Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Servislerin “boyalı” oyunu araç sahiplerini binlerce lira zarara uğratıyor

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/09/servislerin-boyali-oyunu-arac-sahiplerini-binlerce-lira-zarara-ugratiyor-0-3J7z5AIg.mp4
Ufak hasarlardan kurtulmak isteyen araç sahipleri, servislerin “boyalı” oyunuyla çok daha büyük zararlara uğruyor. Boyasız göçükler sisteme boyalı kaydediliyor, araçlar değer kaybediyor, sigorta primleri katlanıyor ve sürücüler binlerce lira haksız ödemeye mahkum ediliyor.

Türkiye’de araç sahibini ilgilendiren ciddi sorun gün yüzüne çıktı. Vatandaşlar küçük göçük ve çiziklerin cebinden para çıkmadan kaskodan karşılanmasını isterken, bazı servislerin bu hasarları boyalı gibi kayda geçirmesi büyük mağduriyetlere yol açıyor. Bu yöntemle araçlar değer kaybediyor, sigorta primleri yükseliyor ve hem ekspertiz raporları hem de araç sahipleri zor durumda bırakılıyor. Kocaeli’de ekspertiz firması sahibi Sami Tarcan, sürücülerin ufak masraflardan kaçarken çok daha büyük zararlara uğradığını dile getirdi.

“Kasko, göçüklerden az para aldığı için servis, o bölgeleri boyalı gösteriyor”

6 ay önce yaşadığı durumu anlatan ekspertiz firması sahibi Sami Tarcan, “Baktığımız bir araca boyasız raporu verdim ancak servis aracın sağ tarafının komple boyalı olduğunu yazdığı için araç sahibi bize dava açtı. Bunun imkansız olduğunu söyleyerek durumu araç sahibine anlattık. Ancak araç sahibi, servis kayıtlarında aracın boyalı göründüğünü söyleyerek bize 200 bin TL tutarında tazminat davası açtı. Bunun üzerine bilirkişi eşliğinde aracın boyasız olduğunu beyan edip ispatladık ve dava düştü. Peki, bunu neden yapıyorlar. Araç sahipleri, ufak tefek sürtme ve hasar sonrasında hasarı kaskodan yaptırmak için servise gidiyor. Servis, göçüklerden az para aldığı için o bölgeleri boyalı gösteriyor” diye konuştu.

“Hem sigortadan fazla para alınıyor hem de servis kayıtlarında araç boyalı olarak görünüyor”

Büyük bir mağduriyetin yaşandığını söyleyen Tarcan, “Çünkü göçük düzeltmede sigorta şirketi servise az para ödüyor. Bunun üzerine servis, araca ilaçsız macun çekerek, sprey astar atarak bunu fotoğraflayıp sigorta şirketlerine beyan ediyor. O macuna ilaç koymadıkları için de kuruma olmuyor ve hemen fotoğrafını çektikten sonra macunu siliyorlar. Örneğin, göçük için 5 bin lira alınırken, aynı parça boyalı gösterildiğinde 15 bin lira alınabiliyor. Bu şekilde hem sigortadan fazla para alınıyor hem de servis kayıtlarında araç boyalı olarak görünüyor. Bu durum ekspertizleri ve araç sahiplerini mağdur ediyor” şeklinde konuştu.

“Sigorta veya kasko yaptırırken hasarsızlık indirimini düşürüyor”

Sigorta şirketlerinin bu konudan haberi olup olmadığını bilmediğini söyleyen Tarcan, “Düşünün; 3 parçada göçük var, gerçek bedeli 15 bin lira. Fakat boyalı gösterildiğinde 45 bin liraya çıkıyor. Bu da sigorta veya kasko yaptırırken hasarsızlık indirimini düşürüyor. Araç sahibi ertesi yıl kaskoyu 15 bin liraya yaptıracağına 25 bin liraya yaptırmak zorunda kalıyor. Ben rakamları örnek olsun diye söylüyorum. Yan tarafı komple göçük düzeltmeyle toparlanan bir araca orijinal diye rapor verdiğimde, alıcı bunu alıyor. Fakat servis kayıtlarında boyalı göründüğü için araç değer kaybına uğruyor. Bu da hem servisle hem önceki araç sahibiyle hem de ekspertizlerle hukuki sorunlara yol açıyor” ifadelerini kullandı.

“Boyalı girdiği için de servis kayıtlarında boyalı, eksperde boyasız çıkıyor”

Maddi zarar aracın değerine göre değiştiğini söyleyen Tarcan, “Örneğin, orijinal değeri 1 milyon lira olan bir araç, sağ tarafı boyalı göründüğünde 100 bin lira daha düşük fiyata satılabiliyor. Bu nedenle araç sahiplerinin dikkat etmesi gerekiyor. Araçlarını servise bırakırken mutlaka kayıtları kontrol etmeleri, başka servislerden de teyit almaları gerekiyor. Çünkü servis boyasız onarımı, daha az maliyetli olduğu için sistemde boyalı olarak gösteriyor. Bu şekilde haksız kazanç sağlanıyor. Sonuç olarak ekspertizler de, araç sahipleri de mağdur oluyor. Yani ufak tefek çizikler, göçüklerde araç sahibi cebinden para çıkmaması için servise gidiyor. Servis, eksperden rakamsal olarak daha az para aldığı için hasarlı bölgeyi boyalı gösteriyor. Göçük 5 bin liraysa boyalı göstererek parça başı 15-20 bin lira gibi fiyatlar talep ediyor. Arabadaki göçüğü düzelttikten sonra pasta cila yapıp, sisteme de boyalı giriyorlar. Boyalı girdiği için de servis kayıtlarında boyalı, eksperde boyasız çıkıyor. Haksız kazanca giriyor” dedi.

Kategoriler
SPOR Spor Haberleri

Para kürekçi Yener Aras’ın büyük hayali

Milli para kürekçi Yener Aras’ın hedefi Los Angeles 2028 Paralimpik Oyunları’na katılmak.

Aktif spor hayatını sürdürürken geçirdiği trafik kazası sonucu omurilik felci (parapleji) tanısı konulan Yener Aras, spordan kopmadı ve para kürekçi olarak yeni bir yolculuğa başladı.

1999 yılında Kars’ın Kağızman ilçesinde 5 çocuklu çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Aras, 2008 yılında ailesiyle birlikte Kocaeli’nin Darıca ilçesine taşındı ve eğitimine burada devam etti. Ortaokul yıllarında atletizmle tanışan Yener Aras, kısa sürede önemli başarılar elde etti. Aras kariyerinde bu branşta 9 kez Türkiye şampiyonluğu, 2 kez Balkan ikinciliği ve 1 Avrupa 9.’luğu elde etti.

Sporculuk kariyeriyle birlikte eğitim hayatına da devam eden Yener Aras, Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu ve yaşadığı sakatlık sonrası aktif sporculuğu bırakıp antrenörlüğe yöneldi. Aras, bu süreçte 6 yıl boyunca Galatasaray Futbol Okulu’nda başantrenörlük, Darıca Eğitim Spor Kulübü’nde yüzme eğitmenliği ve atletik performans koçluğu yaptı.

Sonrasında ise Golden Body Spor Salonu’nu işletmeye başladı.

2 Eylül 2024 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucu omurilik felci (parapleji) tanısı alan Yener Aras, yaşadığı bu büyük dönüm noktasının ardından para kürekçi olarak yeni bir yolculuğa başladı.

