Kategoriler
İzmit Belediyesi Tüm Belediye Haberleri

Fatma Başkan halkın malına çökenlere seslendi: Buraları eninde sonunda geri alacağız

İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, Fevziye Camii yanındaki tuvaletlerle ilgili yaptığı açıklamada, belediyeye ait işletmelerin süreleri dolduğunda geri alınıp halka ücretsiz veya uygun fiyatlı hizmet verilmesi için belediye tarafından işletildiğini söyledi. Ancak birçok yerde olduğu gibi burada da işletmecilerin dava açarak süreci uzattığını belirtti.
ENİNDE SONUNDA GERİ ALACAĞIZ
Hürriyet, ihale süresi bitmesine rağmen işletmecilerin idari davalar açıp yürütmeyi durdurma kararı alarak en az bir yıl daha haksız kazanç sağladıklarını ifade etti. Bu durumun sadece Fevziye Camii tuvaletlerinde değil, Yahya Kaptan, Skyfall ve diğer alanlarda da yaşandığını vurguladı. Başkan, belediyenin bu alanları eninde sonunda geri alacağını, ayrıca kamu zararını karşılamak için işletmecilere maddi-manevi tazminat davaları açacaklarını söyledi. Vatandaşlara da ücretsiz tesisleri kullanmaları ve haklarına sahip çıkmaları çağrısında bulundu.
“İHALE SÜRESİ BİTEN YERLERİ GERİ ALIYORUZ”
İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, konuyla ilgili olarak yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “Bugüne kadar mülkiyeti belediyemize ait olan, içerisinde çeşitli sebeplerle işletmeler olan her yeri, süreleri dolduğunda geri aldık ve hepsini belediye işletmesine döndürerek, belediyenin sosyal tesisleri, işletmeleri ve diğer alanları olmak üzere tamamen belediye olarak biz işletiyoruz. Ve uygun, kaliteli hizmet ya da ücretsiz hizmet sunarak halkımıza bu alanları kamu hizmetine vakfederek halkımıza açıyoruz, aslında.
“UZUN ZAMANDIR MÜCADELE VERİYORUZ”
İşte arkamızdaki tuvalette, böyle bir yer. Bir işletme, yüksek para getirisi olan bir yer. Halkımıza ücretli hizmet sunan bir yer. Nedeni de şu: Biz 2019’da göreve gelmeden önce, 2017 tarihinde, 8 yıllığına ihaleye verilmiş. Bu yılın, 2025 yılının Ağustos ayında bu ihale bitmiş. Ve biz, diğer yerlerde olduğu gibi Ağustos ayından bu yana buradaki işletmeciyi çıkartıp burayı belediyeye kazandırmak adına uzun zamandır mücadele veriyoruz.
“YENİCUMA’NIN TUVALETLERİNİ ÜCRETSİZ HALE GETİRDİK”
Diğer kafelerimizde de oldu, sosyal tesislerimizde oldu. Ne yazık ki çıkarmamız hiç kolay olmuyor. 2019’dan beri karşılaşmadığımız engel kalmadı. Şu anda bu alanı güzelleştirdik. Arkadaşlarım çok güzel yenilemeler yaptılar. İşte, kent Lokantası açtık. İşletmeciyi oradan da çıkarmak zor oldu. Kent lokantası açtık. Diğer yerlerimizde gülümse kafeler açtık. Yeni Cuma’nın ücretsiz hale getirdik tuvaletlerini.
“HALKIMIZA SÖZÜMÜZ VAR”
Burasına da sözümüz vardı halkımıza. Ücretsiz hizmet almanız ‘Hakkınızdır’ dedik ve süresi dolduğunda biz burayı ücretsiz hizmet vereceğiz, dedik. Ama diğer kamu malına çökenlerde olduğu gibi işte Yahya Kaptan’da bir dünya yerimiz vardı, hala daha çıkarmak için uğraştığımız insanlar var. Burası da onlardan bir tanesi.
“HEMEN İDARİ DAVA AÇIYORLAR”
Süresi dolmasına rağmen, ihale süresi bitmesine rağmen ve ihale sözleşmesinde ‘süre dolduğunda otomatik olarak fesholur ve kamu bunu istediği zaman geri alır’ demesine rağmen Kaymakamlığa da ‘artık bakın, kira doldu, ihale bitti. Biz tekrar ihaleye çıkmayacağız. Bu yeri tamamen belediye olarak, mülkiyeti bizde olan yeri belediye olarak biz kullanacağız’ dememize rağmen Kaymakamlık da tahliye kararı vermesine rağmen uyanıklar kanunların boşluklarından yararlanarak hemen gidip idari dava açıyor. İdare Mahkemesi de tabii ki olayların iç yüzünü anlayana, öğrenene kadar ne yapıyor? Hemen yürütmeyi durdurma kararı veriyor.
“EN AZ BİR YIL KAZANIYORLAR”
İşte arkamdaki tuvaletlere ilgili aynen bu oldu. Yine bir idari davayla karşı karşıyayız, diğer yerlerde olduğu gibi. Ve biliyorsunuz, bu davalar kolay sonuçlanmıyor. Bunu neden yapıyorlar? En az bir yıl kazanıyorlar. En az bir yıl boyunca, ihale süresi bitmesine rağmen, kira süresi bitmesine rağmen yasal hakları olmamasına rağmen kanunu kendilerine süre kazandırmak için kullanan uyanıklar davayı açıyorlar.
