Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Gaziosmanpaşa’da engelli vatandaş dehşeti yaşadı: Telefonunu çaldı, şikayet edince benzin döküp yaktı

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/07/gaziosmanpasada-engelli-vatandas-dehseti-yasadi-telefonunu-caldi-sikayet-edince-benzin-dokup-yakti-0-Wa2FzUPY.mp4
Gaziosmapaşa’da duyma ve konuşma engelli şahsın telefonu çalındı. Polise şikayetçi olması üzerine saldırgan, engelli vatandaşı ’Telefonunu vereceğim’ diye kandırarak boş araziye götürüp, üstüne benzin dökerek yaktı. Vatandaşların kurtardığı şahıs 22 gün yoğun bakımda kalırken, zanlı yakalanarak gözaltına alındı.

Olay, 5 Haziran’da saat 23.30 sıralarında Karayolları Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, duyma ve konuşma engelli Ahmet Sanduvaç’ın (38) telefonu Ö.A. (19) tarafından çalındı. Sanduvaç, telefonunun çalınması üzerine polis merkezine giderek şikayetçi oldu. Şikayetin ardından Ö.A., 9 Haziran’da Sanduvaç’ın metro durağında karşısına çıktı. Şikayeti geri çekmesi için tehdit ettikten sonra ’Telefonunu vereceğim gel’ diyerek kandırdığı Sanduvaç’ı boş araziye götüren Ö.A., engelli vatandaşın üzerine benzin dökerek yaktıktan sonra hızla kaçtı. Çevredeki vatandaşlar yanan Sanduvaç’ı görünce kovalarla su döktü. Vücudunun büyük bir bölümü yanan Ahmet Sanduvaç, yarı çıplak bir şekilde evine geldi. Şok olan aile, Sanduvaç’ı Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Ahmet Sanduvaç, hastanede yaklaşık 1 ay tedavi gördükten sonra taburcu edildi. Tedavisine evde devam edilen Ahmet Sanduvaç’ın iki kolunu da bir daha kullanamama ihtimali olduğu öğrenildi. Şüpheli ise, öğle saatlerinde Gaziosmanpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı.

Öte yandan, Ahmet Sanduvaç’ın yandıktan sonra yarı çıplak halde evine geldiği anlar güvenlik kamerasına yansıdı. Şüphelinin amcasının Sanduvaç ailesini tehdit ettiği anlar da kemaraya yansıdı.

“Bir memur, ‘Ö. bunu yapmaz’ dedi”

Telefonunu çalan şüpheli tarafından benzin dökülüp yakılan engelli vatandaşın babası Mehmet Nuri Sanduvaç, “Olay ilk telefonla başladı. Telefon olayı bayram öncesi Haziran’ın 5’inde oldu. Saat 23.30 sıralarında Ö.A. dediğimiz kişi, elinden zorla telefonu alıp götürüyor. Durumdan sonra Ahmet karakola gidiyor. Karakolda da hırsızlığı anlatıyor ve beni aradılar. ‘Bir gelir misiniz’ dediler, ben de gittim. Bir memur, ‘Ö. bunu yapmaz’ dedi. Çocuğun babası, ben ve Ahmet ile iki memur arkadaşla birlikteydik. Bu beni üzüntüye soktu” ifadelerini kullandı.

“Ahmet’in üzerine benzin döktü”

Şüphelinin oğlunun üzerine benzin döküp yaktığını söyleyen baba Sanduvaç, “Olaydan sonra metronun çıkışında Ahmet’i çeviriyor. ‘Beni neden şikayet ettin, şikayetini geri çek’ diye zorbalıyor. Daha sonra kenara, kameraların görmediği bir köşeye alıyor. Ahmet’in üzerine benzin döküyor. Benzini nasıl, nereden tedarik etti, bu da muamma zaten. Etraftaki duyarlı insanlar, esnaflar üzerine kovalarla soğuk su dökmüşler. Yandıktan sonra biz tekrar tehdit almaya başladık. Amcası gelip kendi binamızın kapısının önünde oturan hanımlarımıza, kızlarımıza ağza alınmayacak kelimeler, mahrem dışı davranışlarda bulunmuş, insancıl olmayan davranış sergilemiş. Tehdit edip tükürmüş, ağır sözcükler kullanıp gitmiştir. Korku mu veriyorlar anlamadık” şeklinde konuştu.

