Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Ümraniye’de 9. Geleneksel Türk Okçuluğu Puta Yarışması yapıldı

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/09/umraniyede-9-geleneksel-turk-okculugu-puta-yarismasi-yapildi-0-RpUTVY2z.mp4
Ümraniye Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen 9. Geleneksel Türk Okçuluğu Puta Yarışması, 13 şehirden 660 sporcunun katılımıyla Ümraniye Millet Bahçesi’nde gerçekleştirildi.

Ümraniye Millet Bahçesi’nde düzenlenen yarışma, sabahın erken saatlerinde başladı. Sporcular, geleneksel kıyafetleriyle renkli görüntüler oluşturdu. 13 farklı kategoride yapılan müsabakalarda sporcular, 18 metreden 45 ok atışı gerçekleştirdi. Yarışmayı Türkiye Geleneksel Türk Okçuluk Federasyonu hakemleri yönetti.

Yarışmanın ardından konuşan TBMM 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, ‘’Sabahın erken saatlerinde gelen her yaştan okçumuz burada hünerlerini gösterdiler. Hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Okçuluk hem fiziken hem zihnen bir disiplin gerektiren, aynı zamanda gençlerimizi hayata hazırlayan en kıymetli spor dallarından biri. Bütün yarışmacılarımızı, kulüpleri, federasyonu ve bu önemli organizasyona ev sahipliği yapan Belediye Başkanımız İsmet Yıldırım’ı tebrik ediyorum. Önümüzdeki sene daha büyük katılımla daha büyük bir alanda tekrar bu yarışmanın yapılmasını temenni ediyorum’’ dedi.

Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım da etkinliğin önemine şu sözlerle dikkat çekti: ‘’Bugün burada, 660 sporcumuz, 50 kulübümüz ve 13 farklı şehirden gelen okçularımızla birlikte çok güzel bir organizasyona ev sahipliği yaptık. Bu anlamlı müsabakada çocuklardan gençlere, yetişkinlerden özel bireylerimize kadar her yaş ve gruptan sporcumuz yer aldı. Her biri hem centilmence yarıştı hem de okçuluğun ruhuna yakışır bir duruş sergiledi. Yarışan, emek veren ve dereceye giren tüm sporcularımızı gönülden tebrik ediyorum. Okçuluk; yalnızca bir spor değil, aynı zamanda ahlâkı, maneviyatı ve kadim değerleri hatırlatan güçlü bir kültür mirasıdır. Orta Asya’dan günümüze uzanan bu köklü geleneği yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak büyük bir sorumluluk. Bu güzel spora son yıllarda çok büyük katkılar sunan, okçuluğun yeniden yükselmesine öncülük eden Sayın Bilal Erdoğan’a da teşekkürlerimi sunuyorum.’’

Türkiye Geleneksel Türk Okçuluk Federasyonu hakemlerinin yönettiği yarışmada; büyük erkekler, büyük bayanlar, genç erkekler, genç bayanlar, yıldız erkekler, yıldız kızlar, minik erkekler, minik kızlar ve paralimpik karma olmak üzere 13 farklı kategoride sporcular mücadele etti. Yarışmacılar, 18 metreden 9 ok, 5 seri halinde olmak üzere toplam 45 atış yaptı.

Toplam 50 kulüpten 660 sporcunun katıldığı müsabaka; İstanbul, Bursa, Çorum, Düzce, Eskişehir, İzmir, Kocaeli, Konya, Manisa, Sakarya, Sinop, Tekirdağ ve Yalova olmak üzere 13 farklı şehirden gelen sporcularla gerçekleşti.

Sabahın erken saatlerinde başlayan yarışmada, her yaştan sporcu geleneksel kıyafetleriyle Türk kültürünün izlerini taşıyan eşsiz bir atmosfer oluşturdu. Gün boyu süren müsabaka heyecanlı anlara sahne oldu.

Geleneksel Türk Okçuluğu Puta Yarışması, 13 Ekim Cumartesi günü Ümraniye Millet Bahçesi’nde yapıldı. Ümraniye Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen yarışma, 13 farklı şehirden katılan 660 sporcuyla adeta bir kültür ve spor şölenine dönüştü.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Ege’de Türk ve Yunan balıkçıları arasında gerginlik

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/09/egede-turk-ve-yunan-balikcilari-arasinda-gerginlik-0-TmQDHjmh.mp4
Ege Denizi Saros Körfezi açıklarında Türk ve Yunan balıkçıları arasında gerginlik yaşandı. O anlar cep telefonu kameralarıyla görüntülendi.

İddiaya göre, Semadirek Adası ile Enez arasında, Yunan balıkçı teknelerinin Türk balıkçıların üzerine sürmesiyle başlayan olayda, Türk balıkçılar sessiz kalmadı. Haberleşme sistemleriyle hızla organize olan Türk gırgır ve trol tekneleri, tacizde bulunan Yunan teknelerini Türk kara sularına kadar takip ederek geri püskürttü. Yaşanan anlar Türk balıkçılar tarafından cep telefonu kameralarıyla saniye saniye kayıt altına alındı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Gölcük Belediyesi Konservatuarı’na başvurular başlıyor

Gölcük Belediye Konservatuarı’nın yeni eğitim ve öğretim yılı için yetenek sınavı başvuruları başlıyor.

Gölcük Belediyesi Konservatuvarı, 2025-2026 eğitim ve öğretim yılı için yetenek sınavı başvuruları 8 Eylül Pazartesi günü başlayacak. Başvurular, 23 Eylül 2025 Salı günü sona erecek. Yetenek sınavı başvuruları; Piyalepaşa Mahallesi Bağdat Caddesi, 623. Sokak’ta bulunan Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi Gölcük Konservatuvarı binasında yapılacak. Yetenek sınavları; klasik Türk müziği bölümü (ud, keman, ney), Türk halk müziği bölümü (bağlama), batı enstrümanları bölümü (gitar, piyano, yan flüt), şan bölümü (THM şan, TSM şan) branşlarında, uzman eğitmenler tarafından, 27 Eylül Cumartesi saat 10.00’da yapılacak. Yetenek sınavlarında başarılı olan öğrenciler ise kayıtlarını tamamlamaları sonrasında eğitime başlayacaklar.

