Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

İki kardeşin öldürüldüğü olayda ’haraç’ iddiası

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/09/iki-kardesin-olduruldugu-olayda-harac-iddiasi-0-wVhlydNM.mp4
Kocaeli’nin İzmit ilçesinde bir kafede çıkan silahlı çatışmada iki kardeşin hayatını kaybetmesine ilişkin hazırlanan iddianame kabul edildi. İddianamede, tutuklu sanıklar Furkan G. ve Oğuzhan S. hakkında ’kasten öldürme’ suçundan müebbet hapis cezası; diğer iki sanık hakkında ise ’suç delillerini yok etme’ ve ’ruhsatsız silah bulundurma’ suçlarından çeşitli oranlarda hapis cezaları istendi. İfadelere göre ise olayın ’haraç’ isteme meselesi yüzünden çıktığı iddia edildi.

Olay, 6 Eylül 2024’de Kozluk Mahallesi Sekapark’ta bulunan kafede meydana geldi. İddiaya göre, kafenin eski çalışanı Hasan Akın ve ağabeyi Ahmet Akın ile işletme sahipleri arasında tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Hasan Akın (27) ve Ahmet Akın (30) silahla vurularak yaralandı. Hastaneye kaldırılan Hasan Akın olay günü, abisi Ahmet Akın ise 7 Eylül’de hayatını kaybetti. Olaya ilişkin geniş çaplı inceleme başlatan polis ekipleri, aralarında işletme sahiplerinin de olduğu toplam 13 şüpheliyi gözaltına alındı. İfadeleri alınan şüphelilerden 11’i serbest bırakılırken, Furkan G. ile Oğuzhan S. tutuklanarak cezaevine gönderildi.

İddianame kabul edildi

Olayla ilgili hazırlanan iddianame, Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, sanık Furkan G. (33) hakkında Ahmet ve Hasan Akın’a yönelik ’kasten öldürme’ suçundan iki kez müebbet hapis, bir kişiyi silahla yaralama suçundan ise 4,5 yıla kadar hapis cezası istendi.

Sanık Oğuzhan S. (31) için ise Hasan Akın’ı ’kasten öldürme’ suçundan müebbet hapis ve ’ruhsatsız silah bulundurma’ suçundan 3 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Tutuksuz sanıklar Bedirhan B. (25) ve Fahri A. (20) hakkında ise ’suç delillerini yok etme’ ve ’ruhsatsız silah bulundurma’ suçlarından çeşitli oranlarda hapis cezaları istendi.

Olay anı birebir anlatıldı

İddianamede, otopsi ve olay yeri inceleme raporlarına da yer verildi. Raporlara göre, Hasan Akın’ın vücudunda 5, ağabeyi Ahmet Akın’ın vücudunda ise 3 mermi giriş yarası tespit edildi. Olay yerinde 10 boş kovan bulundu.

İncelenen güvenlik kamerası kayıtlarına göre, sanık Furkan G. ile maktul Ahmet Akın arasında başlayan tartışma kavgaya dönüştü. Furkan G.’nin Ahmet Akın’a yumruk atmasının ardından çıkan arbedede, sanık Oğuzhan S.’nin maktul Hasan Akın’a silah doğrultarak ateş ettiği, sanık Furkan G.’nin de silahını çektiği anlar kayıtlara yansıdı.

Oğuzhan S.’nin ise maktul Hasan Akın’a silah doğrultup ateş ettiği belirlendi. Arbedede Ahmet Akın ve Hasan Akın ağır şekilde yaralandı. Görgü tanıkları, olay sırasında maktullerden birinin tabanca taşıdığını, olay sonrasında ise bu silahın çevredeki bir kişi tarafından alındığını aktardı.

Haraç meselesi

İddianamede yer alan şüpheli ifadelerine göre, sanık Furkan G. olayın maktul Hasan Akın’ın kendisinden haraç istemesi sonucu geliştiğini ve korktuğu için ateş ettiğini savundu. Sanık Oğuzhan S. ise olayın aniden geliştiğini ve kendisini korumak amacıyla silah kullandığını öne sürdü.

“300 bin TL verdim”

Müşteki Nuri G. ifadesinde, Hasan Akın’ın yaklaşık 8 yıl önce iş yerlerinde garson olarak çalışmaya başladığını, son bir yıl öncesine kadar ise nargile bölümünde görev yaptığını belirtti. Başlarda sorun yaşanmadığını ancak son 1-1,5 yıldır Akın’ın müşterilerle kavga ettiğini, huzursuzluk çıkardığını ve darp olaylarına karıştığını ifade etti. Bunun üzerine Hasan Akın’ı nargile bölümüne çektiğini ve işletmeci yaptığını anlattı.

Nuri G., Akın’ın taşkınlıkları devam ettiğini, ayrıca uyuşturucu kullandığını ve sattığını düşündüğünü belirterek, işten çıkarma kararı aldığını söyledi. Hasan Akın’a eylül ayına kadar işten ayrılması için süre verdiğini, başlangıçta direnç gösterdiğini ancak 300 bin TL teklif etmesi üzerine bu miktarı muhasebecisi aracılığıyla ödediğini de ifade etti.

“Haksız kazanç elde etmeyi amaçladığını düşünüyorum”

İşten ayrıldıktan sonra Hasan Akın’ın yeni nargileci ve tedarikçilerini tehdit etmeye başladığını iddia eden Nuri G., “Hasan, oğlum Furkan’dan para talebinde bulundu. Bu şekilde bizi bezdirip, haksız kazanç elde etmeyi amaçladığını düşünüyorum” dedi.

“Olayın temel nedeni, Hasan ve Ahmet’in sürekli para talebinde bulunması”

Nuri G., ifadesinde olay gününü de şöyle anlattı:

“Olay günü Hasan, abisi Ahmet Akın ve yanında bir kişiyle iş yerimize geldi. Ahmet ile oğlum kapalı bölümde tartıştı, ardından kavga çıktı. Hasan, yanında yaklaşık 15-20 kişilik bir grupla gelerek tehditlerde bulundu. Silah sesleri sonrası yaralandı ve hastaneye giderek rapor aldı. Olayın temel nedeni, Hasan ve Ahmet’in sürekli para talebinde bulunması ve haksız kazanç elde etme girişimi var.”

“Kalabalık grubun benden bir miktar para tahsil etmek için geldiğini düşündüm”

Sanık Furkan G., olayın Hasan Akın ve abisi Ahmet Akın’ın iş yerine silah ve kalabalık bir grupla gelmesi sonucu gerçekleştiğini belirterek, “Bu olaydan önce Hasan, dayım Yusuf Yavuz Yiğit’i arayarak para talebinde bulundu. Kendisine, ’10 yılın hakkı bu mu? hakkımı yedirme, 3-5 milyon versinler gideyim’ demiştir. Olayın yaşandığı akşam yanında getirdiği kalabalık grubun benden bir miktar para tahsil etmek için geldiğini düşünmekteydim. Olay anında korktuğum ve silah kullanmayı bilmediğim ve maktullerden Ahmet Akın’ın belinde silah gördüğüm için etrafıma rastgele ateş ettim. Kaç kez ateş ettiğimi hatırlamıyorum. Ateş etme anında tabancam arızalı olduğu için bir kez basmama rağmen 3 kez ateş almıştır. Bu husus kriminal rapor sonucu ortaya çıkacaktır. Olaydan sonra ne kadar koştuğumu bilmiyorum ancak tekrar geri döndüm ve kalabalığın içerisinden geçerek Hasan ile Fatih’in geldiği yürüyüş yolunun hemen yanında bulunan yeşillik alandan doğru arka otopark kısmına çıktım. Daha sonra ise yan yola çıkarak yaya olarak tek başıma doğru koştum. İlerleyen saatlerde ise polislerin bize ulaşmasıyla kendi rızamla teslim oldum ve olayda kullandığım tabancayı da teslim ettim” ifadelerini kullandı.

“İki aydır Hasan benden haraç istiyordu”

Olay sebebiyle pişman ve üzgün olduğunu dile getiren Furkan G., “Ben bunu öldürülme korkusuyla yaptım. Aylardır Hasan bana ’Seni öldüreceğim’, ’Abim seni öldürecek’ diye tehdit ettiği için çok korku içerisindeydim. Ahmet’i gördükten sonra babamı ve beni öldüreceğini düşünmüştüm. Daha sonrasında dükkana çok hızlı bir şekilde gelmeleri beni planlı bir şekilde öldürmeye geldiklerini düşünmeye sevk etti. İki aydır Hasan benden haraç istiyordu, ben bu içinde bulunduğum durumdan dolayı aşırı bir şekilde bunaldım” şeklinde konuştu.