“BURADAN PARA KAZANMAYA DEVAM EDİYORLAR”
Bir yıl dava sürdüğü sürece burayı usulsüz ya da kanuna aykırı hiçbir sözleşme olmadan, sırf dava sürüyor diye işletmeye ve para kazanmaya devam ediyorlar. Yani kanun malına çöküyorlar, sizin malınıza çöküyorlar, devletin malı burası, belediyenin malı, bütün halkın malı. Ama ne yazık ki dava yolunu kullanarak bir yıl kendilerine zaman kazandırıyorlar, uyanıkça ve kullanmaya devam ediyorlar.
“2019’DAN BERİ BENZER ŞEYLERİ YAŞIYORUZ”
Şu anda da aynı durumda karşı karşıyayız, Fevziye Camii’nin olduğu yerdeki tuvalet işletmecisinde ve yürütmeyi durdurma aldılar, burayla alakalı. Aslında, bugüne kadar bizim burayı tahliye edip tamamen yenileyip halkımıza ücretsiz bir şekilde açmış olmamız gerekiyordu. Ama ne yazık ki, dediğim gibi, 2019’dan beri bütün işletmelerde yaşadığımız şeyi yaşıyoruz.
“BİZ BURAYI GERİ ALACAĞIZ”
AK Partili belediyeler gibi böyle bir elimiz yağda, bir elimiz balda değil. Bütün kapılar onlara açılıyor ama bize kapanıyor. Sürekli bir engelle ya bürokratik engellerle karşılaşıyoruz, ya hukuki engellerle karşılaşıyoruz, ya davalarla karşılaşıyoruz. Ama şunu özellikle belirtmek istiyorum, bir kere daha artık birilerine anlatana kadar bir kere daha söyleyeceğim: Her ne kadar dava açılmış olsa da, her ne kadar dava yoluyla yürütmeyi durdurmuş olsalar da, eninde sonunda biz buraya geri alacağız.
“DAVA AÇACAĞIZ”
Ve kanunu kendilerine araç edinenlere karşı, devletin uğradığı, belediyenin uğradığı zarar ziyan tazmini içinde ekstradan bu işletmecilere dava açacağız. Maddi manevi zarar ziyan tazminiyle ilgili mutlaka dava açacağız çünkü kamunun hakkını aramak bizim sorumluluğumuz. Biz AK Partili belediyeler gibi rahat rahat hizmet edemiyoruz, ne yazık.
“SÜRENİZ DOLDUĞUNDA LÜTFEN ZORLAMAYIN”
Daha önce defalarca söyledim: Bütün işletmecileri uyarıyorum. ‘Lütfen süreniz dolduğunda zorlamayın; çıkın, boşaltın. Burayı belediye olarak biz tekrar işletmeye vermeyeceğiz. Belediye olarak biz kullanacağız ve ücretsiz hizmet sunacağız vatandaşa’ dediğimiz halde hakları olmayan insanlar kanunu kendilerine kılıf edip kanunu kendilerine uydurmaya çalışıp bir kamufleyle bir şekilde zaman uyanıkça zaman kazanmaya çalışıyorlar. İşte arkamızdaki Fevziye Camii’nin tuvaletleri bu şekilde bir işletme alanı, ama eninde sonunda geri alacağız.
“BELEDİYENİN MALI HALKIN MALI”
Ama mahkeme bittiğinde eninde sonunda boşaltmaları gerekecek ve bu süre içerisinde zarar ziyan tazminini de mutlaka sağlamak için elimizden gelen bütün hukuki haklarımızı kullanacağız. Bu konuda bütün işletmecileri bir kere daha uyarıyorum. Lütfen, belediyenin malına çökmekten vazgeçin. Belediyenin malı, halkın malı. Halkın malına çöküyorsunuz. Halkın malı üzerinden haksız kazanç elde ediyorsunuz.
“HALK TEPKİ GÖSTERMELİ”
Halkı aptal yerine koymak doğru bir şey değil. Buradan da halkımıza sesleniyorum: Yeni Cuma’nın tuvaletleri ücretsiz, gayet temiz, pak bir şekilde orayı kullanabilirsiniz. Bu uyanıklara artık para kazandırmayın. Buraları sizin malınız, sizin hakkınız ve ücretsiz hizmet almak sizin hakkınız. Bunlara para kazandırmayın. Gidin, ücretsiz alanları kullanın ve tepki gösterin. Siz de tepki gösterin çünkü sizin malınıza çöküyorlar.
“DESTEK VERİRSENİZ MUTLU OLURUZ”
Yılmayacağız, haklı olduğumuz yerde asla geri adım atmayacağız. Halkımızın hakkını korumak için yüksek sesle bunu halkımıza anlatmaya devam edeceğiz. Nasıl mücadele ettiğimizi de halk görsün, nelerle mücadele ettiğimizi ve nasıl haksızlıklarla karşılaştığımızı da halk görsün istiyoruz. Ama vazgeçmeden de sizin hakkınızı korumak için de mücadelemize aynen devam ediyoruz. Bu ve bunun gibi alanları size kazandırmak için mücadelemiz aynen devam edecek, bizlerle birlikte olursanız, bizlere bu konuda dayanışmayla destek verirseniz çok mutlu oluruz.”
Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Başkan Büyükakın: “Uyur sandıklarınız uykuda değil ama biz de asla uyumuyoruz”