Başvuru şartları

Gölcük Belediye Konservatuarı’nda klasik Türk musikisi bölümü, Türk halk musikisi bölümü, şan bölümü, batı enstrümanları bölümü var. Başvurular için aranan şartlar arasında; 11 yaşında olmak, kayıtların açıldığı ilk gün itibariyle 50 yaşından gün almamış olmak, giriş sınavı için yapılacak mülakatta başarılı olmaları, ses, diksiyon, kulak gibi özellikler yönünden musiki bölümlerine uygun bulunmak. (Şan bölümüne giren adaylar şarkı veya türkü söyleyebilecek)

İstenilen belgeler

Başvuruları için istenen belgeler ise şöyle; nüfus cüzdan örneği, öğrenim durum belgesi (diploma veya örneği, tasdikname, öğrenim durumu belgeleri, sertifika, çalıştığı iş yerinden belge), 4 vesikalık fotoğraf, konservatuvar müdürlüğünden alınacak form ve dilekçe (18 yaşından küçük öğrencilerin formları velisi tarafından doldurulup imzalanacak), Cumhuriyet Savcılığı’ndan alınacak sabıka kaydı. (Öğrenci olanlar ve resmi iş kurumunda çalışanlar hariç). Kayıt işlemleri için bilgi almak isteyenler: 0 (262) 412 88 47 numaralı telefonu mesai saatleri içinde arayabilir.

Kategoriler
SPOR Spor Haberleri

Kocaelispor ile Samsunspor yıllar sonra yine rakip olacak

Kocaelispor ile Samsunspor yıllar sonra kozlarını paylaşacak. 1995 sezonunda Türkiye Kupası çeyrek finalinde iki takım karşı karşıya gelmiş ve o mücadele tarihe geçmişti. Küfürlü tezahürattan dolayı hakem maçı tatil etmiş, ancak TFF hakemi haksız bularak karşılaşmayı tekrar oynatmıştı.

Kupa rövanşında; maç da, hakem de, küfür de tarihe geçti

Trendyol Süper Lig’e 16 yıl aradan sonra dönen Kocaelispor sezonun 2. haftasında yarın Samsunspor’u konuk edecek. Geçmişte tarihe geçen maçlara imza atan iki Anadolu takımı son Süper Lig maçını 22 yıl önce, 2003 yılında oynadı. Tarihlerinde ilk kez 22 Ocak 1967’de 2. Lig maçında Samsun’da karşılaşan iki köklü kulübün tarihe geçen maçı ise 25 Ocak 1995’te yaşandı. İlk kez gece maçının oynandığı İzmit İsmetpaşa Stadı’nda Türkiye Kupası Çeyrek Finali rövanş maçında 37 dakikalık oyunun sonunda hakem de, maç da tarihe geçti.

Binlerce kişilik küfür korosu Türkiye’de bir ilke neden oldu

90’lı yıllarda stadyumların dolması ve ateşli taraftarın çoğalmasıyla birlikte tribünlerden kötü tezahüratlar yayılmaya başlandı. Zaman zaman futbolcular ve teknik ekip de küfürlü tezahüratlara karşılık verince gerilimler arttı. Tribünlerden binlerce kişinin koro halde hakeme kötü tezahüratta bulunması olağan hale geldiği günlerde Türk futbolunda bir ilk Kocaelispor – Samsunspor maçında yaşandı. Çift maçlık eleme sistemiyle oynan kupa çeyrek finalinde ikinci maça konuk ekip 2-0’lik ilk maçın avantajıyla başladı. Maçı FIFA kokartlı hakem Serdar Çakman yönetti. Yardımcı olarak Hasan Serdar Çakıroğlu ve Sami Şamar, 4. hakem olarak da Osman Avcı görev aldı.

Kocaelispor 1-0 öndeyken Turan’a kırmızı kart çıktı

Teknik direktör Mustafa Denizli yönetimindeki Kocaelispor sahaya; kalede Fahreddin Ömerovic, Osman Çakır, Halil İbrahim Kara, Mirko Mirkovic, Turan Uzun, Roman Dabrowski (Kaan Dobra), Evren Nuri Turhan, Nuri Çolak, İlhan Özer, Faruk Yiğit ve Ergun Kula ile çıktı. 3 farklı skora ihtiyacı olan Kocaelispor maçın 3. dakikasında Kocaelispor, Kaan Dobra ile topu ağlara bıraktı (1-0). Yaklaşık 20 bin taraftarın tek yürek olduğu sırada hakem Serdar Çakman 37. dakikada Turan Uzun için kırmızı kartına uzandı. Karardan memnun olmayan binlerce Kocaelispor taraftarı hep bir ağızdan hakeme küfür etmeye başladı.

Kötü tezahürata dayanamayan hakem soyunma odasına gitti

Bitmeyen kötü tezahüratın etkisinde kalan hakem Serdar Çakman önce soyunma odasına yöneldi, sonra tüm ikna çabalarına rağmen 37. dakikada maçı bitirdi. Stadyumu dolduran taraftar, hakeme daha fazla öfkelenerek çirkin tezahüratın dozajını artırdı. Eş zamanlı olarak yöneticiler hakemin maçı devam ettirmesi için uğraş verdi. Üst düzey güvenlik önemleri alınmasına rağmen Serdar Çakman sahaya geri dönmedi. Gözde hakemlerden Çakman futbolun çirkin görüntüleri hak etmediğini belirtip maçın bitirilmesinden yana tavrını korudu. Daha önce emsali olmayan bu karar, stadyumda şok dalgası oluştururken, ekranları başındaki milyonları da şaşkına çevirdi.

TFF hakemi haksız buldu, maçı yeniden oynattı

Türk futbolunda ilk yaşanıyordu. Küfür yüzünden bir müsabaka ilk kez tatil ediliyordu. Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) sadece saha olaylarına ceza veriyor, tribünlerin koro halde çirkin tezahüratına yaptırım uygulanamıyordu. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) hakem kararını hatalı bulup maçın yeniden oynanmasına karar verdi. 36. dakikada tatil edilen maç 15 Şubat’ta hakem Sabri Çelik’in yönetiminde seyircisiz olarak yeniden oynandı ve golsüz sona erdi. Hakem Serdar Çakman ise maçın tekrar edilmesi yönündeki kararı nedeniyle TFF’ye tepki olarak 38 yaşında düdüğünü astı. Uzun süre ülke gündemini meşgul eden olayın ardından küfürlü tezahüratlara karşı tribün kapatmaya varan sert tedbirler alınarak uygulamaya koyuldu.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Uzmanlardan deprem uyarısı: “Marmara’da 7’den büyük bir deprem her an olabilir”

Türkiye’nin tamamının deprem tehlikesi altında olduğunu belirten uzmanlar, “Büyük depremler yine olacak, hazırlıklı olmak zorundayız. Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok” uyarısında bulundu.