“Amacım kendimi korumaktı”

Oğuzhan S. de, olay günü Marina Kafe’de çalıştığını ve Hasan Akın ile Ahmet Akın’ın kapalı bir bölümde tartıştığını gözlemlediğini belirtti. Fatih Ö.’nün de dışarı çıkıp konuşmalar yaptığını duyduğunu anlattı. Kavga çıktığında içeri girerek ayırmaya çalıştığını, Hasan Akın’ın kendisine doğru gelmesi üzerine belinden tabanca çıkarıp yere doğru iki el ateş ettiğini söyleyen Oğuzhan S., ateş ederken Hasan ile 2-3 adım mesafe olduğunu, kimseyi hedef almadığını ve amacının kendini korumak olduğunu kaydetti.

“Öldürme olayına katılmadım”

Sanık Bedirhan B. ise olay sırasında Oğuzhan’ın S.’nin eline tabanca verdiğini, ne yapacağını bilemediğini, bu nedenle ’kasten öldürme’ suçuna katılmadığını belirtti. Bedirhan B., Hasan Akın ve kalabalık grup kafe önüne geldiğinde olayları izlediğini ve ardından tabancayı güvenli bir yere bıraktığını söyledi.

“Olay yerinde bulunmadım”

Sanık Fahri A., hastanede bulunduğu sırada Berkay Y.’nin yönlendirmesiyle bir tabanca aldığını ve arabasına koyduğunu belirterek, “Silahı poşet içinde aldım ve sonrasında Berkay tarafından teslim alındı. Olay yerinde bulunmadım ve suç işleme kastım yoktu” diye konuştu.

Berkay Y. ise olay günü Marina Kafe’ye gittiğini, kalabalık ve silah seslerini duyduğunu, kendisine verilen tabancayı alıp olay yerinden uzaklaştığını aktardı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Milli halterciye silahlı saldırıda sanıklar suçlamaları birbirine attı

Kocaeli’de milli halterci Vahdet Bekir Gencan’a yönelik silahlı saldırıya ilişkin yargılanan 4 sanık ilk kez hakim karşısına çıktı. Sanıklardan Mert G., kız arkadaşının Gencan tarafından taciz edildiğini, olay yerine konuşmak için gittiklerini ancak silahlı eylemi Furkan G.’nin gerçekleştirdiğini iddia etti. Furkan G. ise Mert G.’nin kendisine kırmızı reçeteli ilaç verip, eline de silah tutuşturarak eylemi yaptırdığını öne sürdü.

Olay, 7 Ekim 2024 tarihinde İzmit’te bulunan Vinsan Spor tesisleri önünde meydana geldi. Milli halterci Vahdet Bekir Gencan (27), spor kulübü önünde silahla ayaklarından vuruldu. Kanlar içinde kalan Gencan, hastaneye kaldırılırken, Furkan G. (23), Erdem A. (20), Yusuf O. (24) ve Mert G. (23) gözaltına alındı. İfadeleri alınan şüpheliler tutuklanarak cezaevine gönderildi.

İddianameden

Hazırlanan iddianamede, şüphelilerin savunmalarında müştekiyi korkutmak amacıyla ateş ettiklerini ileri sürdükleri ancak dosya kapsamındaki GPS kayıtları ve diğer delillerin bu savunmayı çürüttüğü belirtildi. Şüphelilerin olaydan önce keşif amacıyla bölgeye geldikleri, tespit edilmemek için başkalarına ait kimlik bilgileriyle otel kaydı yaptırdıkları, olay yerine giderken araç plakasını söktükleri kaydedildi. İlk ateşten sonra müşteki kaçmasına rağmen kovalanarak tekrar ateş edildiği, diğer şüphelilerin de araçla müştekiyi takip ettiği, bu nedenle öldürmeye yönelik kastın bulunduğu ifade edildi. İddianamede, Yargıtay içtihatları da dikkate alınarak, şüphelilerin suçu işleme kararı aldıktan sonra cayma imkanı bulunmasına rağmen vazgeçmedikleri, planlarını yaptıktan sonra ruhi sükunete ulaşıp eylemi gerçekleştirdikleri, bu nedenle suçun tasarlayarak işlendiğinin kabul edilmesi gerektiği vurgulandı.

Şüpheli Mert’in azmettirmesiyle diğer şüphelilerin fikir ve eylem birliği içinde hareket ettikleri, tetikçi olarak seçilen şüpheli Furkan’ın ateş ettiği, olay anında yanlarında ele geçirilemeyen silahların da bulunduğu, amaç gerçekleşmediğinde bu silahların kullanılmasının planlandığı ifade edildi.

Bu kapsamda şüpheliler Erdem ve Yusuf’un eyleme katkılarının “yardım etme” sınırını aştığı, ancak netice gerçekleşmediği için suçun teşebbüs aşamasında kaldığı aktarıldı. Ayrıca, şüpheli Erdem’in 6136 sayılı yasa kapsamında yasak olan ruhsatsız silahı temin ederek şüpheli Furkan’a verdiği belirtildi.

Ayrıca otelde tabanca ve 47 fişek ele geçirildiği öğrenildi.

“Plakaları ben çıkarmadım, rüzgardan düştü”

“Tasarlayarak öldürmeye teşebbüs, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma” suçlarından yargılanan sanıkların ilk duruşması, Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Duruşmaya tutuklu sanıklar Furkan G. (23), Erdem A. (20), Yusuf O. (24), Mert G. (23) ve taraf avukatları katıldı.

Olaya ilişkin savunma yapan ve azmettirme suçundan yargılanan Mert G., “Böyle bir olay yaşanmasını istemezdim. Kız arkadaşım B., Vahdet Bekir Gencan’ın kendisini rahatsız ettiğini ve taciz ettiğini söyledi. Telefonla kız arkadaşımla bu olayı konuşurken arkadaşlarım da yanımdaydı. Onlarla bunu duyduğu için olanları kendilerine anlattım. Biz sadece kendisiyle konuşmak için olay yerine gittik. Ancak Furkan araçtan inerek ilk önce kendisi konuşacağını söyledi. Kısa bir süre sonra silah sesi duydum. Furkan’ın ateş edeceğinden haberim yoktu. Biz sadece konuşmaya gittik ancak böyle bir olay oldu. Böyle bir olay olduğu için pişmanım. Olayda dahlim yoktur. Olay öncesi oradan geçtiğim doğrudur, müştekinin orada olup olmadığını görmek istedim. Plakaları ben çıkarmadım, rüzgardan düştü. Arkadaşlarımı da olayı gerçekleştirmeleri için azmettirmedim. Üzerinde silah olduğunu bilmiyordum. Olay anında alkollüydüm” diye konuştu.

“Mert, araçta bana silah vererek şahsı vurmamı söyledi”

Savunması için söz hakkı verilen Furkan G., abisinin askerlik vazifesi sırasında şehit düştüğünü, psikolojik sorunlar sebebiyle uyuşturucu ve alkol kullanmaya başladığını, çok kez bırakmak istediğini ancak başarılı olamadığını söyledi. Olay günü de uyuşturucu almaya gittiğini söyleyen Furkan G., “Bir süre sonra arkadaşım Erdem’in tanıdığı yanımıza geldi ve birlikte otele gittik. Orada alkol ve uyuşturucu kullandık. Mert isimli şahıs Kocaeli’ye gitmeyi teklif etti, biz de kabul ettik. Yolda manzaralı bir yerde durduk, fotoğraf çektik. Mert bana sürekli alkol verdi ve bitirene kadar içirdi. Alkolü içtikten sonra şuurumu kaybettim. Gözümü açtığımda oteldeydim. O sırada yanımdakilerin bir video izlediğini gördüm. Ne olduğunu sorduğumda, ateş ettiğim anın görüntülerini gösterdiler ve o anda olayı hatırladım. Mert, araçta bana silah vererek şahsı vurmamı söyledi. Yusuf ise daha sonra bana, Mert’in içkimin içine kırmızı reçeteli hap koyduğunu anlattı. Bu nedenle hiçbir şey hatırlamadığımı ve kötü hissettiğimi düşünüyorum. Olaydan sonra polis bizi otelde yakaladı. Dört gün boyunca verilen ilacın etkisindeydim. Korkutmak amacıyla bana söyleneni yaptım, yere doğru ateş ettim. Erdem’in olay günü hesabıma gönderdiği para ise anneler günü dolayısıyla üstümde nakit olmadığı için gönderilmişti” ifadelerini kullandı.

“Otel odasında silah olduğunu bilmiyordum”

Olay günü alkollü olduğunu söyleyen Erdem A. da, “Furkan’ın dediği gibi şuurumuz kapalıydı. Araç içinde silah sesine uyandım. İlk ifadeyi de uyuşturucunun etkisi altındayken verdim. Annesine hediye alacağı için Furkan’a bin lira göndermiştim. Aracı Mert kullanıyordu. Yusuf, Furkan ve benim şuurumuz yerinde değildi. Otele abimin ismini vererek giriş yaptım. Başka bir bilgi vermedim. Mert bize müştekiye ilişkin bazı şeyler anlattı ancak biz sadece eğlenmek amacıyla oraya gittik. Otel odasında silah olduğunu bilmiyordum” dedi.