“22 gün yoğun bakım süreci geçirdi”

Oğlunun 22 gün yoğun bakımda kaldığını ifade eden baba Sanduvaç, “Babası, amcası ve kendisi var. Bu konu bir aileyi kapsıyor gibi geliyor. Baba oğul çeteleşmesi mi diyeyim, gruplaşması mı diyeyim bilemedim. Bunlar midye işi yapıyorlar. Yüzde 52 işitme engelliydi. Fiziki olarak baktığın zaman normalde çakı gibi bir çocuktu. Biraz büküldü, ayaklarında da kırılganlık var. 22 gün yoğun bakım süreci geçirdi” diye konuştu.

Kategoriler
Tüm Yaşam Haberleri YAŞAM

O saldırıyı 34 yıldır unutamıyor: Ölümle burun buruna geldi

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/01/o-saldiriyi-34-yildir-unutamiyor-olumle-burun-buruna-geldi-0-RyWuPWKf.mp4
Kocaeli’de yaşayan 74 yaşındaki emekli kimya mühendisi Halil İbrahim Demirbaş, kriminal laboratuvarlarının ilk çalışanlarından biri olarak mesleki tecrübelerini ve hatıralarını kaleme aldı. Kriminal incelemenin gerektirdiği birçok olayda görev yapan Demirbaş, 34 yıl önce yaşanan terör saldırısında arkadaşının şehit olduğunu, kendisinin de yaralandığını söyleyerek, “O olayı hiçbir şekilde unutamıyorum” dedi.

Kartepe ilçesindeki Uzuntarla Mahallesi’nde ikamet eden Halil İbrahim Demirbaş, lise eğitimini Ankara Yenişehir Sağlık Koleji’nde, üniversite eğitimlerini ise Berlin Teknik Üniversitesi ile Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi Kimya Mühendislik Fakültesi’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimi sonrası 1977’de laboratuvar teknisyeni olarak çalışmaya başlayan Demirbaş, Türkiye’de kriminal laboratuvarlarının geliştirilme sürecinde Ankara Kriminal Laboratuvar Daire Başkanlığı’na bağlı Kimya Şube Müdürlüğü’nde göreve başladı.

Tecrübelerini kaleme aldı

1983’de kimya mühendisliğine adım atan Demirbaş, bu alanda çeşitli eğitimler alması için Almanya’ya da gönderildi. Patlayıcı maddelerden uyuşturucu analizlerine, zehirlenme vakalarından şüpheli ölümlere kadar kriminal incelemenin gerektirdiği birçok alanda görev yapan Demirbaş, 2001’de emekli oldu. Emekli olduktan sonra da 7 yıl iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olarak çalışan Halil İbrahim Demirbaş, hem kimya mühendisliğini hem de vazife süreci boyunca yaşadıklarını anlatmak için kitap yazmaya karar verdi.

Halil İbrahim Demirbaş’ın “Kimyasal Sorgular (Bir Kimya Mühendisinin Sıra Dışı Gerçek Anıları)” isimli kitabında; tecrübelerinin yanı sıra uyuşturucu madde türlerinden yanıcı ve patlayıcı maddelere, olay yerindeki biyolojik materyal ve lekelerin toplanmasına kadar kriminal incelemenin tüm detaylarına yer veriliyor.

“Mesleki tecrübelerimi dile getirmek her zaman hasretimdi”

Halil İbrahim Demirbaş, yaptığı açıklamada, “17 yıl bir fiil çalıştım. 5 yıl Ankara Kriminal Laboratuvar Daire Başkanlığı’nda, 8 yıl Erzurum Polis Laboratuvar Müdürlüğünde, 5 yıl da İstanbul Emniyet Müdürlüğü Laboratuvarı bünyesinde kimya yüksek mühendisi adli kimya uzmanı olarak çalıştım. Kitap yazma işine emekli olduktan sonra başladım. Kimyayı çok sevdiğim için kitap yazmak istedim. Bir de mesleki tecrübelerimi dile getirmek her zaman hasretimdi. Bu yüzden dinlenme faslına geçtiğimde bu konuya eğilme gereği duydum” dedi.

