Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Şiddetli sırt veya bel ağrısı omurga kırığı işareti olabilir”

Omurga kırıklarında en sık rastlanan belirtinin şiddetli sırt veya bel ağrısı olduğunu belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ercan Kaya, “Bunların dışında hareketle artan ağrı, bacaklarda uyuşma, kuvvet kaybı, idrar-kontrol problemleri, boy kısalması ve kamburlaşma gibi başka belirtiler de görülebilir. Bu durumda vakit kaybetmeden hastaneye başvurulmalıdır” dedi.

Omurga kırıklarının, omurganın (vücudun hem yapısal desteğini sağlayan hem de omurilik gibi hayati bir yapıyı koruyan kemik doku) travma, osteoporoz veya patolojik süreçler sonucunda bütünlüğünü kaybetmesiyle oluştuğunu belirten VM Medical Park Gebze Hastanesi’nden Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ercan Kaya, dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu.

“Yüksekten düşme, trafik kazaları ve spor travmaları neden olabilir”

Omurga kırıklarının en sık nedenlerinin yüksekten düşme, trafik kazaları, spor travmaları, ileri yaştaki yaşlı bireylerde basit ev kazaları ve metastazlar olduğunun altını çizen Op. Dr. Kaya, hastalığın daha sık görüldüğünü ifade ederek, “Genç ve orta yaşlı bireyler, yüksek enerjili travmalara (düşme, kaza) bağlı kırıklar, 65 yaş üstü bireyler, osteoporoza bağlı çökme kırıkları. Metastatik tümörü olan hastalar ve uzun süreli steroid kullanan bireyler” dedi.

Omurga kırıklarında belirtilerin kırığın bulunduğu yere ve omurilik/sinir dokusuyla ilişkisine göre değişmekle birlikte, en sık belirtinin şiddetli sırt veya bel ağrısı olduğunu ifade eden Op. Dr. Kaya, aynı zamanda hareketle artan ağrı, bacaklarda uyuşma, kuvvet kaybı (omurilik etkilenmişse), idrar-kontrol problemleri (omurilik etkilenmişse), boy kısalması ve kamburlaşma (osteoporotik kırıklarda) gibi bazı başka belirtilerin de görülebileceğini kaydetti. Op. Dr. Kaya, travma sonrası bu bulgular varsa, mutlaka hastaneye başvurularak acil değerlendirme yapılması gerektiğini belirtti.

“Cerrahi gerektiren durumlar”

Omurga kırıklarının bir kısmının korse ve istirahatle tedavi edilebilirken, bazılarının cerrahi gerektirdiğini söyleyen Op. Dr. Kaya, “Omurilik veya sinir basısı ve buna bağlı kuvvet kaybı varsa, omurgada ciddi instabilite (omurganın bel, sırt ya da boyunda normal hizasını koruyamaması ve omurların birbirine göre anormal hareket etmesi durumu) varsa, deformite riski yüksek çökme kırıkları varsa, tümöre veya enfeksiyona bağlı patolojik kırıklar görüldüyse cerrahi işlem gerektirir” diye konuştu.

“Amaç, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmak”

Cerrahi tedavi yöntemlerinden bahseden Ercan Kaya, sözlerine şöyle devam etti:

“Omurga kırıklarının cerrahisinde amaç, omurilik ve sinir yapılarını korumak, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmaktır. Bunu uygun hastalarda (özellikle osteoporoza bağlı kırıklarda) kifoplasti veya vertebroplasti omurilik ve sinir yapılarını korumak, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmaktır dediğimiz kapalı yöntemle omurların içine kemik çimentosu enjekte ederek sağlayabilirken, bu işleme uygun olmayanlarda ise omurgaya enstrüman sistemi (vida- halk arasında platin) yerleştirerek sağlayabiliyoruz”

“Kapalı cerrahi sonrası günlük yaşama dönme süresi daha kısa”

Op. Dr. Kaya, omurga ameliyatları sonrası iyileşme süreci hakkında şu bilgileri paylaştı:

“İyileşme süreci kırığın özelliklerine, yapılan cerrahiye ve nörolojik hasarın derecesine göre geniş bir yelpazede değişir. Örneğin kapalı cerrahi yapılabilen ve kuvvet kaybı olmayan hastalarda, hasta çok kısa sürede günlük yaşamına dönebilirken, ameliyat öncesinde ciddi nörolojik hasarı olan hastaları ameliyat sonrasında uzun bir fizik tedavi ve rehabilitasyon süreci beklemektedir”

“Omurga kırıklarından korunmak için öneriler”

Son olarak omurga sağlığını korumak ve kırıklardan korunmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğine değinen Kaya, “Düzenli egzersiz ve kas gücünü artırıcı fiziksel aktivite önerilmelidir. D vitamin düzeyi ve kemik yoğunluğu düzenli takip edilmelidir. Osteoporoz varsa tedavi edilmelidir. Yaşlı bireylerde düşme önleyici ev düzenlemeleri yapılmalı. Ağırlık taşıma teknikleri doğru uygulanmalı. Travma riski olan mesleklerde koruyucu ekipman kullanılmalıdır” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Yaz ayları sünnet için daha elverişli”

Sünnetin her mevsimde yapılabileceğini ancak yaz aylarında bazı şartların çocuklar için daha elverişli olabileceğini işaret eden Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Coşkun Köse, “Aileler tarafından sünnet işlemi için yazın daha sık tercih edilmesinin nedeni okulların tatil olması, çocuğun daha rahat kıyafetler giyebilmesi gibi pratik nedenlerdir. Ayrıca, üst solunum yolu enfeksiyonları gibi soğuk havalarda daha sık görülen hastalıklar da yaz aylarında daha az görüldüğünden bu mevsim tercih edilmektedir” dedi.

VM Medical Park Gebze Hastanesi’nden Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Coşkun Köse, sünnet operasyonları öncesi ve sonrasında dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgiler paylaştı. Sünnetin özellikle sünnet derisi darlığı, sünnet derisi iltihabı gibi durumlarda tedavi edici bir işlem olduğunun altını çizen Op. Dr. Coşkun Köse, ayrıca erkeklerin erişkin yaşamında çeşitli hastalıklar ve durumlara karşı koruyucu olduğu gösterildiğini vurguladı.

Op. Dr. Coşkun Köse, “Sünnet işlemi yenidoğan döneminden başlayarak her yaşta yapılabilir ancak 2 ila 5.5 yaş aralığında yapılması, çocuğun psikolojik gelişim süreçleri nedeniyle önerilmez” diye konuştu.

“Yazın üst yolunum enfeksiyonları daha az görülüyor”

Aslında sünnetin ideal bir mevsimi olmadığını, her mevsim yapılabileceğini işaret eden Op. Dr. Köse, “Yazın tercih edilmesinin nedeni okulların tatil olması, çocuğun daha rahat kıyafetler giyebilmesi gibi pratik nedenlerdir. Ayrıca, üst solunum yolu enfeksiyonları gibi soğuk havalarda daha sık görülen hastalıklar da yaz aylarında daha az görüldüğünden, bu mevsim tercih edilmektedir” şeklinde konuştu.

“Yazın daha ince kıyafetler ve çamaşırlar giyilebilmesi bir avantaj”

Yaz tatilinin sünnetin iyileşme süreci açısından da bazı avantajları olduğunu vurgulayan Op. Dr. Köse, “Sünnet sonrası bakım açısından daha ince kıyafetler ve çamaşırlar giyilebilmesi, sünnet bölgesine daha az baskının olması ve bu bölgenin daha fazla hava alabilmesi bir avantajdır. Ayrıca, okul çocuklarının okuldan geri kalmaması ve sürekli ebeveynin yanında olabilmesi dolayısıyla daha yakın bakım sağlanabilmesi de önemli bir avantajdır” ifadelerini kullandı.

Her şeye rağmen, yaz aylarında da hijyen açısından dikkat edilmesi gereken bazı özel durumlar olduğuna dikkat çeken Köse, “Yaz aylarında havanın sıcaklığına bağlı olarak terleme daha fazla olacağından, sünnet bölgesi nemli kalabilir. Dolayısıyla, çocukların hafif kıyafetler giymesi, aşırı terlemeden kaçınması, sık sık o bölgenin açık bırakılarak kuru kalması ve hava almasını sağlayarak genel hijyen kurallarına uyulması yeterlidir” dedi.