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Avrupa Konseyi’nde Türkiye’ye yönelik olumsuz girişimleri bizzat gözlemlediğini vurgulayarak, “Uyur sandıklarınız uykuda değil ama biz de asla uyumuyoruz, gevşemiyoruz. Davamıza sıkı sıkıya bağlıyız. Allah’ın izniyle bu mücadeleden galip çıkacağız.” dedi.

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, AK Parti Kocaeli İl Başkanlığı tarafından belirlenen programlar kapsamında İzmit ve Derince ilçe başkanlıklarının bayramlaşmalarına katıldı. Partililerin yoğun ilgi gösterdiği bayramlaşmalarda konuşan Başkan Büyükakın, birlik ve beraberlik vurgusu yaptı, Türkiye’nin küresel adaletsizliklere karşı verdiği onurlu mücadeleyi dile getirdi. Bayramlaşmalarda teşkilat mensuplarının coşkulu katılımına dikkat çeken Başkan Büyükakın, “Sizlerin bu şekilde heyecanlı olmanız bizleri de mutlu ediyor. Bu heyecan, bu dava uğruna verilen mücadelenin en güçlü göstergesidir. İnşallah biz kazanacağız. Çünkü haklıyız, çünkü inançlıyız.” diye konuştu.

“Cumhurbaşkanımız mücadeleyi bırakmıyor”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yılmadan, yorulmadan sürdürdüğü liderliğe dikkat çeken Başkan Büyükakın, “Cumhurbaşkanımız davaya öyle bir bağlı ki, asla pes etmiyor. Yorulmuyor, mücadeleyi bırakmıyor. Bize düşen, onun arkasında dimdik durmak, birlik ve beraberlikten ayrılmamaktır” şeklinde konuştu.