Aras yeni hedefini ise Los Angeles 2028 Paralimpik Oyunları’na katılmak olarak belirledi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Dolandırıldım” deyip şikayetçi oldu, 6 ay netice çıkmayınca baba ve oğlunu öldürdü

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/07/dolandirildim-deyip-sikayetci-oldu-6-ay-netice-cikmayinca-baba-ve-oglunu-oldurdu-0-ckLSXVya.mp4
Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde baba ile oğlunu silahla vurarak öldüren zanlı, polis ekipleri tarafından yakalandı. Şüphelinin, 6 ay önce Aykut Canımoğlu tarafından dolandırıldığı iddiasıyla şikayetçi olduğu ortaya çıktı.

Olay, saat 20.00 sıralarında Kayacık Mahallesi 220. Cadde’de meydana geldi. Mehmet Canımoğlu (60) ile oğlu Aykut Canımoğlu (30), sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı. Baba ve oğul kanlar içinde yerde kalırken, şüpheli ise olay yerinden kaçtı. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan ihbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Adrese gelen sağlık ekipleri, baba ve oğulun hayatını kaybettiğini tespit etti. Polis, zanlının İ.K. olduğunu tespit etti. Zanlı, ekipler tarafından Gölcük ilçesinde cinayet silahıyla birlikte yakalandı.

Öte yandan, İ.K.’nın Aykut Canımoğlu tarafından dolandırıldığı iddiasıyla şikayetçi olduğu ve bu konuda geçtiğimiz yıl Aralık ayında açıklamalarda bulunduğu ortaya çıktı. İ.K. açıklamasında, Aykut Canımoğlu’nun aracını satın almak için kendisiyle iletişime geçtiğini söyleyerek, “Aykut yanıma geldi. ’Eğer aracı satıyorsan ben hanımıma alacağım’ dedi. Bende kabul ettim. Aracıma baktı, pazarlık yaptık. 1 milyon 600 bin liraya anlaştık. Bana ’Hadi Noter’e gidelim’ dedi. Aracım oğlumun üzerineydi. Bana Noter’e gittiğimiz sırada oğlumun banka hesap bilgilerini istedi. ’Araç onun üzerine olduğu için parayı da ona göndermem lazım’ dedi. Daha Noter’e gelmeden bana para gönderdiğine dair dekont gösterdi. ’Abi bak, oğlun Murat’a parayı gönderdim’ dedi. Noter’e geldik, hanımını çağırdı. Evrakları da Noter’e verdik” demişti.

“İmzayı attım”

Noter’de işlemlere başlamadan önce banka hesabını kontrol etmesi için oğlunu aradığını söyleyen İ.K., “Ancak gemide çalıştığı için bazen ulaşılamıyor. O zamanda ulaşamamıştım. O sırada da evraklar hazırlandı, sıra imzalara geldi. Görevli, ’Alışverişiniz tamam mı?’ diye sordu. Aykut’a döndüm. O da bana, ’Tamam, ben parayı gönderdim, dekontu da sana gösterdim’ dedi. Bende imzayı attım” diye konuşmuştu.

“4 ay oldu paramızı alamadık”

İ.K., Noter’deki işlemlerin ardından dışarıya çıktıklarını ve Aykut Canımoğlu’nun kendisine Yalova’ya gideceğini söylediğini ifade ederek, “Aynı gün içinde aracı Yalova’da bir oto galeriye satmış. Ben bunu sonradan öğrendim. İşlemlerimizin ardından ben eve döndüm ve oğlumu yine aradım. Paranın hesabına gelip gelmediğini sordum. Oğlum kontrol etti ve paranın hesabında olmadığını söyledi. Daha sonra Aykut’u aradık. O da bize, ’Bugün cuma olduğu için para hesabınıza 17.00-18.00 gibi düşer’ dedi. O saatler geldiğinde yine kontrol ettik ve para yine hesapta yoktu. Yine aradık, bu kez de ’Hafta sonu olduğu için öyle olmuştur. Pazartesi günü hesabınızda olur’ dedi. 4 ay oldu paramızı alamadık. Olaydan bir hafta sonra babasının yanına gittim. Kendisi bana, ’Paranı vereceğiz. Biz senin paranı yemeyiz’ dedi. Bunun üzerine bir hafta daha bekledim. Kendisinden dönüş alamayınca bir kez daha yanına gittim. Bana yine parayı vereceğini söyledi ancak 4 ay oldu, paramız geri verilmedi. ’Bugün vereceğiz, yarın vereceğiz’ diyerek oyalıyorlar. Daha sonra telefonlarımızı da açmamaya başladılar. Bunun üzerine babasının evine kadar gittik. Bu kez bize, ’Bizi ilgilendirmez gidin Aykut’u bulun, paranızı ondan alın. Kendisinin nerede olduğunu bilmiyorum’ dedi. Yanına ilk gittiğimde, ’Ben oğluma kefilim’ demişti, daha sonra, ’Parayı verirken bana mı sordun? Vermeseydin, paranı git devletten al’ dedi” ifadelerini kullanmıştı.

Kategoriler
Gölcük Haber GÜNCEL HABERLER Tüm Güncel Haberler

Filmlere konu olacak dolandırıcılık: Ağlaya ağlaya yardım istedi

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/05/filmlere-konu-olacak-dolandiricilik-aglaya-aglaya-yardim-istedi-0-aFb2nmJb.mp4
Kocaeli yaşayan 55 yaşındaki Bircan Yaşa, iddiaya göre, filmlere konu olacak yöntemle dolandırıcıların tuzağına düştü. İlk önce evi sattıran dolandırıcılar, dolar ve altın verdikleri Bircan Yaşa’dan paraları da geri aldı. Ağlayarak yardım isteyen kadın, dakikalarca gözyaşı döktü.

Gölcük’te yaşayan 55 yaşındaki Bircan Yaşa dolandırıcıların ağına düştü. İddiaya göre, kendisini başkomiser olarak tanıtan dolandırıcının, “Evinize sahte tapu çıkarmışlar, satacaklar” sözleriyle dolandırıcılara inanan Bircan Yaşa önce emlakçıya gitti. Emlakçının yönlendirmesiyle aynı gün içinde ev, 2 milyon 100 bin liraya M.H.T. isimli şahsa satıldı. Yaşa, paranın bir kısmını dolar, bir kısmını havale bir kısmını ise altın olarak aldı. Eve gelen Yaşa’yı aynı dolandırıcı tekrar aradı. Çeşitli söylemlerle Yaşa tekrar harekete geçerek, parayı Gölcük’te maskeli bir şahsa teslim etti. Ertesi gün ise aynı dolandırıcı talihsiz kadını aradı. Evde balta, keser olup olmadığını sordu. Dolandırıcının yönlendirmesiyle dolandırılan kadın, kaldırım taşıyla cep telefonunu paramparça etti. Karakola giden Yaşa, o isimde bir başkomiser olmadığını öğrendiğinde ise dünyası başına yıkıldı. Aynı emlakçı tarafından ev başka birine satılırken, yeni alan ev sahipleri ise Yaşa’yı arayarak çıkmasını istedi. Kardeşine sarılarak dakikalarca gözyaşı döken Yaşa, sokakta kalmaktan korkuyor.