“Benim kimse ile husumetim yoktur”

Tutuklu sanık Yusuf O. ise “Olay günü alkollüydüm, hiçbir şey hatırlamıyorum. Benim kimseyle husumetim yoktur. Biz otelde kaldık, Kocaeli’ye gezmeye geldim. Sonra bu olay yaşandı. Olay anında araçta uyuyordum, silah sesine uyandım. Mert’in, Furkan’ın viskisine ilaç attığını hatırlamıyorum. Otel odasında ele geçen tabanca ve kurşunların kime ait olduğunu bilmiyorum” dedi.

Mahkeme heyeti, 4 sanığın da tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı erteledi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

BBP lideri Destici: “İslam İşbirliği Teşkilatı yardımlarla harekete geçmeli, İsrail askeri müdahale ederse karşılık verilmeli”

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/08/bbp-lideri-destici-islam-isbirligi-teskilati-yardimlarla-harekete-gecmeli-israil-askeri-mudahale-ederse-karsilik-TUYqiXdt.mp4
Kocaeli’de partisinin olağan kongresine katılan Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Gazze’den Doğu Türkistan’a, zulme sessiz kalınmaması gerektiğini vurguladı. İsrail’in soykırımını kınayan Destici, İslam ülkelerine birleşme çağrısı yaptı, Çin’le ekonomik ilişkilerin gözden geçirilmesini istedi. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditlere dikkat çeken Destici, terörle mücadelede kararlılık mesajı verdi, ekonomik sorunlara acil çözüm çağrısında bulundu.

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, İzmit İlçe Başkanlığı 11. Olağan Kongresi’ne katılmak üzere Kocaeli’ye geldi. Büyük coşkuyla karşılanan Başkan Destici, “Bugün Doğu Türkistan’dan Gazze’ye, Kafkaslar’dan Türkmeneli’ne, pek çok Türk ve İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı, zulüm, işgaller, soykırımlar vardır. İşte Türk bunlara sessiz kalamaz. Tarihin hiçbir döneminde sessiz kalmamıştır. Bugün de sessiz değildir, yarın da sessiz olmayacaktır ve günü geldiğinde gerekeni mutlaka ama mutlaka yapacaktır. 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de terörist İsrail’in katil başbakanı Netanyahu başta olmak üzere savaş kabinesi, Gazze’de soykırım yapmaktadır. 20 binden fazla masum çocuğu katletmiştir ve bugün yüz binlercesini de açlığa mahkum etmektedir. Çocuklarımız açlıktan hayatını kaybetmektedir. Pek çoğu adeta bir deri bir kemik kalmıştır. O görüntüleri izlemeye hiçbirimizin yürekleri tahammül edememektedir. Ama maalesef başka İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünya devletleri ve yöneticileri, ebetteki aralarında buna tepki koyanlar var, açıklama yapanlar var ama uluslararası sorumluluklar nezdinde hiçbir adım atılmamıştır. Atılan adımlar da terörist ve siyonist İsrail tarafından hiçbir şekilde karşılık bulmamakta, hiçbir uluslararası hukuka uymamakta, hiçbir kararı da tanımamaktadır” diye konuştu.

“İslam İşbirliği Teşkilatı aynı anda İsrail’e karşılık vermelidir”

İsrail’in, gücünü Amerika Birleşik Devletleri’nden ve onun hem bugünkü hem de dünkü başkanlarından aldığını söyleyen Destici, “Aslında Amerika Birleşik Devletleri dünyayı yönetiyor gibi gözükse de, esas Amerika’yı yöneten İsrail olduğu için aslında Amerikan eliyle dünyayı yöneten ve idare eden maalesef siyonist İsrail ve onu yöneten Yahudi lobileridir, Yahudi kuruluşlarıdır. Onun için bunu iyi görmemiz lazım, bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Ben buradan bir kez daha tüm İslam ülkelerine bir çağrı yapıyorum. Diyorum ki bir araya gelin. İşte şimdi Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan çağrı yaptı. İslam İşbirliği Teşkilatı’nı acil toplantıya çağırdı. Şimdi bu toplantıda şöyle bir karar alınması lazım. İsrail’e bir hafta ya da 10 günlük bir süre verilmeli bütün yardımların içeriye girmesine izin vermesi noktasında tam bir ateşkes. Ve bütün bu İslam ülkeleri, İslam İşbirliği Teşkilatı – yanılmıyorsam 110 üye ülke oraya üye. Hepsi ortak bir yardım kuruluşu hazırlayacak, yardımları hazırlayacaklar. Ve hepsinin 110 İslam bayrağının çekili olduğu gemiler ya da karadan araçlar harekete geçecekler. İsrail şayet buna silahla karşılık verirse, askeri olarak müdahale ederse, o zaman bu 110 ülke aynı anda İsrail’e karşılık vermelidir. Çünkü artık dayanılacak nokta geçilmiştir. Sabır taşı çatlamıştır. Onun için diyoruz ki, korkmaya çekinmeye gerek yok. Dünya savaşı mı çıkacak çıksın, kıyamet mi kopacak kopsun ama o mazlumlar yalnız bırakılmasın” diye konuştu.

“Çin’le ekonomik ilişkilerimizi acilen gözden geçirmeliyiz”

Sessiz kalınmaması gerektiğini söyleyen Destici, “Bugün biz Gazze’ye, Filistin’e, Doğu Türkistan’a sessiz kalırsak, yarın tehlikeyi, zalimi kendi kapımızda görüveririz. Onun için bunlara karşı yapılacak her şeyin mutlaka yapılması lazım. Bakın, Çin de Doğu Türkistan’a zulmediyor. 49 yılından beri işgal altında Doğu Türkistan, 76 yıldır. Aynen İsrail’in Filistin’e yaptığını yaptı benzer dönemlerde. Şu anda da Doğu Türkistan’da Türklere, Müslümanlara karşı Çin’in zulmü ağır şekilde devam ediyor. Biz geçmişten beri söylüyoruz. Türkiye, Çin’le ticarete mahkum değil. Türkiye, Çin’le ilişkilerinin iyi olmasına mahkum değil. Bizden daha çok bize mahkum olan Çin’dir. Ama bakıyoruz, Türkiye’nin şu anda ekonomik sıkıntı çeken ülkemizin dış ticaret açığının yüzde 60’ı ve cari açığının tamamı Çin ile olan ticaretten kaynaklı. Biz Çin’e sadece 5 milyar dolarlık satıyoruz, 65 milyar dolarlık alıyoruz. Arada tam 60 milyar dolar var. Bizim bütün dış ticaret açığımız ne kadar? 100 milyar dolar. Bunun 60 milyar doları Çin’den kaynaklanıyor. Bizim cari açığımız ne kadar? 50 milyar dolar. Bunun tamamı Çin ile olan ticaretten kaynaklanıyor. Onun için hem ekonomik anlamda bize zarar veriyor hem Doğu Türkistan’da hala fiili, kültürel, inanç soykırımı yaptığı için Çin’le ekonomik ilişkilerimizi acilen gözden geçirmeliyiz. Mütekabiliyet esaslarına göre, o benden 5 milyarlık alıyorsa, ben de ondan 5 milyar dolarlık alacağım. Üstünü satmak istiyorsa, en az yüzde 100 vergi koymamız şarttır. Çin’le ticaretimizi eşitlediğimiz anda, dış ticaret açığımız 40 milyar dolara, cari açığımız da kapanıyor ve aşağı yukarı 10 milyar doların üzerinde cari fazla veren bir konuma yükseliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Tarih boyunca her zaman mazlumların yanında, zalimlerin karşısında yer almışızdır”

Konuşmasını sürdüren Başkan Destici, “Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi etnik kökene ve inanca sahip olursa olsun, biz Türkler ve Müslümanlar olarak tarih boyunca her zaman mazlumların yanında, zalimlerin karşısında yer almışızdır. Bundan sonra da mazlumların yanında durmaya, zalimlerin de korkulu rüyası olmaya devam edeceğiz. Türkiye için de tehdit büyüktür. 10 yıl öncesine göre tehdit daha da büyümüştür. Bir taraftan Suriye’deki iç savaş, PKK terör örgütünün Suriye’nin kuzeyinde bir devletleşme aşamasına gelmiş olması, Amerika Birleşik Devletleri’nin başta Yunanistan, Dedeağaç, Batı Trakya, Ege, Girit olmak üzere adeta ülkemizi çepeçevre çevreleyen üsler kurmuş olması, zaten Türkiye’nin içerisinde 20’den fazla üssü var. En son Zengezur koridorunu da 99 yıllığına kiralayarak adeta kuşatmıştır. Kafkaslar’da olmayan ABD bugün artık bu anlaşmayla Kafkaslar’a da yerleşmek adına bir adım atmıştır. Elbette ki tek hedef Türkiye değildir. Elbette ki İran, Çin, Rusya da bu hedefin içerisindedir. Ama hiç şüpheniz olmasın en yakın hedefleri Türkiye. Neden? Çünkü Türkiye çökmemektedir, boyun eğmemektedir. Türkiye’yi ya boyun eğdireceklerdir ya da Türkiye’ye mutlaka müdahale edeceklerdir” dedi.

