Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Lösemiyi yenen Kağan için gökyüzüne yüzlerce balon bıraktılar

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/09/losemiyi-yenen-kagan-icin-gokyuzune-yuzlerce-balon-biraktilar-0-JziJ5Hq9.mp4
İki yıl boyunca lösemi ile mücadele eden 6 yaşındaki Kağan Akan hastalığı yendi. Kağan’ın ailesi, arkadaşları ve yüzlerce vatandaş gökyüzüne balon bıraktı. Kağan’ın mutluluğu ise gözlerinden okundu.

Kocaeli Üniversitesi’nde 2023 yılında lösemi tanısı konulan 6 yaşındaki Kağan Akan, iki yıl süren kemoterapi ve tedavinin ardından hastalığını yenmeyi başardı. Kağan’ın zaferinin ardından Seka Park uçurtma tepesinde yüzlerce balon gökyüzüne bırakıldı. Etkinliğe, Kağan’ın ailesi, arkadaşları, sevenleri ve Kağan’ın sevincine ortak olmak isteyen yüzlerce kişi katıldı.

“Onlar hiç üzülmesinler ve hiç hasta olmasınlar”

“Onlar hiç üzülmesinler ve hiç hasta olmasınlar diliyorum” ifadelerini kullanarak konuşmasına başlayan Çiğdem Akan, “Kağan 2023 yılında lösemi tanısı aldı. Hepimiz için zor bir süreçti aktif olarak 8 ay kemoterapi aldı. Bizim için zordu. Çocuğumuzu kaybetme korkusu yaşadık ama çok şükür, bugün iyileşti ve balonlarımız uçtu. Bu anı yaşamak, bizim için çok anlamlı ve çok güzeldi. Uçan balonlar sadece Kağan için değil, iyileşmiş bütün çocuklar ve hastane odasında gökyüzüne bakan bütün hasta çocuklar için uçsun. Çocuklar, dünyanın en değerli ve en güzel varlıkları. Onlar hiç üzülmesinler ve hiç hasta olmasınlar. Ben 2 yıl boyunca ağlamamak için kendimi çok tuttum. Kağan’ı mutlu etmeye çalıştım, çünkü bu hastalıkta motivasyon çok önemli. Mutlu olması, çok önemli. O yüzden annenin mutlu olması, çocuk için çok daha önemli. Doktor artık iyileştiğini, tedavinin bittiğini söyleyince çok ağladım. 2 yıldır tuttuğum gözyaşları birikti ve aktı. Ağlayarak ifade ediyorum kendimi” diye konuştu.

“Allah kimseyi çocuğuyla sınamasın çünkü çok zor”

Baba Bekir Akan ise, “Allah kimseyi çocuğuyla sınamasın, çünkü çok zor. Yaşadıklarımızın tarifi yok. Ateş düştüğü yeri yakıyor maalesef. Yaşadıklarımızı bir biz, bir de Allah bilir. Tarifi yok. Allah’a şükürler olsun, şu an çocuğumuz iyi. İnşallah hastanede yatan bütün çocuklar da, annesi ve babasıyla birlikte bu mutluluğu yaşar, tez zamanda iyileşirler. Hastane köşelerinde elinizden hiçbir şey gelmediği sürece, kenarda beklemek çok zor bir şey. Allah’a şükürler olsun ki atlattık” şekilde konuştu.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Diş tedavisinde yapay zeka çağı

Yapay zeka sayesinde hastalıkların teşhisi ve tedavisinde devrim niteliğinde gelişmeler yaşanıyor. Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Melisa Öçbe, “Gözle göremediğimiz, ayırt edemediğimiz lezyonları, kistleri, hatta kanser hastalıklarının ön tanısını bize sunuyor. Türkiye klinik ve eğitimde yapay zekayı kullanan öncü ülkelerden biri” dedi.

Dr. Melisa Öçbe, yapay zeka destekli tanı sistemlerinin Türkiye’de birçok klinikte aktif olarak kullanılmaya başlandığını söyledi. Öçbe, “Türkiye’deki diş hekimi meslektaşlarımın yaptıkları bilimsel çalışmalara baktığımda gelişmiş ülkelere çok yakın olduğunu ve hatta bazen çok daha iyi olduğunu görüyorum. Bu benim için büyük bir gururdur. Ülkemiz bu alanda klinik rutinine de, eğitime de yapay zeka uygulamalarını dahil eden öncü ülkelerden biri oldu” dedi.

“Gözle görülmeyen kistleri, lezyonları gösteriyor”

Yapay zekanın görüntü analizindeki başarısının oldukça yüksek olduğuna dikkat çeken Öçbe, şöyle devam etti:

“Diş hekimliğinde radyoloji alanında yapay zekayı sıklıkla kullanıyoruz, başarısı oldukça yüksek. Yapay zeka uygulamalarına panoramik röntgenleri ve radyolojik görüntüleri sunduğumuzda hastada mevcut olan diş çürüklerini, kanal tedavilerini, daha öncesinde yapılmış olan dolguları, gömülü dişleri, eksik dişleri, fazla dişleri ve diş eti çekilmesine bağlı gerçekleşen kemik kaybını bize gösteriyor. Yapay zeka aynı zamanda henüz olmamış problemleri bize başlangıç aşamasında, ’Bakın bu gerçekleşebilir’ gibi uyarılarla sunabiliyor. Henüz çürümeye başlamamış ya da gözle görülmeyen bir diş yapısındaki kaybı ’Burada mineral kaybı var, demineralizasyon var’ diye gösterebiliyor. Kemik içerisinde normalde iki boyutlu olan göremeyeceğimiz, kemik yıkımlarını, patolojik yapıları, kistleri, lezyonları yapay zeka analizlerde bize sunabiliyor”

“Kanser ön tanısı bile koyuyor”

