Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde 10 Ağustos’ta meydana gelen 1 binanın yıkıldığı ve 1 kişinin hayatını kaybettiği, bine yakın binanın da hasar aldığı ve çevre illerden de hissedilen 6,1 büyüklüğündeki depremin ardından bölgede sarsıntılar sürüyor. AFAD verilerine göre bugüne kadar 8 binden fazla artçı deprem kaydedildi. Birçok araştırmacı ve bilim uzmanı da Sındırgı ilçesini yakın mercek altına aldı.
Hasarlı binalardaki vatandaşlar için AFAD tarafından 200’den fazla konteyner teslimi yapıldı. Dükkanları hasar gören esnaf için de Sındırgı Belediyesi’nce oluşturulan alanın yanı sıra AFAD tarafından konteyner dükkan kuruluyor.
Vatandaşlar tedirgin
Bölgede 4,8 büyüklüğüne kadar ulaşan artçı depremler, vatandaşlar arasında paniğe neden oluyor. Özellikle gece saatlerinde sesli şekilde hissedilen sarsıntılar, ilçede korkuyu artırıyor. Yüksek şiddetli artçı depremler binalarda hasarı da artıyor.
Evler sağlam ama çadır ve arabalarda kalıyorlar
Birçok vatandaşın evinde hasar bulunmamasına rağmen geceyi çadırlarda ve arabalarda geçirmeyi tercih ettiği görüldü.
10 Ağustos’ta depremi en acı şekilde yaşadığını belirten Pervin Soyak Çakır, “Allah bir daha o günü yaşatmasın. Onun etkisi biz de hala devam ediyor. Artçılar da o günü bize unutturmuyor. Evimizde çatlak yok ama geceleri içimiz rahat etmiyor, çadırda kalıyoruz. Gerçekten ateş düştüğü yeri yakıyor. Biz o zamanlar Gölcük’teki Hatay’daki büyük depremi yaşayan vatandaşlara çok üzülmüştük. Ama gerçekten de onların yaşadıklarını başımıza gelmeden anlayamamışız. İnşallah bir an önce biter artçılarda” dedi.
Bir başka vatandaş ise “Çocuklar çok korkuyor. Gece sallantı olduğunda ağlıyorlar. Ev güvenli ama biz huzursuzuz. Tedbir amaçlı çadırlarımızda kalmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Kimi vatandaş da kışlık hazırlıklarına bahçelerde ve çadırlarda devam ediyor.
17 Ağustos 1999 tarihinde, saat 03.02’de meydana gelen ve 45 saniye süren Kocaeli merkezli depremde 18 bin 373 kişi hayatını kaybederken, 48 bin 901 kişi yaralandı. Aradan geçen 26 yılın ardından, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde ağabeyi, yengesi ve üç yeğenini kaybeden Muharrem Uzuner, yaşadığı acıyı ve o gece ambulans şoförü olarak verdiği mücadeleyi unutamıyor. Yaşadıklarını “Mahşer günü gibiydi” sözleriyle anlatan depremzede Uzuner, hem ailesinde yaşadığı büyük kaybı hem de enkaz altındaki insanlara yardım etmek için verdiği çabayı dile getirdi. O gece ambulans şoförü olarak görev yapan Uzuner, yaşanan yıkımı, çaresizliği ve acıyı bir ömür boyu hafızasından silemediğini söyledi.
“Acıların en büyüğünü yaşadım”
Deprem faciasında acıların en büyüğünü yaşadığını söyleyen Muharrem Uzuner, “17 Ağustos’un anlamı benim için çok büyük. Ağabeyimi ailece kaybettim, beş kişi. Ağabeyim, yengem, üç tane yeğenim. Sülalemden hastane kayıtlarına giren 276 kişi vardı. Bizden evlenip gidenler hariç. Yani Uzuner sülalesinden 276 kişi kayıtlıydı. Acıların en büyüğüydü benim için. Mevlam diyorum bir daha yaşatmasın böyle bir acıyı. O yüzden tüm ölmüşlerimizin ruhları şad olsun diyorum. Bunlar gerçek şehittir diye tahmin ediyorum. İnşallah Allah katında da aynı böyledir” dedi.
“Mahşer günü gibiydi”
Deprem gecesi ambulans şoförü olarak görevde olduğunu kaydeden Uzuner, “Ben zaten 112 acil yardımda çalışıyordum. Ambulans şoförüydüm. O gece yolda hasta götürürken yakalandım depreme. Hatırlamak bile istemiyorum, çok kötü bir olaydı. Mahşer günüydü. Kimse kimseyi göremedi, yardım edemedi. O zaman tek ambulanstım ben. Hiç taşımadıysam bin, bin beş yüz tane yaralı taşıdım. Ekibim hastanede kaldı çünkü doktor sayısı azdı. Gün ağarana kadar hiç durmadan canla başla mücadele ettik. İş makinesi yönünden, ekip yönünden tabii ki Hatay Depremi’nde daha güçlüydü Sağlık Bakanlığı. Ama o zamanlar yeni yeni faaliyetler başlamıştı. Ambulans sayısı azdı, hastanelerde personel eksikti. Şu an daha iyi ama yine de yetersiz geliyor” diye konuştu.
“Yüksek katlı binalardan uzak durulmalı”
Depreme karşı yüksek katlı binaların tercih edilmemesi gerektiğini vurgulayan Muharrem Uzuner, “Bence vatandaşların ilk önce aldıkları evleri iyi araştırmaları lazım. Geçmişini bilmeleri lazım. Deprem öncesi sonrası. Bazı müteahhitler maliyetten kaçıyor, bunu herkes biliyor. Sağlam bilinen kişilerden ev alınmalı. Yüksek katlı binalardan uzak durulmalı. Devletin de bu yüksek binalara izin vermemesi gerekir. Zemin sağlam olmadıktan sonra hiçbir şey dayanmıyor” şeklinde konuştu.