“Uyur sandıklarınız uykuda değil ama biz de asla uyumuyoruz”

Avrupa Konseyi’nde Türkiye’ye yönelik olumsuz girişimleri bir kez daha bizzat gözlemlediğini vurgulayan Başkan Büyükakın, “Uyur sandıklarınız uykuda değil ama biz de asla uyumuyoruz, gevşemiyoruz. Davamıza sıkı sıkıya bağlıyız. Allah’ın izniyle bu mücadeleden galip çıkacağız” ifadelerini kullandı.

“Türkiye nezle olursa, gönül coğrafyamız zatürre olur”

Konuşmasında Filistin meselesine değinen ve Gazze’de süren insanlık dışı soykırımı hatırlatan Başkan Büyükakın, “Bu Ramazan’ı da gönül coğrafyamızda yaşanan zulümler nedeniyle buruk geçirdik. Gazze’deki vahşet her geçen gün daha da derinleşiyor. Ama Türkiye olarak dimdik ayaktayız. İsrail zulmüne karşı en net duruşu sergileyen ülke biziz. İnsani yardımlarla Filistinli kardeşlerimizin yaralarını sarmaya devam ediyoruz. Gazze’deki mazlumların gözü bizim üzerimizde. Türkiye nezle olursa, gönül coğrafyamız zatürre olur. Bu bilinçle hareket ediyoruz” dedi.

“Türkiye güçlü olursa, mazlumlar nefes alır”

Teşkilatlara seslenen Başkan Büyükakın konuşmasını şöyle tamamladı:

“Bu dava sadece bizim davamız değil; Balkanlar’ın, Orta Doğu’nun, Afrika’nın, Türk dünyasının da umududur. Türkiye güçlü olursa, mazlumlar nefes alır. Bu yüzden çalışmaya devam edeceğiz. Her bir ferdimizle, milletimizin istikbali için durmadan yürüyeceğiz.”

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Darp iddiası tersine döndü: Öğretmen ve veli mahkemelik oldu

Kocaeli’nde 10 yaşındaki öğrencisine şiddet uyguladığı iddiasıyla açılan davada öğretmen delil yetersizliğinden beraat ederken, öğrencinin annesi hakkında iftira, tehdit ve hakaretten dava açıldı. Gözyaşlarıyla açıklamalarda bulunan anne, “Çocuğu dövülmüş bir anne olarak sanık sandalyesine ben oturtuldum” dedi.

Olay, geçen yıl 24 Kasım’da Öğretmenler Günü’nde bir ilkokulda yaşandı. Zeka seviyesi yüksek ve hiperaktif olduğu için yüzde 40 özel gereksinim raporu bulunduğu öğrenilen A.F.Ç.’nin (10), öğretmeni E.A. tarafından sınıfta arkadaşlarının gözü önünde şiddete maruz kaldığı öne sürüldü. Bu iddia üzerine okula giden anne Hülya Kartal, durumu öğrenmek istedi ancak okul yönetimi böyle bir olayın yaşanmadığını söyledi. A.F.Ç.’yi de yanına alıp polise giden anne oğluna şiddet uyguladığı iddiasıyla öğretmen E.A. hakkında şikayetçi oldu.

Öğretmen beraat etti, anne yargılanmaya başladı

Şikayet üzerine E.A. hakkında açılan davanın duruşması ise 9 Temmuz 2024’te görüldü. Duruşmada E.A. hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verildi. Bu kez öğretmen E.A. da Hülya Kartal hakkında hakaret, tehdit ve iftira davası açtı. Kartal, geçtiğimiz günlerde hakim karşısına çıktı.

E.A.: “Anne hakkında şikayetçi oldum, davamız devam ediyor”

Suçlamaları kabul etmeyen ve öğrenciye şiddet uygulamadığını dile getiren E.A., “Darp iddiasına ilişkin dava süreci bitti, beraat ettik. Ben anne hakkında yalan söylediği, kamu kurumunu bastığı, biz öğretmenlere hakaret ettiği, kapımızı yumrukladığı ve sınıftaki öğrencilerimizi rahatsız ettiği için şikayetçi oldum. Bu olaya veliler başta olmak üzere birçok kişi de şahit oldu. Anneye yönelik açtığım dava devam ediyor. İddialarının arkası boş. Öyle bir olay yok, zaten bizim okulumuzda böyle olaylar yok. Hanımefendi kendi kendine iddialarda bulunuyor” dedi.