Kemik içinde gizlenen lezyonlar ve kistlerin yanı sıra yapay zekanın bazı kanser türlerine yönelik ön tanı potansiyeline de dikkat çeken Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Melisa Öçbe, “Önce bizim gözle görebildiğimiz çürük gibi mevcut dolgular, kanal tedavileri gibi yapıları yapay zeka algoritmasına öğrettik. Algoritmanın şu anda geldiği nokta artık bizim de gözle göremediğimiz, seçemediğimiz, ayırt edemediğimiz gri tonlarını ayırıp bize mevcut lezyonların, mevcut kistlerin, tümörlerin hatta kanser hastalıklarının bir ön tanısını sunması. Yapay zeka üç boyutlu bir görüntü datasından, tomografi gibi manyetik rezonans görüntüleme gibi, lezyonları analiz ederek bir ön tanı sunabiliyor ve bu lezyonların hangi tedaviyle küçülebileceğini bize gösteriyor. Diyor ki: ‘Buna radyoterapi vermene gerek yok. Bu radyoterapiyle iyileşmeyecek bir kanser çeşidi’. Bu da hem devleti ekstra sağlık yükünden kurtarıyor hem hastayı ekstra komplikasyon ve yan etki riskinden kurtarıyor hem de hekimin iş gücünü azaltıyor. Bu hala geliştirilme aşamasında olsa da son 5 yıllık yapay zeka gelişiminde baktığımızda artık kliniklerde rutin olarak kullanabileceğimiz bir algoritma olması çok yakın gelecekte gibi gözüküyor”

“Kişiye özel tedavi planlıyor”

Yapay zekanın kişiye özel tedavi planlamasında oldukça yardımcı olduğuna dikkat çeken Melisa Öçbe, “Örneğin ortodontik tedavi veya implant planlamalarında hastanın mevcut kemik yapısına ve çenelerin birbirleriyle ilişkisine dayanarak hastaya özel bir tedavi planı çıkartmada çok yardımcı oluyor” dedi.

Tedavi planı çıkarmanın da oldukça kolay olduğunu ifade eden Öçbe, “Tedavi planlaması butonuna tıklıyoruz ve bize dolgu yapılması gereken dişleri, çekilmesi gereken dişleri, hatta eksik dişlerin yerlerini, implant yapılması gereken yerleri dahi gösteriyor” diye konuştu.

“Hastalarımız şaşırıyor”

Dr. Melisa Öçbe, yapay zeka ile tedavi sürecine hastanın da dahil edildiğini anlattı. Öçbe, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hastalarımıza ’Şimdi sizi yapay zeka ile muayene edeceğiz’ diye bir giriş yapıyorum ve hastalar buna çok şaşırıyorlar. ’Yapay zeka sizin dişinizdeki çürüğü gördü. Bir kemik kaybınız var, yapay zeka gösterdi’ gibi bilgilendirmelerle onları sürece dahil ediyorum. Yapay zeka patolojik yapıların rengini, şeklini, vurgusunu değiştirdiği için hasta bu görsellerden durumunu daha iyi anlıyor. Hastalarımızın tepkileri olumlu oluyor”

“İnanılmaz faydalı bir eğitim modeli”

2024 yılından itibaren Diş Hekimliği Fakültesi’nde yapay zeka uygulamasına başladıklarını vurgulayan Dr. Öçbe, “Bunun öğrencilerimiz için inanılmaz faydalı bir eğitim modeli olduğunu düşünüyoruz. Eskiden sınıfta sözlü bir şekilde ders anlatıyor, öğrencileri bilimsel olarak doyuramadığımı hissediyordum. Yapay zekayı derslerime katıyor olmam onların daha fazla ilgisi çekiyor. Yeni nesille daha iyi bağ kurabiliyorum. Teknolojik gelişmelerle mesleğin daha başındayken tanışmış olmaları ufuklarını genişletiyor” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Uzmanından böbrek taşlarına karşı günde “2 litre” uyarısı

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Tolga Gülpınar, “Böbrek taşlarının tekrarından korunmak için belki de en önemli faktör günlük 2 litre civarında idrar çıkışını sağlamaya yetecek sıvı tüketimidir. Tuz kısıtlaması, rafine şekerlerin tüketiminin azaltılması, aşırı hayvansal protein ağırlıklı diyetlerden kaçınılması, hareketsizlik ve obeziteden uzak yaşam tarzının benimsenmesi esastır” dedi.

VM Medical Park Gebze Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Tolga Gülpınar böbrek taşlarının, idrardaki bazı minerallerin yüksek konsantrasyonlara ulaşarak kristalleşmesi ve bu kristallerin kümelenmesiyle oluştuğunu söyledi. Gülpınar, “Kişinin yaşadığı coğrafya, etnik kimliği, diyetsel seçimleri ve genetik yatkınlıklar böbrek taşı oluşum riskini arttırır” dedi.

“Bulantı ve idrarda kanama görülebilir”

Böbrek taşında görülen belirtilere ve ağrının oluşabileceği bölgelere değinen Doç. Dr. Gülpınar, “Taşlar böbreğin içerisindeyken belirti vermeyebilirler. İdrar akımı engellenmediği sürece ağrı olmayabilir. Taş böbrekten çıkıp idrar kanalını tıkadığında, idrar akımının engellenmesi ile böbrek şişer ve gerilmeye bağlı ağrı meydana gelir. Bu ağrı şiddet olarak kıyaslandığında bir insanın hayatında tecrübe edebileceği en şiddetli ağrılardandır. Ağrı lomber (yan, böğür) bölgede ağırlıklı olur ve kasığa vurabilir. Bulantı, kusma, idrarda kanama, idrar yapma zorlukları olarak da kendini gösterebilir” diye konuştu.

Tanının klinik muayenenin yanı sıra ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleriyle kesinleştirildiğini aktaran Gülpınar, tedavi yöntemlerinin taşın boyutuna ve konumuna göre değiştiğini belirtti.

“Beslenme önemli”

Beslenmenin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Gülpınar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Böbrek taşlarının tekrarından korunmak için belki de en önemli faktör günlük 2 litre civarında idrar çıkışını sağlamaya yetecek sıvı tüketimidir. Tuz kısıtlaması, rafine şekerlerin tüketiminin azaltılması, aşırı hayvansal protein ağırlıklı diyetlerden kaçınılması, hareketsizlik ve obeziteden uzak yaşam tarzının benimsenmesi esastır. Diyette fındık, kakao, çikolata, pancar, ıspanak, soya, buğdayın nispeten az tüketimi oksalattan zengin olmaları nedeniyle azaltılmalıdır. Liften zengin olduğu bilinen sebzeler faydalıdır. Bilinenin aksine taş hastaları makul miktarda süt ve süt ürünleri tüketebilirler. İçeriğindeki sitrat ile kristallerin taşlaşmasına engel olan limon günde 1 adet olarak tüketilebilir.”