Kocaeli’nin İzmit ilçesinde deprem söyleşisi düzenlendi. Söyleşiye katılan Prof. Dr. Şükrü Ersoy ve Doç. Dr. Özkan Cindoruk, 1999 Kocaeli Depremi’nden bu yana geçen sürede atılan adımları, eksiklikleri ve gelecekte yaşanabilecek riskleri değerlendirdi. Uzmanlar, “Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok. Büyük depremler yine olacak, hazırlıklı olmak zorundayız” uyarısında bulunarak, afet kültürünün geliştirilmesi, zemin-yapı uyumunun sağlanması ve kentlerin dirençli hale getirilmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı.

“Her küçük depremde bile ne yapacağımızı tartışıyoruz”

Toplumun afet kültüründen yoksun olduğunu belirten Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Her depremden sonra yapılması gerekenleri sık sık konuşuyoruz. Nedeni şu, Türk insanında dayanışma kültürü var ama henüz afet kültürü yok. Afet kültürü olmadığı için her küçük depremde bile ne yapacağımızı tartışıyoruz. Gelecek nesle ne yapacaklarını öğretmeli, yapılarımızı da buna göre güçlendirmeliyiz. Türkiye güçlü bir ülke. Yasalar konusunda çok şey yapıldı. Ama 2023 depremleri, yapılanların yeterli olmadığını gösterdi. Daha dirençli şehirler kurmamız şart” ifadelerine yerdi.

“Bir binanın sağlamlığından emin olmadan, çök-kapan-tutun hareketi yapmanın anlamı yok”

Batı Anadolu’da depremler olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Ersoy, “1970’ten beri Batı Anadolu’da deprem olmuyor. En son Gediz depremi vardı. Balıkesir depremi beklenebilecek bir depremdi. Büyük yıkım olmadı ama metruk binalar yıkıldı ama Sındırgı depremi tek olmayacak bundan sonra da Batı Anadolu’da depremler olabilir. Bir binanın sağlamlığından emin olmadan çök-kapan-tutun hareketi yapmanın anlamı yok. Yönetmeliğe uygun ve kaliteli malzeme kullanılırsa köy evleri bile yıkılmaz” diye konuştu.

“Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok”

Türkiye’nin her bölgesinin depreme karşı riskli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok. Dolayısıyla gelecekte yine büyük depremler meydana gelecek. Birinin çıkıp büyük bir deprem olmayacak demesini beklemek hayal. Yeni depremlere hazırlanmamız gerekiyor. Bu korkulacak bir durum değil. Afet kültürünü geliştirdiğimiz zaman, yapılarımızı güçlü yaptığımız zaman herhangi bir zarar olmayacaktır” ifadelerini kullandı.

“Ne söylediysem hepsi çıktı, biz kahin miyiz?”

Deprem uyarılarının hepsinin gerçekleştiğini ifade eden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Ne söylediysem hepsi çıktı, biz kahin miyiz? Hayır. Oranın kaç yüzyıldır deprem oluşturmadığı bilinen bir gerçekti. 2023 depremlerine ‘yüzyılın depremi’ diyorlar, yanlış. Son bin yılın en önemli yıkımı, dünyanın hiçbir yerinde 11 ili yıkan bir afete müdahale etmek çok kolay değil. Bu bakımdan Türkiye’yi küçümsemeyelim; eksikler yok mu? Binlerce eksik var ama kendi gücümüzü de yok saymayalım. Normal şartlarda Hatay’da, Maraş’ta deprem olsaydı çevre illerden insanlar gelecekti ama oralar da yıkıldı. Ben bu işlerle hâlâ uğraştığımıza inanamıyorum. Biz güçlü bir ülkeyiz, insanlarımız da öyle; biz bu işin üstesinden geliriz. Niye gelemiyoruz, bunu anlamış değilim. Sel yatağına ev yapıyoruz, heyelanın altına ev yapıyoruz, deprem bölgesine ev yapıyoruz; bunların yerleri belli ama bir türlü buna ilişkin yaşam biçimini geliştiremiyoruz. Felaketin, senaryonun en kötüsü konuşulur. Marmara’da 7’den büyük bir deprem her an olabilir. Üstelik biz Marmara Denizi’nin içinden geçen Kuzey Anadolu fayının kuzey kolunu konuşuyoruz, güneyi kimse konuşmuyor. Güney’de de 7’ye varan depremler olabilir” ifadelerini kullandı.

Doğu Marmara’yı işaret etti: “Zemin açısından büyük hasarlar oluşturacak nitelikteki bir bölge”

Doğu Marmara’da muhtemel bir depremde zeminden kaynaklı büyük hasarlar oluşabileceğini ifade eden Doç. Dr. Özkan Cindoruk, “1999 depreminden sonra Kocaeli’nde önlemler almaya çalıştık ama yeterli önlemler alınmadı. En azından şunu öğrenmiş olduk; Kocaeli bölgesi depremde zemin açısından büyük hasarlar oluşturacak nitelikteki bir bölge. Jeolojik ortam olarak tanımladığımız, zeminlerin özellikleri olarak tanımladığımız ve fayın aktivitesinin en büyük yansımasının olduğu bölge olarak değerlendirdiğimiz alan olduğu için burada bunlarla karşı karşıya kalacağımızı en azından öğrendik” dedi.