“Tokat attı, saçımı çekti ve yere doğru savurdu”

Öğretmeni tarafından darp edildiğini ileri süren 10 yaşındaki A.F.Ç., “Kafama tokat atılarak, bir de saçım çekilerek şiddete maruz kaldım. Olaydan bir gün önce sınıflar arası kavga olmuştu. Olay günü okula gittiğimde kavga ettiğimiz kişilerin öğretmenleri tarafından hakarete uğradım. ’Benimle böyle konuşamazsınız’ dedim. Sınıf öğretmenim de öğrencileri eve kadar arkadaşımla takip ettiğimizi ve kapının zilini çalıp kaçtığımıza yönelik şikayet aldığını söyleyerek beni darp etti. Oysaki ben değil bizim sınıftaki diğer çocuklar takip etmiş, suç bana ve diğer arkadaşım üstüne kaldı. Öğretmen, diğer arkadaşımla birlikte beni tahtaya kaldırdı. ’Çocukları sapık gibi takip etmişsin’ dedi. Arkadaşım olayı anlattı ve yerine oturdu. Ben tam olayı anlatacakken öğretmen kafama tokat attı. Sonra gitti beni yerime oturtturdu. ’Bu salak çocukla bir daha konuşmayın. Siz de bunun gibi mal olursunuz’ dedi. Bu hakaretlerin üstüne eve gitmek istedim. Sınıftan çıkmaya çalıştım, kapıya doğru koşunca öğretmenim beni yakaladı. Saçımı çekti ve yere doğru savurdu” diye konuştu.

“Öğretmenler Günü’nde dayak yedim”

A.F.Ç., öğle arası eve gittiğini ve durumu annesine anlattığını da ifade ederek, “Öğretmenler Günü’nde dayak yedim, mağdurum ve şikayetçiyim. Darp raporu alıp karakola gittik. Daha önce de aynı öğretmen bir çocuğun kafasını tahtaya vurmuş. Çocuğu merdivenlerden düştü diye ikna edip annesine yalan söylemişler, sonrasında anne gerçeği öğrendi. Beni şikayetimden vazgeçirmek için çok çalıştılar. Bütün sınıfın ortasında dayak yemek bana kötü hissettirdi” dedi.

“Müdür yardımcısı öyle bir durumun olmadığını söyledi”

Anne Hülya Kartal ise oğlunun olay günü eve ağlayarak geldiğini ve öğretmeni tarafından darp edildiğini söylediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Okul yönetimiyle görüşmek için oğlumu da yanıma alıp gittiğimde muhatap bulamadım. Alt kata indiğimde oğlumun sınıfının koridorunun önünde 20 küsur öğretmen ve müdür yardımcısını gördüm. ’Hocam ne oluyor burada, oğlum neden dayak yemiş? Bana bir açıklama yapmalısınız’ dedim. Müdür yardımcısı öyle bir durumun olmadığını söyledi. O zaman ’Kapının önündeki bu tedbir ne? Çocuk dayak yedirmediyse öğretmen bana bir cevap versin’ dedim. Çok üzgündüm, ağlayarak soruyordum. Baktım ki olayı kapatmanın derdindeler, yüksek sesle polis istediğimi söyledim.”

“Müdür ’şikayetini geri çek, sorun kalksın’ dedi”

Olay sebebiyle öfkeli olduğunu söyleyen Kartal, “Mağdur edilmiş bir çocuğun annesiyim. ’Polis istiyorum’ diye birkaç kere bağırınca hiç polis de çağırmaya niyetleri yoktu. Merdiven üstünde fenalık geçirmeye başladım. Daha sonra polis geldi, darp raporu alarak şikayette bulunduk. Oğlum korktuğu için okula birkaç gün gidemedi. Okul müdürünü aradım, ’Hocam çocuğu okula göndermem lazım. Dersten geri kalıyor’ dedim. Müdür, ’Onu öğretmenimizi şikayet etmeden önce düşünecektin. Şikayetini geri çek, sorun kalksın’ dedi. Adalet arayışını devam edeceğim. Çocuğumun yaşadığı şeyin bedelini başka çocuklara da yaşatmayacak. Olay yaşandıktan sonra bir kadın da kapıma gelerek, yeğeninin de aynı öğretmeni tarafından darp edildiğini söyledi” şeklinde konuştu.