“Tedavi yolları”

5 milimetreye kadar olan taşların ilaç ve bol sıvı tüketimiyle düşürülebildiğini ifade eden Gülpınar, “Bu boyutun üzerindeki taşlarda ve düşürme sürecinin uzun sürerek hastanın tahammülünün tükendiği noktalarda endoskopik tedaviler hastanın imdadına yetişir. İdrar kanalının böbreğe yakın olan kısımları endoskopi açısından nispeten zor ve riskli olduğu için bu konumdaki taşlar ESWL denilen şok dalgaları ile ameliyatsız kırılıp, küçük parçalar halinde dökülmesi sağlanabilir. Böbreğin içerisindeki taşlar ise 1 santimetre boyuta kadar, idrar akımını engellemiyor ise takip altında tutulabilirler. 1 ve 2 santimetre arasındaki boyutlardaki taşlar endoskopik girişim ve lazer için uygun adaylardır. Doktorun tercihine ve yönlendirmesine göre yine uygun olan taşlarda şok dalga tedavisi de bu boyut aralığındaki taşlar için uygulanabilir” dedi.

“Endoskopik taş cerrahisi uygulanabilir”

Endoskopik taş cerrahisi hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Gülpınar, “Önceleri karın yan duvarı kesilerek yapılan böbrek taşı cerrahisi, son yıllarda ilerleyen teknolojinin yardımı ile çok büyük oranda endoskopik (kamera kullanarak yapılan) cerrahiye evrilmiştir. Önce optik sistemlerin idrar kanalları ile uyumlu inceliğe ulaştırılması, ardından da flexbl (eğilip bükülme özelliğine sahip) cihazların kullanıma sunulması taş cerrahisini hasta açısından son derece tahammül edilebilir ve konforlu hale getirmiştir. Taşa uygulanacak kırıcı enerjinin de kısmen esneyebilir çok ince lazer ileticilerin üretilmesi ile böbrek taşlarının endoskopik tedavisine büyük katkıda bulunmuştur. Anestezi altında ve ameliyathanede yapılan bu işlemde bu özel endoskoplar ile böbreğe çıkılmakta, böbreğin odacıkları içerisinde dolaşılabilmektedir. Genellikle holmium tipi lazer ile neredeyse kırılmayacak taş ile nadiren karşılaşılmaktadır. İşlem ortalama 1-2 saat aralığında sürmekte, özel bir durum ile karşılaşılmadı ise hastanede 1 gecelik yatış taburcu olmak için yeterli olmaktadır” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Retina hastalıklarında vitrektomi cerrahisi görmeyi yeniden kazandırabilir”

Vitrektomi ameliyatı hakkında bilgi veren Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emrah Kan, “Vitrektomi, retina hastalıklarında görmenin korunması veya yeniden kazanılması için kritik öneme sahip bir operasyondur. Küçük kesilerle mikrocerrahi gerçekleştirilse de işlem sonrası bakım ve komplikasyonlara karşı özen büyük önem taşır. Uygun hasta seçimi, deneyimli cerrah ve sıkı takip ile başarılı sonuçlar alınabilmektedir” dedi.

VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emrah Kan, vitrektomi ameliyatı hakkında açıklamalarda bulundu. Vitrektomi ameliyatının hangi durumlarda yapıldığından bahseden Prof. Dr. Kan, “Vitrektomi, gözün arka kısmını dolduran vitreus adı verilen jel özelliğindeki sıvının cerrahi yöntemle çıkarılmasına dayanan mikrocerrahi bir müdahaledir. Retina yüzeyindeki hasarların tamiri, vitreus kanaması, makula deliği, retina yırtığı, diyabetik retinopati gibi ciddi sorunlara çözüm sağlar. Bu işlem genellikle lokal anestezi altında ve ince, mikrometrik kesilerle (pars plana yöntemi) gerçekleştirilir” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Kan, hangi durumlarda operasyonun yapılabileceğini şu şekilde sıraladı:

“Diyabetik retinopati ve vitreus kanamas, göz içinde biriken kanı temizlemeye yönelik. Retina dekolmanı ve yırtıkları (Görmeyi sağlayan sinir tabakası ile damar tabakası arasına yırtık neticesinde sıvı girmesi). Makula deliği ve epiretinal membrane, göz arkasında zar birikim, kırışıklık ve delik gelişmesi durumu. Göz içi enfeksiyonlar ya da yabancı cisim varlığı, katarakt ameliyatı komplikasyonları sonrası kalan madde.”

“Süre, vaka karmaşıklığına göre 30 dakika ila 2 saat arasında değişir”

Bu gibi sorunlara erken müdahale edilmezse kalıcı körlük riski doğacağını ifade eden Emrah Kan, ameliyat sürecine ilişkin de şu bilgileri verdi:

“Ameliyatta göz beyazından (sklera) yaklaşık 0,5 mm’lik üç kesi açılır. Mikroskop, ince ışık kaynağı ve kesici cihaz kullanılarak vitreus parça parça alınır ve retinadaki müdahale gerçekleşir. Ardından steril sıvı, hava, gaz (SF6, C3F8) veya silikon yağı gibi tamponadlarla göz desteklenir. Hava 5 günde, SF6 gazı 2 haftada, C3F8 gazı ise 6-8 haftada emilir. Silikon yağı ise 2-6 ay içinde ikinci ameliyatla alınır. Süre, vaka karmaşıklığına göre 30 dakika ila 2 saat arasında değişir. Kendisi güvenli kabul edilse de işlemi gerektiren hastalıklar ve cerrahi zorluklar nedeniyle bazı riskler içerir. Muhtemel komplikasyonlar; katarakt gelişimi (özellikle 15-20 gün ile 6 ay içinde), göz içi basınç değişiklikleri, retinada yeniden dekolman riski, göz içi enfeksiyon, kanlanma, retina yırtığı, travma sonrası sorunlardır.”

“Ameliyat sonrası dikkat”

Prof. Dr. Kan, ameliyat sonrası dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, “Göz bandajlı kalır. Genellikle 3 gün kapalı tutulur, gaz konulduysa baş pozisyonu önemlidir (yüksek yastık, yüzüstü yatış vb.). Su teması yok. Suyla temas 1 hafta süresince yasaktır. Yüzü ıslak pamukla temizleyin, duşta başınızı arkaya verin. Basınç ve travmalardan kaçının. Oyun-spor, ağır kaldırma, öne eğilme gibi aktivitelerden korunmak şart. Göz damlaları ve kontroller, doktorun verdiği ilaçlara ve randevulara harfiyen uyun. Uçak ve yüksek rakım yasak. Özellikle gaz tamponadı varsa, tamponat tamamen eriyene kadar uçak ve yüksek dağ yolculuğu yapılmamalıdır. Şiddetli ağrı, kızarıklık, ani görme kaybı, flaş ışıklar veya perde gelmesi gibi şikayetlerde hemen hekime başvurulmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Görme kapasitesi 6 aya kadar düzelebilir”