Kendi kimlik bilgilerini, evinin fotoğrafını bile attılar
Başından geçenleri anlatan Bircan Yaşa, “Ben bu evi çok zorluklarla aldım. Her yere gittim. Beni başkomiser olarak arıyor. Kenan Birkan olarak kendini bana tanıttı. ‘Hesabınızdan para çekilmiş. Bankacının da haberi var. Evinize sahte tapu çıkarmışlar, evinizi satacaklar’ dedi. Bana kimlik numarası, kimliğimi attı. Bilgiler aynı, fotoğraf ayrı. Ben inandım, kafam çalışmadı, beynim durdu. Bana, ‘evi satacaksın, Yatırım Emlak’a gideceksin, evi satacaksın’ dedi. ‘Tapu dairesinde bütün evraklar değişti, hiç korkmadan imzayı at. Tapunu 15 gün sonra çıkartıp vereceğiz’ dedi. Beni çok tehdit etti. Korkudan hiçbir şey söyleyemedim. Emlakçının yeri karakolun hemen karşısında, postanenin yanında. Bunların da elinin olduğunu düşünüyorum. Aynı gün hemen satıldı. 2 milyon 100 bine satıldı. 100 bin lirasını emlakçı komisyon aldı. Parayı dolar olarak aldım, altın olarak aldım. Eve geldim tekrar aradı. ‘Parayı aldın mı?’ diye sordu. Kamerayı açtırdı, paraları gördü. Akşam aradı hastanenin oraya çağırdı. Paraları istedi benden. Görüntülü arayarak bir şahsı tarif etti, adrese gönderdi. Görsem tanıyamam. Benim parayı alan kişi de maskeliydi” dedi.

“Telefonumu bile kırdırdı”
Dakikalarca gözyaşı dökerek yardım isteyen Bircan Yaşa, “Ertesi sabah yine aradı, keser sordu, balta sordu. ‘Kaldırım taşı bul’ dedi. Buldum. ‘Telefonu kır, hattı kır. Karakola gel’ dedi. Karakola gittim, ‘böyle birisi burada yok dediler.’ Şikayette bulundum. Emlakçıdan da şikayetçi oldum. Hepsinden şikayetçi oldum. Bugün aynı emlakçı müşteri getirdi. Sokakta kalacağım, gidecek yerim yok. Nereye gideyim. Bana yardım edin, yalvarıyorum. Sokaklarda kalmak zorunda kalacağım. Çok mağdurum” ifadelerini kullandı.

Kocaeli Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin olayla ilgili inceleme başlattığı öğrenildi.

Kategoriler
Gölcük Haber GÜNCEL HABERLER Tüm Güncel Haberler

Çay ocağındaki kuzen cinayetinin sebebi mahkemede ortaya çıktı: “Asıl hedef bendim”

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/05/cay-ocagindaki-kuzen-cinayetinin-sebebi-mahkemede-ortaya-cikti-asil-hedef-bendim-0-R48VpFp4.mp4
Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde kuzeni Muzaffer Ece’yi çay ocağında öldüren Osman Ç.’nin ilk duruşmadaki savunması ortaya çıktı. İş ortağı olan İskender Ece ile yaşadığı ticari anlaşmazlık sonrası husumet başladığını, bunun sonucunda Muzaffer Ece’nin de kendisini darp edip, onurunu zedelediğini öne süren sanık, “2-3 el ateş ettim, ondan sonrasını ne yaptım bilmiyorum” dedi. Muzaffer Ece’nin kardeşi İskender Ece ise “Abimle ne alakası var, ben hala onu çözemedim. Suçsuz bir insan gitti. 1 lira alıp veremeyeceği olmayan insana 18 tane kurşun sıktı. Asıl hedef bendim” dedi.

Dumlupınar Mahallesi’ndeki Gölcük Otogarı’nda 29 Mart 2024’de meydana gelen olayda, Muzaffer Ece çay ocağında oturduğu esnada kuzeni Osman Ç.’nin tabancalı saldırısına uğradı. Kurşunların isabet ettiği Ece kanlar içinde yere yığıldı, Osman Ç. ise olay yerinden kaçtı. Ece, ilk müdahalesinin ardından ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti, Osman Ç. de tutuklandı.

Cinayete ilişkin açılan davanın 2. duruşması, Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya taraf avukatları katıldı. Sanık ise SEGBİS’e bağlanamadığı için duruşmaya katılamadı. Tanıkların dinlenmesinin ardından duruşma ertelendi.

“Tüm maksadım o arazi üzerinde bağ evi yapmaktı”
Öte yandan, sanık Osman Ç. ile Muzaffer Ece’nin kardeşi İskender Ece’nin ilk duruşmadaki ifadelerine ulaşıldı. İlk duruşmadaki savunmasında, pişman olduğunu söyleyen Osman Ç., yaklaşık 40 yıl boyunca uluslararası şirketlerde yöneticilik, kalite güvence ile insan kaynakları müdürü olarak görev yaptığını, 2017 yılında ise emekli olduğunu ifade etti. Osman Ç, “Bu arada da 2 tane kitap yazdım. Emeklilikten sonra bu işlere devam edebilmek için bir sayfiye yer almak istedim. Daha önce Ayvalık’ta yaptım bunu ama eşim yatalak olduğu için orayı sattık. İkamet ettiğim bölgeye yakın yer almak istedim. Maktulün kardeşi, aynı zamanda kuzenim olan İskender’e durumu anlattım ve beraber araziye gidip baktık. Tüm maksadım o arazi üzerinde bağ evi yapmaktı” dedi.

“İskender ve ben ortak olduk”
Gölcük’te arazi satın aldığını aktaran Osman Ç., “İskender bana, ’Teyze oğlu, beni de ortak yapar mısın? Bir köşeye sen yaparsın, bir köşeye ben yaparım’ dedi. Kardeş gibi büyüdüğümüz için kabul ettim. Araziyi satın aldım. Fakat arazinin çeşitli illerde 17 hissedarı vardı. O günün parasıyla 21 bin 300 doları, Türk parasına çevirdim ve hissedarlardan birine teslim ettim, sözleşmemi yaptım. Yoğun iş dolayısıyla İskender’e, ’Tapuyu al, biz sonra kendi aramızda hallederiz’ dedim. Böylelikle İskender arazinin tapusunu aldı ve kısa bir süre sonra yaşadığı yer olan Almanya’ya döndü. O döndükten sonra ben arazinin üzerinde çalışmalara başladım. Güya bağ evi yapacaktık ancak iş yeri yaptım. İnşaat 3-4 sene sürdü. 2019-2020 yıllarında belediyeye giderek ruhsatı üzerime aldım ve işletmeye başladım. 2 sene işlettim” şeklinde konuştu.

“Bana taahhüt edilen para da bir şekilde gelmemişti”
Osman Ç., 2 senenin sonunda İskender’in karısıyla tesiste tartıştıklarını anlatarak, “Almanya’dan gelmişti. ’Misafirlerim var, tesiste kahvaltı var mı?’ diye sordu. Olduğunu söyledim. Geldiler, yanlarındaki misafirlerle birlikte ben de oturdum. İskender’in eşi Leyla, yanındaki akrabalarımıza, ’Biz Almanya’da bu tesis yapılsın diye tuvalet temizliyoruz’ deyince benim de gücüme gitti. ’Yenge ben de burada makineyle para basmıyorum, ben de vardiyada çalışıyorum. Para biriktiriyoruz öyle yapıyoruz’ dedim Bunun üzerine tartıştık. Ortağım İskender olduğu için onunla konuşmam daha uygun olduğunu söyledim. 2 ay sonra İskender Almanya’dan geldi. İskender geldikten sonra tavırlarında bir değişiklik olmaya başladı. Konuşmalarımız da bana ses yükseltmeleri bağırmaları vardı. Sonucunda biz bu tesiste anlaşamayacağımızı anladık ve İskender’e 1 milyon 350 bin liralık harcamanın listesini verdim, o zamanın parası bu, yaklaşık 250 bin dolar civarında bir para yapıyordu. Ben de İskender’den o güne kadar tesis harcamaları için 12 bin euro ve 25 bin Türk lirası para almıştım. Güya İskender, Almanya’daki fabrikadan kendisini attıracak, tazminat alacak, öyle hesaplaşacaktık. Bana taahhüt edilen para da bir şekilde gelmemişti. Ben bu listeyi ona verdim, ’Bu liste üzerinden hesaplarımızı yapalım, ya sen bana olan borcunu ver ya ayrılalım’ dedim. Ne olumlu ne olumsuz hiçbir cevap vermedi. Bu konuşma sırasında yanımızda kardeşim Kemal ve kuzenim Muzaffer de vardı” ifadelerini kullandı.