“Kriminal laboratuvarlarında ilk çalışanlardan birisiyim”

1980’li yıllarda Türkiye’de kriminal laboratuvarlarının pek bilinmediğini anlatan Demirbaş, “Türkiye’de hayata geçirilen kriminal laboratuvarlarında ilk çalışanlardan birisiyim. O dönemlerde kriminal bilgisi hiçbir yerde yoktu. Dolayısıyla ilk laboratuvar kurulma aşamasında görevler aldık. Yurt dışında eğitimlere gittik. Bende bu eğitimler için Almanya’daki kriminal laboratuvarlarına gönderilmiştim” diye konuştu.

“O olayı hiçbir şekilde unutamıyorum”

Meslek hayatı boyunda birçok incelemede görev aldığını, bu tecrübelerini kitabında da aktardığını ifade eden Halil İbrahim Demirbaş, yıllardır unutamadığı bir hatırasını paylaştı. Erzurum’da görev yaptığı dönemde terör örgütü PKK tarafından Iğdır Adliyesi’nin yakıldığını, yangının ardından kendisinin de inceleme yapmak üzere Iğdır’a gönderildiğini söyleyen Demirbaş, “İncelemenin ardından dönüş yolunda teröristler tarafından yolumuz kesildi. Sarıkamış’a yakın bir bölgede yolumuz kesildi ve çatışmaya girdik. Benim bulunduğum aracın şoförü şehit oldu. Bende sağ kalçamdan yaralandım. O olayı hiçbir şekilde unutamıyorum. Arkamdan uzun namlulu silahlarla ateş edildiğinde mermilerin taşlara çarparak seyrettiklerini görmüştüm” şeklinde konuştu.

“Bazı insanların benzine ya da mazota yüzde 1 oranında su kattıklarını düşündüm”

Türkiye’ye kaçak yollarla sokulan benzin ve mazot gibi akaryakıt maddelerin incelemesinde görev aldığı sırada ilginç bir bilgi öğrendiğini de anlatan Demirbaş, konuşmasına şöyle devam etti:

“Irak ya da İran’dan Türkiye’ye sokulan kaçak akaryakıt olayı patlak vermişti. Valilik kanalıyla bize, ’Benzin ya da mazotun kaçak olup olmadığıyla ilgili inceleme yapabilir misiniz?’ diye soruldu. Alman laboratuvarlarının çıkardığı bir dergi vardı. Bu derginin tarihi çok eskidir. Bende dergide istasyondan çıkan bir benzinde inceleme yapıldığını okumuştum. Araştırmalarımı hızlandırdım. İzin alıp Kırıkkale’deki rafineriye gittim. Rafineri laboratuvarında 12 ASTM metoduyla benzin ve mazotun incelendiğini gördüm. Bu metoda göre bir takım kriterler benzinin kimliğini veriyordu. Rafinerideki çalışmaların ardından Erzurum’a geldim ve akaryakıt istasyonlarından numune topladık. Bu numunelerle inceleme yapmaya başladım. Bu incelemelerimde benzinin içinde yüzde 1 oranında su bulunduğunda bunun hiçbir şekilde belli olmadığını gördüm. Dolayısıyla bazı insanların benzine ya da mazota yüzde 1 oranında su kattıklarını düşündüm. İncelemelerimi derinleştirdim, bölge laboratuvarlarına dergi şeklinde kitap yazdım ve gönderdim. Ardından akaryakıtı satan rafinerilerinin ve şirketlerin kendi ürünlerinin standardını kendilerinin kontrol etmesi gerektiği düşüncesine vardım”

“Kitabımın üniversitelerde de faydası olabilir”

Son olarak Demirbaş, tüm tecrübelerini aktardığı kitabının faydalı olmasını istediğine dikkat çekerek, “Kitabımın üniversitelerde de faydası olabilir çünkü araştırma yerinde her zaman bilgi çıkar. Bu bilgiyi hem üniversite hem de sanayi kullanır. Bu kitabı yazma sebeplerim arasında bu da yer alıyor” ifadelerini kullandı.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version