İyileşme sürecini anlatan Prof. Dr. Kan, “İlk hafta içinde bulanıklık, kızarıklık, batma normaldir. Görme kapasitesi 6 aya kadar düzelebilir. Ani artış değil, zamanla iyileşme beklenmelidir. Başarı oranı hastanın preoperatif görme durumu, erken müdahale ve doktor deneyimi gibi faktörlere bağlıdır. Erken müdahale edilen grupta yüzde 80-100 görüş kazanımı mümkündür. Vitrektomi, retina hastalıklarında görmenin korunması veya yeniden kazanılması için kritik öneme sahip bir operasyondur. Küçük kesilerle mikrocerrahi gerçekleştirilse de işlem sonrası bakım ve komplikasyonlara karşı özen büyük önem taşır. Uygun hasta seçimi, deneyimli cerrah ve sıkı takip ile başarılı sonuçlar alınabilmektedir” şeklinde konuştu.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Tek bir ihbar hayatını değiştirdi

Kocaeli’de dolandırıcılara evini kaptıran ve tek başına yaşam mücadelesi veren KOAH hastası 75 yaşındaki Selami Güzeller’in hayatı, Büyükşehir Belediyesi’ne gelen bir ihbarla tamamen değişti.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’na bağlı ekipler, bir ihbar üzerine ileri düzey KOAH hastası olan, işitme ve görme kaybı yaşayan Selami Güzeller’in zorlu yaşam şartlarını tespit etti. Eşini ve ablasını kaybetmiş, çocuğu bulunmayan Güzeller’in, geçmişte dolandırıcılık nedeniyle evini kaybettiği ve geçici olarak bir komşusunun evinde yaşadığı belirlendi. Durumun ortaya çıkmasının ardından harekete geçen Büyükşehir Belediyesi, Güzeller için çok yönlü bir destek seferberliği başlattı.

Belediye ekipleri, Güzeller’in hayat kalitesini artırmak amacıyla ilk olarak elektrikli hasta karyolası ve özel hasta yatağı temin etti. Güzeller’in evine her gün sıcak yemek ulaştırılırken, kişisel bakım ve hijyen ihtiyaçları da düzenli olarak karşılanmaya başlandı. Ayrıca, temel beyaz eşya ve mevsimlik kıyafet desteği sağlanarak faturalarının ödenmesine de yardımcı olundu.

Mevcut barınma şartlarının sağlık durumu için elverişsiz olması nedeniyle kalıcı bir çözüm için de adımlar atıldı. Büyükşehir Belediyesi Barınma Hizmetleri Birimi tarafından hastaneye götürülen Güzeller’in sağlık kontrolleri yapılarak gerekli kurul raporları alındı.

Raporların tamamlanmasının ardından, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı bir huzurevine yerleştirilmesi amacıyla Kocaeli Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ile iş birliği içinde resmi başvuru süreci başlatıldı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Şiddetli sırt veya bel ağrısı omurga kırığı işareti olabilir”

Omurga kırıklarında en sık rastlanan belirtinin şiddetli sırt veya bel ağrısı olduğunu belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ercan Kaya, “Bunların dışında hareketle artan ağrı, bacaklarda uyuşma, kuvvet kaybı, idrar-kontrol problemleri, boy kısalması ve kamburlaşma gibi başka belirtiler de görülebilir. Bu durumda vakit kaybetmeden hastaneye başvurulmalıdır” dedi.

Omurga kırıklarının, omurganın (vücudun hem yapısal desteğini sağlayan hem de omurilik gibi hayati bir yapıyı koruyan kemik doku) travma, osteoporoz veya patolojik süreçler sonucunda bütünlüğünü kaybetmesiyle oluştuğunu belirten VM Medical Park Gebze Hastanesi’nden Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ercan Kaya, dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu.

“Yüksekten düşme, trafik kazaları ve spor travmaları neden olabilir”

Omurga kırıklarının en sık nedenlerinin yüksekten düşme, trafik kazaları, spor travmaları, ileri yaştaki yaşlı bireylerde basit ev kazaları ve metastazlar olduğunun altını çizen Op. Dr. Kaya, hastalığın daha sık görüldüğünü ifade ederek, “Genç ve orta yaşlı bireyler, yüksek enerjili travmalara (düşme, kaza) bağlı kırıklar, 65 yaş üstü bireyler, osteoporoza bağlı çökme kırıkları. Metastatik tümörü olan hastalar ve uzun süreli steroid kullanan bireyler” dedi.

Omurga kırıklarında belirtilerin kırığın bulunduğu yere ve omurilik/sinir dokusuyla ilişkisine göre değişmekle birlikte, en sık belirtinin şiddetli sırt veya bel ağrısı olduğunu ifade eden Op. Dr. Kaya, aynı zamanda hareketle artan ağrı, bacaklarda uyuşma, kuvvet kaybı (omurilik etkilenmişse), idrar-kontrol problemleri (omurilik etkilenmişse), boy kısalması ve kamburlaşma (osteoporotik kırıklarda) gibi bazı başka belirtilerin de görülebileceğini kaydetti. Op. Dr. Kaya, travma sonrası bu bulgular varsa, mutlaka hastaneye başvurularak acil değerlendirme yapılması gerektiğini belirtti.

“Cerrahi gerektiren durumlar”

Omurga kırıklarının bir kısmının korse ve istirahatle tedavi edilebilirken, bazılarının cerrahi gerektirdiğini söyleyen Op. Dr. Kaya, “Omurilik veya sinir basısı ve buna bağlı kuvvet kaybı varsa, omurgada ciddi instabilite (omurganın bel, sırt ya da boyunda normal hizasını koruyamaması ve omurların birbirine göre anormal hareket etmesi durumu) varsa, deformite riski yüksek çökme kırıkları varsa, tümöre veya enfeksiyona bağlı patolojik kırıklar görüldüyse cerrahi işlem gerektirir” diye konuştu.