“Dava açtıktan sonra bana düşman oldular”
Bu olayın ardından İskender’in abisi Muzaffer Ece’nin kendisini aradığını söyleyen sanık Osman Ç., “Beni arayıp, ’Listeye 9 bin 800 lira jeneratör yazmışsın ama faturada 7 bin 800 lira. Sen bu şartlar altında 1 milyon 350 bin liralık listeyi nasıl verirsin? Sen bu listeyi fazla fazla şişirdiğin için sana 500 bin lira verelim, al çek git’ dedi. Ben de kabul etmedim. Ardından Gölcük Cumhuriyet Savcılığına giderek avukatım aracılığıyla tapu iptal tescil davası ve alacak davası açtım. Ben davayı açtıktan sonra bunlar bana düşman kesildi. İskender Almanya’ya gitmişti. İskender, WhatsApp üzerinden bana küfür etti. Aynı şekilde Muzaffer de beni arayarak küfür etti. Sessiz kalmayı denedim, bir süre sonra telefonla olan tartışmalarımız artmaya başladı” dedi.

“Bu davayı açtıktan sonra da yine küfürlerle karşılaştım”
Mahkeme sürecinin yaklaşık 4 yıl sürdüğünü ifade eden Osman Ç., savunmasına şöyle devam etti:

“En son tesisi çalıştırdığımız zaman 2021 yılıydı. 2022 yılı sezonuna hazırlamak üzere tesise çıkarken yol boyundaki bütün reklam tabelalarımın, binanın içerisindeki bütün ışıklı tabelalarımın, restoran kısmının bütün zücaciye ekipmanlarının kırılıp otoparka atılmış olduğunu gördüm. Bunların fotoğraflarını çektim ve kardeşim Kemal ile birlikte gidip Muzaffer ile konuştuk. Bunu niye yaptıklarını sordum. Muzaffer, ’Artık bir işletme yok, defolup gideceksin buradan’ dedi. Bunun üzerine tekrar cumhuriyet savcılığına gittim. Mala zarar verme, haneye tecavüzden dolayı yine haklarında dava açtım. Bu davayı açtıktan sonra da yine küfürlerle karşılaştım. Dürüst olmak gerekirse zaman zaman mukavemet etmek durumunda da kaldım. Bu süreç böyle 2023 yılının ortalarına kadar devam etti”

“Onurumla oynandı”

Yaşanan gerginlik dolayısıyla anksiyete tedavisi gördüğünü belirten Osman Ç., “Annemin de telkinleriyle bunlardan uzaklaştım. Telefonlarını da rehberimden sildim. O esnada eşimin üzerine kayıtlı engelli aracını sattım. Tesisten kalan borçları, kredileri ödedim. Oğluma oturmak üzere aldığım evi sattım. Mesleğe tekrar geri dönmeye karar verdim ve endüstriyel röntgen ve ultrasonik muayenesi yapan bir şirket kurdum. İşlerim düzelmeye başladı. Dava süreciyle alakalı keşif talebi olmuştu. Heyet geldi, tesisi açmaya çalıştım ancak anahtarın açmadığını fark ettim. Hakime hanıma kapının kilitlerini değiştirdiklerini söyledim. Heyetten biri Muzaffer’i aradı gelip kapıyı homurdana homurdana açtı. Kapıyı açarken bana küfürler ederek içeri girmeme izin vermeyerek yumruk attı. Oradakiler olayı yatıştırdı. Birlikte binaya doğru yöneldik. Depoda 500 kişiye düğün yapacak kadar malzemem vardı ancak boşaltılmıştı. Onurumla oynanmıştı, 40 yıllık emeğim, param, kıdem tazminatım, bireysel emeklilik sistemindeki param, gelinlerimin bilezikleri, oğlumun araba parası, her şeyi oraya yatırmıştım. Bunların gerçekten önemi yoktu, buna rağmen bir de onurumla oynanıyordu” şeklinde konuştu.

“2-3 el ateş ettim, ondan sonrasını ne yaptım bilmiyorum”

Osman Ç., keşif bittikten sonra hastaneye gidip darp raporu aldığını da ifade ederek, “Muzaffer bana vurduğu için darp raporu aldım. Muzaffer’in yanındaki taksi şoförüne, benim için ’Bu adam buranın bekçisiydi, ne sahibi. Bizim malımıza ortaklık yapmaya çalışıyor’ dediğini söylediler. Ben de telefonla Muzaffer’i aradım. Nerede olduğunu sordum. Küfürle cevap vererek terminalde olduğunu söyledi. Terminale gittiğimde yine küfür etti. Ben belimdeki silahı çıkardım 2-3 el ateş ettim. Ondan sonrasını ne yaptım bilmiyorum” cümlelerini kullandı.

“Abimle ne alakası var, ben hala onu çözemedim”

Tanık İskender Ece ise husumeti Muzaffer Ece’nin başlattığını söyledi. Ece, “Beni kendisi mahkemeye verdi. Mahkeme süreci de hala devam ediyor. Oradan başlayan bir husumeti var herhalde, bizim yok ama onun varmış demek ki. Nasıl söyleyeyim, abimle ne alakası var, ben hala onu çözemedim. Suçsuz bir insan gitti. Bu olay 2023’ün başlarında başladı. Tehditler, mesajlar vs. Hatta bir gün gece saatlerinde abim karakola gitmiş, şikayette bulunmuş. Mesajları göstermiş, emniyette ilgilenmemişler. Ertesi gün ben geldim, beraber savcılığa gittik suç duyurusunda bulunmak için. Savcılık kalemi bize, Whatsapp mesajlarının ertesi gün sabahleyin silindiğini, yeniden böyle bir şey olduğunda fotoğraf çekmememiz gerektiğini söylediler. Elimizde olmadığı için o mesajları gösteremedik” dedi.

“O gün abimin yanında ben olsaydım, o mermilerin yarısı bana gelecekti”

Olay gününü anlatan Ece, “Hala şaşırıyorum. O gün abimin yanında ben olsaydım, o mermilerin yarısı bana gelecekti. Buna yüzde yüz eminim. Sanık, olaydan yaklaşık 6 ay önce bizim gittiğimiz spot kulübümüz var. Oraya gelmiş, beni ve abimi sormuş” diye konuştu.

“1 lira alıp veremeyeceği olmayan bir insana 18 tane kurşun sıktı”

İskender Ece, Osman Ç’nin mahkeme sürecini başlatmasıyla olayların bu raddeye geldiğini dile getirerek, “Hatta abim bizi, ikimizi bir araya getirdi. ’Teyze oğlusunuz, barışın, böyle olmaz’ dedi. İkimizi bir araya getirdi. Öyle bir insan değildi. Bu olayla bir alakası olmayan biri. 1 lira alıp veremeyeceği olmayan bir insana 18 tane kurşun sıktı. Asıl hedef bendim. Ben bunu biliyorum” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
Gölcük Haber GÜNCEL HABERLER Tüm Güncel Haberler

Çay ocağındaki kuzen cinayetinin sebebi mahkemede ortaya çıktı: “Asıl hedef bendim”

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/05/cay-ocagindaki-kuzen-cinayetinin-sebebi-mahkemede-ortaya-cikti-asil-hedef-bendim-0-Sb7Nn3gI.mp4
Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde kuzeni Muzaffer Ece’yi çay ocağında öldüren Osman Ç.’nin ilk duruşmadaki savunması ortaya çıktı. İş ortağı olan İskender Ece ile yaşadığı ticari anlaşmazlık sonrası husumet başladığını, bunun sonucunda Muzaffer Ece’nin de kendisini darp edip, onurunu zedelediğini öne süren sanık, “2-3 el ateş ettim, ondan sonrasını ne yaptım bilmiyorum” dedi. Muzaffer Ece’nin kardeşi İskender Ece ise “Abimle ne alakası var, ben hala onu çözemedim. Suçsuz bir insan gitti. 1 lira alıp veremeyeceği olmayan insana 18 tane kurşun sıktı. Asıl hedef bendim” dedi.