“İçerideki İmralı canisi, ’ben baş müzakereciyim’ diyor”

“Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın uzantısı var. İçeride de ’terörsüz Türkiye’ diye bir süreç yönetildi. Onu da anlamış değilim” diyen Destici, şöyle devam etti:

“Türkiye zaten terörsüz, Türkiye’de terörist mi var? Türkiye’de terör eylemi mi var yıllardır? Türkiye zaten terörsüzdür. Benim kahraman ordum, benim devletim, kahraman askerim, kahraman polisim, hükümetin de koyduğu, iktidarın da koyduğu, Cumhur İttifakı’nın da koyduğu iradeyle zaten 2015’ten sonra başlatılan amansız bir mücadeleyle terörü yok etti. Türkiye’de terörist bırakılmadı. Savunma sanayinde atılan adımlar bu başarıda büyük rol oynadı. Onun için içeride zaten terör yok, terörist yok. İçeride kim var? İçeride siyasi bölücüler var. İmralı canisi var, Kandil’deki yılanlar var, elebaşları var. Bu süreç başlandığında ne dendi? Müzakeresiz, pazarlıksız, şartsız silah bırakacaklar ve kendilerini feshedecekler. Buna hiç kimse hayır demez. Ama şimdi bakıyoruz İmralı tutanakları yayınlanmaya başladı. İçerideki İmralı canisi diyor ki ’ben baş müzakereciyim’ diyor. Olmayan müzakerenin baş müzakerecisi olur mu? Bunlar yalanlanmadı. Şartsız, pazarlıksız silah bırakılacak dendi. Şimdi mecliste komisyon kuruldu. Birlik, Dayanışma ve Demokrasi Komisyonu. Peki, ne konuşuluyor bu komisyonda? Bu tür süreçlerin en önemli özelliği şeffaf olmasıdır. Halkın, milletin olup biteni mutlaka duyması ve görmesi gerekir. Onaylar ya da onaylamaz, o milletin vereceği bir karardır. Kapalı kapılar arkasında, gizli oturumlar yaparak bir milletin geleceği tayin edilemez. Millet buna müsaade etmez. Zaten göreceğiz, hep birlikte yaşayacağız. Milletin buna müsaade etmeyeceğine de hep birlikte şahitlik edeceğiz. Neye müsaade etmez millet? Bir, öncelikle terörle, teröristle pazarlık yapılmasına müsaade etmez. Bu millet, devletinin adının, milletinin kimliğinin değiştirilmesine canını verir ama müsaade etmez. Dilinin yanına başka dil eklenmesine ölür ama müsaade etmez. Bu millet geçmişte çok ağır bedeller ödemiştir. Şehitlerimizin kanı hala kurumamıştır. Şehit ailelerimizin, şehitlerimizin çocuklarının, eşlerinin, analarının, babalarının gözyaşı hala dinmemiştir. Dolayısıyla da şehit ailelerimizin, şehitlerimizin eşleri ve çocuklarıyla helalleşme olmadan ya da onların onayı olmadan asla hiçbir süreç kabul edilmez ve sonuçlanamaz.”

“Sadece 20-30 tane teröristin silah bırakmasıyla PKK silah mı bırakmış sayacağız”

PKK’nın silah bırakması ile ilgili ise Destici, “20-30 silah getirildi ve bir kazanın içine atıldı, yakıldı. Eski midir, yeni midir, kullanılır mı, kullanılmaz mı? Bunlar da belli değil. Sadece 20-30 tane teröristin silah bırakmasıyla PKK silah mı bırakmış sayacağız? Kandil’de tüm kadrosuyla PKK dururken, Irak’ta dururken, Süleymaniye’de, hatta Kerkük’te dururken, Mahmur’da dururken ve en önemlisi Suriye’nin kuzeyinde 100 bin kişilik silahlı adamıyla ABD destek komutanlığı varlığıyla dururken biz PKK’ya silah mı bırakıyor diyeceğiz. Onun için komisyondan önce yapılması gereken, PKK’nın tüm unsurlarıyla, yani Kandil’iyle, Süleymaniye’siyle, Suriye’nin kuzeyiyle, Aynel Arabı’yla, Kobani’siyle, Kamışlı’sıyla, Haseke’siyle, İran PJAK’ıyla, PYD-YPG-SDG’siyle silah bırakıp kendini feshettikten sonra bu komisyon çalışmalıdır. PKK hala Suriye’de, Irak’ta, İran’da silahlı güçleri tüm varlığıyla kendisini muhafaza ederken böyle bir komisyonun çalışmasından bence bir sonuç alınamaz. Milletimiz bunu kabul etmez. Onun için önce yapılacak olan, PKK’nın baştan söylendiği gibi tüm unsurlarıyla silahlarını bırakması ve tüm unsurlarının kendisini feshetmesidir” diye konuştu.

“İmralı canisi DEM’in kapanacağını ve onun yerine yeni bir halk kurulacağını açıkladı”

DEM Parti’nin de kendini feshetmesi gerektiğini söyleyen BBP Genel Başkanı Destici, “Bunun başkaca yolu da yoktur. Ben söyledim buna itiraz ettiler. Ama birkaç gün sonra İmralı canisi DEM’in kapanacağını ve onun yerine yeni bir halk kurulacağını açıkladı. Bana cevap yetiştirenler, ona ağızlarını bile açamadılar. Onun için biz terörsüz Türkiye’den yanayız, terörün bitmesinden yanayız. Baştan söylendiği gibi, PKK tüm unsurlarıyla silah bırakacak, kendini tüm unsurlarıyla feshedecek. Terör örgütünden ya da terör eylemlerinden değil, aynı zamanda silahlı mücadeleden vazgeçtiği gibi siyasi görücülükten de vazgeçecekse, elbette bu konuşulabilir. Ama silah bırakmanın karşılığında siyasi bölücülüğe devam edip ve bölücülük talepleri varsa, bu ne devletimiz nezdinde ne de milletimiz nezdinde asla itibar görmemelidir” dedi.

“Asgari ücret ocak ayını beklemeden artan enflasyon düzeyinde artırılmalı ve asgari ücretli nefes almalıdır”

Ekonomik meselelere değinen Başkan Destici, “Maalesef en düşük emekli aylığı 16 bin lira. En düşük ev kirasının 10 bin lira olduğu bir ülkede, 16 bin lirayla eğer tek emekli maaşı varsa, bir hanede bunun geçinmesini, mutlu olmasını nasıl bekleyelim? Aynı şey asgari ücret için de geçerli, 22 bin lira. Yine en düşük ev kirasının 10 bin lira olduğu yerde, 4 kişilik asgari ücretle geçinmeye çalışan bir aile nasıl geçinecek? Nasıl huzurlu ve mutlu olacak? Bunun için bir kere öncelikle emekli aylıkları acilen ve ivedilikle düzeltilmelidir. Hem de kademeli olarak düzeltilmelidir. İkincisi, asgari ücret ocak ayını beklemeden artan enflasyon düzeyinde artırılmalı ve asgari ücretli nefes almalıdır. Pazarda el yakan fiyatlar var. İşin daha kötüsü, daha çirkini, daha ahlaksız olan da nedir? Piyasada 5 lira olan bir ürünün pazarda 50 liraya satılması, piyasada 2 lira olan limonun 100 liraya satılması, piyasada 3 lira olan domatesin 30 liraya satılması. Aynı şey et ve sütte de geçerli. Bunun iki tane sebebi var. Birincisi vurguncular. Bunu çözmenin de iki yolu var. Bu iki tane faturayı kontrol etmeye bakalım. Bir, çiftçiden, üreticiden domates kaça çıkmış? Toptancı onu ondan kaça almış? Marketçiye ya da pazarcıya kaça satmış? İki, faturaya bakacaksınız. Diyelim ki çiftçiden 3 liraya almış, toptancı marketçiye 5 liraya satmış, marketçi de 25 lira yazmış. İşte o marketçinin gereğini yapacaksın. Birincisi süreli, ikincisinde tamamen kapatacaksın, hapis cezası da vereceksin, ayrıca para cezası da vereceksin” ifadelerini kullandı.