“Amaç, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmak”

Cerrahi tedavi yöntemlerinden bahseden Ercan Kaya, sözlerine şöyle devam etti:

“Omurga kırıklarının cerrahisinde amaç, omurilik ve sinir yapılarını korumak, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmaktır. Bunu uygun hastalarda (özellikle osteoporoza bağlı kırıklarda) kifoplasti veya vertebroplasti omurilik ve sinir yapılarını korumak, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmaktır dediğimiz kapalı yöntemle omurların içine kemik çimentosu enjekte ederek sağlayabilirken, bu işleme uygun olmayanlarda ise omurgaya enstrüman sistemi (vida- halk arasında platin) yerleştirerek sağlayabiliyoruz”

“Kapalı cerrahi sonrası günlük yaşama dönme süresi daha kısa”

Op. Dr. Kaya, omurga ameliyatları sonrası iyileşme süreci hakkında şu bilgileri paylaştı:

“İyileşme süreci kırığın özelliklerine, yapılan cerrahiye ve nörolojik hasarın derecesine göre geniş bir yelpazede değişir. Örneğin kapalı cerrahi yapılabilen ve kuvvet kaybı olmayan hastalarda, hasta çok kısa sürede günlük yaşamına dönebilirken, ameliyat öncesinde ciddi nörolojik hasarı olan hastaları ameliyat sonrasında uzun bir fizik tedavi ve rehabilitasyon süreci beklemektedir”

“Omurga kırıklarından korunmak için öneriler”

Son olarak omurga sağlığını korumak ve kırıklardan korunmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğine değinen Kaya, “Düzenli egzersiz ve kas gücünü artırıcı fiziksel aktivite önerilmelidir. D vitamin düzeyi ve kemik yoğunluğu düzenli takip edilmelidir. Osteoporoz varsa tedavi edilmelidir. Yaşlı bireylerde düşme önleyici ev düzenlemeleri yapılmalı. Ağırlık taşıma teknikleri doğru uygulanmalı. Travma riski olan mesleklerde koruyucu ekipman kullanılmalıdır” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
Sağlık Haberleri

Uzmanlardan ‘Hemoroid’ uyarısı: “Tuvalette kalma süresi 5-6 dakikayı geçmemeli”

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/06/uzmanlardan-hemoroid-uyarisi-tuvalette-kalma-suresi-5-6-dakikayi-gecmemeli-0-FRTCGmnZ.mp4
Halk arasında basur olarak bilinen hemoroidal hastalığa karşı uyarılarda bulunan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cem Gezen, “Hemoroid tüm bireylerde olan bir dokumuz ama hemoroidal hastalık olduğunda problem çıkıyor. Normal popülasyonda yüzde 25’lere varan oranda görebiliyoruz. Teknolojiyle daha içli dışlı olmamızla, büyük abdest yaparken tuvalette uzun zaman geçirmemizin bunu artırdığı zaten biliniyor. ‘Aman tuvalette gazete, dergi okumayın’ derdik şimdi telefonlarla yer değiştirdi, tuvalette kalma süremiz 5-6 dakikayı geçmemeli” dedi.

Halk arasında basur olarak bilinen insan vücudunda bulunan hemoroid dokusunun sarkması, genişlemesi sonrası kaşıntı, ağrı, kanama gibi şikayetlere neden olarak hemoroidal hastalık oluşturduğunu belirten uzmanlar uyarıyor. Bu rahatsızlığın kişilerin yaşam kalitesini etkilediğine dikkat çeken Medipol Mega Üniversite Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Cem Gezen ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Uzm. Dr. Zeynep Betül Yıldız, vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Gezen, ABD’de yapılan tuvalette cep telefonu gibi teknolojik cihazlarla ilgilenilerek uzun süre geçirilmesinin hastalık üzerindeki etkisine yönelik sonuçlar ortaya koyan araştırmadan bahsederken uzmanlar, hastalığa karşı kişilerin aşırı alkol ya da baharatlı yiyecekler tüketmekten, hareketsiz yaşamdan uzak durması, su tüketimine dikkat etmesi gerektiğini aktararak uyarılarını sıraladı.

“Yüzde 25’lere varan oranda görebiliyoruz”

Kişilerin yaşam tarzı ve beslenme şeklinin hastalıkta etkili olabildiğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cem Gezen, “Hemoroid aslında tüm bireylerde olan bir dokumuz ama hemoroidal hastalık halk arasında basur denilen hastalık olduğunda o zaman problem çıkıyor. Hemoroidal hastalık makat bölgesinde şişlik olarak fark ettiğimiz oluşumlardır. Bunlar damar ve yastıkçıkların belirginleşmesidir. Normal popülasyonda yüzde 25’lere varan oranda görebiliyoruz. Makatta ıslaklık, şişlik, ağrı, temizlenmede zorlanma, kanama gibi bulgularla bizi uyarabiliyor. Ne olursa olsun kabızlıkla mücadele etmeliyiz. Kabız kaldıktan sonra hemoroidler fazlalaşabiliyor. Aşırı alkol, acı yeme, ağırlıkları kaldırma, uzun süre ayakta durma maalesef tetikliyor. Kabızlığın baş nedenlerinden bir tanesi; fast food. Büyüklerimizin dediği gibi tencere yemekleri, lifli gıdalar, sebzeler bunun önlenmesinde başrol oynuyor. Muhakkak sebze, meyve ve bol su tüketimi gerekli. Eğer toparlayamıyorsa sıcak oturma banyoları yapılır, ilaç tedavisi ile önüne geçilmesi sağlanır. Başarılamıyorsa olabildiğince yapmak istemememizle birlikte ameliyat da gözümüzün önündedir. Bunlar, gaz ve büyük abdest kaçırmaya engel olur, olabildiğince tutmak isteriz ama aşırı kanamalar, iltihaplanmalar, büyük abdest yaptıktan sonra rahatsızlıklar, makat ıslaklıkları oluyorsa o zaman ameliyatı da planlayabiliriz” dedi.

“Kanama hemoroidden geliyor diye bir kural yok”

Makattan gelen kanamanın başka sebepleri de olabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Gezen, “Kanama hemoroidden geliyor diye bir kural yok, uzun süreli kanamalarda muhakkak kolonoskopi de yapılmalı. Zaman içinde teknolojiyle daha içli dışlı olmamızla büyük abdest yaparken tuvalette uzun zaman geçirmemizle bunu artırdığı zaten biliniyor. Tuvalette çok uzunca zaman geçirdiğimizde uzun ıkınmalarda basınç artıyor veya oturur pozisyonda kalınca damar dönüşümü azaldığı için staz (kan akışının yavaşlaması durumu) oluşuyor. Teknoloji ilerliyor, hepimiz telefonlarda uzun zaman geçiriyoruz. Haber okumaktır, telefona bakmaktır bunlarla zaman geçirilmemesi, ortalama 5-6 dakika üzerinde tuvalette büyük abdest yaparken zaman geçirilmemesi, aşırı ıkınılmaması, süreyi uzatmamak gerekir ki hemoroidal hastalıkları önlememiz için yapılan çalışmalar da zaten bunu gösteriyor” şeklinde konuştu.

