Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Uzmanlardan deprem uyarısı: “Marmara’da 7’den büyük bir deprem her an olabilir”

Türkiye’nin tamamının deprem tehlikesi altında olduğunu belirten uzmanlar, “Büyük depremler yine olacak, hazırlıklı olmak zorundayız. Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok” uyarısında bulundu.

Kocaeli’nin İzmit ilçesinde deprem söyleşisi düzenlendi. Söyleşiye katılan Prof. Dr. Şükrü Ersoy ve Doç. Dr. Özkan Cindoruk, 1999 Kocaeli Depremi’nden bu yana geçen sürede atılan adımları, eksiklikleri ve gelecekte yaşanabilecek riskleri değerlendirdi. Uzmanlar, “Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok. Büyük depremler yine olacak, hazırlıklı olmak zorundayız” uyarısında bulunarak, afet kültürünün geliştirilmesi, zemin-yapı uyumunun sağlanması ve kentlerin dirençli hale getirilmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı.

“Her küçük depremde bile ne yapacağımızı tartışıyoruz”

Toplumun afet kültüründen yoksun olduğunu belirten Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Her depremden sonra yapılması gerekenleri sık sık konuşuyoruz. Nedeni şu, Türk insanında dayanışma kültürü var ama henüz afet kültürü yok. Afet kültürü olmadığı için her küçük depremde bile ne yapacağımızı tartışıyoruz. Gelecek nesle ne yapacaklarını öğretmeli, yapılarımızı da buna göre güçlendirmeliyiz. Türkiye güçlü bir ülke. Yasalar konusunda çok şey yapıldı. Ama 2023 depremleri, yapılanların yeterli olmadığını gösterdi. Daha dirençli şehirler kurmamız şart” ifadelerine yerdi.

“Bir binanın sağlamlığından emin olmadan, çök-kapan-tutun hareketi yapmanın anlamı yok”

Batı Anadolu’da depremler olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Ersoy, “1970’ten beri Batı Anadolu’da deprem olmuyor. En son Gediz depremi vardı. Balıkesir depremi beklenebilecek bir depremdi. Büyük yıkım olmadı ama metruk binalar yıkıldı ama Sındırgı depremi tek olmayacak bundan sonra da Batı Anadolu’da depremler olabilir. Bir binanın sağlamlığından emin olmadan çök-kapan-tutun hareketi yapmanın anlamı yok. Yönetmeliğe uygun ve kaliteli malzeme kullanılırsa köy evleri bile yıkılmaz” diye konuştu.

“Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok”

Türkiye’nin her bölgesinin depreme karşı riskli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok. Dolayısıyla gelecekte yine büyük depremler meydana gelecek. Birinin çıkıp büyük bir deprem olmayacak demesini beklemek hayal. Yeni depremlere hazırlanmamız gerekiyor. Bu korkulacak bir durum değil. Afet kültürünü geliştirdiğimiz zaman, yapılarımızı güçlü yaptığımız zaman herhangi bir zarar olmayacaktır” ifadelerini kullandı.

“Ne söylediysem hepsi çıktı, biz kahin miyiz?”

Deprem uyarılarının hepsinin gerçekleştiğini ifade eden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Ne söylediysem hepsi çıktı, biz kahin miyiz? Hayır. Oranın kaç yüzyıldır deprem oluşturmadığı bilinen bir gerçekti. 2023 depremlerine ‘yüzyılın depremi’ diyorlar, yanlış. Son bin yılın en önemli yıkımı, dünyanın hiçbir yerinde 11 ili yıkan bir afete müdahale etmek çok kolay değil. Bu bakımdan Türkiye’yi küçümsemeyelim; eksikler yok mu? Binlerce eksik var ama kendi gücümüzü de yok saymayalım. Normal şartlarda Hatay’da, Maraş’ta deprem olsaydı çevre illerden insanlar gelecekti ama oralar da yıkıldı. Ben bu işlerle hâlâ uğraştığımıza inanamıyorum. Biz güçlü bir ülkeyiz, insanlarımız da öyle; biz bu işin üstesinden geliriz. Niye gelemiyoruz, bunu anlamış değilim. Sel yatağına ev yapıyoruz, heyelanın altına ev yapıyoruz, deprem bölgesine ev yapıyoruz; bunların yerleri belli ama bir türlü buna ilişkin yaşam biçimini geliştiremiyoruz. Felaketin, senaryonun en kötüsü konuşulur. Marmara’da 7’den büyük bir deprem her an olabilir. Üstelik biz Marmara Denizi’nin içinden geçen Kuzey Anadolu fayının kuzey kolunu konuşuyoruz, güneyi kimse konuşmuyor. Güney’de de 7’ye varan depremler olabilir” ifadelerini kullandı.