“Yöntem çocuğa özel belirlenmeli”

Klasik cerrahi sünnetin, günümüzde en çok tercih edilen sünnet yöntemleri arasında ilk sırada geldiğini vurgulayan Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Coşkun Köse, “Bu teknik uzun yıllardır uygulandığından uzun vadede sonuçları en iyi bilinen yöntemdir. Damar ve sinirlerin korunması, estetik görünüm, komplikasyon oranları açısından özellikle yaygın şekilde tercih edilmektedir. Yenidoğan sünnetinde genellikle lokal anestezi tercih edilmektedir. Daha büyük çocuklarda ise her iki yöntem de tercih edilebilir. Her ikisinin de kendine göre avantajları dezavantajları vardır. En uygun yöntem, çocuğa özel olarak aile ile birlikte belirlenmelidir” diye konuştu.

“Enfeksiyon ve kanama gibi komplikasyonlara dikkat edilmeli”

Sünnet sonrası bakımın da önemli olduğuna değinen Coşkun Köse, “Sünnet sonrası bakım oldukça kolaydır. En önemlisi, genel hijyen kurallarına uyulmasıdır. Bakım genel olarak ılık oturma banyoları ve yara bakım kremleri kullanılarak yapılmaktadır. Sünnet sonrası önerilere tam uyulduğu takdirde süreç sorunsuz ve zahmetsiz atlatılabilmektedir. Dikiş alınması ya da pansuman gerekmemektedir. Aileler, enfeksiyon ve kanama gibi komplikasyonlara dikkat etmelidir.

Bu komplikasyonlar son derece nadirdir. Enfeksiyon riski genel hijyen kurallarına ve hekim önerilerine uyulduğu takdirde neredeyse hiç görülmez. Kanama ise nispeten daha fazla görülen bir komplikasyondur. Travmadan kaçınılması, hekimin önerdiği dışındaki ağrı kesicilerin kullanılmaması yara bakım kremlerinin doğru ve düzgün kullanımı gibi koruyucu yöntemlerle bunun önüne geçmek mümkündür” dedi.

“Abartılı ifadelerden kaçınılmalı”

Ailelerin çocuklarına sünnet sürecini doğru bilgilerle ve yaşına uygun şekilde anlatması gerektiğini söyleyen Op. Dr. Köse, şunları söyledi:

“Sünnet öncesinde çocuğun özellikle kaygı duymasına neden olacak abartılı ifadelerden kaçınılmalı, ailenin sünnetin sağlık gerekçeleri ile inanç meyanında gerekliliğini sade ve sakin bir şekilde aktarması önemlidir. ‘Kesilecek, ucundan azıcık alınacak’ gibi abartılı ifadeler ile ‘hiç canın yanmayacak’ gibi gerçek dışı ifadeler kullanılmamalı, baskı ya da zorlama yapılmamalıdır. Sürecin tamamının uygun şekilde anlatılması, hem aile hem de çocukta kaygıyı azaltmaktadır. Ayrıca, oluşabilecek küçük aksiliklerde de kaygı duyulmamasını sağlamaktadır”

“Ameliyathanede ve steril şartlarda yapılmalı”

Sünnetin cerrahi bir işlem olması nedeniyle mutlaka her cerrahi işlem gibi bir cerrah hekim tarafından steril şartlarda ameliyathanede yapılması gerektiğini belirten Op. Dr. Köse, “Uzman tarafından yapılmayan ya da gerekli sterilite şartları sağlanmadan yapılan sünnetlerde düzeltilmesi zor hatta imkansız komplikasyonlar gelişebilir. Genel kanının aksine, oldukça incelikli ve teknik olarak uzmanlık gerektiren karmaşık bir işlemdir” dedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Kontrol altına alınmayan diyabet, ciddi hastalıklara neden olabilir”

Göz ardı edilen diyabetin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirten Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Saydam, “Tip 2 şeker hastalığı genellikle 30 yaştan itibaren başlamaktadır. Tip 2 şeker hastalığı, aslında küçük damarları tuttuğundan birçok hastalığa ve organ yetmezliklerine yol açabilir” dedi.