“Ne hikmetse geçen sene dayak yiyen çocuk zamanında da kamera bozukmuş”

Okul müdürü tarafından tehdit edildiğini de ileri süren Hülya Kartal, “Bana ’sen burada teksin, öğretmenimizin şikayetini çekeceksin harcattırmayız. O davayı çekmezsen biz de senin okul kapısını kırdığını ve öğretmenimizi tehdit ettiğini söyleriz’ dedi. Ben de onlara, ’sınıfın tepesinde kamera var, öyle bir iftira yapamazsınız. Çocuğun dayak yediğinde o kamera çekmiştir. Benim o kapılara gelip bağırıp çağırıp tehdit etmediğimi, sadece yerlerde ağlayıp bayıldığımı, düştüğüm görülecektir’ dedim. Ancak kameranın bozuk olduğunu söyledi. Ne hikmetse geçen sene dayak yiyen çocuk zamanında da kamera bozukmuş” diye konuştu.

“Çocuğu dövülmüş bir anne olarak sanık sandalyesine ben oturtuldum”

Kendisine karşı iftira, hakaret ve tehdit suçlamalarıyla dava açıldığını savunan Kartal, “Çok yıpratıcı süreç, psikolojimiz bozuldu. Oğlum okula ağlayarak zorla gidiyordu. Bu zor süreçte okulun anneye destek olması gerekirken, çocuğumun ve benim hayatımı çıkmaza soktular. Bana karşı hakaret, iftira ve tehdit davası açtılar. Okulda kapı kırmışım, öğretmeni ’görevinden attıracağım’ diye tehdit etmişim. Çocuğu dövülmüş bir anne olarak sanık sandalyesine ben oturtuldum. Bir anne olarak çocuğumun hakkını arıyorum diye çok mağdur edildim. Çok yıprandım, adalet istiyorum. Tek istediğim benim oğlum gibi başka çocuklar bu olayı yaşamasın. Beni şikayet ettikleri için sanık kürsüsüne oturtuldum. Çocuğunun hakkını isteyen bir anne olarak sanık kürsüsünde olmayı hak etmedim. Bunca olay yaşayan çocuğumun adaleti alamamasına üzülüyorum. Oğlum hiperaktif olduğu için olay tarihinde yüzde 40 raporluydu. Çocuğumun kalp ritim bozukluğu var. Okulda birkaç defa bayılmış. Çocuğumun hasta olduğunu, raporlu olduğunu biliyorlar” dedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Savcılık “Kovuşturmaya Yer Yok” Dedi̇, Anne “Adalet İsti̇yorum” Di̇yerek Dava Açtı

Kocaeli’nin Körfez ilçesinde, 25 yaşındaki genç, iş yerinde yetkisiz olarak arızalı vinç yüklü kamyonu tamire götürdüğü sırada uçuruma yuvarlanarak hayatını kaybetmişti. Olayın ardından anne Emel Karagöz, “Metehan olmasaydı, bugün bir başka çalışanın annesi mezar başındaydı” diyerek hukuk mücadelesi başlattı. Savcılığın “kovuşturmaya yer yok” kararına itiraz eden anne, dava açtı.

Olay, 29 Ocak 2024’te Hacı Osman Mahallesi Nihal Atsız Sokak’ta meydana geldi. Bir çocuk babası 25 yaşındaki Metehan Şahin, arızalı vinç yüklü kamyonu tamire götürmek için yola çıktı. Araç, seyir halindeyken sürücüsünün kontrolünden çıkarak yaklaşık 30 metrelik uçuruma yuvarlandı. Kazanın şiddetiyle kamyon paramparça oldu, Metehan Şahin ise araçta sıkıştı. Sağlık ekiplerince yapılan ilk müdahalesinde Şahin’in hayatını kaybettiği tespit edildi. Metehan Şahin’in cansız bedeni, itfaiye ekiplerinin uzun uğraşları neticesinde bulunduğu yerden çıkarıldı. Gencin olaydan bir hafta önce depo sorumlusu olarak işe başladığı öğrenildi.