Dumlupınar Mahallesi’ndeki Gölcük Otogarı’nda 29 Mart 2024’de meydana gelen olayda, Muzaffer Ece çay ocağında oturduğu esnada kuzeni Osman Ç.’nin tabancalı saldırısına uğradı. Kurşunların isabet ettiği Ece kanlar içinde yere yığıldı, Osman Ç. ise olay yerinden kaçtı. Ece, ilk müdahalesinin ardından ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti, Osman Ç. de tutuklandı.

Cinayete ilişkin açılan davanın 2. duruşması, Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya taraf avukatları katıldı. Sanık ise SEGBİS’e bağlanamadığı için duruşmaya katılamadı. Tanıkların dinlenmesinin ardından duruşma ertelendi.

“Tüm maksadım o arazi üzerinde bağ evi yapmaktı”
Öte yandan, sanık Osman Ç. ile Muzaffer Ece’nin kardeşi İskender Ece’nin ilk duruşmadaki ifadelerine ulaşıldı. İlk duruşmadaki savunmasında, pişman olduğunu söyleyen Osman Ç., yaklaşık 40 yıl boyunca uluslararası şirketlerde yöneticilik, kalite güvence ile insan kaynakları müdürü olarak görev yaptığını, 2017 yılında ise emekli olduğunu ifade etti. Osman Ç, “Bu arada da 2 tane kitap yazdım. Emeklilikten sonra bu işlere devam edebilmek için bir sayfiye yer almak istedim. Daha önce Ayvalık’ta yaptım bunu ama eşim yatalak olduğu için orayı sattık. İkamet ettiğim bölgeye yakın yer almak istedim. Maktulün kardeşi, aynı zamanda kuzenim olan İskender’e durumu anlattım ve beraber araziye gidip baktık. Tüm maksadım o arazi üzerinde bağ evi yapmaktı” dedi.

“İskender ve ben ortak olduk”
Gölcük’te arazi satın aldığını aktaran Osman Ç., “İskender bana, ’Teyze oğlu, beni de ortak yapar mısın? Bir köşeye sen yaparsın, bir köşeye ben yaparım’ dedi. Kardeş gibi büyüdüğümüz için kabul ettim. Araziyi satın aldım. Fakat arazinin çeşitli illerde 17 hissedarı vardı. O günün parasıyla 21 bin 300 doları, Türk parasına çevirdim ve hissedarlardan birine teslim ettim, sözleşmemi yaptım. Yoğun iş dolayısıyla İskender’e, ’Tapuyu al, biz sonra kendi aramızda hallederiz’ dedim. Böylelikle İskender arazinin tapusunu aldı ve kısa bir süre sonra yaşadığı yer olan Almanya’ya döndü. O döndükten sonra ben arazinin üzerinde çalışmalara başladım. Güya bağ evi yapacaktık ancak iş yeri yaptım. İnşaat 3-4 sene sürdü. 2019-2020 yıllarında belediyeye giderek ruhsatı üzerime aldım ve işletmeye başladım. 2 sene işlettim” şeklinde konuştu.

“Bana taahhüt edilen para da bir şekilde gelmemişti”
Osman Ç., 2 senenin sonunda İskender’in karısıyla tesiste tartıştıklarını anlatarak, “Almanya’dan gelmişti. ’Misafirlerim var, tesiste kahvaltı var mı?’ diye sordu. Olduğunu söyledim. Geldiler, yanlarındaki misafirlerle birlikte ben de oturdum. İskender’in eşi Leyla, yanındaki akrabalarımıza, ’Biz Almanya’da bu tesis yapılsın diye tuvalet temizliyoruz’ deyince benim de gücüme gitti. ’Yenge ben de burada makineyle para basmıyorum, ben de vardiyada çalışıyorum. Para biriktiriyoruz öyle yapıyoruz’ dedim Bunun üzerine tartıştık. Ortağım İskender olduğu için onunla konuşmam daha uygun olduğunu söyledim. 2 ay sonra İskender Almanya’dan geldi. İskender geldikten sonra tavırlarında bir değişiklik olmaya başladı. Konuşmalarımız da bana ses yükseltmeleri bağırmaları vardı. Sonucunda biz bu tesiste anlaşamayacağımızı anladık ve İskender’e 1 milyon 350 bin liralık harcamanın listesini verdim, o zamanın parası bu, yaklaşık 250 bin dolar civarında bir para yapıyordu. Ben de İskender’den o güne kadar tesis harcamaları için 12 bin euro ve 25 bin Türk lirası para almıştım. Güya İskender, Almanya’daki fabrikadan kendisini attıracak, tazminat alacak, öyle hesaplaşacaktık. Bana taahhüt edilen para da bir şekilde gelmemişti. Ben bu listeyi ona verdim, ’Bu liste üzerinden hesaplarımızı yapalım, ya sen bana olan borcunu ver ya ayrılalım’ dedim. Ne olumlu ne olumsuz hiçbir cevap vermedi. Bu konuşma sırasında yanımızda kardeşim Kemal ve kuzenim Muzaffer de vardı” ifadelerini kullandı.

“Dava açtıktan sonra bana düşman oldular”
Bu olayın ardından İskender’in abisi Muzaffer Ece’nin kendisini aradığını söyleyen sanık Osman Ç., “Beni arayıp, ’Listeye 9 bin 800 lira jeneratör yazmışsın ama faturada 7 bin 800 lira. Sen bu şartlar altında 1 milyon 350 bin liralık listeyi nasıl verirsin? Sen bu listeyi fazla fazla şişirdiğin için sana 500 bin lira verelim, al çek git’ dedi. Ben de kabul etmedim. Ardından Gölcük Cumhuriyet Savcılığına giderek avukatım aracılığıyla tapu iptal tescil davası ve alacak davası açtım. Ben davayı açtıktan sonra bunlar bana düşman kesildi. İskender Almanya’ya gitmişti. İskender, WhatsApp üzerinden bana küfür etti. Aynı şekilde Muzaffer de beni arayarak küfür etti. Sessiz kalmayı denedim, bir süre sonra telefonla olan tartışmalarımız artmaya başladı” dedi.