VM Medical Park Gebze Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Saydam, tip 2 diyabet hakkında açıklamalarda bulundu. Tip 2 diyabetinin tanımını yapan Doç. Dr. Saydam, “Tip 2 diyabet, insülin eksikliği ve dokularda insülin etkisine karşı gelişmiş direnç nedeniyle ortaya çıkan, pek çok organı etkileyerek sistemik bir tutuluma yol açan, kan şekeri yüksekliği seyreden karbonhidrat metabolizma bozukluğudur” dedi.

“Çevresel faktörler neden olabilir”
Tip 2 diyabetin nedenlerinden bahseden Doç. Dr. Saydam, “En önemli nedenler çevresel ve genetik faktörler olarak gösterilmektedir. Özellikle bünyenin, kendi insülin salgılayan hücrelere karşı otoantikor üretmesi en çok etki eden faktörlerden biridir. Bunun dışında diğer etkenler arasında pankreas hastalıkları, endokrin hastalıklar, ilaç veya kimyasal nedenler, enfeksiyonlar, genetik sendromlar ve gebelik de meydana gelen diyabet gibi hastalıklar da bulunmaktadır” şeklinde konuştu.

“Halsizlik ve bulanık görme görülebilir”
Doç. Dr. Saydam, tip 2 diyabette görülen belirtilerini şöyle sıraladı:

Poliüri (çok idrara çıkma), polidpsi (aşırı su içme isteği), polifaji (sık sık yemek yeme) ve iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma, ağız kuruluğu, nokturi (geceleri düzenli idrara çıkma), bulanık görme, açıklanamayan ağırlık kaybı, inatçı enfeksiyonlar tekrarlayan mantar enfeksiyonları, kaşıntı”

Teşhis süreci
Tanı konma sürecini anlatan Saydam, “Açlık kan şekeri 126 mg/dl üzerindeyse veya oral şeker testi sonrası 2. saatte 200 mg/dl üzerindeyse, bunların dışında rastgele yapılan kan şekeri ölçümünde 200 mg/dl üzerinde bir değerle birlikte diyabet semptomları görülüyorsa ve yine halk arasında şekerli hemoglobin denilen HbA1c değeri yüzde 6,5 değerinin üstündeyse tanı konulmaktadır” diye konuştu.

“Genellikle 30 yaş üzerinde başlıyor”
Risk altındaki bireylere dikkat çeken Saydam, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tip 2 şeker hastalığı genellikle 30 yaş üzerinde başlamaktadır. Özellikle birinci ve ikinci derece akrabalarında Tip 2 şeker hastalığı olanlar, obezite hastalığı olanlar, kronik hastalıkları olanlar, sedanter yani hareketli bir yaşamı olmayan bireyler, egzersiz yapmayan bireyler, özellikle karbonhidrat ağırlıklı besleneneler özellikle risk altındadırlar. Tip 2 şeker hastalığı esasında küçük damarları tutan bir hastalık olduğundan her türlü hastalığa ve organ yetmezliklerine yol açabilmektedir. Bunlar arasında en bilinenleri böbrek yetmezlikleri, kalp rahatsızlıkları, görme bozuklukları, cilt rahatsızlıkları, geçmeyen yaralar, ayakta venöz ülserlerle başlayan diyabetik ayak bozuklukları sayılabilmektedir. Tip 2 şeker hastalığı oluşumunda çok sayıda genetik faktör ve hastalık suçlanmıştır. Bunlar arasında, çeşitli kromozom bozuklukları (20, 7, 12, 13, 2, 9, vs) ve çeşitli genetik sendromlar (Down sendromu, Huntington korea, vs.) bulunmaktadır”

“Kalorisi yüksek besinlerden uzak durulmalı”
Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Saydam, diyabet hastalarının uzak durması gereken besinler hakkında da bilgi verdi. Saydam, “Doymuş yağlardan zengin, posadan fakir, kalorisi yüksek ve hızlı hazırlanabilen besinlerle oluşan beslenme tarzından uzak durulmalıdır. Ayrıntı verilecek olunursa, fast food tarzı besinler, gazlı içecekler, paketli gıdalar, kızartmalar, ağır yağ içeren besinlerden mümkün olduğunca uzak durmak gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

Tip 2 şeker hastalığının hem medikal hem de cerrahi tedavi şekillerinin olduğunu aktaran Saydam, “Her iki tedaviden önce özellikle bu hastalığın çevresel faktörlerden çok etkilenebildiği bilindiği için mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme tarzı değişiklikleri, egzersizin hayatımıza dahil edilmesi önemli yer tutmaktadır. Medikal tedavide kademe kademe ağızdan alınan ilaçlar ve ileriki adımlarda insülin tedavisine başlanmaktadır. Bu tedavilere rağmen düzelme olmuyorsa ve kontrolsüz bir diyabet durumu mevcutsa, o zaman Tip 2 şeker hastalığının cerrahi tedavisi mevcuttur” dedi.

