlerin vasıtasıyla Talha spora yönlendi. Atletizm Yıldız Erkeklerde il ikincisi oldu. Talha çok hareketli bir çocuk. Zaman zaman sıkıntılar oluyor ama onu da sevgiyle aşıyoruz” dedi.

Taha Efe: “Kardeşimi destekliyor, şampiyon olmasını istiyorum”
Talha Umut’a her zaman destek olduğunu dile getiren ikiz kardeşi Taha Efe, “6. sınıfa gidiyorum. Hafta sonu ise Kocaeli Spor Futbol Okuluna gidiyorum, antrenmanlara katılıyorum. Talha ile günümüz çok iyi geçiyor. İlk kalktığımızda birbirimizi gıdıklayarak oyunlar oynuyoruz. Yemek yedikten sonra top oynuyoruz. Birlikte futbol oynuyoruz. Talha’yı Nevşehir yarışına çalıştırıyorum. Kardeşimi destekliyor, şampiyon olmasını istiyorum” şeklinde konuştu.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Çevre gününde temizlenen denizden bakın neler çıktı

Kocaeli’nin Gebze ilçesinde 5 Haziran Dünya Çevre Günü etkinliği çerçevesinde dalgıçlar deniz içerisinde, öğrenciler ise kıyı çevresinde temizlik yaptı. Denizde, boş alkol şişeleri, tahta parçaları, bisiklet lastiği, çakmak ve çizme gibi birçok atık çıktı.

’5 Haziran Dünya Çevre Günü’ çerçevesinde Eskihisar sahilinde kara ve deniz temizliği yapıldı. Yarım saat sürede yaklaşık 2 bin metrekare alanda yapılan temizlikte dalgıçlar denizde, öğrenciler ise karada çalıştı. Yapılan çalışmalarda deniz içinden boş alkol şişeleri, tahta parçaları, bisiklet lastiği, çakmak ve benzeri ürünler dahil 100 kilogramdan fazla atık toplandı. Gebze Belediyesi ile Nefes Su ve Doğa Sporları tarafından yapılan etkinlikte belediyenin temizlik işleri bölümünde çalışan özel gereksinimli birey ‘Temizlik’ adlı rap şarkısıyla misafirlere mini konser sundu. Ayrıca, etkinliğe katılanlara Osmangazi Köprüsü ’nün altında tekne turu düzenlendi.

“Ne fabrikalardan ne de çevreden vazgeçeceğiz”
Etkinlikte konuşan Gebze Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit, “Bugün Dünya Çevre Günü ’nde tüm Gebze ’mizin ilgilileri ile beraberiz. Sanayicilerimiz, belediyemiz, kamu kurumlarımız, okullarımız var. Her birisi çevre için seferber olmuş durumda. Gebze ’miz hem kirlilikte hem de temizlikte Türkiye ’ye örnek durumdadır. Üretimimiz var, çevreye etkilerimiz vardı ama alınan tedbirlerle, arıtmalarla hem havamız temizlendi hem de suyumuz temizleniyor. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum, burada güzel bir ortam var. Tüm insanlığın bunu örnek almasını diliyorum. Ne fabrikalardan vazgeçeceğiz, ne de çevreden vazgeçeceğiz” dedi.

“Nasıl bulmak istiyorsanız öyle bırakın”
Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz ise, “Bugün burada çevre duyarlılığına katkıda bulunmak amacı ile bir araya geldik. Çevreyi kirleten ve yine çevreyi temiz bulmak isteyen insan. O zaman şunu vurgulu bir şekilde ifade etmeliyiz; nasıl bulmak istiyorsanız, öyle bırakın. Bu ifadeye birçok yerde rastlarız. Eğer bizde gerçekten yaşanabilir bir çevre bulmak istiyorsak onu kullanabilir şekilde bırakmamız lazım. Kirletmemiz lazım.

Gebze, sanayinin başkenti konumunda. Burada geliştirilen hassasiyet ve duyarlılıklar sayesinde çok şükür hava kirliliğinden bahsetmiyoruz. Veya çevre kirliliğinden bahsetmiyoruz. Deniz kirliliği ile alakalı da Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz ve Bakanlığımız Türkiye tarihinin en büyük deniz dibi temizlik projesini yaklaşık 1 ay önce başlattı ve şuanda İzmit Körfezi ’nde temiz çevre amacıyla ilk temizlik faaliyeti başladı ve devam ediyor.

Bu çalışma bittikten sonra da hem su altı canlılık çeşitliliği artacak hem de su altındaki doğal hayat kendi mekanına taşınmış olacak. Çocuklarımıza evde, okulda, sokakta yani her yerde çevresini temiz tutması gerektiği gibi denizi de temiz tutması konusunda onlara mutlaka telkinlerde bulunup, eğitim formatlarını arttırmalıyız” diye konuştu.