https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/08/17-agustostan-geriye-kalan-yurek-burkan-hikaye-kardesinin-dugun-davetiyesini-vermek-icin-gelmis-0-KeAMfjET.mp4 Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde hayatını kaybeden Sakaryalılar, Serdivan Deprem Şehitliği’nde yad edildi. 26 yıl önce yaşanan depremde hayatını kaybeden Burak Şen’in, kardeşinin düğün davetiyesini babaannesine götürmek için geldiği Sakarya’da felakete yakalanarak hayatını kaybettiğini anlatan acılı anne, “Oğlum, Sakarya’da yaşayan babaannesinin yanına kızımın düğün davetiyesini vermek için gelmişti. Depremin yıl dönümünde İstanbul’dan geliyoruz buraya” dedi.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 26’ncı yıl dönümü dolayısıyla Serdivan Deprem Şehitliği’nde anma programı düzenlendi. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan anma programına katılan vatandaşlara helva ve su ikram edilirken, deprem şehitleri mezarları başında ziyaret edilerek yad edildi. O gece Sakarya’da babaannesinin yanında depreme yakalanarak hayatını kaybeden 23 yaşındaki Burak Şen’in hikayesi ise yürekleri dağladı. İstanbul’da yaşayan genç, kardeşinin düğün davetiyesini babaannesine teslim etmek ve misafir olmak için Sakarya’ya gelmişti. Ancak felaket, onu ve dedesini sevdiklerinden kopardı. Ayrıca Burak Şen’in, doğum gününün depremden yalnızca iki gün sonra olması da yürekleri dağladı.
“Babaannesine davetiye götürmüştü”
Acılı anne Sema Rahmanoğlu, yıllar geçse de dinmeyen acısını, “Biz İstanbul’da yaşıyoruz. Oğlum, Sakarya’da yaşayan babaannesinin yanına misafir olarak gitti hem de kızımın düğünü olacaktı davetiyeyi götürdü. Takdir-i ilahi, depreme burada yakalanarak hayatını kaybetti. Biz her sene yıl dönümünde İstanbul’dan geliyoruz. O depremin olduğu gece de İstanbul’daydık biz. Ve ben sadece depremin İstanbul’da olduğunu düşündüm. Biz radyodan Sakarya yerle bir oldu diye duyunca oğluma yöneldik hemen. Oğlum yaşasaydı mutlaka bana haber verirdi, gelirdi. Daha sonrasında eşimle birlikte Sakarya’ya geldik. Maalesef acı haberi aldık. Babaannesi depremden sağ kurtuldu, dedesi vefat etti. 23 yaşında evli değildi, bir buçuk sene olmuştu askerden geleli” sözleri ile dile getirdi.
“Oğlum, gelinim ve 7 aylık torunumu kaybettik”
Depremde oğlu, gelin ve 7 aylık torununu kaybeden ve enkaz altından çıkarılan Meliha Saraç ise, “Çok acılar yaşadık. Deprem olduğunu bile anlamadık o gece. Ben de enkazın altından çıkarıldım eşim ile birlikte. Biz kurtulduk ama maalesef yavrularım kurtulamadı. Evde 5 kişiydik; oğlum, gelinim ve 7 aylık torunum depremde vefat etti” diye konuştu.
“Depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor”
Serdivan İlçe Kaymakamı Ali Candan’da programda yaptığı konuşmada, “Acı bir gerçek ama bizim devlet ve millet olarak depremlere hazır olmamız gerekiyor. Devletimiz bu konuda AFAD özellikle gerçekten çok büyük mesafeler kat etti. Belediyelerimiz, imar konusuna çok dikkat ediyorlar. Ama deprem hayatımızın bir gerçeği, ülkemiz deprem kuşağında, hazırlıklı olmamız gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/08/17-agustosun-acisi-26-yil-sonra-da-hafizalarda-0-qefjw2j1.mp4 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçerken, acılar tazeliğini koruyor. Merkez üssü Gölcük’te düzenlenen anma programında deprem şehitleri dualarla yad edilirken, kentsel dönüşüm ve afet hazırlığının önemi vurgulandı. Şehircilik Politikaları Başkanı Sevilay Tuncer, Türkiye’nin dört bir yanında riskli yapıların yenilendiğini 3.3 milyon konutun dönüştürüldüğünü ve 12 milyon kişinin güvenli yuvalarına kavuştuğunu dile getirdi.
17 Ağustos 1999 tarihinde saat 03.02’de 45 saniye süren Kocaeli merkezli depremin üstünden 26 yıl geçti. 18 bin 373 kişi hayatını kaybederken, 48 bin 901 kişi yaralandı, yüzlerce kişi de sakat kaldı. Merkez üssü Gölcük’te deprem şehitlerini anmak ve deprem gerçeğine dikkat çekmek için program düzenlendi. Programda Kavaklı Sahili’nde kurulan stantta vatandaşlar bilgilendirildi. Kuran-ı Kerim tilaveti ve dualar ile başlayan programdan konuşan Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, kaybedilen canların geri gelmeyeceğini vurgulayarak, “Yıkılan binalar gayretle tekrar yapılabiliyor ancak kaybettiğimiz canlar bir daha geri gelmiyor. 26 yılda çok şey yapıldı, kentsel dönüşüm devam ediyor. Hükümet konağı ve yeni devlet hastanemiz tamamlanıyor. Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza rahmet diliyorum. Allah bir daha ülkemize böyle acılar yaşatmasın” dedi.