“Zemin-yapı ilişkisi yeterince dikkate alınmadı”

Türkiye’nin yapı üretimi noktasında yeterli düzeyde olmadığını söyleyen Cindoruk, “Yeterli adımlar atıldı mı? Aslında planlamaya dönük bazı şeyler yaptık ama özellikle zemin-yapı ilişkisine dönük değerlendirmeleri yaptık ama yeterli değil. Kentsel dönüşüm olarak tanımlanan ya da binaların, yapıların yenilenmesi, planlamanın tekrar ele alınması, ona göre yapı ve yerleşim planlaması ve yapı üretimi kavramını bir noktaya getirdik ama yeterli düzeye ulaşamadık. Ama bu bir dezavantaj değil. Bunlardan aslında bir yol çizip daha iyi şeyler, daha planlı, daha dirençli kentler yapabiliriz. Tabii zemin ve yapı durumunu değiştirmedi. Aslında zemini değiştirme imkanı yok. Zeminin özellikleri belli; zeminle ilgili parametreleri ortaya koyabiliyoruz ama o zemine uygun yapıyı üretme konusunda biraz daha ileri adım attık. Zemine uygun yapı, zemine etütlerinin ciddiyetinin anlaşılması ve buna bağlı olarak yapı boyutlarının belirlenmesiyle ilgili adımlarımız oldu. Yeterli mi? Maalesef yeterli değil. Bu eksiklikleri tekrar değerlendirmemiz, ele almamız gerekiyor” dedi.

“Yer yer tsunami benzeri hareketlerin olma olasılığı yüksek”

Marmara Denizi’nde deniz içindeki fayların aktivitesine bağlı olarak kıyı bölgelerinde su baskını benzeri, yer yer tsunami benzeri hareketlerin olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Özkan Cindoruk, “Okyanusta olan depremler gibi şiddetli bir tsunamiden bahsetmek mümkün değil ama özellikle deniz içerisindeki fayların aktivitesine bağlı olarak kıyı bölgelerinde bir su baskını benzeri, yer yer tsunami benzeri hareketlerin olma olasılığı yüksek, onu söyleyebilirim. Marmara Denizi’nde olan bir depremde bu etkileri görebiliriz. Bunlarla ilgili önlemler ve değerlendirmeleri almamız gerekiyor. Tarihsel depremlerde benzer kayıtlar olmuştur. Bununla ilgili değerlendirmeler var. Bu konuyla ilgili Kocaeli Üniversitesi’nde çalışan birçok öğretim üyesi arkadaşımız var, onları ele almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

BBP lideri Destici: “İslam İşbirliği Teşkilatı yardımlarla harekete geçmeli, İsrail askeri müdahale ederse karşılık verilmeli”

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/08/bbp-lideri-destici-islam-isbirligi-teskilati-yardimlarla-harekete-gecmeli-israil-askeri-mudahale-ederse-karsilik-TUYqiXdt.mp4
Kocaeli’de partisinin olağan kongresine katılan Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Gazze’den Doğu Türkistan’a, zulme sessiz kalınmaması gerektiğini vurguladı. İsrail’in soykırımını kınayan Destici, İslam ülkelerine birleşme çağrısı yaptı, Çin’le ekonomik ilişkilerin gözden geçirilmesini istedi. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditlere dikkat çeken Destici, terörle mücadelede kararlılık mesajı verdi, ekonomik sorunlara acil çözüm çağrısında bulundu.

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, İzmit İlçe Başkanlığı 11. Olağan Kongresi’ne katılmak üzere Kocaeli’ye geldi. Büyük coşkuyla karşılanan Başkan Destici, “Bugün Doğu Türkistan’dan Gazze’ye, Kafkaslar’dan Türkmeneli’ne, pek çok Türk ve İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı, zulüm, işgaller, soykırımlar vardır. İşte Türk bunlara sessiz kalamaz. Tarihin hiçbir döneminde sessiz kalmamıştır. Bugün de sessiz değildir, yarın da sessiz olmayacaktır ve günü geldiğinde gerekeni mutlaka ama mutlaka yapacaktır. 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de terörist İsrail’in katil başbakanı Netanyahu başta olmak üzere savaş kabinesi, Gazze’de soykırım yapmaktadır. 20 binden fazla masum çocuğu katletmiştir ve bugün yüz binlercesini de açlığa mahkum etmektedir. Çocuklarımız açlıktan hayatını kaybetmektedir. Pek çoğu adeta bir deri bir kemik kalmıştır. O görüntüleri izlemeye hiçbirimizin yürekleri tahammül edememektedir. Ama maalesef başka İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünya devletleri ve yöneticileri, ebetteki aralarında buna tepki koyanlar var, açıklama yapanlar var ama uluslararası sorumluluklar nezdinde hiçbir adım atılmamıştır. Atılan adımlar da terörist ve siyonist İsrail tarafından hiçbir şekilde karşılık bulmamakta, hiçbir uluslararası hukuka uymamakta, hiçbir kararı da tanımamaktadır” diye konuştu.

“İslam İşbirliği Teşkilatı aynı anda İsrail’e karşılık vermelidir”

İsrail’in, gücünü Amerika Birleşik Devletleri’nden ve onun hem bugünkü hem de dünkü başkanlarından aldığını söyleyen Destici, “Aslında Amerika Birleşik Devletleri dünyayı yönetiyor gibi gözükse de, esas Amerika’yı yöneten İsrail olduğu için aslında Amerikan eliyle dünyayı yöneten ve idare eden maalesef siyonist İsrail ve onu yöneten Yahudi lobileridir, Yahudi kuruluşlarıdır. Onun için bunu iyi görmemiz lazım, bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Ben buradan bir kez daha tüm İslam ülkelerine bir çağrı yapıyorum. Diyorum ki bir araya gelin. İşte şimdi Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan çağrı yaptı. İslam İşbirliği Teşkilatı’nı acil toplantıya çağırdı. Şimdi bu toplantıda şöyle bir karar alınması lazım. İsrail’e bir hafta ya da 10 günlük bir süre verilmeli bütün yardımların içeriye girmesine izin vermesi noktasında tam bir ateşkes. Ve bütün bu İslam ülkeleri, İslam İşbirliği Teşkilatı – yanılmıyorsam 110 üye ülke oraya üye. Hepsi ortak bir yardım kuruluşu hazırlayacak, yardımları hazırlayacaklar. Ve hepsinin 110 İslam bayrağının çekili olduğu gemiler ya da karadan araçlar harekete geçecekler. İsrail şayet buna silahla karşılık verirse, askeri olarak müdahale ederse, o zaman bu 110 ülke aynı anda İsrail’e karşılık vermelidir. Çünkü artık dayanılacak nokta geçilmiştir. Sabır taşı çatlamıştır. Onun için diyoruz ki, korkmaya çekinmeye gerek yok. Dünya savaşı mı çıkacak çıksın, kıyamet mi kopacak kopsun ama o mazlumlar yalnız bırakılmasın” diye konuştu.

