Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Skolyoz tedavisinde gecikme, önemli sağlık sorunlarına yol açabilir”

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Nuri Erdem, skolyozun (omurga eğriliği) erken teşhis edilip tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirterek, “Tedavi edilmeyen skolyoz, göğüs kafesinin şeklini bozarak akciğerlerin gelişimini engelleyebilir ve ileri aşamalarda solunum yetmezliği, kalp problemleri, omurilik basısı ve felç gibi ciddi sorunlara yol açabilir” dedi.

VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Nuri Erdem, omurganın yana doğru eğriliğiyle karakterize olan skolyozun (omurga eğriliği) erken teşhis ve tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti. Skolyozun doğumsal, enfeksiyon, tümör kaynaklı veya nedeni tam bilinmeyen (idiopatik) nedenlerle ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Erdem, ailevi yatkınlığın da etkili olabileceğine değindi.

“Omurgada yana doğru eğrilik görülebilir”

Skolyozun en sık belirtisinin omurgada yana doğru eğrilik olduğunu belirten Prof. Dr. Erdem, “Bel ve sırtta asimetri, omuz seviyeleri arasında eşitsizlik, kıyafetlerin vücuda oturmaması, öne eğilmede gövdenin bir tarafındaki kaburgaların daha yüksek kalması gibi belirtiler görülebilir. Skolyoz genellikle ağrıya yol açmaz ve erken dönemlerde şikayet oluşturmayabilir, bu sebeple tanısı çoğu zaman tesadüfen konur” dedi.

“Skolyoz her yaşta görülebilir”

Skolyozun her yaşta görülebileceğini ancak ortaya çıkış yaşına göre farklı karakteristik özellikler gösterebileceğini dile getiren Prof. Dr. Erdem, skolyoz belirtilerinin fark edilmesi durumunda skolyoz cerrahisiyle ilgilenen bir uzmana başvurulması gerektiğini vurguladı.

Skolyoz türleri

En sık görülen skolyoz türünün “nedeni tam bilinmeyen idiopatik skolyoz” olduğunu aktaran Prof. Dr. Erdem, nöromusküler skolyozun kas veya sinir hastalıklarına bağlı olarak geliştiğini, konjenital skolyozun ise anne karnında omurga anomalilerine bağlı olarak ortaya çıktığını belirtti. Skolyozun türüne ve şiddetine göre tedavi yaklaşımlarının değiştiğini kaydeden Prof. Dr. Erdem, tedavi planının kişiye özel olarak belirlenmesi gerektiğini ifade etti.

“Korse tedavisi uygulanabilir”

Hafif eğriliklerde düzenli takip yapılmasının yeterli olabildiğini ifade eden Prof. Dr. Erdem, orta dereceli skolyozda korse tedavisinin eğriliği düzeltmekten çok ilerlemesini önlemeye yönelik olduğunu söyledi. Erdem, eğriliğin derecesine ve çocuğun yaşına göre korse veya gövde alçısı tedavisinin planlandığını belirtti.

“İleri dereceli skolyozda cerrahi tedavi gerekebilir”

Omurga eğriliğinin 40 dereceyi geçtiği durumlarda cerrahi tedavinin gündeme geldiğini belirten Erdem, “Küçük çocuklarda skolyoz daha hızlı ilerleyebilir. Bu yüzden 10 yaş altındaki hastalarda büyüme dostu cerrahiler tercih edilirken, 10 yaş ve üzerinde füzyon ameliyatları uygulanmaktadır” dedi. Erdem, son yıllarda uygun vakalarda füzyon yapılmadan tüm omurganın hareketlerine izin veren “gerdirme” ya da “ipli skolyoz” yöntemi gibi yeni tekniklerin de tercih edildiğini aktardı.

“Tedavi edilmezse ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir”

Prof. Dr. Erdem, “Tedavi edilmeyen skolyoz, göğüs kafesinin şeklini bozarak akciğerlerin gelişimini engelleyebilir ve ileri aşamalarda solunum yetmezliği, kalp problemleri, omurilik basısı ve felç gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Skolyoz tedavisine yalnızca omurgadaki eğriliğin düzeltilmesi olarak bakılmamalıdır çünkü bu durum tüm vücut sağlığını etkileyen bir sorundur” dedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Şiddetli sırt veya bel ağrısı omurga kırığı işareti olabilir”

Omurga kırıklarında en sık rastlanan belirtinin şiddetli sırt veya bel ağrısı olduğunu belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ercan Kaya, “Bunların dışında hareketle artan ağrı, bacaklarda uyuşma, kuvvet kaybı, idrar-kontrol problemleri, boy kısalması ve kamburlaşma gibi başka belirtiler de görülebilir. Bu durumda vakit kaybetmeden hastaneye başvurulmalıdır” dedi.