“Tuvalette kalma süremiz 5-6 dakikayı geçmemeli”

ABD’de de yapılan tuvalette teknolojik cihazların kullanımıyla ilgili bir araştırmadan bahseden Prof. Dr. Gezen sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD’de yapılmış, 125 hasta üzerinden yapılmış, sorgulandığı zaman da ‘Tuvalette telefonunuzla oynuyor musunuz, ne kadar zaman geçiriyorsunuz, haberlere bakıyor musunuz’ diye soruluyor. Cevap alınanların, uzun süre geçirenlerin yüzde 40’ında hemoroidal hastalık tespit edilmiş. Şöyle de bir sonuca varılmış; uzun süre geçirenlerde riskin daha fazla olduğu. Daha geniş çalışmalara gerek olmakla birlikte daha önceden de bildiğimiz gibi tuvalette uzun süre geçirme hemoroidal hastalıkların nedenlerin bir tanesi. Teknoloji ilerledikçe maalesef bunlarla karşılaşıyoruz. Akıllı telefonlardan önce ‘Aman tuvalette gazete, dergi okumayın’ diyorduk, bir zaman o alışkanlıklar vardı. Şimdi daha kolayı telefonlarla bu alışkanlıklarla yer değiştirdi. Ağrı, şişlik, kanama muhakkak hekim başvurusu gereklidir, muayenelerimize göre eğer kanama uzun sürüyorsa kolan kanseri riskimiz her zaman aklımızda, muhakkak kolonoskopi yapılacak. Pıhtı yapabilir, çok ağır şikayetlerle gelebilir. Hekimlerle tedavi yönlendirilmeli çünkü sosyal medyada önerilerin bir kısmında sonrasında sıkıntılar olabilir, bu riski hiçbir zaman göze almamalılar. Tuvalette kalma süremiz 5-6 dakikayı geçmemeli”

“Tuvalette oyalanmayın, kendinizi zorlamayın”

Kişilerin şikayetlerine kulak vermesi gerektiğini aktaran Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Zeynep Betül Yıldız, belirtilerin başka hastalıkları da tarifleyebileceğine dikkat çekti. Hastalığın erken evresinde ilaç tedavisi, yaşam ve beslenme tarzı değişikliklerinin yapılabileceğini aktaran Uzm. Dr. Yıldız, acı ve baharatlı yiyeceklerden uzak durulması, lifli gıdalarla beslenme, bol su tüketiminin önemine dikkat çekti. Hastalığın kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebildiğini söyleyen Yıldız, tedavi seçeneklerine yönelik de bilgi verdi.

Sözlerini sürdüren Uzm. Dr. Yıldız, “Makattaki damarların aşırı zorlanmaya veya uzun süre tuvalette kalmaya bağlı genişlemesinin sonucu oluşan bir hastalık. Ülkemizde diğer ülkelere göre daha fazla. Artık telefon ve mobil cihazlarla tuvalet kullanma sürecinin artmasına bağlı olarak oradaki damarlarda da genişleme oluyor, bunlar çok etkiliyor. Biz de hastalar özellikle söylüyoruz, su içmeleri, hareketli olmaları, yürüyüş yapmaları ve bağırsak hareketlerini düzenlenmesi için beslenme önerilerinde bulunuyoruz. Acılı, baharatlı ürünler tüketen hastalarda bunlar daha sık görülüyor. Hastalara özellikle söylediğimiz; tuvalette işiniz bittiği zaman kalkın, oyalanmayın hatta tuvalette kendinizi zorlamayın, tuvaletinizi yapamıyorsanız kalkın. Operasyon sürecinde açık, kapalı cerrahi ve lazer dediğimiz yöntemleri var. Günlük su ihtiyacımızı karşılamamız gerekiyor, hastalara soruyoruz ne kadar su içiyorsun diye ‘İçiyorum’ diyor, kaç bardak dediğimizde ‘2,3 bardak’ bu kimse için yeterli bir miktar değil, en az 2- 2,5 litre su içmeleri gerekiyor. Kabız kaldığında aşırı zorlamaya bağlı basur oluyor veya basuru aşırı şiştiği için de hasta tuvaleti erteleye erteleye bu sefer daha da sıkıntılı yapamama süreçlerine giriyor” dedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Diyalizden özgürlüğe: SEAH 250’nci böbrek naklini kutladı

Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi (SEAH) bünyesinde faaliyet gösteren Böbrek Nakli Merkezi, kuruluşunun ardından geçen altı yılda 250 başarılı böbrek nakli gerçekleştirdi. 2019’da kurulan merkez, hastalara sadece sağlık değil, yeni bir yaşam umudu da sundu. 2022 yılında böbrek nakli olan ve düzenlenen programda konuşan Muhammed Sefa Rumeli, “Her gece yaklaşık 9 saat bir makineye bağlanıyordum. En zoru ise 6 yaşında bir oğlum vardı ve buna anlam veremiyordu. Arada rahatsızlanıyordum eve ambulans geliyordu. Oğlum ne yazık ki bu travmalarla büyüdü. Fakat Gazze’de filizlenen bir nefes bana yardım elini uzattı” dedi.

Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Böbrek Nakli Merkezi 14 Şubat 2019 tarihinde Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alarak faaliyete başladı. 4 Nisan 2019 tarihinde gerçekleştirilen canlıdan böbrek nakli ile bu yolda ilk adım atılarak günümüze kadar toplam 250 başarılı böbrek nakli gerçekleştirildi. Diyalize bağlı olarak yaşamlarına devam etmek zorunda olan hastalar için umut olan merkezin, 250’nci başarılı nakil ameliyatı “250 Hayat, 250 Umut: Birlikte Başardık” adlı özel bir etkinlikle kutlandı. Bu süreçte elde edilmiş olan başarılarında paylaşıldığı ve Sakarya Üniversitesi Turgut Özal Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte 2018 yılında diyaliz tedavisi gören Muhammed Sefa Rumeli’nin hastalık ve tedavi süreçleri hakkındaki konuşması duygulandırdı. Rumeli, hastalığından kaynaklı sürekli rahatsızlandığını ve o dönemde 6 yaşında olan oğlunun travma yaşadığını aktardı.