“Çin’le ekonomik ilişkilerimizi acilen gözden geçirmeliyiz”

Sessiz kalınmaması gerektiğini söyleyen Destici, “Bugün biz Gazze’ye, Filistin’e, Doğu Türkistan’a sessiz kalırsak, yarın tehlikeyi, zalimi kendi kapımızda görüveririz. Onun için bunlara karşı yapılacak her şeyin mutlaka yapılması lazım. Bakın, Çin de Doğu Türkistan’a zulmediyor. 49 yılından beri işgal altında Doğu Türkistan, 76 yıldır. Aynen İsrail’in Filistin’e yaptığını yaptı benzer dönemlerde. Şu anda da Doğu Türkistan’da Türklere, Müslümanlara karşı Çin’in zulmü ağır şekilde devam ediyor. Biz geçmişten beri söylüyoruz. Türkiye, Çin’le ticarete mahkum değil. Türkiye, Çin’le ilişkilerinin iyi olmasına mahkum değil. Bizden daha çok bize mahkum olan Çin’dir. Ama bakıyoruz, Türkiye’nin şu anda ekonomik sıkıntı çeken ülkemizin dış ticaret açığının yüzde 60’ı ve cari açığının tamamı Çin ile olan ticaretten kaynaklı. Biz Çin’e sadece 5 milyar dolarlık satıyoruz, 65 milyar dolarlık alıyoruz. Arada tam 60 milyar dolar var. Bizim bütün dış ticaret açığımız ne kadar? 100 milyar dolar. Bunun 60 milyar doları Çin’den kaynaklanıyor. Bizim cari açığımız ne kadar? 50 milyar dolar. Bunun tamamı Çin ile olan ticaretten kaynaklanıyor. Onun için hem ekonomik anlamda bize zarar veriyor hem Doğu Türkistan’da hala fiili, kültürel, inanç soykırımı yaptığı için Çin’le ekonomik ilişkilerimizi acilen gözden geçirmeliyiz. Mütekabiliyet esaslarına göre, o benden 5 milyarlık alıyorsa, ben de ondan 5 milyar dolarlık alacağım. Üstünü satmak istiyorsa, en az yüzde 100 vergi koymamız şarttır. Çin’le ticaretimizi eşitlediğimiz anda, dış ticaret açığımız 40 milyar dolara, cari açığımız da kapanıyor ve aşağı yukarı 10 milyar doların üzerinde cari fazla veren bir konuma yükseliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Tarih boyunca her zaman mazlumların yanında, zalimlerin karşısında yer almışızdır”

Konuşmasını sürdüren Başkan Destici, “Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi etnik kökene ve inanca sahip olursa olsun, biz Türkler ve Müslümanlar olarak tarih boyunca her zaman mazlumların yanında, zalimlerin karşısında yer almışızdır. Bundan sonra da mazlumların yanında durmaya, zalimlerin de korkulu rüyası olmaya devam edeceğiz. Türkiye için de tehdit büyüktür. 10 yıl öncesine göre tehdit daha da büyümüştür. Bir taraftan Suriye’deki iç savaş, PKK terör örgütünün Suriye’nin kuzeyinde bir devletleşme aşamasına gelmiş olması, Amerika Birleşik Devletleri’nin başta Yunanistan, Dedeağaç, Batı Trakya, Ege, Girit olmak üzere adeta ülkemizi çepeçevre çevreleyen üsler kurmuş olması, zaten Türkiye’nin içerisinde 20’den fazla üssü var. En son Zengezur koridorunu da 99 yıllığına kiralayarak adeta kuşatmıştır. Kafkaslar’da olmayan ABD bugün artık bu anlaşmayla Kafkaslar’a da yerleşmek adına bir adım atmıştır. Elbette ki tek hedef Türkiye değildir. Elbette ki İran, Çin, Rusya da bu hedefin içerisindedir. Ama hiç şüpheniz olmasın en yakın hedefleri Türkiye. Neden? Çünkü Türkiye çökmemektedir, boyun eğmemektedir. Türkiye’yi ya boyun eğdireceklerdir ya da Türkiye’ye mutlaka müdahale edeceklerdir” dedi.

“İçerideki İmralı canisi, ’ben baş müzakereciyim’ diyor”

“Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın uzantısı var. İçeride de ’terörsüz Türkiye’ diye bir süreç yönetildi. Onu da anlamış değilim” diyen Destici, şöyle devam etti:

“Türkiye zaten terörsüz, Türkiye’de terörist mi var? Türkiye’de terör eylemi mi var yıllardır? Türkiye zaten terörsüzdür. Benim kahraman ordum, benim devletim, kahraman askerim, kahraman polisim, hükümetin de koyduğu, iktidarın da koyduğu, Cumhur İttifakı’nın da koyduğu iradeyle zaten 2015’ten sonra başlatılan amansız bir mücadeleyle terörü yok etti. Türkiye’de terörist bırakılmadı. Savunma sanayinde atılan adımlar bu başarıda büyük rol oynadı. Onun için içeride zaten terör yok, terörist yok. İçeride kim var? İçeride siyasi bölücüler var. İmralı canisi var, Kandil’deki yılanlar var, elebaşları var. Bu süreç başlandığında ne dendi? Müzakeresiz, pazarlıksız, şartsız silah bırakacaklar ve kendilerini feshedecekler. Buna hiç kimse hayır demez. Ama şimdi bakıyoruz İmralı tutanakları yayınlanmaya başladı. İçerideki İmralı canisi diyor ki ’ben baş müzakereciyim’ diyor. Olmayan müzakerenin baş müzakerecisi olur mu? Bunlar yalanlanmadı. Şartsız, pazarlıksız silah bırakılacak dendi. Şimdi mecliste komisyon kuruldu. Birlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu. Peki, ne konuşuluyor bu komisyonda? Bu tür süreçlerin en önemli özelliği şeffaf olmasıdır. Halkın, milletin olup biteni mutlaka duyması ve görmesi gerekir. Onaylar ya da onaylamaz, o milletin vereceği bir karardır. Kapalı kapılar arkasında, gizli oturumlar yaparak bir milletin geleceği tayin edilemez. Millet buna müsaade etmez. Zaten göreceğiz, hep birlikte yaşayacağız. Milletin buna müsaade etmeyeceğine de hep birlikte şahitlik edeceğiz. Neye müsaade etmez millet? Bir, öncelikle terörle, teröristle pazarlık yapılmasına müsaade etmez. Bu millet, devletinin adının, milletinin kimliğinin değiştirilmesine canını verir ama müsaade etmez. Dilinin yanına başka dil eklenmesine ölür ama müsaade etmez. Bu millet geçmişte çok ağır bedeller ödemiştir. Şehitlerimizin kanı hala kurumamıştır. Şehit ailelerimizin, şehitlerimizin çocuklarının, eşlerinin, analarının, babalarının gözyaşı hala dinmemiştir. Dolayısıyla da şehit ailelerimizin, şehitlerimizin eşleri ve çocuklarıyla helalleşme olmadan ya da onların onayı olmadan asla hiçbir süreç kabul edilmez ve sonuçlanamaz.”