Bilirkişi raporu: Araç asla trafiğe çıkmamalıydı

Kazanın ardından yapılan incelemeler sonucunda hazırlanan bilirkişi raporu, kazaya karışan aracın çok eski, bakımsız ve trafiğe çıkmaya elverişsiz olduğunu ortaya koydu. Raporda, kamyonun lastiklerinin dişlerinin aşındığı, tellerinin çıktığı ve kullanılamayacak kadar yıprandığı belirtildi. Lastiklerdeki bu aşınmanın kazadan önce gerçekleşmiş olduğu, kazaya yol açan en önemli faktörün aracın kötü mekanik durumu olduğu vurgulandı. Ayrıca, aracın vinç yükü nedeniyle daha fazla hasar aldığı ve frenlerinin ısınarak yola tutunma kabiliyetini kaybettiği açıklandı. Raporda, Şahin’in ağır tonajlı araçların inmemesi gereken bir yolda uyarı levhasını dikkate almadığı da belirtildi. Bilirkişiler, Metehan Şahin’i trafiğe çıkamayacak durumda olan aracı kullanarak asli kusurlu buldu.

İş arkadaşı “Ben üşümeyeyim diye o kullandı” dedi

Hayatını yitiren Metehan Şahin’in daha önceden de tanıdığı ve kaza haftasında iş yerinde birlikte çalışmaya başladığı iş arkadaşı Orkun T. ise ifadesinde, “Metehan yaklaşık bir hafta önce işe başladı. Bu işletme iki yıldır vinç operatörüyüm. B.S.’ya ait vinç hidrolik pompası arızalı olan vinci almaya birlikte gittik. Gölcük Sanayi’ye götürecektik. Kendisi gelmek istedi, kıramadım. Vinci kullanması gereken operatör yoktu. Söylenmeye başladım. Bir yandan da nasıl götüreceğimizi konuşuyorduk. Mide ameliyatı geçirdiğim için soğukta kalmamam gerekiyordu, ’Sen üşüme abi, ben kullanırım’ dedi. Metehan da kendisi vinci almak istedi, bana da geldiğimiz araçla onu takip etmemi söyledi. Saat geç olmuştu, geç kalmak istemedik. Yola çıktık. Dörtlüleri yaktık. Ben arkadan diğer araçla takip ediyordum. 30 kilometre hızla falan gidiyorduk. Hızlanmaya başladı ve virajı aldığımızda gözden kayboldu. Yolu kontrol ederken soldaki bariyerlerin yıkık olduğunu gördüm. Aşağı yuvarlanmıştı ve aracın içinde sıkışmıştı. Seslendim ama cevap alamadım. Çevredekilerden yardım istedim. Ehliyetsiz olduğunu bilmiyordum. Aracın frenlerini de binmeden kontrol etmişti. Yaşananlardan dolayı üzgünüm” dedi.

Savcılık “Kovuşturmaya yer yok” dedi, anne dava açtı

Körfez Cumhuriyet Başsavcılığı, kazayla ilgili başlattığı soruşturmayı tamamladı. Kaza tespit tutanağı, otopsi raporu ve bilirkişilerin araca ilişkin incelemeleri ve takograf hareketlerini içeren raporları doğrultusunda savcılık; kazada hayatını kaybeden Metehan Şahin’in trafiğe çıkamaz bir araçla trafiğe çıkmasından dolayı asli kusurlu buldu ve kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair hüküm verdi. Kararda; sürücü Şahin’in trafik levhalarına uymadığı, araçtaki takografın iki yıldır pasif olduğu ve Metehan Şahin’in ölümünde kimseye atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığına yer verildi. Kararı öğrendikten sonra anne Emel Karagöz yaşanan kazanın iş cinayeti olduğunu, oğlunun o gün orada bulunmasına ve o aracı kullanmasına izin verilmemesi gerektiğini belirterek, karara itiraz etti ve dava açtı.