“Daha öncesinde de ikiz ve tekli yataklar ile küçük küçük muskalar çıkarttık”
Denizlerin kirliliğinden söz eden Nefes Su ve Doğa Sporları Başkanı Mustafa Atay, “Uzun zamandan beri Marmara Denizi’nin temizliği ile ilgili çalışmalar yapmıştık. Dalış dediğinde insanların aklına maalesef Ege ve Akdeniz geliyor ama gerçekten Marmara Denizi Türkiye ’nin belki de dünyanın en güzel denizi iki tane boğazla bağlantılı, bütün balıklar buraya bir şekilde uğrayıp yumurta bırakıyorlar. Mutlaka görüntü veriyorlar ve çoğalarak artmaya başlıyorlar. Böyle bir deniz varken biz etrafını sanayileştirerek bir takım şeyleri itmeye başlamışız.

Bu doğa Gebze ’den Şile’ye kadar gidiyor ama bu bölgede sanayileşme başladığı zaman bu güzellikler bir süre sonra yok oluyor. 30 yıl öncesinden bahsedenler var bu denizin güzelliği hakkında bizde 30 yılda bu hale nasıl getirdiysek pozisyonu kurtarmak için hep birlikte el ele verdik. Her sene çevre gününde Marmara yaşasın diyenler bir sene sonra akıllarına geliyor Marmara ’yı yaşatmak gerektiği işte ben bunu sevmiyorum.

Marmara yaşasın ama bu bir süreç yaşasın diyelim birçok firma geliyor bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama Marmara yaşasın deyip gidiyorlar yaşasın da nasıl yaşasın. Denize baktığımızda demirlenmiş gemiler görüyoruz, onları görmeyelim yelken görelim, sörf yapsınlar, kano yapsınlar. Olayın biraz daha fark edilmesi açısından bir şey yaptık, önce denizi temizledik, yarım saat bir saate çıkan çöp bu ama bununla yetmiyor. Daha öncesinde de televizyon monitörü, ikiz ve tekli yataklar ile küçük küçük muskalar çıkarttık” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

AFAD’dan şiddetli yağış uyarısı

AFAD tarafından yağışla ilgili yapılan açıklamada, “Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan bilgiler ve yapılan son değerlendirmelere göre, İç Ege, İç Anadolu’nun Kuzeyi, Batı ve Orta Karadeniz’de Beklenen Kuvvetli Yağışlara Dikkat! Bu kapsamda yağışların; İç Ege, İç Anadolu’nun kuzeyi, Batı Karadeniz, Orta Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Akdeniz’in Toroslar Mevkii; Sakarya, Isparta, Kayseri, Kırşehir ve Nevşehir çevreleri ile Konya’nın kuzey ve batı ilçelerinde kuvvetli ve yer yer çok kuvvetli olması beklenmektedir. Vatandaşlarımızın ani sel, su baskını, yıldırım, yerel dolu yağışı, ani kuvvetli rüzgar, kısa süreli fırtına ve ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli olmasını; taşkın riskine karşı dere yataklarından uzak durulması gerektiğini önemle hatırlatıyoruz” ifadeleri yer aldı.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Yağmura yakalanmak istemeyen vatandaşlar hafta sonunu evde geçiriyor

Meteoroloji’nin uyarılarının ardından Kocaeli ’de yağışlar 2 gündür aralıklı olarak devam ediyor. Yağmura yakalanmak istemeyen vatandaşlar ise hafta sonu iznini evde geçiriyor.

Meteorolojinin uyarılarının ardından Kocaeli’de beklenen yağmur 2 gündür aralıklı olarak devam ediyor. Sıcaklıkların 20 derece ölçüldüğü Kocaeli’de pazartesi de yağışların devam etmesi bekleniyor. Vatandaşlar yağmur sebebiyle dışarı çıkmayarak hafta sonunu evde geçirmeyi tercih etti, sokaklar ise boş kaldı. Yaz ayı gelmesine rağmen havalar ısınmadığı gibi Kocaeli ’de önümüzdeki günlerde sıcaklıklar düşecek.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

Düğün sezonu başladı: Gelin ve damatlar en çok bu oyunları tercih ediyorlar

Yaz aylarının gelmesi ve düğün sezonunun başlamasıyla beraber dans eğitimi alan çiftlerin de sayısı arttı. Düğünlerinde kültürlerini halk oyunlarıyla sergilemek isteyen gelin ve damatların en çok tercih ettiği oyunlar ise zeybek çeşitleri oldu.

