Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Yapay zeka ile yeni bir vizyonun kapıları aralanıyor

Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi, 2025-2026 akademik yılına, yükseköğretimde dijital dönüşümün merkezine yapay zekayı yerleştiren kapsamlı eğitim toplantılarıyla başladı. Üniversite, online oturumların ardından gerçekleşen yüz yüze çalıştay ile Türkiye’de yükseköğretimin geleceğine yön verecek vizyoner adım attı.

Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi, yeni akademik yılı yapay zeka odaklı eğitim toplantılarıyla karşıladı. Üniversite, 2025-2026 güz dönemi öncesinde düzenlenen online oturumlar ve yüz yüze çalıştayla, ders planından araştırma süreçlerine kadar geniş yelpazede dijital dönüşümün yol haritasını çizdi.

“Türk eğitim öğretim sistemine vakıf üniversitelerinin katkısı çok büyük”

Üniversitenin 11-16 Eylül tarihleri arasında online olarak başlayan programı, 17 Eylül’de Elite World Grand Sapanca Otel’de düzenlenen çalıştayla devam etti. Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Talip Emiroğlu’nun katıldığı çalıştayda, öğrenci merkezli yapay zeka destekli öğrenme ortamlarının tasarımı, ders materyallerinin üretiminde yapay zeka araçlarının kullanımı ve akademik araştırmalarda dijitalleşmenin getirdiği yeni fırsatlar konuşuldu. Dr. Talip Emiroğlu, önümüzdeki eğitim öğretim yılının hayırlı ve verimli olmasını dileyerek, “Bugün ülkemizdeki 800 bin öğrenci vakıf öğrencilerinde eğitim alıyor. Bunun 200 bini yüzde yüz burslu. Bu vakıf üniversitelerinin ücretsiz katkısıdır. Son 15 yıldır vakıf üniversitelerimiz Türk üniversiteleri olarak uluslararası ölçütlerde üst sıralara yükseldi. Demek ki Türk eğitim öğretim sistemine vakıf üniversitelerinin katkısı çok büyük” dedi.

Akademisyenlerden yenilikçi sunumlar

Rektör Prof. Dr. Muzaffer Elmas’ın moderatörlüğünde başlayan programda; Öğr. Gör. Sertan Turan ve Hilal Nur Tınas’ın öğrenci odaklı yapay zeka entegrasyonu üzerine yaptığı sunum dikkat çekerken, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Firdevs Karahan ve ekibi, ders planlamalarına yönelik uygulamalı örneklerle katkı sundu. Ayrıca Prof. Dr. Yurdanur Dikmen liderliğinde ders materyali üretiminde yapay zeka araçları sunumu dikkat çekti.

“Yeni bir vizyonun kapısını aralıyoruz”

Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, toplantıların üniversitenin geleceği açısından dönüm noktası olduğuna vurgu yaparak, “Yapay zeka, yükseköğretimde sadece bir araç değil; aynı zamanda yeni bir vizyonun da kapısını aralıyor. Öğrencilerimizin öğrenme deneyimini güçlendirirken, öğretim üyelerimizin dijital dönüşüme liderlik etmesini hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda çalıştayımız başarıyla tamamlanmıştır. Katkısı olan ve katılan tüm akademisyenlerimize teşekkür ediyoruz. Ayrıca, üniversitemizin kalite ve akreditasyon çalışmalarını da hızla sürdürdüğümüzü belirtmek isterim. Bu süreçler eğitimde mükemmelliğe giden yolumuzun önemli bir parçasıdır” diye konuştu.

Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi’nin tüm fakültelerinden akademisyenler ve eğitim yöneticilerinin katıldığı etkinlik, üniversitenin esnek, yenilikçi ve kalite odaklı eğitim vizyonunu bir kez daha pekiştirdi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Müsilaj bitti bu kez denizanası kabusu başladı

Son yıllarda müsilaj kabusuyla mücadele eden ve özellikle bu yıl ilkbaharda denize bile açılamayan balıkçıların başı bu kez popülasyonu ciddi boyutlara ulaşan denizanalarıyla dertte.

Gemlik Körfezi’nin kıyısından başlamak üzere yoğun olarak görülen ve bazıları ciddi irilikte olan denizanaları balıkçıları kara kara düşündürüyor.

“Müsilajdan tam kurtulduk” derken bu kez denizanası kabusuyla yüz yüze gelen balıkçılar, Marmara Denizi’nde avlanmanın giderek zorlaştığına işaret ediyor.

Gemlik Su Ürünleri Kooperatifi Başkan Vekili Kadir Aksu, ilkbaharda müsilaj nedeniyle denize hiç açılamadıklarını belirterek, müsilajın bitmesiyle aşırı derece deniz anası görülmeye başlandığını anlattı.

Son 10 yıldır böyle bir yoğunluk görmediklerini dile getiren Aksu, “Denize bu sefer denizanası yüzünden ağ atamayacağız. Ağları patlatıyor ve aydıca fiziki olarak da kollara yüzünüze gelince inanılmaz yakıyor, acı veriyor” ifadesini kullandı.