Doğu Marmara’yı işaret etti: “Zemin açısından büyük hasarlar oluşturacak nitelikteki bir bölge”

Doğu Marmara’da muhtemel bir depremde zeminden kaynaklı büyük hasarlar oluşabileceğini ifade eden Doç. Dr. Özkan Cindoruk, “1999 depreminden sonra Kocaeli’nde önlemler almaya çalıştık ama yeterli önlemler alınmadı. En azından şunu öğrenmiş olduk; Kocaeli bölgesi depremde zemin açısından büyük hasarlar oluşturacak nitelikteki bir bölge. Jeolojik ortam olarak tanımladığımız, zeminlerin özellikleri olarak tanımladığımız ve fayın aktivitesinin en büyük yansımasının olduğu bölge olarak değerlendirdiğimiz alan olduğu için burada bunlarla karşı karşıya kalacağımızı en azından öğrendik” dedi.

“Zemin-yapı ilişkisi yeterince dikkate alınmadı”

Türkiye’nin yapı üretimi noktasında yeterli düzeyde olmadığını söyleyen Cindoruk, “Yeterli adımlar atıldı mı? Aslında planlamaya dönük bazı şeyler yaptık ama özellikle zemin-yapı ilişkisine dönük değerlendirmeleri yaptık ama yeterli değil. Kentsel dönüşüm olarak tanımlanan ya da binaların, yapıların yenilenmesi, planlamanın tekrar ele alınması, ona göre yapı ve yerleşim planlaması ve yapı üretimi kavramını bir noktaya getirdik ama yeterli düzeye ulaşamadık. Ama bu bir dezavantaj değil. Bunlardan aslında bir yol çizip daha iyi şeyler, daha planlı, daha dirençli kentler yapabiliriz. Tabii zemin ve yapı durumunu değiştirmedi. Aslında zemini değiştirme imkanı yok. Zeminin özellikleri belli; zeminle ilgili parametreleri ortaya koyabiliyoruz ama o zemine uygun yapıyı üretme konusunda biraz daha ileri adım attık. Zemine uygun yapı, zemine etütlerinin ciddiyetinin anlaşılması ve buna bağlı olarak yapı boyutlarının belirlenmesiyle ilgili adımlarımız oldu. Yeterli mi? Maalesef yeterli değil. Bu eksiklikleri tekrar değerlendirmemiz, ele almamız gerekiyor” dedi.

“Yer yer tsunami benzeri hareketlerin olma olasılığı yüksek”

Marmara Denizi’nde deniz içindeki fayların aktivitesine bağlı olarak kıyı bölgelerinde su baskını benzeri, yer yer tsunami benzeri hareketlerin olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Özkan Cindoruk, “Okyanusta olan depremler gibi şiddetli bir tsunamiden bahsetmek mümkün değil ama özellikle deniz içerisindeki fayların aktivitesine bağlı olarak kıyı bölgelerinde bir su baskını benzeri, yer yer tsunami benzeri hareketlerin olma olasılığı yüksek, onu söyleyebilirim. Marmara Denizi’nde olan bir depremde bu etkileri görebiliriz. Bunlarla ilgili önlemler ve değerlendirmeleri almamız gerekiyor. Tarihsel depremlerde benzer kayıtlar olmuştur. Bununla ilgili değerlendirmeler var. Bu konuyla ilgili Kocaeli Üniversitesi’nde çalışan birçok öğretim üyesi arkadaşımız var, onları ele almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Uzmanından sanayi tesisleri için önemli uyarı

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/02/uzmanindan-sanayi-tesisleri-icin-onemli-uyari-0-YgNvVZRD.mp4
Kocaeli’nin aktif deprem hattı üzerinde bulunması nedeniyle uyarılarda bulunan Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özkan Coruk, sanayi tesislerinin inşasında zemin etütlerinin titizlikle yapılması gerektiğini ifade etti. Coruk, bu tesislerinin yanlış konumlandırılması ve bilinçsiz kazılar nedeniyle ciddi risklerin ortaya çıkabileceğine dikkat çekti.