“Tarım ve Orman Bakanlığı eliyle kendi üretim çiftliklerini kurmalı”

Konuşmasını sürdüren Destici, “Madem girdi maliyetleri yüksek o zaman devlet girdi maliyetlerini ucuzlatacak. Gerekirse kendisi dışarıdan getirecek, hayvan üreticisine verecek. Ama onu da üreticiler mi yapacak? Orada da kartelleşme var. Beş-on firma ipleri eline almış ve piyasayı istedikleri gibi oluşturuyorlar. O zaman ona da gereken ceza verilecek. Bunun yanında ne yapacaksın? Geçmişte olduğu gibi devlet, Tarım ve Orman Bakanlığı eliyle kendi üretim çiftliklerini kuracak ve vatandaşına eti de, sütü de, peyniri de, yağı da, ekmeği de ucuz yedirecek” dedi.

Programa Büyük Birlik Partisi Kocaeli İl Başkanı Metehan Küpçü, İzmit İlçe Başkanı Battal Moğultay, çok sayıda partili ve belediye başkanları katıldı. Programdan sonra katılımcılara ve halka yemek dağıtımı yapıldı.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Jant üzerinde taşınan gazinin hikayesi

15 Temmuz gecesi rehin alınan arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken vurularak gazi olan Başkomiser Murat Ellibeş, yaşadıklarını anlattı. Askerler tarafından lastikleri kurşunlanması nedeniyle jantları üzerinde ilerleyen araçla hastaneye ulaştırılan Ellibeş, “Ameliyattan sonra gözlerimde bir buğulanma vardı. Ardından beyaz bir çarşafın sağa ve sola doğru örtüldüğünü gördüm. O an ’Herhalde öldüm, beni kefenliyorlar’ diye düşündüm” dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında İstanbul Tuzla’da rehin alınan arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken ağır yaralanan 50 yaşındaki Başkomiser Murat Ellibeş, o gece yaşanan ihanet ve milletin ortaya koyduğu kahramanlığı unutamıyor. Başarılı ameliyatların ardından sağlığına kavuşarak görevine dönen Ellibeş, şu anda İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde Bürolar Amiri olarak görev yapıyor.

“Tır üzerinde tankları gördük”

Başkomiser Murat Ellibeş, 15 Temmuz akşamında yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı’na (İHA) anlattı. Ellibeş, “15 Temmuz akşamı uygulama amiri olarak Tuzla Mehmetçik Vakfı kuzey şeritte görev almıştım. İlk ihbarla birlikte Tuzla İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne geçmemiz talimatı verildi. 5 arkadaşımızı orada bırakarak araçlarla Tuzla İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne kuzey şeritten yan yolu kullanarak aşağı doğru inerken 2 ayrı tır üzerinde 5 tank gördük. Bunu telefonla ihbar etmeye çalıştık ama maalesef hat yoğunluğundan ulaşamadık. Sonra telsizle hareketliliği, havaalanına doğru bir hareketlilik olduğunu beyan ederek Tuzla İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne vardık” dedi.

“Beylik tabancamız dışında dışında herhangi bir uzun namlulu silahımız yoktu”

Bu sırada Tuzla Mehmetçik Vakfı’ndaki görev arkadaşlarının rehin alındığını öğrendiğini ve inisiyatif kullanarak hızla olay yerine intikal ettiklerini ifade eden Ellibeş, “Evet, kolay bir karar değildi. Öncelikle yoğunluktan dolayı üslerimize ulaşamadık. İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde koruma pozisyonundaydık ama arkadaşlarımızın ısrarı üzerine Tuzla Mehmetçik Vakfı kuzey şeride geçme kararı aldık. Kendi inisiyatifimizle geçtik. 6 kişi sirenlerle, vatandaşı ikaz edip, yolu açarak oraya intikal ettik. Kaotik bir ortam vardı. Bizden önce intikal etmiş arkadaşlar vardı. Fakat rehin alınan arkadaşların yanına ilk aşamada gidemiyorlardı. Çünkü uzun namlulu silahla askeri öğrenci ve asker vardı. Bizimde normal beylik tabancamız dışında dışında herhangi bir uzun namlulu silahımız yoktu. İlk aşamada ortam böyleydi” diye konuştu.

“Benimle beraber 5 arkadaşımız da gelme kararı aldı”

“Karşınızda ağır silahlarla donatılmış kalabalık bir grup vardı. O an neler hissettiniz?” sorusuna ise Ellibeş, şu yanıtı verdi:

“İlk aşamada birçok arkadaşımız koruma içgüdüsüyle bulunduğu yeri korumakla görevliydi. Sorumluluk bizde olduğu için gitmek için kimseyi zorlamadan, gönüllü arkadaşımız varsa oraya geçeceğim yönünde talimat verdim. Benimle beraber 5 arkadaşımız da gelme kararı aldı. Onlarla beraber ekip aracına bindik. Çelik yeleğimizi ve silahımızı son kontrollerimizi yaparak o tarafa doğru hareket ettik araçla”

“Çelik yeleğin boşluğundan kontrol ettim, elim içeri girer gibiydi”

İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne vardıklarında bir askeri öğrenciyle karşılaştığını anlatan Ellibeş, şöyle devam etti:

“Bunun bir tuzaklama olacağı aklımıza geldi. Arkadaşlar araçtan indikten sonra ’Siz arkamda bekleyin, müzakere teknikleri eğitimim olduğu için onu ikna etmeye çalışacağım’ dedim. Askeri öğrenci heyecanlı bir şekilde sağa sola doğru hareket ediyordu. Ben ’Arkadaşlarımızı bize gönderin, yaptığınız suç’ dememe kalmadan ’Size mi soracağız?’ diye bir sesle beraber bir silah sesi duydum. O ara çelik yeleğimi kaldırdığımda karın bölgemde bir kızarıklık vardı ama herhangi bir kan yoktu. ’Herhalde kuru sıkı atıldı’ dedim. Sonra birden ayağım boşaldı, arkaya doğru düştüm. O arada ’Komiserimiz vuruldu’ diye bir ses geldi arkadan. Ben de ’Ben iyiyim’ diyecektim, arkaya doğru yerdeyken döndüğümde arkadaşların derdest edildiğini uzun namlulu silahla gördüm. Yani yere yatırılıp silahları toplanıyordu. O arada ’Sen bunların amiri misin?’ diye bir ses duydum. Kafamı çevirdiğimde ben yerde yatar pozisyonundayım. Kafama siyah renkli bir Beretta marka silahın doğrultulduğunu gördüm. Sonra ben de ’Evet, bu husumet nedir? Tamam ben onların amiriyim, sen de askersin’ dedim. Bana, ’Bizim seninle işimiz yok, yönetimle’ cümlesini kullandı. Bunun akabinde ’Öldürdün, daha ne istiyorsun? Vuruldu adam’ diye vatandaş tarafından bir ses gelince bir şeylerin ters gittiğini anladım. Karnımı sağ taraftan kontrol ettim. Çelik yeleğin bir kısmında boşluk oluyor. Orayı kontrol ettiğimde hafif bir kan gördüm. Öbür tarafa baktığımda elim içeri girer gibiydi, böyle bayağı bir vardı. Orada kendimi kaybetmişim. O sürecin sonunda zaten beni araca almışlar”

“Beni jant üzerinde hastaneye götürmüşler”

Yaralandıktan sonra bilincini kaybettiğini belirten Ellibeş, bir polis ve vatandaşın yardımıyla araca taşındığını söyledi. Murat Ellibeş, “Sonraki ifadelerde ve anlatılanlarda, araç beni sağ götürmesin diye ön iki lastik de etkisiz hale getirilmiş, patlatılmış. Arkadaşlar beni üstün bir gayret göstererek jant üzerinde Sultanbeyli’deki bir hastaneye götürmüşler. Ben tabii o arada kendimde değildim. Ameliyattan çok sonra gözümü açtım” şeklinde konuştu.

“Herhalde öldüm, beni kefenliyorlar”

Başkomiser Ellibeş, ameliyatının yaklaşık 6,5 saat sürdüğünü kaydederek, hastane sürecinde yaşadığı bir hatırasını da paylaştı. Ellibeş, “Muhafazakar ve milliyetçi bir ailede büyüdüğümüz için sene sonlarında ve Kur’an kursu eğitimi alırdık. Orada şöyle bir anekdot anlatılırdı hocalarımız. ’İnsan öldükten sonra mezara girene kadar çevresindekileri görürmüş, duyarmış’ diye. Bu bende herhalde bir etki bıraktı. Ameliyat sonrası tabii narkozun ne olduğunu bilmediğim için açılma sürecinde gözlerimde bir buğulanma vardı. Sonrasında beyaz bir çarşafın sağa ve sola doğru örtüldüğünü gördüm. O an hocanın anlattıkları aklıma geldi. ’Herhalde öldüm, beni kefenliyorlar’ diye düşündüm ama süreç ilerledikçe sesleri de duymaya başladım. Bu sefer bir narkozun etkisinde ameliyattan çıktığımı düşünerek normale döndü” dedi.