Omurga kırıklarının, omurganın (vücudun hem yapısal desteğini sağlayan hem de omurilik gibi hayati bir yapıyı koruyan kemik doku) travma, osteoporoz veya patolojik süreçler sonucunda bütünlüğünü kaybetmesiyle oluştuğunu belirten VM Medical Park Gebze Hastanesi’nden Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ercan Kaya, dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu.

“Yüksekten düşme, trafik kazaları ve spor travmaları neden olabilir”

Omurga kırıklarının en sık nedenlerinin yüksekten düşme, trafik kazaları, spor travmaları, ileri yaştaki yaşlı bireylerde basit ev kazaları ve metastazlar olduğunun altını çizen Op. Dr. Kaya, hastalığın daha sık görüldüğünü ifade ederek, “Genç ve orta yaşlı bireyler, yüksek enerjili travmalara (düşme, kaza) bağlı kırıklar, 65 yaş üstü bireyler, osteoporoza bağlı çökme kırıkları. Metastatik tümörü olan hastalar ve uzun süreli steroid kullanan bireyler” dedi.

Omurga kırıklarında belirtilerin kırığın bulunduğu yere ve omurilik/sinir dokusuyla ilişkisine göre değişmekle birlikte, en sık belirtinin şiddetli sırt veya bel ağrısı olduğunu ifade eden Op. Dr. Kaya, aynı zamanda hareketle artan ağrı, bacaklarda uyuşma, kuvvet kaybı (omurilik etkilenmişse), idrar-kontrol problemleri (omurilik etkilenmişse), boy kısalması ve kamburlaşma (osteoporotik kırıklarda) gibi bazı başka belirtilerin de görülebileceğini kaydetti. Op. Dr. Kaya, travma sonrası bu bulgular varsa, mutlaka hastaneye başvurularak acil değerlendirme yapılması gerektiğini belirtti.

“Cerrahi gerektiren durumlar”

Omurga kırıklarının bir kısmının korse ve istirahatle tedavi edilebilirken, bazılarının cerrahi gerektirdiğini söyleyen Op. Dr. Kaya, “Omurilik veya sinir basısı ve buna bağlı kuvvet kaybı varsa, omurgada ciddi instabilite (omurganın bel, sırt ya da boyunda normal hizasını koruyamaması ve omurların birbirine göre anormal hareket etmesi durumu) varsa, deformite riski yüksek çökme kırıkları varsa, tümöre veya enfeksiyona bağlı patolojik kırıklar görüldüyse cerrahi işlem gerektirir” diye konuştu.

“Amaç, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmak”

Cerrahi tedavi yöntemlerinden bahseden Ercan Kaya, sözlerine şöyle devam etti:

“Omurga kırıklarının cerrahisinde amaç, omurilik ve sinir yapılarını korumak, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmaktır. Bunu uygun hastalarda (özellikle osteoporoza bağlı kırıklarda) kifoplasti veya vertebroplasti omurilik ve sinir yapılarını korumak, omurgaya stabilite kazandırmak ve ağrıyı azaltmaktır dediğimiz kapalı yöntemle omurların içine kemik çimentosu enjekte ederek sağlayabilirken, bu işleme uygun olmayanlarda ise omurgaya enstrüman sistemi (vida- halk arasında platin) yerleştirerek sağlayabiliyoruz”

“Kapalı cerrahi sonrası günlük yaşama dönme süresi daha kısa”

Op. Dr. Kaya, omurga ameliyatları sonrası iyileşme süreci hakkında şu bilgileri paylaştı:

“İyileşme süreci kırığın özelliklerine, yapılan cerrahiye ve nörolojik hasarın derecesine göre geniş bir yelpazede değişir. Örneğin kapalı cerrahi yapılabilen ve kuvvet kaybı olmayan hastalarda, hasta çok kısa sürede günlük yaşamına dönebilirken, ameliyat öncesinde ciddi nörolojik hasarı olan hastaları ameliyat sonrasında uzun bir fizik tedavi ve rehabilitasyon süreci beklemektedir”

“Omurga kırıklarından korunmak için öneriler”

Son olarak omurga sağlığını korumak ve kırıklardan korunmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğine değinen Kaya, “Düzenli egzersiz ve kas gücünü artırıcı fiziksel aktivite önerilmelidir. D vitamin düzeyi ve kemik yoğunluğu düzenli takip edilmelidir. Osteoporoz varsa tedavi edilmelidir. Yaşlı bireylerde düşme önleyici ev düzenlemeleri yapılmalı. Ağırlık taşıma teknikleri doğru uygulanmalı. Travma riski olan mesleklerde koruyucu ekipman kullanılmalıdır” ifadelerini kullandı.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version