“Bu davayı açtıktan sonra da yine küfürlerle karşılaştım”
Mahkeme sürecinin yaklaşık 4 yıl sürdüğünü ifade eden Osman Ç., savunmasına şöyle devam etti:

“En son tesisi çalıştırdığımız zaman 2021 yılıydı. 2022 yılı sezonuna hazırlamak üzere tesise çıkarken yol boyundaki bütün reklam tabelalarımın, binanın içerisindeki bütün ışıklı tabelalarımın, restoran kısmının bütün zücaciye ekipmanlarının kırılıp otoparka atılmış olduğunu gördüm. Bunların fotoğraflarını çektim ve kardeşim Kemal ile birlikte gidip Muzaffer ile konuştuk. Bunu niye yaptıklarını sordum. Muzaffer, ’Artık bir işletme yok, defolup gideceksin buradan’ dedi. Bunun üzerine tekrar cumhuriyet savcılığına gittim. Mala zarar verme, haneye tecavüzden dolayı yine haklarında dava açtım. Bu davayı açtıktan sonra da yine küfürlerle karşılaştım. Dürüst olmak gerekirse zaman zaman mukavemet etmek durumunda da kaldım. Bu süreç böyle 2023 yılının ortalarına kadar devam etti”

“Onurumla oynandı”
Yaşanan gerginlik dolayısıyla anksiyete tedavisi gördüğünü belirten Osman Ç., “Annemin de telkinleriyle bunlardan uzaklaştım. Telefonlarını da rehberimden sildim. O esnada eşimin üzerine kayıtlı engelli aracını sattım. Tesisten kalan borçları, kredileri ödedim. Oğluma oturmak üzere aldığım evi sattım. Mesleğe tekrar geri dönmeye karar verdim ve endüstriyel röntgen ve ultrasonik muayenesi yapan bir şirket kurdum. İşlerim düzelmeye başladı. Dava süreciyle alakalı keşif talebi olmuştu. Heyet geldi, tesisi açmaya çalıştım ancak anahtarın açmadığını fark ettim. Hakime hanıma kapının kilitlerini değiştirdiklerini söyledim. Heyetten biri Muzaffer’i aradı gelip kapıyı homurdana homurdana açtı. Kapıyı açarken bana küfürler ederek içeri girmeme izin vermeyerek yumruk attı. Oradakiler olayı yatıştırdı. Birlikte binaya doğru yöneldik. Depoda 500 kişiye düğün yapacak kadar malzemem vardı ancak boşaltılmıştı. Onurumla oynanmıştı, 40 yıllık emeğim, param, kıdem tazminatım, bireysel emeklilik sistemindeki param, gelinlerimin bilezikleri, oğlumun araba parası, her şeyi oraya yatırmıştım. Bunların gerçekten önemi yoktu, buna rağmen bir de onurumla oynanıyordu” şeklinde konuştu.

“2-3 el ateş ettim, ondan sonrasını ne yaptım bilmiyorum”
Osman Ç., keşif bittikten sonra hastaneye gidip darp raporu aldığını da ifade ederek, “Muzaffer bana vurduğu için darp raporu aldım. Muzaffer’in yanındaki taksi şoförüne, benim için ’Bu adam buranın bekçisiydi, ne sahibi. Bizim malımıza ortaklık yapmaya çalışıyor’ dediğini söylediler. Ben de telefonla Muzaffer’i aradım. Nerede olduğunu sordum. Küfürle cevap vererek terminalde olduğunu söyledi. Terminale gittiğimde yine küfür etti. Ben belimdeki silahı çıkardım 2-3 el ateş ettim. Ondan sonrasını ne yaptım bilmiyorum” cümlelerini kullandı.

“Abimle ne alakası var, ben hala onu çözemedim”
Tanık İskender Ece ise husumeti Muzaffer Ece’nin başlattığını söyledi. Ece, “Beni kendisi mahkemeye verdi. Mahkeme süreci de hala devam ediyor. Oradan başlayan bir husumeti var herhalde, bizim yok ama onun varmış demek ki. Nasıl söyleyeyim, abimle ne alakası var, ben hala onu çözemedim. Suçsuz bir insan gitti. Bu olay 2023’ün başlarında başladı. Tehditler, mesajlar vs. Hatta bir gün gece saatlerinde abim karakola gitmiş, şikayette bulunmuş. Mesajları göstermiş, emniyette ilgilenmemişler. Ertesi gün ben geldim, beraber savcılığa gittik suç duyurusunda bulunmak için. Savcılık kalemi bize, Whatsapp mesajlarının ertesi gün sabahleyin silindiğini, yeniden böyle bir şey olduğunda fotoğraf çekmememiz gerektiğini söylediler. Elimizde olmadığı için o mesajları gösteremedik” dedi.

“O gün abimin yanında ben olsaydım, o mermilerin yarısı bana gelecekti”
Olay gününü anlatan Ece, “Hala şaşırıyorum. O gün abimin yanında ben olsaydım, o mermilerin yarısı bana gelecekti. Buna yüzde yüz eminim. Sanık, olaydan yaklaşık 6 ay önce bizim gittiğimiz spot kulübümüz var. Oraya gelmiş, beni ve abimi sormuş” diye konuştu.

“1 lira alıp veremeyeceği olmayan bir insana 18 tane kurşun sıktı”
İskender Ece, Osman Ç’nin mahkeme sürecini başlatmasıyla olayların bu raddeye geldiğini dile getirerek, “Hatta abim bizi, ikimizi bir araya getirdi. ’Teyze oğlusunuz, barışın, böyle olmaz’ dedi. İkimizi bir araya getirdi. Öyle bir insan değildi. Bu olayla bir alakası olmayan biri. 1 lira alıp veremeyeceği olmayan bir insana 18 tane kurşun sıktı. Asıl hedef bendim. Ben bunu biliyorum” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Gemlik zabıta ekipleri dilencilere göz açtırmıyor

Gemlik Zabıta Müdürlüğü ekipleri, Ramazan ayı ile birlikte artan dilencilik faaliyetlerine karşı çalışmalarını sürdürüyor. Ekipler, özellikle iftar vaktinde vatandaşların yoğun olarak bulunduğu pazar yerleri girişleri ve AVM önlerinde dilencilik yapan 8 kişilik bir gruba müdahale etti.

Kocaeli ilinden araçlarla Gemlik’e geldiği ve vatandaşların duygularını sömürdüğü tespit edilen dilenciler, gıda ihtiyacı olduklarını belirterek vatandaşlardan para istemekte ve yanlarında bulundurdukları patik ve çorapları satma bahanesiyle ısrarla para talep etmekteydi. Zabıta ekipleri, bu kişilerin dilencilik yaptığını tespit ederek her birine 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 33. maddesine aykırı davranışlardan dolayı 1406 TL para cezası kesti. Toplamda, 8 kişiye kesilen ceza miktarı 11 bin 248 TL’yi buldu.

Ekipler, dilencilerin yanlarında taşıdıkları poşet ve yerdeki örtü üzerinde toplam 3 bin 545 TL para tespit etti. Bu paralar, mülkiyetinin kamuya aktarılması amacıyla zabıta tarafından muhafaza altına alındı.

Gemlik Zabıta Müdürlüğü, halkın huzur ve güvenliğini sağlamak için dilencilikle mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceğini duyurdu.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Hacı Baba” tuzağıyla servet topladılar: Suçu da cinlere attılar

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/03/haci-baba-tuzagiyla-servet-topladilar-sucu-da-cinlere-attilar-0-fGIQdp2M.mp4
Kocaeli’de bir aile, “Hacı Baba” adını verdikleri sözde manevi varlık aracılığıyla vatandaşları dolandırarak 2 milyon TL topladı. WhatsApp grubunda “Hacı Baba” ismiyle mesaj atan şüpheliler, sözde dini sohbetler düzenleyerek mağdurları bağış yapmaya zorladı. Para ve altınları topladıktan sonra “Cinler aldı” yalanıyla insanları kandıran şahısların kurduğu dolandırıcılık düzeni, iddianamede tüm detaylarıyla anlatıldı.

Edinilen bilgiye göre, S.S. (54), kızı M.S. (32), oğlu K.S. (37) ve dini nikahlı eşi B.H. (51); vatandaşların dini inanç ve duygularını istismar ederek 2 milyon TL dolandırdı. Şüphelilerin, mağdurlara “Hacı Baba” adını verdikleri manevi bir varlıkla iletişim kurduklarını iddia ettikleri, bu kişinin sözde büyük bir veli ve Allah dostu olduğunu söyleyerek inandırdıkları öğrenildi.