Kocaeli, jeopolitik konumu sebebiyle sanayi tesislerinin yoğun olarak bulunduğu kritik kentlerden biri. Özellikle İzmit Ovası gibi aktif deprem bölgelerinde, sanayi tesislerinin inşasında zemin- yapı etkileşimi büyük önem taşıyor. Yanlış kazılar ve zemin etüdü yapılmadan gerçekleştirilen projeler, ciddi riskler de barındırabiliyor.

Kocaeli Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özkan Coruk, sanayi tesislerinin yanlış konumlandırılması ve bilinçsiz kazılar nedeniyle ciddi risklerin ortaya çıkabileceğine dikkat çekerek, uyarılarda bulundu.

“Sanayi tesisleri kontrollü şekilde inşa edilmeli”

Plansız sanayileşmenin hem çevreye hem de zemin etüdüne zarar verdiğini belirten Doç. Dr. Özkan Coruk, “Kocaeli bölgesi, sanayi tesisleri açısından yoğun bir bölgedir. Bu yoğunluk, yapılaşma ve yerleşimi dolaylı olarak etkileyen bir faktördür. Sanayi tesisleri kontrollü şekilde inşa edilmeli ve işletilmesi sağlanmalı, ayrıca yeni sanayi tesislerinin devreye girişi kontrol altına alınmalıdır. Bu yoğunluğu durdurmak için stratejik konumu önemli olan sanayi tesisleri dışında yeni tesislerin yapımına izin verilmemeli ya da çevreye ve zemine uyumlu şekilde kontrollü inşa edilmelidir” dedi.

“İzmit Ovası, depremin en şiddetli hissedileceği bölgelerden biridir”

Kocaeli’nin aktif bir deprem hattı üzerinde bulunduğunu hatırlatan Coruk, “Kocaeli bölgesi, özellikle İzmit Ovası, aktif bir deprem hattı üzerindedir ve depremin en şiddetli hissedileceği bölgelerden biridir. Bu nedenle, deprem zonunun etkileri mutlaka göz önünde bulundurularak sanayi tesisleri inşa edilmelidir” diye konuştu.

“Sanayi tesislerinin olumsuz etkileri doğrudan depreme neden olmaz”

Sanayi tesislerinin depremi doğrudan tetiklemediği bilgisini de veren Doç. Dr. Coruk, “Sanayi tesislerinin olumsuz etkileri doğrudan depreme neden olmaz ancak zemin veya kaya ortamı doğru tanımlanmadığında ve kontrolsüz kazılar yapıldığında, toprak kayması, heyelan gibi olumsuz durumlarla karşılaşılabilir. Bu durum, binalarda veya tesislerde deformasyonlara, eğilmelere ve çeşitli yapı kusurlarına yol açar” şeklinde konuştu.

“Normal şartlarda stabil görünen yapılar deprem sırasında ciddi hasar alabilir”

Doç. Dr. Özkan Coruk, zemin etüdünün önemine dikkat çekerek, sözlerine şöyle devam etti:

“Özellikle İzmit Ovası’nda, İzmit kent merkezinde, eski demiryolu ve D-100 hattında, 1999 Gölcük Depremi öncesinde ve sonrasında bu tür yapılarla karşılaşılmıştır ve mutlaka önlem alınması gerekmektedir. Bu tür zeminlerde, deprem sırasında zeminin nasıl davranacağını doğru analiz etmek çok önemlidir. Eğer bu hususlar dikkate alınmazsa, normal şartlarda stabil görünen yapılar, deprem sırasında zeminin ek yükler ve titreşimler nedeniyle farklı davranışlar sergilemesi sonucu ciddi hasar alabilir. Burada en önemli konu, zemini doğru tanımlamak, yapıyı zeminin özelliklerine göre projelendirmek ve inşa etmektir. Ayrıca, inşa sürecinde projede belirlenen tüm gerekliliklerin en ince ayrıntısına kadar uygulanması büyük önem taşımaktadır”

“Ülkemizdeki en büyük eksikliklerden biri koordinasyonun sağlanamaması”

Sanayi tesislerinin ve binaların inşa aşamasında denetimlerin eksiksiz yapılması gerektiğini de vurgulayan Özkan Coruk, “Ülkemizdeki en büyük eksikliklerden biri bu koordinasyonun sağlanamamasıdır. Ne yazık ki uygulamada da gözden kaçan birçok nokta bulunmaktadır ve bazı önemli unsurlar sıklıkla göz ardı edilmektedir. 1999 Gölcük Depremi’nde ve 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’nde bu ihmallerin sonuçları açıkça görülmüştür” şeklinde konuştu.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version