“150 bin bağımsız birimin dönüştürülmesi gerekiyor”
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, deprem bilincinin sadece afet sonrası değil, öncesinde de hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Büyükakın, “Deprem öldürmez, binalar öldürür. Bunu bilmeyen yok, ama uygulamada eksiklikler var. Deprem anını ve sonrasını yönetebiliyoruz, ancak öncesiyle ilgili yeterince yol alınamadı. Bazen duygusal, bazen maddi sebeplerle dönüşüm gecikiyor. Kocaeli’de toplam 315 bin bina var. Bunların 161 bini 1999 öncesi yapıldı ve acil olarak 150 bin bağımsız birimin dönüştürülmesi gerekiyor. Her birine yaklaşık 3 milyon TL’den hesaplayınca toplamda 450 milyar TL’lik bir kaynak gerekiyor. Büyükşehir belediyesi bütçesiyle tek başına bu mümkün değil, bu nedenle planlı, ölçülü ve akıllı bir yaklaşım şart. Kentimizde 15 ayrı noktada kentsel dönüşüm sürüyor, bakanlık ve belediye işbirliğiyle yeni 8 bin konutun dönüşümü için anlaşmalar sağlandı. İmar düzenlemeleriyle vatandaşların kendi inşaatlarını yapmasının önü açılırsa süreç hızlanacak. Bazı insanlar binalarına duygusal bağ kuruyor, hatta ‘Ömrüm burada geçti, taşınmak istemiyorum’ diyor. Ancak depremde binalar yıkıldığında huzur da, güven de yok oluyor. Burada fedakarlık yapmak, devlet, belediye ve vatandaş olarak el birliğiyle hareket etmek zorundayız. Teknik kapasitemiz yeter, insan kaynağımız hazır; yeter ki irademizi ortaya koyalım” ifadelerini kullandı.
“3.3 milyon konutu dönüştürdük, 12 milyon vatandaşımız güvenli yuvalarına kavuştu”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Çevre ve Şehircilik Politikaları Başkanı Sevilay Tuncer, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “1999’dan bu yana tam 26 yıl geçti. O gece saat 03.02’de sadece binalarımız değil, hayatlarımız da sarsıldı. 17 bin 480 vatandaşımızı kaybettik, on binlerce kişi yaralandı. Tüm ülkemiz derin bir acı yaşadı. O gün yitirdiğimiz vatandaşlarımızı rahmetle, geride kalanlara sabır diliyorum. Türkiye’nin dört bir yanında riskli yapıları yeniliyoruz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde riskli yapıları yenileyerek 3.3 milyon konutu dönüştürdük, 12 milyon vatandaşımız güvenli yuvalarına kavuştu. Kocaeli’de kentsel dönüşüm, altyapı ve kadın yatırımlarıyla pek çok proje hayata geçti. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler, afetlere hazırlığın sürekli bir süreç olduğunu bir kez daha gösterdi. Devletimiz, bakanlıklar, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler el ele vererek bir yıl içinde 450 bin konut ve köy evi inşa edip teslim etti” ifadelerini kullandı.
“Akıllı şehir teknolojileri, afet erken uyarı sistemleri, millet bahçeleri ve toplanma alanlarıyla güvenliği sağlıyoruz”
Tuncer, afetlere karşı hazırlığın önemine vurgu yaparak, “Afetleri önleyemeyiz, ama yıkımları azaltabiliriz. Depremler, seller, yangınlar ve iklim değişikliğinin etkileri artık daha sık karşımıza çıkıyor. Bu nedenle şehirlerimizi afete dirençli, iklim dostu, kimlikli ve yaşanabilir hale getirmek önceliğimizdir. Kocaeli ve Gölcük’te akıllı şehir teknolojileri, afet erken uyarı sistemleri, millet bahçeleri ve toplanma alanlarıyla güvenliği sağlıyoruz. Afetlere karşı en güçlü kalkan, önceden hazırlanmış ve uygulanabilir risk azaltma planlarıdır. Her il ve ilçemizde bu planlar güncel ve gerçekçi olmalıdır. Geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da milletimizin yanında olacağız. Rabbim bu millete bir daha 17 Ağustos ve 6 Şubat’taki gibi acılar yaşatmasın. Tüm afet şehitlerimize Allah’tan rahmet, milletimize birlik ve güven dolu yarınlar diliyorum” dedi.
“Türkiye genelinde il risk azaltma planları hazırlandı”
İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Türkiye’nin afet yönetiminde önemli adımlar attığını vurguladı. Karaloğlu, “17 Ağustos’ta sadece binalar değil, hayatlarımız da yıkıldı. Binlerce canımızı kaybettik; anneler evlatsız, evlatlar öksüz kaldı. Bu acıları asla unutmayacağız. O dönemde afet yönetimi farklı bakanlık ve genel müdürlükler arasında dağınık yürütülüyordu. 2009 yılında AFAD kurulmuş ve bütünleşik afet yönetim sistemi hayata geçirilmiştir. Artık afet yönetimi sadece kriz anını yönetmek değil; riskleri önceden tespit edip azaltmak da sistemin önceliği oldu. Türkiye genelinde il risk azaltma planları hazırlandı, hangi kurum hangi riski ne zaman çözmekle sorumlu, net olarak belirlendi” ifadelerini kullandı.
“Yıl sonunda 453 bin konut ve iş yerini hak sahiplerine teslim etmiş olacağız”
Karaloğlu, AFAD’ın etkinliğini artırmak için hem kamu hem de sivil toplum işbirliğine önem verdiklerini belirtti: “Artık sadece kamu değil, sivil toplum kuruluşlarının da ağır ve orta sınıf arama kurtarma ekipleri var. Hedefimiz, 100 bin arama kurtarma ekibini kamu ve sivil toplum eliyle oluşturmak. 6 Şubat depremlerinde coğrafya ve yıkım büyüklüğüne rağmen bu ekipler hızla müdahale etti. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, yıl sonunda 453 bin konut ve iş yerini hak sahiplerine teslim etmiş olacağız. Dünyada bu kadar kısa sürede bu kadar konutun tamamlanması örnek teşkil ediyor. Bu başarı milletimizin ve devletimizin ortak iradesidir” şeklinde konuştu.
Son olarak Karaloğlu, vatandaşları AFAD gönüllüsü olmaya davet ederek, “E-devlet üzerinden AFAD gönüllüsü olabilirsiniz. İlk eğitim online, ardından yüz yüze eğitim alınarak tüm afetlerde destekçi olabilirsiniz. Şu anda yüz binin üzerinde gönüllümüz var ve bunu artırmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.
“2 bine yakın gönüllümüzün yanı sıra akredite 3 ekibimiz bulunuyor”
Kocaeli İl Afet ve Acil Durum Müdürü (AFAD) Mehmet Emin Koçan, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ve sonrasında yaşanan afetlerde hayatını kaybeden vatandaşlara rahmet dileyerek sözlerine başladı. Koçan, “26 yıl geçti ancak yaşanan acılar unutulmaz. Bu süre zarfında çok önemli mesafeler kat ettik. Gönüllü ekibimiz ve akredite ekiplerimizle afetlere her zaman hazırız.” dedi.