“Müsilaj bitti deniz anası kabusu başladı.” diye Aksu, şöyle konuştu:

“Denizanası denizde olabiliyor ama olması gerekenin 10 katı belki de daha fazla. Denize girme imkanınız bile yok. 10 metrekare alanda 20-30 deniz anası var. Bunu bir ağın 300 metre olduğunu düşünün yüzlerce denizanası nasıl kaldıracaksınız.? Vücuda da çok zararı var, balıkçılar uzak duruyor ama onlar bizden uzak durmuyor. Karadeniz, Ege gibi açık denizlerde dağılıyor ama Gemlik gibi İzmit gibi körfezlerde denizanası bizi çok zorluyor.”

Çocukluktan beri denizde olduğunu ve ilk kez bu yoğunlukta denizanasıyla karşılaştığını aktaran Aksu, “Nereye baksanız denizanası var. Ekoljik denge bozuluyor. Büyüklerimizden isteğimiz denizi korusunlar. Özellikle Marmara Denizi’nin kontrol altına alınması gerekiyor.” dedi.

Denizde balık olduğunu yatırım yaptıklarını ancak bu sefer denizanası engeliyle karşılaştıklarına dikkati çeken Aksu, “Kasım aralıka kadar sürerse küçük ölçekli balıkçı kendini çevirecek durumu kalmayacak. Müsilaj için destek verilecek ama bunun gerçekten bize faydası olacak boyutta olması gerekiyor. Kredi  çekmek istiyoruz kredi alamıyoruz. Müsilaj tekrar ortaya çıkabilir. Ne yapacağımızı şaşırdık. En yiyisi Marmara Denizi’ni balıkçıya kapatalım gitsin.” diye konuştu.

“Denizanasının yumurtasını yiyecek balıkları avlayan biziz”

Marmara Denizi Eylem Planı Bilim ve Teknik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı ise bir taraftan deniz suyu sıcaklıklarının rekor kırdığını yani denizlerin ısındığını, öte yandan da hız kesmeden denizlerin kirletildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Yani denizin azot ve fosfor yükü artıyor. Buna bağlı olarak plankton patlamaları yaşanıyor. Bu durum denizanaları gibi türler için ideal üreme, çoğalma fırsatı sunuyor. Denizanalarının popülasyonunu kontrol edecek büyük balıkları ise çoktan avladık. Marmara’da avlanan toplam balığın yüzde 90’ı hamsi, istavrit, sardalya gibi küçük pelajikler. Yani büyük balık kalmadı Marmara’da. Özetle denizle kurduğumuz yanlış ilişki devam ediyor.  Burada ana faktör deniz suyu sıcaklıklarının artışı gibi gözükse de aslında suçlu biziz. Kontrol edemediğimiz iklime suçu atarak kendimizi temize çıkarma denemeleri boşuna. Çünkü kirleten biziz. Denizanası için ortamı uygun hale getiren biziz. Denizanasını, yumurtasını, larvasını yiyerek popülasyonunu azaltacak balıkları avlayan biziz.”

Çarenin denizle kurulan yanlış ilişkiyi düzeltmek olduğunu belirten Aksu, “Bir litre bile atık suyu arıtmadan denize bırakmamalıyız. Marmara Denizi özel, kırılgan ve müsilaj yüzünden ağır yaralı bir deniz şu anda. Ekosistem esaslı balıkçılık yönetimi uygulamalarına geçmek zorundayız bütün denizlerimizde. Belli boydan büyük teknelerin, ağların Marmara’da kullanılmasını sınırlandırmamız lazım. Deniz kirliliğini ve avcılığı kontrol altına aldığımızda denizanası popülasyonları kendiliğinden azalıp, dengeye gelecektir.” dedi.

Kategoriler
Sağlık Haberleri

Uzman Diş Hekimi Prof. Dr. Özkan, “Ağız solunumu çeneye zarar veriyor”

Uzman Diş Hekimi ve Ağız Diş Çene Cerrahı Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, burun solunumunun en sağlıklı ve etkili soluk alma yolu olduğunu, ağız solunumunun ise çok sayıda dişeti, çene, çene eklemi ve genel sağlık problemini beraberinde getirdiğini açıkladı.

Uzman Diş Hekimi ve Ağız Diş Çene Cerrahı Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, solunum yollarının doğrudan diş sağlığına etki ettiğini açıkladı. Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, burun solunumunun çocuklarda sağlıklı bir yüz ve çene gelişiminin temelini oluşturduğunu ifade etti.