“Karın içinde bir nüve parçası kalmış”

Hastane sürecinin ardından Bitlis’in Ahlat ilçesine gönüllü şark görevine gittiğini ve tedavi sürecinin orada devam ettiğini aktaran Ellibeş, “Ameliyat dikişlerinden sürekli sızıntı oluyordu. Karın içinde bir nüve parçası kalmış. Bu da enfeksiyona sebep oluyordu. Zamanla alınacağı söylenmişti. Sonrasında birkaç operasyon daha geçirdim. Şu an sağlığım gayet yerinde” ifadelerini kullandı.

“Yüce Türk milleti 15 Temmuz’da yapılanları unutmayacak”

Türkiye’nin birçok zorluk atlattığının altını çizen Ellibeş, sözlerini şöyle noktaladı:

“15 Temmuz, dünyada eşi benzeri olmayan bir mücadeleyle kazanılmış şanlı bir zafer olarak tarihe geçti. Allah vatanımıza, milletimize, bayrağımıza zeval vermesin. İçimizdeki hainlere fırsat vermesin. Yüce Türk milleti 15 Temmuz’da yapılanları unutmayacak. Bu bağlamda, şehit verdiğimiz arkadaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyorum. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nü anıyorum”

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Eski eş dehşet saçmıştı, cinayeti oğlunun işlediğini iddia etti

Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde eski eşi Sözen Tutci’yi öldürdüğü, öz olmadığını düşündüğü oğlunu yaraladığı gerekçesiyle yargılanan sanık, ilk kez hakim karşısına çıktı. Sanık savunmasında, cinayeti oğlunun işlediğini ve kendisinin üzerine attığını iddia etti.

Olay, 27 Temmuz 2024 tarihinde Yeni Mahallesi Kazım Karabekir Caddesi’ndeki apartmanda meydana geldi. Eski eşi Sözen Tutci’nin (55) evine gelen Mustafa Y. (49), tabancayla ateş etti. Kurşunların hedefi olan kadın kanlar içinde yerde kalırken, Mustafa Y. müdahale etmeye çalışan oğlu Vedat Y.’yi (33) de bacağından vurdu. Vedat Y. de babasına silahla ateş ederek yaraladı.

Vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerince yapılan kontrolde Sözen Tutci’nin hayatını kaybettiği belirlendi. Hastanedeki tedavisinin ardından gözaltına alınan Vedat Y., tekerlekli sandalye ile sevk edildiği adliyede adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ağır yaralanan Mustafa Y., Kocaeli Şehir Hastanesi’nde yaklaşık 1 ay süren tedavisinin ardından taburcu edildi. Gözaltına alınan Mustafa Y., çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Baba ve oğlu hakkında dava açıldı

Mustafa Y. hakkında, “Tasarlayarak kadına karşı ve boşandığı eşe yönelik kasten öldürme”, Tasarlayarak altsoya yönelik kasten öldürmeye teşebbüs”, “Konut dokunulmazlığını ihlal”, “Ruhsatsız ateşli silah ve mermi bulundurma ve taşıma suretiyle 6136 sayılı yasaya muhalefet” suçlarından; oğlu Vedat Y. hakkında ise babasına yönelik eylemi için “Üstsoya yönelik kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan dava açıldı.

“Eşim 1 aylık hamileyken benimle evlendi, Vedat benim oğlum değil”

Olaya ilgili açılan davanın ilk duruşması, Kocaeli 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya tutuklu sanık Mustafa Y., tutuksuz sanık Vedat Y., müştekiler, tanık ve taraf avukatları katıldı. Sözen Tutci’yi öldürme suçunu kabul etmeyen Mustafa Y., “Vedat benim öz oğlum değil. Evlendiğimde 15 yaşındaydım. Eşim benden 8 yaş büyüktü ve 1 aylık hamileyken yanıma geldi. Vedat üniversiteden mezun olunca evde sorunlar çıkarmaya başladı. Ancak benim sorun çıkardığımı söyleyerek evden ayrılmamı istedi. Kabul ettim ve Mersin’e gittim, orada evlendim. Uzun süre sonra oğlum Eyüp’ü aradım. Vedat telefonu oğlumun elinden alarak bana sinkaflı küfürler etti. En son annesini tuzağa düşürmüş. Annesini başka biriyle yatak odasında kameraya çekmiş. Bu olaylar nedeniyle hatta birinci kattan atladım, intihar etmeye kalkıştım, ayaklarım kırıldı” dedi.

“Vedat işlediği cinayeti benim üstüme yıkmaya çalışıyor”

Olay günü hesap sormak için Mersin’den Kocaeli’ye geldiğini söyleyen Mustafa Y., “İnternette eski karımın müstehcen videolarını izledim. 648 müstehcen videosu var. Geçen sene trafik kazasında ölen oğlum Sinan bana silah hediye etmişti. O silahı da kenedimi korumak amacıyla yanıma aldım ve Kocaeli’ye geldim. Silah almamın sebebi daha önce Vedat’ın beni ölümle tehdit etmesinden dolayıdır. Kimseyi öldürmek amacında değildim. Eve gelince Vedat beni darp etti. Kendimi onun elinden kurtarmak amacıyla Vedat’a sadece 5 kez ateş ettim. Eşim silahı alarak balkondan attı. Ne yaptığını sorduğumda, silahı balkondan attığını söyledi. Daha sonra yanında bulunan silahla beni ve annesini vurdu. Kesinlikle Sözen’i ben vurmadım. Vedat’ın kullandığı silah bana ait değildir. Silaha bakılsaydı parmak izim bulunmaz. Boş kovanlardan neden parmak izi alınmadı. Alınsaydı Vedat’ın parmak izi olduğu görünürdü. Vedat işlediği cinayeti benim üstüme yıkmaya çalışıyor. Ben içeri girdiğimde Vedat boğazıma dayandı, kendimi korumak için ateş ettim. Beni tahliye etmeniz lazım” diye konuştu.

“Annemi ben vurmadım”

“Üstsoya yönelik kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan tutuksuz yargılanan Vedat Y., “Olay günü annemle beraber oturup çay içiyorduk. Kapı çaldı, kapının deliğinden bakınca kimseyi göremedim. Kapıyı açınca Mustafa Y’yi elinde silahla gördüm. 4-5 el ateş etti. Ben de içeri girip kapıyı kilitledim. Ateş etmeye devam ettiğini duyunca çıktım, beni ve annemi diz üstü çöktürdü. Annemi göğsünden yaraladı. Ben de üstüne atladım, annemse balkona kaçtı. O da annemin peşinden koştu. Ondan düşen silahı alarak rastgele ateş açtım. Annemi ben vurmadım. Annem görüş açımda değildi. Kendisi uyuşturucu bağımlısı olduğu için evham yapıyor ve onun oğlu olmadığımı söylüyor. Mustafa Y’yi öldürme kastım yoktu. Annemi ve kendi canımı korumak istedim. Birçok kez bize tehdit etti. Biz bir türlü ondan kurtulamadık” şeklinde konuştu.

“Otelde 3 gün kalmış, evin yanında çimenlerde saklanmış”

Olayı görmediğini söyleyen müşteki Eyüp Y., “İnsanlıktan nasibini almamış olan şahıs deliye yatıyor. Keşke hiçbirimiz onun çocuğu olmasaydık ancak maalesef ki öyleyiz. Küçüklükten beri bunu planladığını söylüyordu. Annem namusu, şerefiyle yaşamış bir insan. Babamın annem hakkında söyledikleri yalan. Tek hatamız onu öldürmememizdir. Onun sonucunda annem öldü. Otelde 3 gün kalmış, evin yanında çimenlerde saklanmış. Cinayeti planlayarak yapmış” ifadelerini kullandı.

“Uzaklaştırma kararı aldırmıştık”

Babasının tüm iddialarını yalanlayan müşteki Hasan Y., “Babam, annemi defalarca arayarak tehdit etti. Anneme iftiralarda bulundu. Babam bize çok fazla şiddet eyleminde bulunmuştur. Söyledikleri yalandır. Daha önce hakkında uzaklaştırma kararı da aldırıştık” diye konuştu.

Tanık olarak dinlenen maktulün abisi Feyzettin Tutci, “Mustafa ile 12 yıldır konuşmuyorum. Sanık Mustafa’ya silah verdiğim ve kız kardeşimi öldürmesine dair bir şey söylediğim iddiası yalandır” şeklinde konuştu.

Sanığın abisi Mahmut Y. ise tanıklık etmek istemedi.