“Sadece 20-30 tane teröristin silah bırakmasıyla PKK silah mı bırakmış sayacağız”

PKK’nın silah bırakması ile ilgili ise Destici, “20-30 silah getirildi ve bir kazanın içine atıldı, yakıldı. Eski midir, yeni midir, kullanılır mı, kullanılmaz mı? Bunlar da belli değil. Sadece 20-30 tane teröristin silah bırakmasıyla PKK silah mı bırakmış sayacağız? Kandil’de tüm kadrosuyla PKK dururken, Irak’ta dururken, Süleymaniye’de, hatta Kerkük’te dururken, Mahmur’da dururken ve en önemlisi Suriye’nin kuzeyinde 100 bin kişilik silahlı adamıyla ABD destek komutanlığı varlığıyla dururken biz PKK’ya silah mı bırakıyor diyeceğiz. Onun için komisyondan önce yapılması gereken, PKK’nın tüm unsurlarıyla, yani Kandil’iyle, Süleymaniye’siyle, Suriye’nin kuzeyiyle, Aynel Arabı’yla, Kobani’siyle, Kamışlı’sıyla, Haseke’siyle, İran PJAK’ıyla, PYD-YPG-SDG’siyle silah bırakıp kendini feshettikten sonra bu komisyon çalışmalıdır. PKK hala Suriye’de, Irak’ta, İran’da silahlı güçleri tüm varlığıyla kendisini muhafaza ederken böyle bir komisyonun çalışmasından bence bir sonuç alınamaz. Milletimiz bunu kabul etmez. Onun için önce yapılacak olan, PKK’nın baştan söylendiği gibi tüm unsurlarıyla silahlarını bırakması ve tüm unsurlarının kendisini feshetmesidir” diye konuştu.

“İmralı canisi DEM’in kapanacağını ve onun yerine yeni bir halk kurulacağını açıkladı”

DEM Parti’nin de kendini feshetmesi gerektiğini söyleyen BBP Genel Başkanı Destici, “Bunun başkaca yolu da yoktur. Ben söyledim buna itiraz ettiler. Ama birkaç gün sonra İmralı canisi DEM’in kapanacağını ve onun yerine yeni bir halk kurulacağını açıkladı. Bana cevap yetiştirenler, ona ağızlarını bile açamadılar. Onun için biz terörsüz Türkiye’den yanayız, terörün bitmesinden yanayız. Baştan söylendiği gibi, PKK tüm unsurlarıyla silah bırakacak, kendini tüm unsurlarıyla feshedecek. Terör örgütünden ya da terör eylemlerinden değil, aynı zamanda silahlı mücadeleden vazgeçtiği gibi siyasi görücülükten de vazgeçecekse, elbette bu konuşulabilir. Ama silah bırakmanın karşılığında siyasi bölücülüğe devam edip ve bölücülük talepleri varsa, bu ne devletimiz nezdinde ne de milletimiz nezdinde asla itibar görmemelidir” dedi.

“Asgari ücret ocak ayını beklemeden artan enflasyon düzeyinde artırılmalı ve asgari ücretli nefes almalıdır”

Ekonomik meselelere değinen Başkan Destici, “Maalesef en düşük emekli aylığı 16 bin lira. En düşük ev kirasının 10 bin lira olduğu bir ülkede, 16 bin lirayla eğer tek emekli maaşı varsa, bir hanede bunun geçinmesini, mutlu olmasını nasıl bekleyelim? Aynı şey asgari ücret için de geçerli, 22 bin lira. Yine en düşük ev kirasının 10 bin lira olduğu yerde, 4 kişilik asgari ücretle geçinmeye çalışan bir aile nasıl geçinecek? Nasıl huzurlu ve mutlu olacak? Bunun için bir kere öncelikle emekli aylıkları acilen ve ivedilikle düzeltilmelidir. Hem de kademeli olarak düzeltilmelidir. İkincisi, asgari ücret ocak ayını beklemeden artan enflasyon düzeyinde artırılmalı ve asgari ücretli nefes almalıdır. Pazarda el yakan fiyatlar var. İşin daha kötüsü, daha çirkini, daha ahlaksız olan da nedir? Piyasada 5 lira olan bir ürünün pazarda 50 liraya satılması, piyasada 2 lira olan limonun 100 liraya satılması, piyasada 3 lira olan domatesin 30 liraya satılması. Aynı şey et ve sütte de geçerli. Bunun iki tane sebebi var. Birincisi vurguncular. Bunu çözmenin de iki yolu var. Bu iki tane faturayı kontrol etmeye bakalım. Bir, çiftçiden, üreticiden domates kaça çıkmış? Toptancı onu ondan kaça almış? Marketçiye ya da pazarcıya kaça satmış? İki, faturaya bakacaksınız. Diyelim ki çiftçiden 3 liraya almış, toptancı marketçiye 5 liraya satmış, marketçi de 25 lira yazmış. İşte o marketçinin gereğini yapacaksın. Birincisi süreli, ikincisinde tamamen kapatacaksın, hapis cezası da vereceksin, ayrıca para cezası da vereceksin” ifadelerini kullandı.