Cerrahi operasyon yapılabilecek bireyler
Doç. Dr. Saydam, cerrahi operasyonların özellikle hangi bireylere uygulanabileceğini ise şu şekilde sıraladı:

“Yaşam ve beslenme tarzı değişikliklerle, medikal tedaviye rağmen başarı sağlanamamış, HbA1c si 6,5 üzerinde olan, yapılan tetkiklerde C peptid seviyeleri yeterli miktarda olan (yani vücudunun insülin ürettiği saptanan), kontrolsüz diyabeti olan, organ hasarı gelişmeye başlamış (görme bozuklukları, iyileşmeyen yaralar, böbrek hastalıkları, kalp hastalıkları gibi), batın operasyonlarını olmaya engel teşkil edebilecek kardiyak ve solunumsal sıkıntıları olmayan her Tip 2 şeker hastası ameliyat olmaya adaydır ve bu ameliyatlar sonucunda da yüksek başarı oranları ile yapılmaya devam edilmektedir”.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Uzun süre tedavi edilmeyen reflü kansere yol açabilir”

Tedavi edilmeyen reflünün ciddi hastalıklara sebep olabileceğini vurgulayan Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Feridun Aysu, “Reflü önlem alınmadığı takdirde, özofagus alt uçta iyileşmeyen yaralara sebep olup ciddi kanamalara sebep olabilir. Ayrıca, yemek borusunun alt ucunda kronik tahriş, uzun yıllar sonunda prekanseröz lezyonlara ve hatta kansere bile yol açabilir” dedi.

VM Medical Park Gebze Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Feridun Aysu, gastroözofageal reflü hastalığı ve cerrahi tedavi seçenekleri hakkında bilgilendirmede bulundu. Reflünün tıpta “mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması” olarak tanımlandığını ifade eden Op. Dr. Aysu, “Reflüyü tetikleyen faktörlerin başında mide fıtığı gelir. Mide fıtığı, mideyi karın boşluğunda tutmaya yarayan diyafram kaslarının gevşeklik göstermesi sonucunda midenin bir kısmının göğüs boşluğuna geçmesidir. Mide asit içeriğini artıran etkenler, reflüsü olan hastada mide sıvısının daha tahriş edici olmasını da tetikler. Baharatlı, yağda kızartılmış, ekşili yiyecekler bunlardan bazılarıdır” dedi.

“Mide ekşimesi görülebilir”

Reflü hastalığında görülen belirtilerden bahseden Op. Dr. Aysu, “Reflü şikayetleri mide ekşimesi, göğüste ağrılı yanma, boğaz ağrısı, kronik öksürük, kusma, ağız kokusu, mide kanaması şeklinde olabilir” diye konuştu.

“Baharatlı yiyecekler ve çikolata reflüyü tetikleyebilir”

Op. Dr. Aysu, reflüye neden olan bazı etkenleri ise “Baharatlı, yağda kızartılmış, ekşili yiyecekler, hazır gıdalar, kahve, çikolata, sigara, stres, mide içi basıncını artıran gastrit ve karın içi basıncını artıran fazla kilo, gebelik, ağır yük kaldırmayı gerektiren işler, ıkınmak ve öksürük” şeklinde sıraladı

“Ciddi kanamalara neden olabilir”

Önlem alınmayan reflünün ciddi hastalıklara sebep olabileceğini söyleyen Aysu, “Reflü önlem alınmadığı takdirde özofagus alt uçta iyileşmeyen yaralara sebep olup ciddi kanamalara sebep olabilir. Ayrıca yemek borusunun alt ucunda kronik tahriş, uzun yıllar sonunda prekanseröz lezyonlara ve hatta kansere bile yol açabilir” ifadelerini kullandı.