Mahkeme heyeti, Mustafa Y’nin tutukluluk halinin devamına, Vedat Y’nin yurt yurt dışı çıkış yasağının devamına karar vererek, duruşmayı erteledi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Caddede başından vuruldu, hastanede hayatını kaybetti

https://www.41.com.tr/wp-content/uploads/2025/06/caddede-basindan-vuruldu-hastanede-hayatini-kaybetti-0-CKxcnyq2.mp4
Kocaeli’nin İzmit ilçesinde cadde uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralanan bir kişi, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Saldırgan olay yerinden kaçarken, polis ekipleri geniş çaplı çalışma başlattı.

Kadıköy Mahallesi Bağdat Caddesi üzerinde meydana gelen olayda, Fuat İ., kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından silahlı saldırıya uğradı. Başından vurulan Fuat İ., kanlar içinde yere yığılırken saldırgan olay yerinden kaçtı. Durumun haber verilmesi üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerinde yapılan ilk müdahale sonrasında şahıs, ağır yaralı olarak Kocaeli Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Burada yapılan tüm müdahalelere rağmen Fuat İ. kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Olayın yaşandığı bölgeye gelen polis ekipleri geniş çaplı inceleme yaptı. Silahlı saldırının meydana geldiği noktada tabanca bulan ekipler, silahı incelemek için emniyete götürdü. Fuat İ.’nin bölgede bulunan silah ile öldürülüp öldürülmediği yapılacak olan incelemeden sonra netlik kazanacak. Olaya ilişkin inceleme başlatan polis ekipleri, olay sonrasında kaçan şüpheliyi her yerde arıyor.

Kategoriler
Asayiş Haber GÜNCEL HABERLER Tüm Güncel Haberler

Polis memurunun şehit edildiği silahın izi sürüldü: 43 sanığa 22 yıl hapis talebi

İstanbul’da polis memuru Hakan Telli’nin şehit edilmesinde kullanılan suç aleti silahın araştırılması sonucu suç örgütüne ulaşıldı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında aralarında bir polis memurunun da bulunduğu 43 sanık hakkında “İzinsiz olarak ateşli silah ve mermileri ülkeye sokma, imal etme, nakletme, satma” suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapis cezası talebiyle dava açıldı.

25 Ağustos 2023 tarihinde İstanbul Kağıthane’de polis memuru Hakan Telli’nin şehit edildiği, bir polis memurunun ise ağır yaralandığı silahlı saldırıda kullanılan suç aleti silah ile ilgili inceleme başlatılmıştı. Yürütülen soruşturma kapsamında silahın üretimini ve dağıtımını yapan şahıslara operasyon düzenlendi. Türkiye’de birçok ilde eş zamanlı operasyon ile gözaltına alınan şahıslar çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcısı Muhammed Metehan Yazar tarafından yeni bir soruşturma başlatıldı. Soruşturma tamamlanarak iddianame hazırlandı.

Düzenlenen iddianamede, soruşturma kapsamında M.Ç. isimli şahsın, Sancaktepe’deki aracı şahıslar üzerinden silahların satışını organize ettiği ve bağlantıda bulunduğu M.B.’in Sancaktepe’de “Baçik İnşaat Hırdavat” isimli iş yerinin sahibi olduğu ve silahların burada saklandığı tespit edildi. Aynı adreste çalışan E.K.’nin ise otomatik tabancaların montaj ve birleştirme işlemlerini yaparak karşılığında silah aldığı ve bunları piyasaya sürdüğü, M.E.’nin ise silahları gizli bölmelere taşıdığı ve M.Ç. ile birlikte hareket ettiği tespit edildi. E.T.’nin ise silahların temin sürecinde M.Ç. ile iş birliği yaptığı aktarıldı.

Birçok suçta kullanıldılar
Otomatik tüfeklerin Türkiye’de birçok ilde suçta kullanıldığı, bu nedenle emniyetin radarında olduğu belirtildi. Tüfeklerin, Makinalı tabanca ile birebir benzerlik gösterdiği ve Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde faaliyet gösteren Toprak Silah Sanayi AŞ’ye ait fabrikada, yasal silah üretiminin yanı sıra UTAŞ UT9-M benzeri yasadışı silahların da üretildiği kaydedildi.

Polis memuru silah ticaretinde bulundu
Yasa dışı şekilde temin edilen silah parçalarının Ö.D. aracılığıyla İstanbul’dan Ankara’ya hareket edeceği tespit edildi. Ö.D. silahları, yanında bulunan M.Ş. ve polis memuru M.K. ile birlikte 12 Aralık 2023 günü 00.40 sıralarında Ankara AŞTİ Otogar’ında G.T. ve Ş.Ç.’ye teslim etti. Yapılan kontrollerde 20 adet UTAŞ otomatik tabancalara ait şarjör ve koli üzerinde yazan numaranın ise H.A.D. adına kayıtlı olduğu tespit edildi. Polis memurunun incelenen telefonunda G.T. ve İ.K. ile irtibat halinde oldukları, HTS analizinde ise Ş.Ç. ile G.T. isimli şahısla AŞTİ otogarında birlikte hareket ettiği tespit edildi.

Eş zamanlı operasyonlar yapıldı
Delillerin toplanmasının ardından sulh ceza hâkimliklerinden kararlar alınarak 18 Nisan 2024 günü İstanbul merkezli Ankara, Antalya, Düzce, Eskişehir, Kocaeli, Mersin, Samsun, Sakarya, Trabzon ve Yalova’da eş zamanlı operasyon düzenlendi. Soruşturma kapsamında, A.D.’nin Sancaktepe’deki adresinde yapılan aramada, bir tabanca ve buna ait boş bir şarjör ele geçirildi. A.D.’nin ikinci adresinde yapılan aramada ise suç unsuruna rastlanmadı. A.Y.’nin Ümraniye ilçesindeki adresinde yapılan aramada, 9×19 mm çapında fişek atabilen 33’lü şarjör, 2 adet 15’li şarjör ele geçirildi. Saat 06.40 sıralarında yakalanarak gözaltına alındı.

22 yıla kadar hapis talebi
İddianamede, 43 sanık hakkında ‘İzinsiz Olarak Ateşli Silah ve Mermileri Ülkeye Sokma İmal Etme Nakletme Satma’ suçundan 22 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep edildi. İddianame gönderildiği mahkemece kabul edildi. Şüphelilerin yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Genç adam 15 kurşunla öldürülmüştü, 3 sanığa ceza yağdı

https://41.com.tr/wp-content/uploads/2025/03/genc-adam-15-kursunla-oldurulmustu-3-saniga-ceza-yagdi-0-TdYpe3V1.mp4
Kocaeli’nin İzmit ilçesinde 30 yaşındaki gencin, 15 el ateş edilerek öldürülmesine ilişkin yargılanan 3’ü tutuklu 4 sanık hakkında karar çıktı. Gözyaşları içinde sanıklardan şikayetçi olan gencin annesi, “Ciğerimi bilerek öldürdüler, olayı tasarladılar. Oğlumun kefenini açarken kurşun yaralarını gördüm. Güvenlik kamerası görüntülerini gördüm, 15 kurşun yemiş. Gerekli cezayı vererek yüreğime bir damla da olsa su serpin” dedi. Tutuklu sanıklardan 2’si “kasten öldürme” suçundan müebbet, diğeri ise 24 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Kemalpaşa Mahallesi Yalı Cami Sokak’ta 19 Ekim 2022’de meydana gelen olayda, husumetli iki grup sokak ortasında tartıştı. Tartışmanın büyümesiyle Abdullah A. (31), Çağrı T. (23) ve Ömer K. (32) isimli 3 arkadaş, diğer grupta bulunan Emrah Akkuş’a (30) kurşun yağdırdı. Olay sonrasında 3 şüpheli olay yerinden kaçarak uzaklaştı. Emrah Akkuş hayatını kaybetti, yaralanan arkadaşı Mehmet C. ise hastanede tedavi altına alındı. Yapılan araştırma neticesinde olaya karışan Abdullah A., Çağrı T. ve Ömer K. ile “Delilleri yok etmek” şüphesi bulunan Nilüfer A. (22) gözaltına alındı. İfadeleri sonrasında Nilüfer A. serbest bırakıldı, diğer 3 şüpheli tutuklanarak cezaevine gönderildi.

İddianame

Olaya ilişkin hazırlanan iddianamede, Abdullah A., Çağrı T. ve Ömer K.’nin yakın arkadaş oldukları belirtildi. Emrah Akkuş’un olaydan bir gün önce Abdullah A.’nın işletmeciliğini yaptığı eğlence mekanına gittiğinin vurgulandığı iddianamede, burada kavga çıktığı ve olayda Abdullah A. ile bazı arkadaşlarının darp edildiği ifade edildi. İddianamede, bu husumetten dolayı Abdullah A.’nın olay saatinden önce arkadaşları Ömer K. ve Çağrı T.’ye “Olay var toplanın” şeklinde sözler söyleyerek şüphelileri eğlence mekanına çağırdığı, şahısların olay saatine kadar eğlence mekanı civarındaki sokaklarda Emrah Akkuş’u arayıp sordukları bilgisine yer verildi. Ayrıca iddianamede, tartışma sırasında sanıkların daha önceden bu olay için aldıkları silahlarla yakın mesafeden çok sayıda ateş etmeleri sonucunda Emrah Akkuş’un öldürüldüğü vurgulandı.