Koçan, Gölcük Arama Kurtarma Derneği bünyesindeki ekiplerden de söz ederek, “2 bine yakın gönüllümüzün yanı sıra akredite 3 ekibimiz bulunuyor. Türkiye’de ikinci, Kocaeli’nde ilk kadın akredite ekibi olarak afetlere hazırlık çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Toplum olarak afetlere karşı birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmalıyız. Eğitim, bilgi, beceri ve kararlılık ne kadar yüksek olursa, kayıplar o kadar azalır. Ayrıca doğamıza, ormanlarımıza ve su kaynaklarımıza sahip çıkmak, geleceğimize sahip çıkmaktır. Suyu israf etmemeli, temiz su kaynaklarını korumalıyız” dedi.
Program sonunda GESOTİM Kadın Arama Kurtarma Timi; yeminlerini ederek sertifikalarını aldı. Programa konuşmacıların yanı sıra Japon Deprem Bilim Uzmanı Yoshinori Moriwaki, Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, milletvekilleri, protokol ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Balıkesir’de meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki depremin ardından bir haftadır bölgede olan AFAD Genel Başkanı Ali Hamza Pehlivan, 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde açıklamalarda bulundu. Pehlivan, “Gölcük’te gece saat 03.02’de 7,6 büyüklüğünde meydana gelen depremin 26. dönümü bugün. Depremin 26. yıl dönümünde Balıkesir’in Sındırgı ilçesindeyiz. Biliyorsunuz, 10 Ağustos’ta geçen hafta bugün akşam saatlerinde 6,1 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti. Ve bu vesileyle Kocaeli depreminde, Gölcük depreminde 99 yılında hayatını kaybetmiş olan 18 binin üzerinde vatandaşımızı saygı ve rahmetle anıyorum. O depremde 45 bine yakın vatandaşımız yaralanmıştı. 112 bin bina ağır hasarlı hale gelmişti.16 milyon insan toplamda etkilenmişti. Bir kere daha yakınlarına başsağlığı diliyorum kaybettiğimiz vatandaşlarımızın. Ve böyle afetleri Allah bir daha göstermesin diliyorum. Tabii 99 depremi biliyorsunuz 17 Ağustos’ta ve arkasından 12 Kasım’da da Düzce’de meydana gelmişti. O günün şartlarında tabii imkanların daha kısıtlı olduğu, özellikle arama kurtarma faaliyetlerinden ulaşım, haberleşme, diğer faaliyetlere yönelik değerlendirmeler yapıldığında, sonraki süreçte adeta o depremlerden çıkartılan sonuç. Sonrasında ortaya konulan anlayış ve çalışmalar, bilimsel çalışmalar, 99 depreminin bir dönüm noktası olarak değerlendirilmesine vesile oldu. Ve aslında AFAD kurumumuzun da kuruluş süreçlerini başlangıcı olarak da görebiliriz. AFAD kurulmadan önce üç ayrı genel müdürlük vardı. Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı bünyesinde. Afet İşleri Genel Müdürlüğü o zamanki adıyla Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde ve sonrasında başbakanlık bünyesinde kurulmuş olan afet acil durum yönetimi genel müdürlüğü vardı. Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde kendilerinin talimatıyla AFAD Başkanlığı, afet, acil durum yönetimi başkanlığı kuruldu. Burada aslında AFAD’ın kuruluşunu getiren süreç, AFAD’ın kurulmasıyla birlikte bir anlayış, bir paradigma değişimi dönüşümü de yaşanmış oldu. Öncesinde örneğin 99’da ve daha öncesinde kriz yönetimi anlayışına dayalı bir afet yönetimi söz konusuyken AFAD’ın kuruluşuyla birlikte sadece kriz yönetimi anlayışıyla değil, afetleri bir bütün olarak ele alıp, risk odaklı bir yönetim anlayışına geçildi. Bu ne demektir? Bir kriz yönetimi, bir afet ortaya çıktığında o afete etkin müdahale etmeye çalışma ve o süreci yönetmeyle, koordinasyonu yönetmeyle alakalı bir anlayış ortaya ama risk yönetimi odaklı anlayışı şu şekilde tarif edebiliriz. Bir afeti deprem olabilir, sel, taşkın ve benzeri afetler olabilir. Öncesinde risklerin belirlenmesi, risklerin azaltılması, risklerin yönetilmesi ve afetlere hazırlıklı olunmasını ifade ediyor. Devamında elbette afetler olmasını isteriz ama yaşandığında da etkin müdahale, koordinasyon ve devamında sonrasında da iyileştirme. Biz AFAD olarak bu anlayışı bütünleşik afet yönetimi anlayışı olarak ifade ediyoruz. Dolayısıyla yaşanan süreçler, özellikle de en son yaşadığımız 6 Şubat asrı felaketi buralardan edinilen tecrübeler bizim bu bakış açımızı daha da şekillendiriyor ve hem kurumsal kapasitemizi insan kaynağı anlamında arttırıyoruz hem de teknolojik donanım, ekipman ve benzeri donanımımızı da daha iyi noktalara, teknolojik imkanlara daha fazla kullanmaya doğru ilerliyoruz. Bugünlere mesafeler alındığını ifade etmek isteriz” dedi.