“Endoskopiyle teşhis mümkün”

Tanı konma sürecine ilişkin de bilgiler veren Op. Dr. Feridun Aysu, “Reflü şikayetleri ile doktora başvurulması durumunda yapılacak endoskopik inceleme, reflünün varlığıyla ilgili bilgi vereceği gibi beraberinde mide fıtığının eşlik edip etmediğini de gösterecektir. Başka sebeplerle yapılan toraks BT (akciğer tomografisi) incelemelerinde de zaman zaman mide fıtığı tespit edildiğini de görmekteyiz” dedi.

“İlaç kullanımı tercih edilebilir”

Reflüye iyi gelen etkenlere dikkat çeken Aysu, “Reflü için kullanılması önerilen ilaçlar mide asitliğini azaltan ve mide asitli içeriğine karşı özofagus mukozasını koruyacak ilaçlar olacaktır. Bunların kullanımının yanı sıra, risk faktörlerinin azaltılmasına yönelik tedbirler ile şikayetlerini gideremeyen kişiler için ameliyat alternatifi de mevcuttur” diye konuştu.

Reflüde tercih edilen cerrahi tedavileri de anlatan Op. Dr. Aysu, “Reflü hastalığına çoğunlukla mide fıtığı eşlik etmektedir. Mide fıtığına yönelik yapılacak cerrahiye ‘funduplikasyon’ adı verilmiştir. Funduplikasyon cerrahisinde midenin sol diyafram altında bulunan fundus denilen bölümü, özofagus alt ucu etrafına belli ölçülerde sarılır. Günümüzde artık sıklıkla laparoskopik olarak gerçekleştirilen bu cerrahi işlem, hasta açısından kolay atlatılır bir yöntem olmakla birlikte, oldukça yüksek oranlarda da şikayetlerin giderilmesini sağladığından sık tercih edilir olmuştur” cümlelerini kullandı.

Kategoriler
Sağlık Haberleri SAĞLIK Tüm Sağlık Haberleri

BAH Darıca Hastanesi, Sağlık Bakanlığı’nca ’Obezite Cerrahi Uygulama Merkezi Belgesi’ ile tescillendi

Büyük Anadolu Hastaneleri(BAH), obezite cerrahisi ameliyatlarında, Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen ‘Obezite Cerrahi Uygulama Merkezi Tescil Belgesi’ ile tescillendi.

Tescil belgesi, obezite tedavisinde etkin ve sürdürülebilir mücadelenin uygulanması için, obezite hastalarını multidisipliner bir yaklaşım modeli ile tedavi etmek amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından kriterleri sağlayan hastanelere veriliyor. Yeni yönetmelik gereği Sağlık Bakanlığı Tescil Belgesi alan hastanelerde, obezite ve metabolik cerrahi yapılmasına izin veriliyor.

Büyük Anadolu Hastaneleri, uzun yıllara dayanan deneyim, uzman kadro, donanım ve hasta memnuniyeti odaklı hizmetleriyle sektörde referans hastaneler olma yolculuğuna, Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen ‘Obezite Cerrahi Uygulama Merkezi Tescil Belgesi’ni de alarak güvenle yoluna devam ediyor.

“Türkiye’de bakanlık tarafından tescilli sayılı hastanelerden birisi”

Obezite cerrahisi ameliyatları konusunda bölgenin önemli sağlık kuruluşlarından biri olan Büyük Anadolu Darıca Hastanesi Tıbbi Direktörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, Sağlık Bakanlığı tarafından verilen tescil belgesi hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Şahin, “Darıca ve Samsun’da bulunan hastanelerimiz, birçok hastalığa zemin hazırlayan ve kendisi de başlı başına hastalık olarak değerlendirilen obezitenin tedavisini multidisipliner bir bakış açısıyla gerçekleştirmektedir. Darıca hastanemiz yapmış olduğumuz tüm alt yapı çalışmaları sonrasında, Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık müdürlüğü yetkililerince yerinde yapılan denetim sonrasında Sağlık Bakanlığı’nca tam not alarak, Obezite Cerrahisi Uygulama Merkezi olarak belgelendirilmiş ve Türkiye’de güvenle obezite ameliyatı yapılabilecek Sağlık Bakanlığı’nca tescilli sayılı hastanelerden biri olmaya hak kazanmıştır” dedi.