“Oğlumun kefenini açarken kurşun yaralarını gördüm”

Nilüfer A. hakkında “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçundan, Abdullah A., Çağrı T. ve Ömer K. hakkında ise “Tasarlayarak kasten öldürme”, “Olası kastla silahla yaralama”, “Ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma, taşıma veya bulundurma” suçlarından açılan davanın duruşması, Kocaeli 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam etti. Duruşmaya tutuklu sanıklar ve avukatları hazır bulundu. Maktulün annesi Simamperi Akkuş ve avukatı ise duruşmaya Van’dan SEGBİS ile bağlandı. Sanıklardan şikayetçi olan ve ağlayan maktulün annesi Simamperi, “Ciğerimi bilerek öldürdüler, olayı tasarladılar. Oğlumun kefenini açarken kurşun yaralarını gördüm. Güvenlik kamerası görüntülerini gördüm, 15 kurşun yemiş. Gerekli cezayı vererek yüreğime bir damla da olsa su serpin” diye konuştu.

“Maktul, bana ve çalışanıma yönelik darp eylemi gerçekleştirdi”

Son sözleri sorulan tutuklu sanık Abdullah A., “Yaşanan olaydan dolayı üzgünüm. Maktul, bana ve çalışanıma yönelik darp eylemi gerçekleştirdi. Ben olayı büyütmek istemediğim için çevreden yardım istedim. En son mekanı kapatacağım esnada olay meydana geldi. Kasıtlı, bilerek, isteyerek yapılan bir şey değildir” şeklinde konuştu.

“Asla öldürme kastım yoktu”

Tutuklu sanık Çağrı T. ise “Pişmanım. Olayda Öldürmeye dair kastım yoktur. Önceki savunmalarımı tekrar ediyorum” ifadelerini kullandı.

Öldürme kastı olmadığını belirten sanık Ömer K., “Maktul yanıma geldiğinde göğsüme yumruk attı ve elini belini attı. Silah çıkaracağını düşündüm. Ben yere ateş ettim. Asla öldürme kastım yoktu” dedi.

Karar açıklandı

Mahkeme heyeti, sanık Abdullah A.’ya “kasten öldürme” suçundan haksız tahrik indirimi uygulayarak 24 yıl, ruhsatsız silah bulundurma suçundan ise 1 yıl hapis cezası verdi. Sanık Çağrı T., Emrah Akkuş’u “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis, ruhsatsız silah bulundurma suçundan ise 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ömer K. de “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis, ruhsatsız silah bulundurma suçundan 1 yıl hapis, ayrıca Mehmet C.’yi yaralama suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası aldı.

Sanık Nilüfer A. ise “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçundan beraat etti.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Okey masasında silahlı kavga: Olayı ayırmaya çalışırken yaralandı

Kocaeli’de okey sayısı ile dalga geçildiğini düşünen şahıs, yan masada oturan arkadaşına silah çekti. Olayı ayırmaya çalışan bir kişi kurşunun kafasını sıyırması ile yaralandı.

Olay, Kavaklı Mahallesi Yavuz Caddesi’nde bulunan bir spor kulübü lokalinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, farklı okey masalarında oturan 2 kişi arasında yanlış anlaşılmaya dayalı tartışma çıktı. İsmi Salih Ç., olduğu öğrenilen şahıs, okey puanıyla dalga geçildiğini düşündüğü arkadaşı Mehmet Ş. ile tartışmaya başladı. Lokalde başlayan tartışma dışarı taşındı. Tartışmanın alevlenmesi ile Salih Ç. tabancasını çıkarırken, bir vatandaş ise eliyle silaha müdahale etti. Tabancadan çıkan kurşun, o sırada kavgayı ayırmaya çalışan Yaşar K. isimli lokal çalışanının kafasını sıyırdı. Salih Ç., olay yerinden kaçarken, hafif yaralanan Yaşar K. ise hastaneye kaldırıldı. Polis kaçan şahsı yakalamak için çalışma başlattı.

Okey sayısı ile dalga geçildiğini sandı

Olayı gören vatandaşlar, “Taraflar yan yana ayrı masalarda oturuyor. Şahıslardan biri okey sayısını söylerken, silah çeken kişi kendisi ile dalga geçildiğini sanıyor. Sonra dışarı çıkıyorlar, tartışma oluyor. Şahıs silahını çekerken biri elini vuruyor, o sırada silah ateş alıyor. Ocakçının da başını sıyırıyor. Ocakçı ve kavga edenler 50 yaşlarında. Silah çeken şahıs kaçtı. Yaralı arkadaşımız ise hastaneye götürüldü” dedi.

Kategoriler
GÜNCEL HABERLER

Kavgayı ayırmaya gelen arkadaşını kazara öldürmüştü: 40 yıl 11 ay hapse çarptırıldı

Kocaeli’nin İzmit ilçesinde iki grup arasında çıkan, 1 kişinin hayatını kaybettiği, 5 kişinin yaralandığı silahlı, sopalı kavgaya ilişkin açılan davada karar çıktı. Kavgayı ayırmak için olay yerinde bulunan arkadaşını yanlışlıkla öldürdüğünü söyleyen Emre A., “Hep Halil’i düşünüyorum. O benim çok sevdiğim abimdi. Asla ölmesini istemezdim” diyerek gözyaşı döktü. Emre A. toplamda 40 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırıldı, diğer 7 sanığa da değişen oranlarda hapis cezası verilirken, bir kişi ise beraat etti.

Olay, 23 Eylül 2023’de Serdar Mahallesi İnce Sokak’ta meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, telefonda küfürleşen şahıslar sokak ortasında bir araya geldi. Yaşanan tartışma, kısa süre içinde sopa ve silahlı kavgaya dönüştü. Çıkan kavgada, arayı bulmaya çalışan Halil Eser (44), arkadaşı Emre A.’nın silahından çıkan kurşunla göğsünden vurularak hayatını kaybetti, 5 kişi de sopa ve kurşunla yaralandı. Olayla ilgili inceleme başlatan Cinayet Büro Amirliği ekipleri, 11 kişiyi gözaltına aldı. İfadeleri alınarak adliyeye sevk edilen şahıslardan Emre A., Yavuz A. ve Yusuf Ç. tutuklandı. 5 kişi adli kontrol şartıyla, 3’ü ise serbest bırakıldı. 9 sanık hakkında dava açıldı.

“Hep Halil’i düşünüyorum”

Olaya ilişkin açılan davanın 4. celsesi Kocaeli 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam etti. Duruşmaya tutuklu sanıklar Yusuf Ç., Emre A., Yavuz A., tutuksuz sanık Enis B. ve taraf avukatları katıldı. Olayın kazara meydana geldiğini söyleyen Emre A., “Hep Halil’i düşünüyorum. O benim çok sevdiğim abimdi. Asla ölmesini istemezdim” diyerek ağladı.

Emre A’ya 40 yıl 11 ay hapis

Sanığın savunmasının ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Buna göre, Emre A., Halil Eser’i “olası kastla öldürme” suçundan 23 yıl, Devran G’ye yönelik “öldürmeye teşebbüs” suçundan 9 yıl, Erhan Tatar’a yönelik “kasten yaralama” suçundan 2 yıl 11 ay, ruhsatsız silah bulundurma suçundan ise 6 yıl hapis ve 12 bin TL para cezası verilerek, toplamda 40 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Diğer sanıklara da ceza

Tutuklu sanık Yavuz A’ya, “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan 9 yıl, “kasten yaralama” suçundan 2 yıl 11 ay, “ruhsatsız silah bulundurma” suçundan ise 5 yıl hapis ve 10 bin TL para cezası verildi. Tutuklu sanık Yusuf Ç., “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan 12 yıl, “kasten yaralama” suçundan 3 yıl 6 ay, “ruhsatsız silah bulundurma” suçundan 5 yıl hapis ve 10 bin TL para cezası aldı.

Tutuksuz sanık Enis B’ye, “kasten öldürmeye teşebbüse yardım etme” suçundan 5 yıl, “kasten yaralamaya yardım etme” suçundan ise 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası verildi. Tutuksuz sanık Yakup G., “kasten yaralama” suçundan 1 yıl 45 gün hapis cezasına çarptırıldı. Devran G., Emre T. ve Erhan T. ise “kasten yaralama” suçundan ayrı ayrı 11 ay 2 gün hapis cezası aldı. Sibel S. de beraat etti.

Telefon
WhatsApp
Exit mobile version