“Tarım ve Orman Bakanlığı eliyle kendi üretim çiftliklerini kurmalı”

Konuşmasını sürdüren Destici, “Madem girdi maliyetleri yüksek o zaman devlet girdi maliyetlerini ucuzlatacak. Gerekirse kendisi dışarıdan getirecek, hayvan üreticisine verecek. Ama onu da üreticiler mi yapacak? Orada da kartelleşme var. Beş-on firma ipleri eline almış ve piyasayı istedikleri gibi oluşturuyorlar. O zaman ona da gereken ceza verilecek. Bunun yanında ne yapacaksın? Geçmişte olduğu gibi devlet, Tarım ve Orman Bakanlığı eliyle kendi üretim çiftliklerini kuracak ve vatandaşına eti de, sütü de, peyniri de, yağı da, ekmeği de ucuz yedirecek” dedi.

Programa Büyük Birlik Partisi Kocaeli İl Başkanı Metehan Küpçü, İzmit İlçe Başkanı Battal Moğultay, çok sayıda partili ve belediye başkanları katıldı. Programdan sonra katılımcılara ve halka yemek dağıtımı yapıldı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Türk Eximbank 145 milyon dolar tutarında murabaha sendikasyon kaynağı temin etti

Türk Eximbank, İslami Kalkınma Bankası (IsDB) Grubu’nun özel sektör kolu ve çok taraflı kalkınma finans kurumu olan İslami Özel Sektör Kalkınma Kurumu (ICD) koordinatörlüğünde 145 milyon dolar tutarında murabaha sendikasyon kaynağı işlemini tamamladı.

Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. (Türk Eximbank), İslami Kalkınma Bankası (IsDB) Grubu’nun özel sektör kolu ve çok taraflı kalkınma finans kurumu olan İslami Özel Sektör Kalkınma Kurumu (ICD) koordinatörlüğünde 145 milyon ABD Doları tutarında murabaha sendikasyon kaynağı işlemini tamamladı.

3 yıl vadeli ve murabaha yöntemiyle temin edilen bu finansman, Türkiye’de ihracata yönelik işletmelerin ve özel sektör ihracatının desteklenmesini amaçlıyor. Bu iş birliği, Türk ihracatçılarının sürdürülebilir büyümesine katkı sağlamak ve İslami usullere uygun finansman çözümleri sunmak amacıyla gerçekleştirildi.

Sendikasyon sürecinde ICD, işlem koordinatörlüğü rolünü üstlendi. İşlemde, Körfez bölgesinden Warba Bank K.P.S.C., Kuwait International Bank K.P.S.C. ve AlRayan Bank Q.P.S.C. olmak üzere üç önemli İslami banka yer alarak işleme katkı sağladı.

ICD, üye ülkelerde İslami finansman kanallarını geliştirmeye devam ediyor. Bu sendikasyon kaynağı, çok taraflı kalkınma finans kurumları arasındaki önemli iş birliğinin önemli bir göstergesi olarak öne çıkıyor. ICD, diğer önde gelen İslami finans kurumlarıyla birlikte, özel sektörün sürdürülebilir kalkınması için kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasını sağlıyor.

Türk Eximbank Genel Müdürü Ali Güney, konuyla ilgili olarak şunları ifade etti: “Türk Eximbank, Türkiye’nin ihracata dayalı büyüme stratejisinin ana destekçilerinden biridir. İhracatçıların finansman ihtiyaçlarını karşılamak ve küresel rekabet güçlerini artırmak için çalışmaktadır. ICD ile yapılan bu stratejik iş birliği, bu hedeflere ulaşmada önemli bir adımdır. Kaynağın ülkemize hayırlı olmasını temenni ederiz.”

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Kocaeli Şehir Tiyatroları, Moskova’da Türkiye’yi temsil etti

Moskova’da düzenlenen INSPIRATION Uluslararası Sanat Festivali’nin açılış oyununda Kocaeli Şehir Tiyatroları, Moskova’da Türkiye’yi temsil etti. Festivalin açılışında sahnelenen “Savaş ve Barış” oyunu, yaklaşık 3 bin kişilik izleyici karşısında büyük beğeni topladı.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, “Savaş ve Barış” ile Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenen INSPIRATION Uluslararası Sanat Festivali’nde Türkiye’yi temsil etti. Festivalin açılışında sahnelenen oyun, yaklaşık 3 bin kişilik izleyici karşısında büyük beğeni topladı. 2015 yılından bu yana düzenlenen ve Rusya’nın en prestijli sanat organizasyonları arasında yer alan INSPIRATION Festivali, bu yıl 23-27 Temmuz tarihleri arasında Moskova’daki VDNKh Kültür ve Fuar Alanı’nda gerçekleştiriliyor. Festival tarihinde ilk kez bir Türk tiyatro ekibi sahne aldı. Kocaeli Şehir Tiyatroları’nın sahnelediği “Savaş ve Barış” oyunu, festivalin açılış etkinliği olarak sanatseverlerle buluştu. Festivalin küratörleri Arthur R. Grigoryants ve Tatiana Gumerova’nın, geçtiğimiz yıl Kocaeli’de oyunu izledikten sonra beğenilerini dile getirerek davet sürecini başlattığı öğrenildi. Kültürlerarası diyalogun ön planda tutulduğu festivalde Küba, İtalya, Hindistan ve Portekiz gibi ülkelerden sanat ekipleri de yer aldı. Tolstoy’un 19. yüzyıl Rusya’sında geçen ve Napolyon Savaşları’nı iki aristokrat ailenin hikayesi üzerinden konu alan “Savaş ve Barış” eseri, Kocaeli Şehir Tiyatroları tarafından 27 Mart 2024 tarihinde sahnelenmişti. Oyunda 22 kişilik geniş bir oyuncu kadrosu yer alırken, güçlü sahne tasarımı ve tarihsel anlatımıyla izleyicilerden tam not aldı. Türk tiyatrosunu uluslararası bir platformda başarıyla temsil eden Kocaeli Şehir Tiyatroları, Moskova’daki sanatseverlerin alkışlarıyla karşılandı.

“Çok gurur duyuyorum”

Prof. Dr. Ayşe Bengi Buğay, “Moskova’ya Kocaeli Tiyatrosu ile birlikte geldim. Oyunu izlemeye, burayı yaşamaya. Çok başarılı bir akşam. Oyun gayet iyi, gayet her şey düzenli teknik açıdan da. Ben şunu söylemek istiyorum. Rusya’da özellikle Moskova’da bir Rus oyununu sergilemek bence çok heyecan verici. Buradaki yorum çok çağdaş. Teknik, dekorla birlikte, oyunculuklar harika. Çok iyiydi, çok heyecanlandım. Çok güzel geçti. Ama çok gurur duyuyorum. Gerçekten Kocaeli Belediye Tiyatrosu’nun başta Aydın Bey olmak üzere. Herkesi tebrik ediyorum ve kutluyorum” ifadelerine yer verdi.