Sındırgı depremi
Başkan Pehlivan, Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen depremi de değerlendirdi: “10 Ağustos’ta geçtiğimiz hafta pazar günü Sındırgı ilçemizde meydana gelen deprem neticesinde hemen arama kurtarma çalışmaları başladı. Bir binada 4 vatandaşımız canlı olarak kurtarıldı. 1 vatandaşımız çıkarıldıktan sonra hayatını kaybetti. Allah’tan rahmet diliyorum. Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bütün vatandaşlarımıza. Akabinde tabii barınma ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgili biz AFAD başkanlığı olarak 250 konteyner bölgeye sevk ettik. Saatler içerisinde konteynırlarımız kurulmaya başlandı. İlk 36 saat içerisinde 50’ye yakın konteyner kurmuştuk. Devam eden günlerde Çevre Şehircilik Değişikliği Bakanlığı. hasar tespitleri ve istinaden bu konteyner kurulu çalışmalarımızı arttırdık. Bugün itibariyle 175 konteyneri kurmuş durumdayız. Ayrıca 331 vatandaşımıza da nakdi barınma desteği sağladık. Vatandaşımıza iki seçenek sunmuştuk. Konteynır almak isteyenlere konteyner, ama nakdi olarak talep eden vatandaşlarımıza da nakdi destek ki aile başı yüz 10 bin TL civarında nakdi desteğimiz oldu. Karar vermesini beklediğimiz vatandaşlarımız var 200’ün üzerinde. O vatandaşlarımız da konteyner veya nakdi destek taleplerini bize bildirecekler ki biz onların gelmelerini beklemede ekip arkadaşlarımız kendileri ile görüşüyorlar. Şehircilik Bakanlığımız hasar tespit çalışmalarını tamamladı. Dün itibarıyla askıya çıktı. Biz de diğer barınmayla ilgili geçimli barınmayla ilgili çalışmaları yakından takip ediyoruz. Ben bir kere daha Sındırgı’mıza Balıkesir. ilimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum”.
Yalova’da, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 26. yıl dönümünde hayatını kaybedenler anıldı.
Marmara Depremi’nin en çok etkilediği kentlerden biri olan Yalova’da felaketin 26. yıl dönümü nedeniyle anma programı düzenlendi. 2 bin 504 kişinin hayatını kaybettiği kentteki anma programı sessiz yürüyüşle başladı. 15 Temmuz Demokrasi ve Cumhuriyet Meydanı’ndan başlayan yürüyüş 17 Ağustos Deprem Anıtı’nda sona erdi. Anma programı Deprem Anıtı’nda düzenlenen etkinlikle devam etti. Anıt içinde yer alan deprem fotoğraflarının sergilendiği 03.02 ve 45 saniye salonları vatandaşlar tarafından ziyaret edildi. Ardından deprem eğitimin verildiği programda Yalova Müftülüğü görevlileri ise Kuran-ı Kerim ve ilahiler ve dualar okudu.
Saatler depremin yaşandığı 03.02’yi gösterdiğinde ise depremde yakınlarını kaybeden vatandaşlar sevdiklerinin isimlerinin yazılı olduğu mermer blokları karanfil bıraktı.
Anma programına Vali Hülya Kaya, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş, AK Parti Yalova Milletvekili Meliha Akyol, Yalova Belediye Başkanı Mehmet Gürel, Karamürselbey Eğitim Merkezi ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mehmet Tahir Göncüoğlu da katıldı.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 26. yıl dönümünde hayatını kaybedenler merkez üssü Gölcük’te anıldı. Saat 03.02’yi gösterdiğinde kalpler yine aynı acıyla sarsıldı.
17 Ağustos Depremi’nin 26. yıl dönümünde hayatını kaybedenler saat 03.02’de Gölcük’te anıldı. Kavaklı Sahili’nde bulunan anıt önünde düzenlenen programına Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı Tuğamiral Yücel Korkut, Gölcük Kaymakamı Müfit Gültekin, Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer ve vatandaşlar katıldı. Anıtın önüne çelenk bırakma merasimi gerçekleşmesinin ardından depremde hayatını kaybedenler için dua edildi.
“03.02’de insanların uykuda oldukları bir anda deprem meydana geldi”
Duanın ardından açıklama yapan Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, “17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Ama gördüğünüz gibi acılar hala taze. 7.4 büyüklüğünde çok büyük bir depremdi. Merkez üssü Gölcük olmakla birlikte çevrede de çok sayıda yerleşim yeri etkilendi. Hatta biliyorsunuz, İstanbul’da Avcılar’da da çok ciddi yıkıma neden olmuştu. O günden bugüne baktığımızda bazı değişikliklerin yaşandığını, özellikle bu akşamki anma programında da net bir şekilde gördük. 03.02’de insanların uykuda oldukları bir anda deprem meydana geldi. Dışarıya çıkabilen ve hayatta kalanlar, hemen enkazda kalan yakınlarını, eşini, dostunu kurtarmak için çalışmak zorunda kaldı” diye konuştu.
“Türkiye olarak da bu konuda hazırlıklı değildik”
2023 yılında meydana gelen deprem ile 1999 depremi arasındaki en temel farkı açıklayan Başkan Sezer, “2009 yılında kurulan çok güçlü bir kurum olan AFAD’ın varlığıdır. Bunun dışında yüzlerce arama kurtarma ekibinin ve akredite olmuş çok sayıda birimin kurulmuş olmasıdır diyebiliriz, temel farklılık budur. 1999 depremine kadar bu derece yıkıcı bir felaketin etkileri konusunda toplum olarak da psikolojik açıdan da bir farkındalığımız yoktu. Türkiye olarak da bu konuda hazırlıklı değildik. Deprem sonrasında alınması gereken önlemlerden ziyade, deprem öncesinde alınması gereken tedbirlerin neler olması gerektiği gündeme geldi. İşte bu süreçte kentsel dönüşüm kavramı Türkiye’nin gündemine girdi” şeklinde konuştu.
“1999 Depremi, Türkiye için bir milat”
Konuşmasını sürdüren Başkan Sezer, “Biz, örneğin 2023 yılında meydana gelen 6 Şubat Depremi’nden önce, Gölcük merkezde kentsel dönüşüm çalışmalarına başlamıştık. Şu an itibariyle önümüzdeki sene bu zamanlarda tamamen vatandaşlarımızın oturabileceği noktaya gelecek, tamamlanan bloklar var. 36 dönümlük bir alanda, iki katı yerin altında otoparkı bulunan projeler tamamlanmak üzere. Şehre baktığımızda yönetmeliklerde çok önemli değişiklikler görüyoruz. 1975 yönetmeliğine göre yapılmış, zayıf ve dayanıksız binalar vardı. 1999 depreminden sonra ise binaların sağlamlığı noktasında çok ciddi adımlar atıldı. Zemin etüdü, yapı denetim sistemi gibi pek çok düzenleme getirildi. Aslında o büyük felaketten sonra şehircilik anlamında önemli değişiklikler yapıldı. 1999 Depremi, Türkiye için bu anlamda bir milat oldu” ifadelerini kullandı.