Şüphelilerin, Hacı Baba’nın cin musallat olan kişilere yardım ettiği, bağış yapanları büyük bela ve musibetlerden koruyacağını yalanını söyleyerek mağdurlardan para ve altın topladığı tespit edildi. Ayrıca, bu sözde manevi yardımın yalnızca kendileriyle sınırlı kalmadığını, çevrelerindeki akraba ve yakınlarından da bağış toplamaları gerektiğini söyleyerek dolandırıcılığı genişlettikleri belirlendi. Yapılan bağışların, dini yardım, infak ve sadaka adı altında istendiği, şüphelilerin mağdurların duygularını sömürerek ciddi maddi kayıplara uğrattıkları ortaya çıktı.

3 şüpheli tutuklandı

Şikayet üzerine dolandırıcılık olayına ilişkin 4 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerden M.S. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, S.S., oğlu K.S. ile dini nikahlı eşi B.H. tutuklandı.

“Musibetlerden kurtulmak için bağış yapın” yalanı

Sanıklar hakkında hazırlanan iddianame, Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede, kurulan dolandırıcılık ağının tüm detaylarına yer verildi. İddianamede, şüphelilerin müştekiler ile Gölcük’teki adreslerinde sözde “dini sohbet” adı altında toplandığı, bu görüşmelerde S.S.’nin oğlu K.S.’nin kendisini sözde hoca olarak tanıttığı ve “Hacı Baba” isimli sözde manevi kişinin musibetlerden kurtardığı ancak bunun için bağış yapılması gerektiğini söylediği ifade edildi. Ayrıca iddianamede, B.H.’nin de Hacı Baba ile direkt irtibat kurduğunu, sözde bu manevi kişinin “kendisine para gönderilmesi” halinde büyük musibetlerden kişileri kurtaracağını müştekilere aktardığı ve “bağış ve dini yardım” adı altında para istediği kaydedildi.

“Hacı Baba” numaralı hat S.S.’ye ait çıktı

S.S’nin, mağdurlar A.T. ve F.K. adına banka hesabı açtırarak, bağış gelirlerini bu hesaplarda topladığı ve hesapları bizzat yönettiğinin belirtildiği iddianamede, toplanan paralardan yüksek miktarda bir kısmının kızı M.S.’nin hesabında aktarıldığı vurgulandı. Yine iddianamede, şüphelilerin mağdurlarla WhatsApp grubu kurarak dini sohbetlerle onları bağış yapmaya teşvik ettikleri, “Hacı Baba” ismiyle WhatsApp grubunda kayıtlı olan telefon numarasının yapılan incelemelerde S.S.’ye ait olduğu ortaya çıktığı belirtildi.

“S.S., sürekli bana boşanma konusunda telkinde bulundu”

İddianamede, müştekilerin ve şüphelilerin ifadelerine de yer verildi. Müşteki F.M. (54), iddianamede yer alan ifadesinde, “Gayri resmi olarak evlere giderek Kur’an öğreticiliği yapmaktayım. Hatırladığım kadarıyla 2019 yılı aralık ayında S.S. bana gelerek Kur’an öğrenmek istediğini söyledi. Ben de bunun üzerine Kur’an öğretmeye başladım. O sırada eşimin madde kullanması sebebiyle zorluk çekiyordum. S.S., sürekli bana boşanma konusunda telkinde bulundu. Bende 2020 şubat ayında kendi evimden ayrıldım ve S.S’nin Gölcük’te bulunan ikametinde birlikte yaşamaya başladım. Bana banka hesabı ile ilgili sıkıntılarının olduğunu, devletin bloke koyduğunu, bu sebeple banka hesaplarının kullanamadığını söyledi. Beraber adıma telefon hattı alarak S.S’nin kullanması için kendisine verdim. Ayrıca bankadan adıma S.S’nin kullanması için hesap açtık” dedi.

WhatsApp’tan gelen “Hacı Baba” mesajı

Bir gün telefonuna WhatsApp’tan mesaj geldiğini anlatan F.M., “S.S., aracılığıyla bir kişi bana WhatsApp’tan ulaşarak kendisini manevi hoca olarak tanıttı ve yüksek makamlara ledün ilmine çıkabileceğimi söyledi. Ancak bu makama çıkabilmek için cinleri olan hastalara dua okumam gerektiğini söyledi. Farklı farklı kişiler bana ulaşmaya başladı. Bir süre sonra S.S.’nin oğlu K.S. evimize geldi ve hocalık yapmaya başladı. O da İnstagram üzerinden bildiğim kadarıyla ’Kaan Hoca’ isminde bir hesap açarak bu konuları yaymaya başladı. Akabinde bulduğumuz hastalarla ben, K.S. ve S.S. para konusunda anlaşmaya başladık. Ben fiyat konusunda kesinlikle söz sahibi değildim” diye konuştu.

“Hacı Baba’nın muhtaçlara yardım ettiğini söyleyerek beni kandırdı”

F.M., ifadesine şöyle devam etti:

“Bana söylenen fiyatları hastalara söylüyordum. Kabul etmeleri üzerine benim adıma kayıtlı olan ancak S.S.’nin kullandığı müşteri numaralı banka hesabıma paralar atılmaya başlandı. Ben kesinlikle bu işten para almayacağımı söyledim. Ben Allah rızası için yaptım. S.S. de bu parayı kendisinin almadığını, Hacı Baba’nın muhtaçlara yardım ettiğini söyleyerek beni kandırdı. K.S.’nin bilgisayar mühendisi olduğunu biliyorum. Elinde sürekli 2 bilgisayar ve telefonu vardı. Sürekli bunlarla uğraşıyordu”

“Para ve altınları manevi hocanın cini götürdü”

Evlere dua okumaya gitmeye başladıklarını anlatan F.M., “Şahıslardan aldığımız para haricinde çevremizde olanlarla bir WhatsApp grubu kurduk. Hacı Baba, bizleri telefonla arayarak yardım topladığını söylüyordu. İnsanlara altınların zekatını vermeye ve infak etmeye zorluyordu. Bu tarz ses kayıtları atıyordu ve kişisel olarak arıyordu. Ardından WhatsApp grubunda olan şahıslar, bana miktarını tam olarak bilmediğim altınlarını farklı tarihlerde getirip verdiler. Ben de altınları S.S’ye verdim. O da seccadenin içine sararak yatak odasına götürüyordu. S.S. bize, o para ve altınları manevi hocanın cini alıp götürdüğünü söylüyordu. Öyle 2 sene devam etti. Sadaka, infak, Gazze’ye yardım adı altında Hacı Baba’ya verilmek üzere eş, dost ve çevremden bana toplattırdıkları paraları gönderdim. Ben de kendilerine para kaptırdım. İşin içinde sahtekarlık olduğunu düşündüm ve kendilerinden uzaklaştım. Hacı Baba, ’Seni cinler çarpar’ kimseye söyleme diyerek telefondan bana eziyet etti, şikayetçiyim” dedi.

“Bu paraları ihtiyaç sahiplerine dağıttım. Suçlamaları kabul etmiyorum”

Tutuklu sanık S.S. ise ifadesinde suçlamaları kabul etmeyerek, “Hacı Baba olarak bahsedilen kişi zamanında benim eşimin manevi rahatsızlığına yardımcı olmuştu. Bu kişinin numarasını arkadaşımdan almıştım. Hacı Baba bize yardımcı olmuştu. Arkadaşım F.M. de ailevi sıkıntılar yaşadığı için benim yanımda ikamet etmeye başladı. Tavsiyem üzerine Hacı Baba ile görüştü. Bizim bu kişilerle birlikte WhatsApp grubumuz vardı. Bu grup üzerinden dini eğitimler almaktaydım. Hacı Baba’nın adı kullanılarak hiçbir zaman para toplanmamıştır. Para toplama olayı yardım yapma amacıyladır. Bu paraları ihtiyaç sahiplerine dağıttım. Suçlamaları kabul etmiyorum” ifadelerini kullandı.