“Organ bağış miktarlarımızı artırmak durumundayız”

Gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Sakarya İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Kayhan Özdemir, “Ülkemizde yaklaşık 70 bin vatandaşımız şu an böbrek rahatsızlığı ile mücadele etmekte ve diyaliz almakta. Şehrimizde ise diyaliz alan hasta sayımız bin kişi civarında. Bu nakillerin burada yapılabiliyor olması ve bu rakamlara ulaşmış olması onlar için de yeni bir nefes, yeni bir umut ve belki de yeni bir hayatın başlangıcı olarak nitelendirilebilir. Organ bağış miktarlarımızı artırmak durumundayız. Kadaverik nakiller bu 250 nakilin içerisinde maalesef küçük bir kısım kaplıyor. Lütfen diyaliz ve nakil tecrübelerinizi çevrenize, etrafınıza ve nakil bekleyen hastalarımıza anlatınız, onlara da bir umut olma yolunda katkıda bulununuz” dedi.

“En başarılı organ nakli merkezlerinden bir tanesine sahibiz”

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih Altıntoprak, “Organ nakli Sakarya’da ilk olarak 2017 yılında birkaç kişinin düşüncesi olarak başladı. Bütün büyük projeler bir fikir ile başlar. Daha sonrasında kurumsal destek olarak her türlü teknik ve personel desteği verildi. Ve en sonunda devlet desteği de alarak Sağlık Bakanlığı onayı ile bu proje hayata geçerek bugün olduğu konuma geldi. Bugün ülkemizde en başarılı organ nakli merkezlerinden bir tanesine sahibiz” diye konuştu.

“Başarımızın en önemli sebebi ekibimizin uyum içerisinde çalışması”

Böbrek Nakli Merkezi Başkanı Doç. Dr. Necattin Fırat, “2019 yılında böbrek nakli merkezimizi açtık. Tabi bu merkezin açılması, hemen işleme konulması gibi olmuyor. Personelin eğitimi burada esas. Çünkü bu tek kişinin yapabileceği bir şey değil, bu tamamen bir ekibin yapması gereken bir şey. Ve ekibin her bir üyesi de kendi içerisinde çok değerli. Bizim buradaki başarımızın en önemli sebeplerinden biri de bizim bu ekibimizin tamamen uyum içerisinde çalışması. Ve bu başarıyı da burada gözler önüne koyuyor” şeklinde konuştu.

“250 hayata umut olmak heyecan ve gurur verici”

SEAH Organ ve Doku Nakli Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr. Hamad Dheir, “Aslında bugün çok heyecanlıyım gerçekten gurur günümüz. Hep birlikte 250 hayata umut vermek veya umut olmak gerçekten heyecan ve gurur verici. Her sene 1 milyon nüfusta yaklaşık 160-170 kişi maalesef diyaliz hastası oluyor. Dolayısı ile organ nakli son derece önemli. Ekibimiz oldukça büyük sadece bir cerrah veya nefrolog değil, arkamızda bir ordu var. Babası, oğluna böbrek vermişti ilk vakamız bu şekilde gerçekleşti. İlk kadavradan nakil ise merkezimiz açıldıktan 4-5 ay sonra gerçekleşti. Yaklaşık 16 yıllık diyaliz makinasına bağlı olan bir amcamızdı. Başarılı bir şekilde gerçekleştirildi ve sanki canlıdan böbrek nakli olmuş gibi hasta 7’nci gününde evine rahatlıkla gönderebildik. Tabi bu sayede en sonunda 250’den fazla başarılı böbrek nakli gerçekleştirmiş olduk. Övünerek söylüyorum; hiçbir merkezde bizim kadar böbrek naklinden sonra, cerrahi ile ilişkili hiçbir ölüm söz konusu olmamıştır. İddia ediyorum böyle bir sonuç hiçbir merkezde yoktur. Organ bağışlarsak insanlar hayatlarını kaybetmeyebilir. Çünkü her yıl diyaliz hastaları veya diyalize girenlerin en az 5 bin tanesini kaybediyoruz. Şu anda organ bekleyen yaklaşık 32 bin insan var. En fazla organ bekleyenlerin de böbrek hastalarımız olduğunu vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.

“Diyaliz olmadım ama çok zor bir süreçten geçtim”

Böbrek nakli olan Şaduman Yılmaz, “Böbrek naklini merkez açıldığı zaman oldum ve 4’üncü nakilim. Hamad hocamız ve ekibi ameliyat oldum. Nakil öncesinden bahsetmek gerekirse diyaliz olmadım ama çok zor bir süreçten geçtim. Nakil olduktan sonra kendimi çok iyi hissettim. Bana böbreğini veren ablama çok teşekkür ediyorum. Şuan çok iyiyim, nakil olan tüm arkadaşlarıma da kendilerine çok iyi bakmalarını tercih ediyorum” dedi.

“Gazze’de filizlenen bir nefes bana yardım elini uzattı, o bir kahraman”

Etkinlikte duygulandıran konuşma yapan böbrek nakli olan hasta Muhammed Sefa Rumeli, “Kadavrandan nakil olan bir hastayım. 2018 yılında diyaliz hayatına başladım. Her gece yaklaşık 9 saat bir makineye bağlanıyordum. Steril edilmiş bir oda da tek başıma yatmak zorundaydım. En zoru ise 6 yaşında bir oğlum vardı ve buna anlam veremiyordu. Arada rahatsızlanıyordum eve ambulans geliyordu. Oğlum ne yazık ki bu travmalarla büyüdü. Fakat Gazze’de filizlenen bir nefes Hamad Dheir bana yardım elini uzattı, o bir kahraman. O bir doktor değil hekim, hikmet sahibi bir insan. Kendisine ve ekibine minnettarım. O geceyi asla unutmuyorum oğlumla beraber işten çıkmıştım bir telefon geldi ve uygun organ olduğunu söyleyip hastaneye çağırdılar. Ben 5’inci ve son sıradaydım. Açıkçası ben bana sıra gelmez düşüncesiyle çıkışta ne yiyeceğimi düşünürken Allah’a hamd olsun beşinci sırada olmama rağmen organ bana uydu, güzel bir ameliyat geçirdim. Benim naklimin 3’üncü yılı aynı zamanda organını bağışlayan 51 yaşında İstanbul’da beyin ölümünden dolayı hayatını kaybetmiş, adını bilmediğim o muhterem insanında vefatının 3’üncü yıl dönümü anlamına geliyor. Kendisini her zaman rahmet ve minnetle anıyorum Allah gani gani rahmet etsin. Onun da vasıtasıyla yeni bir hayata kavuştum” diye konuştu.