Gölcük’te, 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümünde kamu kurumları ve arama kurtarma ekiplerinin katılımıyla düzenlenen tatbikat gerçeğini aratmadı.
Gölcük’te, 17 Ağustos 1999’da meydana gelen depremin 26. yıldönümünde Değirmendere Çınarlık Sahili’nde tatbikat düzenlendi. Senaryo gereği meydana gelen deprem sonrası denizde yapılan tatbikata Deniz Polisi, Kocaeli İtfaiyesi, Afet Daire Başkanlığı, Gölcük Belediyesi, Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE), Gölcük Değirmendere Sualtı Topluluğu Spor Kulübü (DESSAT), GESOTİM, ile Gölcük-Türkiye Radyo Amatörleri Cemiyeti (TRAC) ekipleri katıldı. Tatbikata Gölcük Kaymakamı Müfit Gültekin, Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, arama kurtarma ekiplerinin temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Çınarlık Sahili’nde senaryo gereği meydana gelen deprem sonrasında, yükselen dalgalarla denize sürüklenen ve yıkılarak deniz dibinde kalan bina içerisinde mahsur kalan depremzedeler için kurtarma çalışması başlatıldı.
Dalgıçlar tarafından denizde boğulma tehlikesi geçiren ve su altında kalan binanın batığından çıkarılan yaralılar, ilk müdahalelerinin ardından hastaneye kaldırıldı. Vatandaşların yoğun ilgisi altında başarıyla tamamlanan tatbikat sonrasında Başkan Sezer, kurtarma ekiplerini tebrik etti.
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 26. yılında, Türkiye tarihinin en büyük kentsel dönüşüm projelerinden biri olan İzmit Cedit Mahallesi’ndeki şantiye alanında açıklamalarda bulundu. Kentsel dönüşüm çalışmalarının hız kesmeden sürdüğüne dikkati çeken Büyükakın, “Depreme güvenli, başınıza yıkılmayacak, eskisinden daha değerli, yollarına itfaiye araçlarının girebildiği, daha güvenli, daha konforlu bir yaşam alanı oluşuyor” dedi.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin merkez üssü Kocaeli, felaketin 26. yılında yaralarını sarmaya ve geleceğe daha güvenli hazırlanmaya devam ediyor. Bu süreçte öncü bir rol üstlenen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, deprem kuşağında yer alan kentte benzer acıların tekrarlanmaması adına kentsel dönüşüm projelerini kararlılıkla sürdürüyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile koordineli şekilde yürütülen çalışmalarla, zamanla yıpranmış riskli yapıların yerine depreme dayanıklı ve güvenli yaşam alanları inşa ediliyor.
Bu kapsamda hayata geçirilen en büyük projelerden biri olan İzmit Cedit Mahallesi Kentsel Dönüşüm Projesi, TOKİ işbirliğiyle yürütülüyor. 126 dönümlük alanda gerçekleştirilen projede, hak sahipleriyle yüzde 99 gibi rekor bir uzlaşma oranına ulaşıldı.
“4 yapı mahkeme sürecinde”
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Türkiye tarihinin en büyük kentsel dönüşüm projelerinden biri olan İzmit Cedit Mahallesi’ndeki şantiye alanında, kentsel dönüşüm çalışmaları hakkında değerlendirmelerde bulundu. 1999 depreminden sonra kentte yaklaşık 1500 orta hasarlı bina tespit edildiğini aktaran Büyükakın, “Binaların sahipleri ’Biz bu binaları yapacağız’ dediğinde o haliyle kalıyordu. Ama biz ikna ederek, ’Biz yıkalım, yıkma imkanınız yoksa belediye imkanlarıyla yıkalım’ vesaire diyerek yaklaşık işte bin 100, bin 200 bandına indi. Yeterli mi? Yeterli değil ama insanlar ’Biz bu binayı güçlendireceğiz’ dediklerinde de bizim o binayı yıkma şansımız yok. 4’ü tarihi eser olan 28 ağır hasarlı yapı vardı. Bunların da 4’ü mahkeme sürecinde ama geri kalanların bir şekilde yıkımını gerçekleştirdik” dedi.
“Nerelerde dönüşüm yapılması gerektiğini biliyoruz”
Büyükakın, kentteki mevcut yapı stokunun yüzde 51’inin 1999 depreminden önce inşa edildiğini ve bu binaların ciddiyetle incelenmesi gerektiğini belirterek, “Onları da tamamladık. Onlarla ilgili gerekli çalışmaları bitirdik ve nerelerde dönüşüm yapılması gerektiğini biliyoruz ve yapıyoruz” diye konuştu.
“Toplamda 150 bin bağımsız birimin dönüştürülmesi için çalışmalar devam ediliyor”
Bu kapsamda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile birlikte toplam 15 noktada kentsel dönüşüm çalışması gerçekleştirdiklerini ifade eden Büyükakın, şöyle konuştu:
“Depremden bugüne kadar da gerek belediyemizin Kent Konut şirketi, gerekse TOKİ eliyle kentte yaklaşık 30 bin konut üretimi gerçekleştirildi. Önümüzdeki süreçte de toplamda 150 bin bağımsız birimin dönüştürülmesi için çalışmalar devam ediliyor. Bunlar kolay işler değil. Hakikaten çok teferruatlı, zor, hassas bir şekilde yürütülmesi gereken işler. Ona gayret ediyoruz. Her bir yeri, kendine has özellikleriyle değerlendiriyoruz. Çünkü her nokta aynı değil. Şu an içinde bulunduğumuz yerle, şehrin merkezinde, yürüyüş yolunun olduğu bölge aynı yerler değiller ya da daha yukarıdaki bir bölge aynı yer değil. Her birinin kendi içinde, şartları farklı farklı. Ayrı ayrı çalışıyoruz her birinde. İnşallah 10 yıllık bir zaman dilimi içinde bu çalışmaların yola girmiş olmasını hedefliyoruz”
“Daha konforlu bir yaşam alanı oluşuyor”
Dönüşüm sürecinde vatandaşların fedakarlık gösterdiğini ancak sonucun herkes için kazançlı olduğunu vurgulayan Başkan Büyükakın, bu çalışmanın getireceği değere dikkati çekerek, “Bu mahallede bir daire 2 milyon lira, 3 milyon lira bandındaysa, bu binalar bittiğinde bunlar da 5 milyon, 6 milyon lira bandında oluyor. Evet bu arada buradan taşınanların bir yerde yeni yaşam kurmaları gerekiyor, kira ödüyorlar, verdiğimiz destekler onları tam karşılamıyor. Bunların hepsi doğru ama sonuçta da depreme güvenli, başınıza yıkılmayacak, eskisinden daha değerli, yollarına itfaiye araçlarının girebildiği, daha güvenli, daha konforlu bir yaşam alanı oluşuyor. Burada işte bu dengeyi gözetmek lazım. Orada işleri kolaylaştırmak lazım” diye konuştu.