Diğer 3 sanık da suçlamaları kabul etmedi. Sanıkların önümüzdeki aylarda hakim karşısına çıkacağı öğrenildi.

“Sır bir aileydiler”

Öte yandan, şüphelilerin dolandırıcılık olayına konu olan Gölcük’teki evleri görüntülendi. Olaya ilişkin İHA mikrofonlarına konuşan ailenin komşusu Mümin Çalışkan (70), “Aile hakkında doğru dürüst bir şey bilmiyoruz. Gelen giden oluyordu ama kimseyle muhatap olmuyorlardı. Sır bir aileydiler. Kimse ile muhatap olmuyorlardı. Buradaki herkes birbirine selam verir, birlikte çay içer ancak onlar bizlere karşı öyle değildirler. Çarşaflı, fesli, sakallı bir görüntüleri vardı. Tahminimce ortalama 1.5 yıldır burada kirada kalıyorlardı. O zamanlar 12 bin TL’ye tutmuşlardı. O zamanlar her yerde 3-4 bin TL’ye olunca çok şaşırmıştık bu kadar pahalıya kiraladıkları için. Biz dolandırıcılık olayını şahıslar polisler tarafından alındıktan sonra komşular tarafından öğrendik. Dini sohbetler olup olmadığını bilmiyordum” dedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Depremzedeyim” diyerek vatandaşları kandıran dilencinin üzerinden 35 bin lira çıktı

Bilecik’te bir kıraathanede “depremzedeyim” diyerek dilenirken yakalanan kadının üzerinden çıkan para ekipleri şoke etti.

Bilecik Belediyesine bağlı Zabıta Müdürlüğü ekipleri, hurdacı, dilenci ve seyyar satıcılara göz açtırmamaya devam ediyor. Kent merkezinde dün gece bir kıraathanede “Hatay’dan geldim depremzedeyim” diyerek dilencilik yapan bir şahıs ihbarı alan zabıta hemen harekete geçti. Zabıta Amiri Özgür Özmen ile Murat Sabit Çelik, Aydın Kurtuldu, Macit Öz ve Koray Uçak kentteki tüm kıraathaneleri gezdi. Bir kıraathanede aynı söylemlerle dilencilik yapan Hatice Y. isimli kadın dilenirken yakalandı. Şahıs Zabıta Müdürlüğüne götürülürken üzerinden çıkan para ekipleri şoke etti. Şahsın üzerinden 35 bin TL çıktı.

“Vatandaşlarımızın dini ve ahlaki duygularını istismar ederek para toplayan kişilere karşı da mücadele ediyoruz”

Dilencilere itibar edilmemesi uyarısında da bulunan Bilecik Belediyesi Zabıta Müdürü Mücahit Öndersev, “Bilecik Belediyesi Zabıta Müdürlüğü olarak her alanda vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak adına görevimizi sürdürüyoruz. Bununla birlikte vatandaşlarımızın dini ve ahlaki duygularını istismar ederek para toplayan kişilere karşı da mücadele ediyoruz. Bununla ilgili bir ekip kurduk ve arkadaşlarımız bir dilenciyi üzerinde 35 bin TL’ye yakın para ile yakaladı. Bizler bu konuda vatandaşlarımızın duyarlı olmasını istiyoruz” dedi.

“Dilencilik meslek haline gelmesin”

Açıklamasında “Dilencilik bir meslek haline gelmesin istiyoruz” ifadelerini kullanan Öndersev “Vatandaşlarımızın bu tür durumları duymaları veya karşılaşmaları halinde vakit kaybetmeden bizimle iletişime geçmelerini bekliyoruz. Bilecik’te bu tür durumların yaşanmamasını istiyoruz. Bununla ilgili sıkı denetimlerimiz hep devam edecek” dedi.

Zabıta Müdürü Öndersev, dilencilerin para toplama konusunda çeşitli yalan ifadelerle vatandaşları ikna ettiği ve mağdur olmalarına sebep olduğunu da sözlerine ekledi.

Öte yandan üzerinden 35 bin TL çıkan Hatice Y.’ye kabahatler kanununa göre idari para cezası uygulanırken şahsın Bursa’nın Yenişehir ilçesinden geldiği öğrenildi.

Kategoriler
KOCAELİSPOR Kocaelispor Haberleri SPOR Spor Haberleri Tüm Kocaelispor Haberleri

Kocaelispor’dan, futbolcuların antrenmana çıkmama haberlerine yalanlama

Trendyol 1. Lig’in lideri Kocaelispor’da, ödemelerini alamayan futbolcuların antrenmana çıkmama kararıyla ilgili bilgi paylaşımlarının doğru olmadığını söyleyen basın sözcüsü Kadir Genç, “Cuma günleri prim ödüyoruz. Bugün zaten ödeme yapılacak. Antrenmana çıkmama konusu doğru değil” dedi.

Trendyol 1. Lig’de 51 puanla zirvede bulunan ve sezonun 25. haftasında yarın Çorum FK’yı konuk edecek Kocaelispor’da, sosyal medya üzerinden yayılan futbolcuların alacaklarının ödenmediği için antrenmana çıkmama kararı aldıkları yönündeki paylaşımlar kent kamuoyunda gündem oldu. Dolaşımdaki bu bilgilere kulübün basın sözcüsü Kadir Genç’ten yalanlama geldi. İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirinin sorularını yanıtlayan Kadir Genç, ödemelerin peyderpey yapıldığını, primlerin gününde yattığını ancak maaşlarda gecikme olduğunu söyledi.

“Antrenmana çıkmama diye bir şey yok”

Oyuncuların antrenmana çıkmama durumunun söz konusu olmadığını dile getiren Genç, “Bugün antrenman yok ki çıkmama kararı olsun. O öyle bir şey değil. Para sorununa da gelirsek para sorunu zaten var ve bu sorun peyderpey çözülüyor. Para sorunu her yerde var. Sadece bizde değil ki. Ama çözülüyor, bunda bir problem yok. Antrenmana çıkmama diye bir şey yok. Takım kampta, maçtan bir gün önce sadece ter antrenmanı var. Futbolcuların, yönetim olarak bizlere böyle bir tepkisi yok. Paralarını istiyorlar mı? Elbette istiyorlar. Tabii ki isteyecekler. Ödeme de bugün yapılacak. Onunla ilgili sıkıntı yok” dedi.

“Cuma günleri önceki maçın primlerini ödüyoruz”

Futbolculara olan borçları önümüzdeki hafta basın mensuplarıyla düzenleyeceği bilgilendirme toplantısında net olarak paylaşacağının da altını çizen Kadir Genç, “Biz hep cuma günleri prim ödüyoruz. Tamamı mı yapılır, kısmen mi yapılır henüz bilmiyorum ama bugün ödeme yapılacak. Yönetim kurulunun oluşturduğu rakamlar var ve gelen paranın tamamı futbolculara ödenecek. Önce, bir önceki maçın primi ödenecek. Bu zaten standart. Bir de geriden gelen, bazı futbolculara 2, bazılarına 3 ay maaş borcumuz var. Onlarla ilgili ne ödeyebileceğiz bugün ona da bakacağız” ifadelerini kullandı.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version