“Oğlum depo işçisi olarak başlamıştı. Neden izin verdiler”

Anne Emel Karagöz, “Metehan işe alındığında depoda görevli olacaktı. Metehan o gün zaten görev alanının dışında. Yanında Orkun varmış. Başka bir insanın kullanması gerekiyormuş. O da orada değilmiş. Orkun da midesinden daha önce ameliyat olmuş. Metehan ’Rahatsız olduğun için aracı ben kullanayım’ demiş. Metehan önde, Orkun arkadan başka bir araçla gidiyormuş. Orkun, ’Metehan bir anda kayboldu. Baktığımda Metehan aşağıdaydı, uçurumdaydı’ dedi. Bilirkişi raporları şu anda elimde. Raporlara göre; lastiklerin tamamen bittiği, arabada çok kusur olduğu ve tamamen trafikten men olduğu görünüyor. Metehan cevap veremediği için aracı alıp gittiği söyleniyor. Metehan aracı alıp gittiyse neden şikayet edilmedi? Orkun 2 senedir orada çalışıyormuş. Orkun neden izin verdi? Zaten o aracın da normal şekilde gitme şansı yok. Kim kullansa aynı şeyi yaşayacaktı. Trafikten men bir aracın vinçle götürülmesi gerekiyor. Şoförlüğü yok. Metehan’ın ehliyeti yok. Metehan’ı zaten depocu olarak işe aldılar” dedi.

“Tek kusurlu benim çocuğum mu, adalet istiyorum”

“Hep o anı yaşıyorum” diyen Karagöz, “Nereden başlayacağım bilmiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bilmiyorum yani o kadar berbat bir durumdayım. Tek kusurlu benim çocuğum mu? Orada aracı kullanması gereken Orkun’du, ona izin veren de Orkun’du. 2 senedir orada çalışıyor. Zaten iş güvenliğinde ehliyeti olmayan bir insana araba verilmiyor. Dışarda da verilmiyor. Ben adalet istiyorum. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdeyim ben. Bilirkişi raporlarında Metehan’ı suçlu bulmuşlar. Sadece ufacık çocuğu olan, ona bakmak zorunda olan insan. Metehan şu an cevap veremiyor. Keşke olsaydı da cevap verseydi. Sadece Orkun’un sözleriyle yola çıkıyoruz. Orkun istediği gibi ifade verebiliyor çünkü yaşıyor. Ama Metehan yaşamıyor. Ben bugün işyerinde hasta oluyorum, hastaneye gidebilmek için elime evrak tutuşturuyorlar. Benim çocuğum depocu, depoda çalışıyor. Ama onu istedikleri yere alıp götürüyorlar. Patronu bir gün olsun kapıyı çalmadı. Umursamadı. Metehan umursanmayan bir çocuk haline geldi. Adalete başvurdum. Ben adalet istiyorum. Kimse, hiçbir anne yanmasın diye” şeklinde konuştu.

“Bitmeyen bir acım var”

Oğlu Metehan’ın mezarını her gün ziyaret etmekten başka hiçbir şey yapamadığını belirten ve adalet istediğini haykıran anne Emel Karagöz, “Metehan’ı kaybettiğimde 25 yaşındaydı. Beni evlatsız bıraktılar. Oğlunu da babasız bıraktılar. Sadece bir iş yerinin ihmalkarlığı yüzünden. Ben istiyorum ki başka anneler de bu acıları çekmesin. Evlatlarının evlerine oturmaya gitsin, her gün mezarlığına gelmesin. Her gün gelip konuşuyorum ama cevap bulamıyorum. Oğlum bana hep ’Anne nerde olursam olayım ara, hemen geleceğim’ derdi. Her gün o telefonu eline alıyorsun; arasan da, mesaj yazsan da cevap yok. Buraya geliyorsun, burada da cevap alamıyorsun. Ne olur, ben adalet istiyorum. Bilirkişi Metehan’ı suçlu görmüş. Ben iyi biliyorum ki Metehan suçsuz. Sadece çocuğuna bakmaya çalışan babaydı. Ne olur, cezalandırılsınlar. Metehan’ı oraya gönderen de, Metehan’a o anahtarı veren de, herkes… Trafikten men aracı kullanmak zorunda bırakıldı. Metehan olmasaydı, bir başka çalışanın annesi bugün mezar başındaydı. Ben mezar başında anne görmek istemiyorum. Annelerini ziyaret eden çocukları olsun. Ne olur. Ben tek bunu istiyorum. Şu anda bitmeyen bir acım var. Özlüyorum. Yapabilecek bir şeyim yok. Sadece buraya gelip özlem gidermeye çalışıyorum. Ben yandım, kimse yanmasın” ifadelerini kullandı.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version