Prof. Dr. Şahin, şunları söyledi:

“Ülkemizde ve dünyada son yıllarda, özellikle sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve paketli rafine gıda tüketimi nedeniyle artış gösteren obezite ile mücadelede önemli bir yer tutan cerrahi uygulamaların bakanlık kriterlerini sağlayan sağlık kurumlarına verilmesi sonucunda, multidisipliner yaklaşım ile cerrahi öncesi ve sonrası hastanın düzenli sağlık kontrolleri ve uzman kadro tarafından verilen eğitimlere katılması ile güvenli tedavi kriterlerinin ve hasta memnuniyetinin üst düzeyde karşılanması sağlanmış olacaktır. Bu vesileyle, Darıca Hastanemizin Obezite Cerrahisi Uygulama Merkezi Tescil Belgesi almasında katkısı olan tüm ekibimizi yürekten tebrik ediyorum.”

Büyük Anadolu Sağlık Grubu, Darıca ve Samsun’da yer alan Hastaneleri ile, hasta odaklı sağlık hizmeti anlayışıyla, dahili ve cerrahi branşlarda 29 yıldır hastalarına hizmet vermeye devam ediyor.

Kategoriler
ÖZEL HABER

Kostü Eği̇ti̇mi̇n İlk Açılışını Yapay Zeka Ve Cerrahi̇ Konulu Dersle Yaptı

Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi, 2024-2025 Akademik Yılı Açılış Töreni’ni coşkuyla gerçekleştirirken, açılış dersi, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk tarafından verildi. Hollywood filmlerinden sahneler eşliğinde yapay zeka ve cerrahi konulu ders, katılımcılara büyük bir ilham kaynağı oldu.

Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi (KOSTÜ), 2024-2025 Akademik Yılı Açılış Töreni’ni coşkuyla gerçekleştirdi. Törene, üniversitenin akademik ve idari personelinin yanı sıra Kocaeli Adalet Komisyon Başkanı Muhiddin Paça, Başiskele Kaymakamı Soner Şenel, İl Emniyet Müdürü Faruk Karaduman, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Talip Emiroğlu ve Mütevelli Heyet Üyeleri, KOSTÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, AK Parti İl Başkanı Dr. Şahin Talus ve Başiskele Belediye Başkanı Yasin Özlü katıldı.

Tören, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ebediyete intikal eden tüm şehit ve gazilerimizin anısına yapılan 1 dakikalık saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.

İlk konuşmayı gerçekleştiren Eczacılık Fakültesi öğrencisi Sude Naz Yaşar, yeni akademik yılın heyecanını ve umutlarını paylaştı. Ardından kürsüye çıkan KOSTÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, üniversitenin gelişimi, vizyonu ve akademik başarıları hakkında önemli vurgularda bulunarak, öğrencileri yeniliklere açık olmaya ve liderlik vasıflarını geliştirmeye teşvik etti.

Açılış dersi, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk tarafından verildi

Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Talip Emiroğlu da konuşmasında, yıllara dayanan bilgi birikimi ve deneyimleriyle KOSTÜ’nün öğrencilere sunduğu fırsatların önemini vurguladı ve gençlerin eğitim süreçlerinde nasıl başarılı olabileceklerine dair tavsiyelerde bulundu. Ayrıca, üniversite eğitimi sürecinde aynı zamanda bir işte çalışmanın önemine vurgu yaptı ve üniversitenin hem akademik hem de sosyal gelişime verdiği önemi dile getirdi.

Törenin en önemli anlarından biri olan açılış dersi, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk tarafından verildi. Hollywood filmlerinden sahneler eşliğinde yapay zeka ve cerrahi konulu ders, katılımcılara büyük bir ilham kaynağı oldu. Prof. Dr. Cantürk, teknolojinin sağlık alanındaki dönüştürücü etkilerini çarpıcı örneklerle anlatarak, yapay zekanın cerrahideki devrim niteliğindeki rolünü vurguladı.

Tören, Prof. Dr. Cantürk’e hediye takdimi yapıldıktan sonra toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version