“Vücudumuzda zincirleme reaksiyonlara yol açıyor”

Yeterli oksijenin alınmaması durumunda insan vücudunda zincirleme reaksiyonlara sebep olduğunu ifade eden Prof. Dr. Birkan Taha Özkan, “Üst solunum yollarındaki tıkanıklık nedeniyle ortaya çıkan ağız solunumu, sadece geçici bir rahatsızlık olarak görülmemelidir. Ağızdan nefes almak, bademcik ve geniz etinin büyümesi, dişlerde aşınma ve kırılmalara neden olan bruksizm, çene eklemlerinde Temporomandibular Eklem Bozukluklar (TME), alt çenenin öndeliği miyofasyal ağrı, diş kapanış bozuklukları, ağız kuruluğu, kötü ağız kokusu, periodontal hastalık, diş çürüğü ve gömülü diş gelişimine zemin hazırlar. Baş ağrısı, horlama, uyku güçlüğü, boyun, çene veya kulak ağrısı gibi sorunlara yol açar. Uyku sırasında meydana gelen solunum bozuklukları, obezite, DEHB, astım, anksiyete, Alzheimer, tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalık gibi kronik durumların gelişiminde temel bir faktör olabilir. Ağız solunumu, yalnızca dişlerimizi ve çene yapımızı bozmanın ötesinde genel sağlığımızı da tehdit ediyor. Uyku sırasında vücudun yeterli oksijen alamaması, kronik inflamasyona ve stres hormonlarının artışına neden olarak, vücudumuzda zincirleme reaksiyonlara yol açıyor” dedi.

“Çocukların yüz gelişimini ve çene yapısını olumsuz yönde etkiliyor”

Ağız solunumunun çocuklarda çene gelişimine doğrudan etki ettiğini dile getiren Prof. Dr. Özkan, “Çocuklarda ağız solunumunun yaklaşık yüzde 10-15 oranında bildirildiği bilinir. Ağız solunumu, çocukların yüz gelişimini ve çene yapısını olumsuz yönde etkileyerek, uzun yüz görünümü, düşük gözler, göz altında koyu halkalar, açık dudaklar, dar burun delikleri, zayıf yanak kasları, yüksek damak ve üst çenenin daralması gibi sorunlara yol açar. Bu durum ‘Uzun Yüz Sendromu’ olarak adlandırılır. Ayrıca, kronik sinüs ve kulak enfeksiyonları, dilin anormal duruşu, konuşma bozuklukları ve yutma anormallikleri de gözlemlenir. Çocukluk döneminde doğru hava yolu gelişimini desteklemek, sadece estetik değil, aynı zamanda fonksiyonel bir zorunluluktur. Erken yaşta müdahale ile çene, çene kemik ve yüz gelişimindeki bozuklukları engelleyebilir, ilerleyen yaşlarda ortodontik ve cerrahi müdahalelerin gerekliliğini azaltabiliriz. Ağız solunumu, ağız yapılarının kurumasına ve tükürük üretiminin azalmasına neden olarak, dişlerin korunmasında kritik bir rol oynayan tükürüğün etkisini ortadan kaldırır. Tükürük, asidi nötralize eder, bakterileri temizler ve dişleri korur. Ağız solunumu yüzünden bu doğal bariyerin yokluğu, Diş çürümesi, diş kaybı, periodontal dişeti hastalıkları, diş yüzeylerinin aşınması diş hassasiyeti gibi sorunlara yol açar. Ağız solunumu, dişlerin ve diş etlerinin sağlığını tehdit ederken, kronik ağız kuruluğuna bağlı olarak ortaya çıkan ph düşüklüğü, diş minesinde erozyona ve erken diş kaybına zemin hazırlıyor” ifadelerini kullandı.

Ağız solunumu ve uyku apnesi ilişkisi

Tedavinin klinik sürecini aktaran Prof. Dr. Özkan, “Bademcikler ve geniz etleri, boğazın her iki yanında bulunan lenf dokularıdır ve enfeksiyonlarla mücadelede önemli rol oynarlar. Ancak ağız solunumu, bu dokularda kronik iltihaplanmalara, bademcik ve geniz eti büyümesine, hava yolunun daralmasına neden olur. Bu durum, uyku sırasında ciddi solunum bozukluklarına, horlamaya ve hatta obstrüktif uyku apnesine yol açar. Uyku apnesi, yalnızca uyku kalitesini düşürmekle kalmaz; aynı zamanda kalp hastalıkları, tip II diyabet, Alzheimer, depresyon ve obezite gibi kronik hastalıkların gelişiminde de önemli bir faktördür. Burun hava yolu bozukluğu ve buna bağlı gelişen yapısal sorunların tedavisinde, erken tanı ve multidisipliner yaklaşım büyük önem taşır. Fiziksel muayene ve anket, yüz, burun, bademcikler, dil, dişler ve damak değerlendirilir. Fotoğraflarla kayıt, hastanın yüz simetrisi ve gelişimi incelenir. Uyku çalışmaları, kardiyopulmoner bağlantı cihazları ve laboratuvar testleri ile uyku apnesi değerlendirilir. Yönlendirme, gerekli durumlarda KBB, Çene cerrahisi, Dişeti Hatalıkları Uzmanı, Diş Hekimi, alerji, ortodonti ve miyofonksiyonel terapi uzmanlarına sevk edilir” şeklinde konuştu.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version