“Evime 5 dakika mesafede organ nakli oldum”

Yurtdışında nakil olan hastaların gruplarında olduğunu aktaran Rumeli, “Böbrek nakili hastaların hem yurtiçinde hem de yurtdışındakilerin grubuna üyeyim. Amerika’daki nakil olan kişilerin en büyük derdi; doktorlarına ve koordinatörlerine ulaşamamak. Hasta olduklarını, ateşlerinin olduklarını ve doktorlarına ulaşamadıklarını söylüyorlar. Ancak biz, günün her saatinde Hamad beye ulaşabiliyoruz ve bize cevap verebiliyor buda çok önemli bir durum. 2000 yılında Sakarya’da bir nefrolog yoktu ve rahatsızlandığım zaman rahmetli babam beni Kocaeli’deki hastaneye götürmek zorunda kalıyordu. 2022 yılında ise evime 5 dakika mesafede organ nakli oldum. Burada bu yatırımları yapan herkese çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

Yoğun katılım

Öte yandan, düzenlenen etkinliğin Türkiye’de bir ilk olduğu belirtildi. Etkinlik, plaket takdimi ve canlı müzik performansının ardından üniversitede bulunan stadyumda böbrek hastaları ve böbrek nakli olan kişilerin, böbrek figürü oluşturduğu fotoğraf çekimi ile son buldu. Etkinliğe; AK Parti Sakarya Milletvekili Ertuğrul Kocacık, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamza Al, Adapazarı Belediye Başkanı Mutlu Işıksu, İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Kayhan Özdemir, doktorlar ve üniversite öğrencileri katıldı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Yalova’daki özel hastanede deprem raporuna istinaden hasta kabulü durduruldu

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/04/yalovadaki-ozel-hastanede-deprem-raporuna-istinaden-hasta-kabulu-durduruldu-0-sAVgy6FT.mp4
Yalova’nın Çiftlikköy ilçesinde faaliyet gösteren Özel Aktif Hastanesi’nde deprem performans analiz raporuna istinaden geçici süreyle hasta kabulü durduruldu.

Çiftlikköy ilçesinde 2010 yılında Fizik Tedavi Merkezi olarak kurulan daha sonra 2013 yılında ise yatırımını tamamlayıp genel hastane olan Özel Aktif Hastanesi’nin hizmet binasında CİMER başvurusu sonrasında deprem analizi yapıldı. Çıkan rapora göre, 2 bloktan oluşan hastanenin A Bloğu’nda özel hastanenin faaliyetinin eksiklik giderilinceye kadar geçici olarak durdurulması gerektiği belirtildi. Buna istinaden 28 Nisan tarihi itibarıyla hastanede hasta kabulü geçici olarak durduruldu.

Konuyla ilgili İl Sağlık Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, “Müdürlüğümüze iletilen CİMER başvurusu nedeniyle başlayan sürece konu olmak üzere yapılan araştırma ve ilgili kurumlarla yapılan yazışmalar neticesinde ortaya çıkan teknik rapora istinaden ilimiz Çiftlikköy İlçesi Sahil Mah. İzmit Yalova Karayolu Cad. No: 81 adresinde faaliyet gösteren Özel Aktif Hastanesinin A Bloğunda yapılan Deprem Performans Analiz Raporu talep edilmiş 4 Mart 2025 tarihinde yapılan son tekid ile gelen analiz raporu Sağlık Bakanlığına gönderilmiş olup, Sağlık Bakanlığının 25 Nisan 2025 tarihli yazılarında ’Deprem Performans Analiz Raporuna istinaden özel hastanenin faaliyetinin eksiklik giderilinceye kadar geçici olarak durdurulması gerektiği’ belirtilmiştir. Sağlık Bakanlığı yazısı 25 Nisan 2025 günü ilgili özel hastaneye tebliğ edilmek istenmiş olup mesul müdür olmadığı için tebliğ edilememiştir. 27 Nisan 2025 tarihinde hastanede yatan hastalar tespit edilmiştir. Özel Aktif Hastanesinin 28 Nisan 2025 tarihinde hasta kabulü geçici olarak durdurulmuş olup, mevcut yatan hastaların tedavisi devam etmektedir” denildi.

Öte yandan, hastanede nakli uygun olmayan sadece 1 hasta olduğu bildirildi.

Hastanenin yanında bulunan pazar yerindeki esnaf ise hastanenin geçici olarak faaliyetlerinin durdurulması nedeniyle sıkıntı yaşadıklarını ifade etti. Hastanenin bölgede büyük bir sirkülasyon oluşturduğunu kaydeden esnaf, iş yapamadıklarını ve bir an önce hastanenin yeniden hizmete açılmasını istedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Yalova’da özel hastanenin faaliyeti deprem raporuna istinaden durduruldu

Yalova’nın Çiftlikköy ilçesinde faaliyet gösteren Özel Aktif Hastanesi’nin faaliyetleri deprem performans analiz raporuna istinaden geçici süreyle durduruldu.

Yalova Valiliği, kentte faaliyet gösteren Özel Aktif Hastanesi’nin deprem performans analiz raporuna istinaden faaliyetinin eksiklik giderilinceye kadar geçici olarak durdurulduğunu açıkladı. Konuyla ilgili Yalova Valiliği tarafından paylaşılan İl Sağlık Müdürlüğü’nün açıklamasında, “İl Sağlık Müdürlüğümüze iletilen CİMER başvurusu nedeniyle başlayan sürece konu olmak üzere yapılan araştırma ve ilgili kurumlarla yapılan yazışmalar neticesinde ortaya çıkan teknik rapora istinaden ilimiz Çiftlikköy İlçesi Sahil Mah. İzmit Yalova Karayolu Cad. No:81 adresinde faaliyet gösteren Özel Aktif Hastanesinin A Bloğunda yapılan Deprem Performans Analiz Raporu talep edilmiş 4 Mart 2025 tarihinde yapılan son tekid ile gelen analiz raporu Sağlık Bakanlığına gönderilmiş olup, Sağlık Bakanlığının 25 Nisan 2025 tarihli yazılarında ’Deprem Performans Analiz Raporuna istinaden özel hastanenin faaliyetinin eksiklik giderilinceye kadar geçici olarak durdurulması gerektiği’ belirtilmiştir. Sağlık Bakanlığı yazısı 25 Nisan 2025 günü ilgili özel hastaneye tebliğ edilmek istenmiş olup mesul müdür olmadığı için tebliğ edilememiştir. 27 Nisan 2025 tarihinde hastanede yatan hastalar tespit edilmiştir. Özel Aktif Hastanesinin 28 Nisan 2025 tarihinde hasta kabulü geçici olarak durdurulmuş olup, mevcut yatan hastaların tedavisi devam etmektedir” denildi.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version