“Bu binalar yenilenecek”
Depremin değil, dayanıksız binaların öldürdüğünü bir kez daha hatırlatan Büyükakın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“1999 depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Depremde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz. ’Keşke olmasaydı. Allah bir daha göstermesin’ diyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki deprem öldürmüyor, binalar öldürüyor. Depremde eğer siz yer yüzeyinde oluşan yarığın içine düşmediyseniz, depremden dolayı ölmüyorsunuz. Ya da başınıza bir şey düşmediyse, ağaç devrilmediyse. Binanın içindeyseniz ya binanın içindeki eşyalar ya da yıkılan bina, sizin hayatınızı kaybetmenize sebep oluyor. Bu binalar yenilenecek. Binaların yenilenmesi sırasında ’Kaç kuruş zarar ettik, ne kadar kar ettik?’ Bu hesap hiçbir canın kıymetiyle ölçülmez. Hiçbir maddi ve benzeri hesap bir canla eşdeğer değildir. Dolayısıyla biraz oradan bakıp bu süreçleri hızlı gerçekleştirmemiz gerektiğini unutmamak gerekiyor”
“El birliğiyle hareket edilmeli”
Kentsel dönüşümün kolay olmadığını ve el birliğiyle hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen Büyükakın, “Hemşehrilerimiz de bu süreçlerin hızlanmasına katkı sağlarsa inşallah daha hızlı şekilde dönüşüm gerçekleşir. Bu deprem bir daha olacak bunu biliyoruz. Çünkü bütün afet bölgelerinde bu depremler belli aralıklarla tekrarlanıyor. O deprem tekrarlandığı zaman binalarımız hazır olursa Allah’ın izniyle can kaybı da olmaz diyoruz” ifadesini kullandı.
Dönüşüm için 0,69 faizli kredi imkanı
Büyükakın, evini dönüştürmek isteyen Kocaelililer için Dünya Bankası aracılığıyla sunulan 2,5 milyon liraya kadar, 180 ay vadeli ve 0,69 faiz oranlı kredi imkanının önemine de değinerek, “0.69 faiz oranı gerçekten çok cazip bir faiz oranı. Enflasyonist şartlar da dikkate alındığında o faiz oranıyla alınan kredi neredeyse ödendiğinde, ödenmemiş gibi oluyor. Yani gerçek değeri ödenmemiş oluyor. Dolayısıyla bireysel olarak konutlarını dönüştürmek isteyen hemşehrilerimizin o irtibat bürolarına hızlıca temas kurup kendi binalarının yenilenmesiyle ilgili o krediden yararlanmalarında fayda var. Çünkü o kredi sınırsız bir kredi değil. Şehrimize tanınmış kısıtlı bir imkan ve kısıtlı sayıda kullanım mümkün. İnşallah orada da zaman kaybetmezlerse, irtibat noktalarımızla bağlantı kurarlarsa dönüşümü gerçekleştirecek çok sayıda hemşehrimiz olacaktır” dedi.
Türkiye’nin tamamının deprem tehlikesi altında olduğunu belirten uzmanlar, “Büyük depremler yine olacak, hazırlıklı olmak zorundayız. Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok” uyarısında bulundu.
Kocaeli’nin İzmit ilçesinde deprem söyleşisi düzenlendi. Söyleşiye katılan Prof. Dr. Şükrü Ersoy ve Doç. Dr. Özkan Cindoruk, 1999 Kocaeli Depremi’nden bu yana geçen sürede atılan adımları, eksiklikleri ve gelecekte yaşanabilecek riskleri değerlendirdi. Uzmanlar, “Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok. Büyük depremler yine olacak, hazırlıklı olmak zorundayız” uyarısında bulunarak, afet kültürünün geliştirilmesi, zemin-yapı uyumunun sağlanması ve kentlerin dirençli hale getirilmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı.
“Her küçük depremde bile ne yapacağımızı tartışıyoruz”
Toplumun afet kültüründen yoksun olduğunu belirten Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Her depremden sonra yapılması gerekenleri sık sık konuşuyoruz. Nedeni şu, Türk insanında dayanışma kültürü var ama henüz afet kültürü yok. Afet kültürü olmadığı için her küçük depremde bile ne yapacağımızı tartışıyoruz. Gelecek nesle ne yapacaklarını öğretmeli, yapılarımızı da buna göre güçlendirmeliyiz. Türkiye güçlü bir ülke. Yasalar konusunda çok şey yapıldı. Ama 2023 depremleri, yapılanların yeterli olmadığını gösterdi. Daha dirençli şehirler kurmamız şart” ifadelerine yerdi.