“Rus oyununu Türkçe izlemek, çok etkileyiciydi”

Performanları çok beğendiklerini ifade eden Christina-Alexey çifti, “Performans gerçekten çok etkileyiciydi. Herkese iyi akşamlar dilemek istiyorum. Çok ilginçti. Ünlü Türk aktörleriyle birlikte. Çok heyecanlandık. Çok ilginçti. Aslında burada Rus oyununu Türkçe izlemek ve özellikle de Türk aktörlerin yapmış olduğu performans, oyuncuların göstermiş olduğu performans çok etkileyiciydi. Bence bu performansın geleceğine devam edebileceğini düşünüyoruz. Bu performans tüm Ruslar için ilginç olacak” dedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Mavi Vatan’da kadın nöbeti

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/07/mavi-vatanda-kadin-nobeti-0-9IF8nhpk.mp4
KOCAELİ (İHA) – Türk Silahlı Kuvvetleri’nin göz bebeği Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde görev yapan kadın subaylar, savaş gemilerinde üstlendikleri kritik görevlerle zorlukların üstesinden başarıyla geliyor.

Mavi Vatan’ın güvenliğinde önemli rol üstlenen Türk Donanması, modern savaş gemileri ve nitelikli personeliyle dikkat çekiyor. Bu muharip gemilerde görev yapan kadın subaylar; savaş harekatı, mühimmat yönetimi, eğitim ve idari sorumluluklar gibi birçok alanda aktif şekilde görev alıyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda 200’ün üzerinde rütbeli kadın personel görev yapıyor.

Kadın subaylar, savaş gemilerinde görev alarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin denizlerdeki gücüne güç katıyor. Erkek meslektaşlarıyla omuz omuza çalışan kadın personel, askerlik ve denizciliğin tüm zorluklarına başarıyla göğüs geriyor.

“Böyle bir göreve sahip olmaktan dolayı kıvanç duymakta ve ayrıcalıklı hissetmekteyiz”

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli Teğmen Ecehan Erbaş, kadınların orduda gösterdiği başarının altını çizerek, “Deniz kuvvetleri, disiplinin, liyakatin ve özverinin esas alındığı, aynı zamanda kadın erkek eşitliğinin en somut şekilde yaşandığı bir kurumdur. Son derece meşakkatli meslekler olan askerlik ve denizcilik mesleklerini birlikte icra ettiğimiz ve adeta yaşam biçimimiz haline gelen böyle bir göreve sahip olmaktan dolayı kıvanç duymakta ve ayrıcalıklı hissetmekteyiz” dedi.

“Hayallerinizin peşinden gidin”

İçinde vatan sevgisi taşıyan genç Türk kadınlarına da seslenen Teğmen Ecehan Erbaş, “İçinde vatan sevgisi taşıyan genç Türk kadınlarına şunu söylemek isterim; hayallerinizin peşinden gidin. Çünkü Türk kadını Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten aldığı ilhamla hedeflerine ulaşacak kabiliyete ve güce sahiptir. Bizler burada görevimizin başındayız. Sizi de bu güçlü ailenin bir parçası olarak görmekten mutluluk ve kıvanç duyarız” şeklinde konuştu.

“Disiplin anlayışları ve liderlik vasıflarıyla ön plana çıkmaktadırlar”

Deniz Albay Arda Ceylan ise kadın subayların görev kapsamını şöyle anlattı:

“Deniz kuvvetleri Komutanlığı’nda görev yapan kadın personel deniz harekatı, mühendislik, eğitim, idari, lojistik ve teknik dahil tüm alanlarda aktif olarak rol almakta. Harekatın tüm boyutlarında ve komuta kademesine kadar geniş bir yelpazede sorumluluk üstlenmektedirler. Kadın personel muharip, yüzer ve uçar unsurlarıyla karargahlarda görev alarak askerlik ve denizciliğin tüm zorluklarını başarıyla omuzlamakta, uzmanlık alanlarındaki bilgi birikimleri, disiplin anlayışları ve liderlik vasıflarıyla ön plana çıkmaktadırlar. Özetle deniz kuvvetlerinde görevli kadın personelimiz bugün denizde, karada ve havada her alanda varlık göstermekte, üstlendikleri kritik görevleri başarıyla yerine getirerek toplumumuza ilham kaynağı olmaktadırlar”

“Hem büyük bir gurur hem de yüksek bir sorumluluk demek”

Kadın bir subay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri saflarında yer almanın gurur verici olduğunu ifade eden Teğmen Şeyda Yıldırım, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kadın subayı olarak görev yapmak hem büyük bir gurur hem de yüksek bir sorumluluk demek. Bu üniformayı taşıyarak sadece bir meslek icra etmiyor, aynı zamanda vatan sevgisini, disiplin anlayışını ve fedakarlığı yaşam biçimi haline getiriyoruz. Kadın personel olarak erkek meslektaşlarımız da eşit şartlarda görev yapıyor, bilgi, yetenek ve kararlılıkla aynı hedefe birlikte yürüyoruz. Böyle bir ortamda görev yapmak hem kişisel gelişimimiz hem de Türk kadının gücünü göstermek açısından çok kıymetli” dedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

“Terörsüz Türkiye” için üst geçitler aydınlatıldı

Kocaeli’de üst geçitler, “Terörsüz Türkiye” için kırmızı ve beyaz renkle aydınlatıldı.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye” çağrısı doğrultusunda kentin dört bir yanında çalışmalar gerçekleştirdi. Erdoğan’ın, “Türkiye’nin her sokağı, caddesi, her hanesi ay yıldızlı bayrağımızla donatılmalıdır” sözlerinin ardından harekete geçen Büyükşehir, kenti Türk bayraklarıyla süslemişti. Bu kapsamda başlatılan destek çağrısı, üst geçitlerin kırmızı ve beyaz renklerle aydınlatılmasıyla devam etti.

Kentin simgeleşmiş üst geçitleri, Türk bayrağının simgelediği kırmızı ve beyaz renklerle ışıklandırıldı.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version