Yaz aylarına girilmesiyle beraber düğünlerde artış yaşanmaya başladı. Düğünlerin yanı sıra halk oyunları öğrenmek isteyen çiftlerin de sayısı arttı. Körfez Gençlerbirliği ve Derincespor kulüplerinde halk oyunları antrenörü olan Cihan Denli, Körfez ve Derince ilçelerinde birçok farklı yöre ve kültüre ait oyunların eğitimini çiftlere veriyor. Denli, çiftlerin genellikle zeybek çeşidi oyunları tercih ettiğini belirtti. Harmandalı, Cuma ovası, çakal çökerten gibi oyunlar çiftlerin en yoğun ilgi gösterdiği türler oldu. Öte yandan, horon ve halaylarda da çiftler profesyonel ekip desteği alarak düğünlerinde sahneleyebiliyor.

“Genelde gelin ve damatlarımız bizden zeybek istiyor”
7 ’den 70 ’e her yaş grubuna eğitim verdiğini söyleyen Halk Oyunları Antrenörü Cihan Denli, “Bu zamana kadar anaokullarından başlayıp yetişkinlerde 60-70 yaşına kadar kursiyerlerimiz oldu. Onlarla birlikte çeşitli yöreler çalıştık. Halaylar, horonlar, zeybekler, romanlar tarzında oyunları sergiledik. Genelde gelin ve damatlarımız bizden zeybek istiyor. Harmandalı, Cuma ovası, çakal çökerten zeybeği gibi oyunlar tercih ediliyor. Günümüzde daha çok bu oyunlar oynanıyor. Öteki tarzda da halaylar ve horonlar oluyor. Bunları ekip halinde sahneliyoruz. Gelin ve damat daha çok bireysel figürleri zeybekte kendilerinde hoş buluyorlar. Fakat biz yine de ekip arkadaşları olarak damada destek de veriyoruz. Horonda biraz zorlandıkları oluyor. Onu da zaten bireysel yapmıyorlar. Zeybek daha kolay geliyor. Çünkü hareketleri durağan, gösterişli. Çok zorlandıkları oyunları seçmiyorlar zaten. Halk oyunlarında daha çok zeybekte keyif alıyorlar” diye konuştu.

” ’Ben yapamam ’ diyen bile 10 çalışmaya kadar yapabiliyor”
Herkesin dans yeteneğinin olduğunu ifade eden Denli, “Bence ’Yapamam ’ dememek gerekiyor. Çünkü herkesin içinde bir yeteneği var. Kendi özünde benimsemiş olduğu bir anneanne kültürü, dede kültürü var. Erkeğin dededen, kadının anneanneden geçmişe dayalı bir alt yapısı olduğu için zorlanmıyorlar. Özellikle kulak, ritim ve müzik anlamında yetenekliyiz. Sadece ön yargılarını kırdıkları zaman arkasından hepsi geliyor. Ortalama 5-10 çalışmada 2 ya da 3 oyunu sahneleyip çıkarabiliyorlar. ‘Ben yapamam ’ diyen bile 10 çalışmaya kadar bunu yapabiliyor. Düğün yapacak ailelere düğünlerinde muhakkak halk oyunları ekiplerinin olmasını tavsiye ediyorum. Özellikle yöreyi anlatacak kostümlerle oynanmasını tavsiye ediyorum. Çocuklarına, torunlarına anlatacak hatıraları olur. Nihayetinde bizim derdimiz halk oyunları. Halk oyunları kazansın istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Genç çift zeybek ve Kafkas tercih etti

Haziran ayı içerisinde düğünlerini yapacak olan Bahar Kaya ve İsmail Danyıldız çifti de kültürlerini yaşatmak adına halk oyunları dersi alıyor. Genç çift, kına için harmandalı düğün için ise Kafkas dersi çalışıyor. Halk oyunlarını düğünde oynayarak kültürlerini tanıtma şansı olduğunu belirten İsmail Danyıldız, “Düğünümüzde halk oyunlarına başlama amacımız farklı kültürleri ve kendi kültürümüzü daha fazla tanıtmak. Buradan evlenecek gelin ve damatlara halk oyunlarına yönelmelerini tavsiye ederim. Düğünde gelin ve damat olarak baş başa gösterilere yönelsinler” dedi. Harmandalı ve Kafkas oynayarak en iyi şekilde kültürlerini yansıtacaklarını belirten Bahar Kaya ise, “Halk oyunlarını oynamamızın amacı gelecek olan değerli misafirlerimize kültürümüzü daha iyi yansıtabilmektir. İki farklı tür oyun oynayacağız. Biri Kafkas, biri de harmandalı. Kafkas, eşimin yöresine ait. O kültürü daha iyi canlandırabilmek için oynamak istedi. Ben de harmandalı oynamak istedim. Kınada harmandalı, düğünde Kafkas olacak” şeklinde konuştu.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version