“Bir binanın sağlamlığından emin olmadan, çök-kapan-tutun hareketi yapmanın anlamı yok”
Batı Anadolu’da depremler olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Ersoy, “1970’ten beri Batı Anadolu’da deprem olmuyor. En son Gediz depremi vardı. Balıkesir depremi beklenebilecek bir depremdi. Büyük yıkım olmadı ama metruk binalar yıkıldı ama Sındırgı depremi tek olmayacak bundan sonra da Batı Anadolu’da depremler olabilir. Bir binanın sağlamlığından emin olmadan çök-kapan-tutun hareketi yapmanın anlamı yok. Yönetmeliğe uygun ve kaliteli malzeme kullanılırsa köy evleri bile yıkılmaz” diye konuştu.
“Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok”
Türkiye’nin her bölgesinin depreme karşı riskli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Türkiye’de depremden etkilenmeyecek hiçbir yerleşim alanı yok. Dolayısıyla gelecekte yine büyük depremler meydana gelecek. Birinin çıkıp büyük bir deprem olmayacak demesini beklemek hayal. Yeni depremlere hazırlanmamız gerekiyor. Bu korkulacak bir durum değil. Afet kültürünü geliştirdiğimiz zaman, yapılarımızı güçlü yaptığımız zaman herhangi bir zarar olmayacaktır” ifadelerini kullandı.
“Ne söylediysem hepsi çıktı, biz kahin miyiz?”
Deprem uyarılarının hepsinin gerçekleştiğini ifade eden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Ne söylediysem hepsi çıktı, biz kahin miyiz? Hayır. Oranın kaç yüzyıldır deprem oluşturmadığı bilinen bir gerçekti. 2023 depremlerine ‘yüzyılın depremi’ diyorlar, yanlış. Son bin yılın en önemli yıkımı, dünyanın hiçbir yerinde 11 ili yıkan bir afete müdahale etmek çok kolay değil. Bu bakımdan Türkiye’yi küçümsemeyelim; eksikler yok mu? Binlerce eksik var ama kendi gücümüzü de yok saymayalım. Normal şartlarda Hatay’da, Maraş’ta deprem olsaydı çevre illerden insanlar gelecekti ama oralar da yıkıldı. Ben bu işlerle hâlâ uğraştığımıza inanamıyorum. Biz güçlü bir ülkeyiz, insanlarımız da öyle; biz bu işin üstesinden geliriz. Niye gelemiyoruz, bunu anlamış değilim. Sel yatağına ev yapıyoruz, heyelanın altına ev yapıyoruz, deprem bölgesine ev yapıyoruz; bunların yerleri belli ama bir türlü buna ilişkin yaşam biçimini geliştiremiyoruz. Felaketin, senaryonun en kötüsü konuşulur. Marmara’da 7’den büyük bir deprem her an olabilir. Üstelik biz Marmara Denizi’nin içinden geçen Kuzey Anadolu fayının kuzey kolunu konuşuyoruz, güneyi kimse konuşmuyor. Güney’de de 7’ye varan depremler olabilir” ifadelerini kullandı.
Doğu Marmara’yı işaret etti: “Zemin açısından büyük hasarlar oluşturacak nitelikteki bir bölge”
Doğu Marmara’da muhtemel bir depremde zeminden kaynaklı büyük hasarlar oluşabileceğini ifade eden Doç. Dr. Özkan Cindoruk, “1999 depreminden sonra Kocaeli’nde önlemler almaya çalıştık ama yeterli önlemler alınmadı. En azından şunu öğrenmiş olduk; Kocaeli bölgesi depremde zemin açısından büyük hasarlar oluşturacak nitelikteki bir bölge. Jeolojik ortam olarak tanımladığımız, zeminlerin özellikleri olarak tanımladığımız ve fayın aktivitesinin en büyük yansımasının olduğu bölge olarak değerlendirdiğimiz alan olduğu için burada bunlarla karşı karşıya kalacağımızı en azından öğrendik” dedi.
“Zemin-yapı ilişkisi yeterince dikkate alınmadı”
Türkiye’nin yapı üretimi noktasında yeterli düzeyde olmadığını söyleyen Cindoruk, “Yeterli adımlar atıldı mı? Aslında planlamaya dönük bazı şeyler yaptık ama özellikle zemin-yapı ilişkisine dönük değerlendirmeleri yaptık ama yeterli değil. Kentsel dönüşüm olarak tanımlanan ya da binaların, yapıların yenilenmesi, planlamanın tekrar ele alınması, ona göre yapı ve yerleşim planlaması ve yapı üretimi kavramını bir noktaya getirdik ama yeterli düzeye ulaşamadık. Ama bu bir dezavantaj değil. Bunlardan aslında bir yol çizip daha iyi şeyler, daha planlı, daha dirençli kentler yapabiliriz. Tabii zemin ve yapı durumunu değiştirmedi. Aslında zemini değiştirme imkanı yok. Zeminin özellikleri belli; zeminle ilgili parametreleri ortaya koyabiliyoruz ama o zemine uygun yapıyı üretme konusunda biraz daha ileri adım attık. Zemine uygun yapı, zemine etütlerinin ciddiyetinin anlaşılması ve buna bağlı olarak yapı boyutlarının belirlenmesiyle ilgili adımlarımız oldu. Yeterli mi? Maalesef yeterli değil. Bu eksiklikleri tekrar değerlendirmemiz, ele almamız gerekiyor” dedi.
“Yer yer tsunami benzeri hareketlerin olma olasılığı yüksek”
Marmara Denizi’nde deniz içindeki fayların aktivitesine bağlı olarak kıyı bölgelerinde su baskını benzeri, yer yer tsunami benzeri hareketlerin olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Özkan Cindoruk, “Okyanusta olan depremler gibi şiddetli bir tsunamiden bahsetmek mümkün değil ama özellikle deniz içerisindeki fayların aktivitesine bağlı olarak kıyı bölgelerinde bir su baskını benzeri, yer yer tsunami benzeri hareketlerin olma olasılığı yüksek, onu söyleyebilirim. Marmara Denizi’nde olan bir depremde bu etkileri görebiliriz. Bunlarla ilgili önlemler ve değerlendirmeleri almamız gerekiyor. Tarihsel depremlerde benzer kayıtlar olmuştur. Bununla ilgili değerlendirmeler var. Bu konuyla ilgili Kocaeli Üniversitesi’nde çalışan birçok öğretim üyesi arkadaşımız var, onları ele almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.